PTT ihalesinde milyonluk yolsuzluk iddiası... Görmez’in
oğlununun da adı geçiyor
PTT’nin tüm şubelerinin kameralarının değiştirilmesi işinde
35 milyonluk bir iş için 100 milyon lira bedel belirlendiği iddia edildi.
Diyanet eski Başkanı Mehmet Görmez’in oğlunun şirketinin de işin içinde olduğu
iddia edildi.
Giysi, eşarp, yılbaşı tatili gibi harcamaları ile tartışma
konusu olan PTT, şimdi de kamera ihalesi ile gündemde. TBMM KİT Komisyonu’nda
PTT’nin 2016 yılı hesaplarının incelenmesi sırasında CHP İzmir Milletvekili
Atila Sertel, 2017 yılında yapılan bir ihaleye ilişkin iddialarını dile
getirdi.
‘Sayı düştü maliyet arttı’
Birgün'den Nurcan Gökdemir'in haberine göre 24 Aralık 2017
tarihinde çıkarılan KHK ile PTT’nin ihale usulünün değiştirildiğini anımsatan
Sertel, şunları anlattı:
“Kamera alım ihalesinde ciddi sıkıntılar var. Yapı Daire
Başkanlığı’nca maliyet 61 milyon lira olarak hesaplanmış. Bu dosyanın yaklaşık
altı ay boyunca Satın Alma Daire Başkanı Aydın Asıl tarafından bekletildiği
iddiası var. 24 Aralık 2017 tarihinde KHK’nin kapsamıyla PTT ihalesi davete
dönüştü. Kararname yayınlandıktan hemen dört gün sonra, 28 Aralık 2017
tarihinde STM Savunma Sanayi firmasıyla sözleşme imzalandı. Tüm şubelerin
kamera sistemlerinin değiştirilmesini içeren böylesi büyük bir ihaleye STM
firması dört gün içinde hazırlandı ve o firmayla anlaşma imzalandı.
Bu ihale için ilk hesaplanan yaklaşık maliyet 23 bin 500
adet kameraydı ve bedeli 61 milyon liraydı. KHK’den sonra çıkılan ihalede
kamera adetleri 20 bin 825’e düştü ama maliyet 70 milyon 150 bin liraya
yükseltildi. Alım miktarı azalırken verilecek para yükseldi. Oysa adetler
düşürüldükten sonra yaklaşık maliyet 47 milyon lira olarak hesaplanmıştı.”
İhale açık olarak yapılmadığı için fiyatta yüzde 20-30’uk
bir indirim olması fırsatının da kaçırıldığına dikkati çeken Sertel, “STM bu
işi aldı, dört gün içinde STM’ye 70 milyon 150 bin liraya bu ihale verildi.
Dolayısıyla, PTT’nin kasasından 35-40 milyona yakın -eski parayla yaklaşık 40
trilyon lira- para çıkmasına neden oldu” dedi.
‘Çivi bile çakılmadan’
Anlaşmanın imzalanmasından üç gün sonra 31 Aralık’ta “bir
çivi dahi çakılmadan” STM’ye 42 milyon 37 bin lira ödeme yapıldığını da anlatan
Sertel, “Geçmiş ihale tutarından fazla bir ödeme yapılıyor. Firma malzeme
ithalatında yapacağı tüm masrafları da PTT’ye yüklüyor. Yani, dışarıdan gelecek
her türlü mamulün getirilme şartı da PTT tarafından üstleniliyor. Dolayısıyla,
bu durum 70 milyon liralık ihaleyi 80 milyon lira gibi bir rakama çıkartıyor.
Sonradan bir takım özel şartname ve cihazların garanti süreleri de beş yıldan
üç yıla indiriliyor; iki yılda çıkacak arızalar kapsam dışına bırakılıyor,
garanti dışına bırakılıyor” dedi.
Taşeron tanıdık bir isim
STM’nin daha sonra eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet
Görmez’in oğlunun sahipleri arasında yer aldığı bir şirkete yüzde 5 komisyon
karşılığı ihalenin bir bölümünün verildiğini de iddia eden Sertel, ayrıca
dolandırıcılık suçuna karıştığı iddia edilen bir başka kişinin isminin de bu
ihalede geçtiğini ileri sürdü.
