8 Temmuz’da Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde meydana gelen tren kazasında resmi açıklamalara göre 25 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi ise yaralandı. Meslek odaları, sendikalar ve yöre halkı kazaya neden olan ihmaller zincirine dikkat çekerken, 25 kişinin hayatına mal olan kazada hiç kimse ceza almadı. Kazanın üzerinden 45 günden fazla zaman geçmesine rağmen kazaya ilişkin resmi bir rapor dahi yayınlanmadı. Kazaya ilişkin bilirkişi raporunun ise 15 Eylül’de açıklanması bekleniyor...
Demiryollarında örgütlü olan KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası’nın kazaya ilişkin yayınladığı raporda özelleştirme ile personel sayısının azaltıldığı, yol kontrolü yapan bekçilerin hafta sonu mesai ücreti almasınlar diye kontrollerin yaptırılmadığı ve kazadan 17 gün önce yol bakım ihalesinin ödenek yetersizliği nedeniyle iptal edildiğine dikkat çekilerek kazaya neden olan ihmaller zincirine vurgu yaptı.
Kazada yakınlarını kaybeden aileler ise acılarıyla baş başa kalmış durumda. Çorlu’nun Vakıflar köyünde yaşayan Bilgin ailesi tren kazasında 4 canını kaybetmiş. Lise birinci sınıf öğrencisi olan 14 yaşındaki kızını, iki kız kardeşini ve 6 aylık yeğenini kaybeden Zeliha Bilgin “Bu bahçe cıvıl cıvıldı. Şimdi sessizliğe gömüldü” dedi. Kazada çok sayıda ihmalin olduğunu, kazada sorumluluğu olanların yargılanmasını istediklerini anlatan Zeliha Bilgin “Bütün sorumluların yargılanmasını istiyoruz. Projeyi çizen, onaylayan, denetlemeyen, taşeron şirket, uyarıları dikkate almayan bütün sorumlular yargılanmalı. Bu dava üç beş tazminat verilip, kapatılamaz. Biz onlara tazminat verelim bakalım onlar bizim canlarımızı geri verebilecekler mi?” diye sordu. Kazanın ardından yayın yasağı getirilmesini da eleştiren Bilgin “Yayın yasağı değil yas ilan edilmeliydi” dedi.
‘KAZADA İHMAL BÜYÜK’
Yüzyıl önce yapılan yolun altyapısı değiştirilmeden hattın sadece üst yapısı değiştirilerek trenin hızlandırılması, bölgenin yağış alma miktarı, toprak yapısı dikkate alınmadan yapılan menfezler, sinyalizasyonun olmaması, tasarruf adı altında yol bekçilerinin olmaması, yine tasarruf diye 6 Haziran’da bakım ihalesinin iptal edilmesi, denetlemelerin özel şirketlere devredilmesi gibi daha önce de çeşitli kurumların dile getirdiği ihmalleri hatırlatan Bilgin ailesi ile köydeki evlerinin bahçesinde buluştuk. Kazadan 10 dakika önce kız kardeşi ile telefonda konuştuğunu, kardeşinin “Tren çok hızlı geliyor birazdan orada oluruz” dediğini belirten Zeliha Bilgin “Tren hafta sonu olduğu için kapasitesinin üzerinde yolcu almış. Yolcular ayakta, hatta kucak kucağa gidiyorlarmış. Kız kardeşim bileti olduğu halde ayakta kalmış. Yolcu çok olunca tren istasyonlarda çok beklemek zorunda kalmış. Tren üç saatte Halkalı’ya varmak zorunda olduğundan bu açığı kapatmak için planlananın üzerinde bir hızla seyrediyormuş. Rayların altı boşalmasına rağmen kaza yapan yolcu treninden önce daha ağır olan yük treni geçiyor. Ama ona bir şey olmuyor. Büyük ihtimalle yüksek hızdan kaynaklı tren yoldan çıktı” diye konuştu.
