"Bizim parlak ligimiz var ama parlak çocuklarımız pek çıkmıyor. Oynayacak Avrupa takımı, istisna dışında zor bulunuyor; o bir yana, ye...
"Bizim parlak ligimiz var ama parlak çocuklarımız pek
çıkmıyor. Oynayacak Avrupa takımı, istisna dışında zor bulunuyor; o bir yana,
yerli takımlarda, hele “büyükler”de yer yok!
Aslında bir Hırvat modeli yok belki de… Bizim de yok zaten!
Bir ülke çocuklarını yemeden büyüyemez mi?"
ORTA SAHA FABRİKASI HIRVATİSTAN
Ajax modeli var, Belçika modeli oldu; Fransız, İsviçre
yetiştirme modelleri var. Barcelona “La Masia”sı, R.Madrid “Fabrica”sı var.
Brezilya sokakları, ah! Peki “Hırvat modeli” var mı?
Nereden çıkıyor bunca futbolcu? Nasıl dağılıyor Avrupa’ya?
Nasıl oluyor da Real Madrid ve Barcelona orta sahasında iki “emekçi beyin”
Hırvat? Messi’yi donduran, Arjantin’i eriten kadro nasıl çıktı?
Grupta yenilmedik, birini kazandık. Son dakika Biliç’i yıkıp
elemişliğimiz de var. Ama onlar Dünya Kupası’nda, biz değiliz.
1998 Dünya 3.'sü Hırvatistan 2002, 2006, 2014’e de katıldı;
2002 Dünya 3. Türkiye bir daha yok..
Hırvat Ligi cazibeli değil; kulüpleri üst seviye değil. Ama
Avrupa kalburüstü takımlarında Hırvatlar var. Milli takım onlarla oluşuyor.
Hemen hepsi Hırvatistan doğumlu; Almanya değil!
Hırvat modeli belki modelsizliğin, sistemsizliğin modeli.
Dayatmacı altyapı, aşırı sistem ve disiplinin yokluğu
oyuncuya “aşırı özgürlük” veriyor. Topla oynuyor çocuklar, gözleri “hoca”ya
sabitlenmeden. Biraz Brezilya gibi. O yüzden, deniyor; başka mevkilerde
eksiklerin aksine, Hırvat sokakları, arsaları, sahaları “parlak orta saha”
üretiyor!
Yeterli mi? İnisiyatif al, çalım at, özgür ol, keyfini çıkar
sistemi kâfi mi?
Belçika devriminin 11’e 11 değil, 8’e 8 maçlarla, daha fazla
topla buluşarak, topa sahip olarak, topla oynayarak çocuk yetiştirmesine
bakılırsa…
Ajax’ın disiplininin bile “özgürlük devrimi”ni dikkate
almasına bakılırsa, kâfi olmasa da, önemli.
Ancak sonrası var.
Genellikle Modric’i 10 yaşında beğenmeyen Hajduk ile 15’inde
kapan Dinamo altyapısından çıkıyor milli çocuklar. Rakitic gibi İsviçre’de,
Kovacic gibi Avusturya’da doğup orada başlayan da var.
Esas önemlisi şu:
Lovren (Liverpool): 21 yaşında Lyon’a. Vrsalijko (A.
Madrid): 21’inde Cenova. Strinic (Napoli – Sampdoria): 19’unda Le Mans
altyapısına. Corluka (L. Moskova): 21’inde M. City, sonra Tottenham. Jedvaj (B.
Leverkusen): 18’inde Roma Vida (Beşiktaş): 21’inde Leverkusen. Rakitiç
(Barcelona): Basel altyapısı, 19’unda Schalke, 22 Sevilla. Modriç (R.Madrid):
23’ünde Tottenham. Kovaçiç (R.Madrid): 18inde Inter,21’inde R.Madrid Brozoviç
(Inter): 22’sinde Inter. Kovulan Kaliniç (Milan): 21’inde Blackburn. Mandzukiç
(Juventus): 24’ünde Wolfsburg, oradan Bayern, A. Madrid. Kramariç (Hoffenheim):
23’ünde Leicester. Perisiç (Inter): 17’sinde Sochaux. Rebiç (E. Frankfurt):
20’sinde Fiorentina. Pjaca (Juventus): 21’inde Juventus.
“Hırvat modeli”nin tamamlayıcısı bu: “Çocukları bir an önce
Avrupa’nın büyük liglerinde oynatmak!” Tabii çocuklar da oynuyor, pişiyor,
büyüyor!
Bizim parlak ligimiz var ama parlak çocuklarımız pek
çıkmıyor. Oynayacak Avrupa takımı, istisna dışında zor bulunuyor; o bir yana,
yerli takımlarda, hele “büyükler”de yer yok!
Aslında bir Hırvat modeli yok belki de… Bizim de yok zaten!
Bir ülke çocuklarını yemeden büyüyemez mi? (UMUR TALU – HABERTÜRK)