‘Doğrudan yanlışlık yok’
PTT Genel Müdürü Kenan Bozgeyik ise, STM’nin Savunma Sanayi
Müsteşarlığının şirketi olduğunu belirterek, “Devletin, kamunun şirketine ihale
ettiler. Kimseye peşkeş çekilmedi, kimseye bir ihale verilmedi, kimseye
doğrudan yanlış bir işlem yapılmadı” dedi. Bozgeyik, “STM’nin bize söylediği,
‘Bu iş üç bölümlük bir iş, teknik bir iş, bir kısmını absorbe ediyoruz,
dışarıya veriyoruz, bir tane taşeronumuz yok, onlarca taşeronumuz var, bir
kısmını kendimiz yapıyoruz, bir kısmını da yurtdışından kendimiz ithal
ediyoruz” demekle yetindi.
KONUYLA İLGİLİ OLARAK CUMHURİYET’TEN ÇİĞDEM TOKER’İN 22
NİSAN 2018 TARİHLİ YAZISI:
“PTT’nin ayrıcalıklı şirketi
Konuyu TBMM KİT Komisyonu’nda PTT’nin 2016 yılı hesapları
incelenirken İzmir Milletvekili Atila Sertel gündeme taşıdı. Özet şu: PTT
maliyetini 61 milyon TL olarak hesapladığı 23 bin 500 adetlik kamera alım
ihalesi planlamış. Dosya altı ay bekletilmiş. 24 Aralık 2017’de çıkan KHK ile
PTT ihalesi açık ihale olmaktan çıkıp “davet”e dönüşmüş. Kararname yayımından
dört gün sonra PTT, STM şirketiyle sözleşme imzalamış. KHK sonrası kamera adedi
20 bin 825’e düşmüş ama maliyet 70 milyon 150 bin TL’ye yükselmiş. Sertel,
anlaşma imzalandıktan üç gün sonra 31 Aralık’ta “bir çivi dahi çakılmadan”
STM’ye 42 milyon 37 bin lira ödeme yapıldığını da anlatıyor. Haber STM’nin daha
sonra eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in oğlunun sahipleri arasında
yer aldığı bir şirkete yüzde 5 komisyon karşılığı ihalenin bir bölümünün
verildiği iddiasıyla yer aldı.
Sicil kayıtlarını incelerken gözümüze takılan bir unsuru da
biz buradan paylaşalım: PTT Genel Müdürü Kenan Bozgeyik, komisyon toplantısında
STM’nin Savunma Sanayii Müsteşarlığı şirketi olduğunu belirtmişti. “Devletin
kamunun şirketine ihale ettiler, kimseye peşkeş çekilmedi” dedi. Ticaret
Sicili’nde, STM’nin yönetim kurulu üyeleri arasında 22, 23, 24. dönem AKP
Ankara Milletvekili ve halihazırda Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı olan Reha
Denemeç’in de adı görülüyor. Belki Denemeç, KİT Komisyonu’na bu tartışmayla
ilgili bilgi aktarır.
Beka, günlük hayatta kullanılan bir kelime değil.
Kalıcılık ya da ölümsüzlük kelimeleri varken “beka” demeyiz.
Pazarda, çarşıda, evde, yemekte, dost sohbetinde kullanmak
akla gelmez.
Bu sözcüğü, ihtiyaç duyulduğunda siyasetçi ağzından
duyarsınız.
Beka, 24 Haziran seçim kararıyla birlikte yeniden dolaşıma
girdi.
Seçim demişken demeden olmaz:
24 Haziran tarihinin karakterini, ne erken, ne de baskın
sözcükleri izah ediyor.
Bu tarihte seçim yapma kararının tam karşılığı “dayatma”dır.
Zaten önüne ardına “beka” kelimesinin takılması da dayatma
etkisini hafifletmeye, rıza devşirmeye dönük. Kurumların, toplumsal işleyişin
bütün ayarlarıyla oynayan bu tarihin yol açacağı olası tepkiler ancak, haşmetli
“beka” etkisi ile giderilir diye düşünüldü muhtemelen.
Bu yüzden, son günlerde, “beka” kelimesi duyup gördükçe,
kalıcılık, ölümsüzlük değil, bilakis son derece bu dünyaya ait nimetler
canlanıyor gözümün önünde.
Devlet bekasıyla şu soruya cevap lütfen: Medya, güvenlik
bürokrasisi, ordu, silahlı kuvvetler, polis gücü, istihbarat her şey ama her
şey, hiç olmadığı kadar bu ülkeyi 16 yıldır yöneten iktidarın elinde.
Neydi bekayı muhafazaya mani kudret?”