İLK GELEN KÖYLÜLERDİ
Kazayı duyunca bir saat içinde kaza yerine vardıklarını, oraya ilk gidenlerden olduklarını anlatan Zeliha Bilgin’in oğlu “Kaza yerine gittiğimizde ne sağlık ekipleri ne de kurtarma ekipleri vardı. Sarılar köyünden insanlar yaralılara yardım ediyorlardı” dedi. Kazanın olduğu bölgede her yerin batak ve su içende olduğunu anlatarak “1-2 kilometre tren yolu su altında kalmıştı. Bunu gören makinistler neden hız kesmedi” diye sorarak ihmale dikkat çekiyor. Tren kazasında iki torunu ve iki kızını kaybeden ve sessizce konuşulanları dinleyen büyükannenin ağzından bu anlatımlar üzerine “Benim yavrularım batağın içine düşmüşler. Kurtulsalardı bile boğulurlardı” sözleri dökülüyor.
‘PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ’
Ailenin bütün fertleri bu kazanın ‘doğal afet’ denilerek kapatılmasına izin vermeyeceklerini belirtiyor. Her türlü hukuki mücadeleyi yapacaklarını söyleyen aile bireyleri “Her türlü davanın takipçisi olacağız. Peşini bırakmayacağız. Bu canların bedeli 1-2 kişiye yıkılarak kapatılamaz. Bütün sorumluların yargılanmasını istiyoruz. Projeyi çizen, onaylayan, denetlemeyen, taşeron şirket, uyarıları dikkate almayan bütün sorumlular yargılanmalı. Bu dava üç beş tazminat verilip, ‘doğal afet’ diyerek kapatılamaz. Biz onlara tazminat verelim bakalım onlar bizim canlarımızı geri verebilecekler mi?” diye soruyorlar.
‘KAZA SONRASI DA ŞÜPHELİ’
Bilirkişi raporu çıkmadığı için henüz hiçbir dava açılamadığını, kazada yakınlarını kaybeden aileler irtibat halinde olsalar da herbirinin kendi avukatını tutup süreci takip etmeye çalıştığını anlatıyorlar. Tüm bunlara rağmen davanın üstünün kapatılmasından kaygılı olan Bilgin ailesinin fertleri, kaza sonrası yaşanan gelişmelerde böyle bir tehlike gördüklerini söylüyorlar.
Kazadan bir gün sonra kaza yapan trenin ve vagonların kaldırıldığını, yolun tamir edilerek yeniden ulaşıma açıldığına dikkat çeken Zeliha Bilgin “Bu kadar aceleleri neydi. Orası olay yeri. Bilirkişi bir gün içinde nasıl çalıştı. Bütün deliller toplandı mı? Bilmiyoruz. Oysa benim avukatımda incelemek isterdi. Biz bu bilirkişiye güvenmiyoruz. Bir şeyler mi saklanıyor?” diye sorarak “Trenin kameralarından sadece makinistlerin bölümünü gösteren kamera var. Diğer kamera görüntüleri ortada yok” diyerek kaza sonrasına ilişkin de şüpheleri olduğunu belitiyor.
ACILAR HEP TAZE
Ailelerin acıları zaman geçtikçe azalmak yerine daha da büyüyor. Kaybettikleri hiç akıllarından çıkmadığı gibi, Zeliha Bilgin, sürekli kızının ne kadar başarılı bir öğrenci olduğunu anlatırken ve kız kardeşlerini anarken gözleri parlıyor ama isimleri geçtiğinde ise gözünden yaşlar dökülmeye başlıyor. “Ben çocuklarımı bakkala gönderirken bile arkalarından bakardım ‘aman bir şey olmasın’ ” diye konuşan Zeliha Bilgin “Onlara gözüm gibi bakardım. Bir şey olur diye kızımı denize göndermezdim. Bizimkiler akraba ziyareti için Lüleburgaz’a gitmişlerdi. Hem güvenli hem de treni merak ediyorlar diye trenle gelmelerine izin verdik. Ama nereden bilirdik ki en güvendiğimiz tren en güvensizmiş.”
“Bayram geliyor. Sorumlular bayram kutlayacaklar, tatil yapacaklar. Ben hakkımı helal etmiyorum. Beni, annemi evlatsız, çocukları anasız bıraktılar. Benim çocuğum iyi bir lise kazanmıştı. Okuyamadı. Geçen gün mezarına gittiğimde ‘kızım iyi bir okul kazandın ama cenneti de kazandın’ diyerek gözyaşı döktüm” dedi. Sürekli ilaç kullanmasına rağmen acısının hiç dinmediğini anlatan Zeliha Bilgin “Bir karıncayı bile incitmeyen ben başkasının ölüsüne sevindim. Teşhis için hastaneleri dolaştığımızda baktığımız eksler bizden olmayınca sevinir olmuştuk. Ben insanlığımdan çıkmıştım.”
‘CANIN ÖDENEĞİ Mİ OLUR?’
Kazadan hemen sonra kaza ile ilgili yayın yasağı getirilmesine tepki gösteren Zeliha Bilgin, “Kazadan sonra yas ilan edileceğine hemen yayın yasağı geldi. Bu ne anlama geliyor. Yoksa bir şeyler mi saklanmaya çalışıyorlar. Canlarımızın hiç kıymeti yokmuş. Herkes kendini kurtarmaya çalışıyor. Kazadan sonra görevden alınan kimse yok. Bu nasıl iş. Denizin altından yol geçiriyoruz ama bir tren yolunu yapamıyoruz. Burada ihmal, vurdumduymazlık var. Bunu yapanlardan hesap sorulmalı. Ben devlete güvenmiyorum artık. Denetim yok, bekçi yok, işler hep taşerona vermişler. Bir bakmak lazım bu taşeron kim?” diye soruyor. ‘Ödenek yok’ denilerek yol bakım ihalesinin iptal edilmesine öfkesini dile getiren Zeliha Bilgin “Canın ödeneği mi olurmuş? Şimdi bu kadar canın bedeli ne olacak? İhale için ödenek bulamayanlar şimdi tazminatlar için nasıl ödenek bulacaklar? Giden gittiği ile kalıyor. Olan benim 14 yaşındaki yavruma gencecik iki kız kardeşime oldu.”
‘HİÇBİR YETKİLİ ARAYIP SORMADI’
Aile şimdiye kadar hiç yalnız kalmamış ama yetkililerden kimsenin arayıp sormaması da zorlarına gidiyor. Aile bu durumu şöyle dile getiriyor: “Tanıdık tanımadık bir çok kişi gelip başsağlığı diledi. Acımızı paylaştı. Bizimle gözyaşı döktü. Ama T.C Devlet Demir Yollarının gönderdiği başsağlığı dilediği ve bütün tazminatların ödeneceğini belirten mektuptan başka hiçbir yetkili arayıp sormadı. Değişik partilerden milletvekilleri geldi başsağlığı diledi. Ama CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun gelip elimi tutarak benimle gözyaşı dökmesi başkaydı. Oysa ben Cumhurbaşkanından beklerdim. Kısacası kendi derdimizle yalnız kaldık.”
Yaşadığı büyük acıyla birlikte öfkesi de büyümüş Zeliha Bilgin’in, bugünkü duygularını şöyle anlatıyor “Ben ülkemi seven biriyim. Türkiyeli olmaktan, Trakya’da yaşamaktan gurur duyuyorum. Atatürkçüyüm. Ama ülkemde bir canın kıymetinin olmadığını gördüm. Eşim evlenmeden önce Almanya’daydı. Ona şart koştum. Buraya gelirsen evleniriz diye. O da geldi. Keşke öyle demeseydim. Çocuklarım Almanya’da yetişseydi keşke. Askere gidecek oğlum var. Onu askere göndermeyeceğim. Ben bir şehit verdim ikincisini kaldıramam.” (TUNCAY SAĞIROĞLU - EVRENSEL)
Demiryollarında örgütlü olan KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası’nın kazaya ilişkin yayınladığı raporda özelleştirme ile personel sayısının azaltıldığı, yol kontrolü yapan bekçilerin hafta sonu mesai ücreti almasınlar diye kontrollerin yaptırılmadığı ve kazadan 17 gün önce yol bakım ihalesinin ödenek yetersizliği nedeniyle iptal edildiğine dikkat çekilerek kazaya neden olan ihmaller zincirine vurgu yaptı.
Kazada yakınlarını kaybeden aileler ise acılarıyla baş başa kalmış durumda. Çorlu’nun Vakıflar köyünde yaşayan Bilgin ailesi tren kazasında 4 canını kaybetmiş. Lise birinci sınıf öğrencisi olan 14 yaşındaki kızını, iki kız kardeşini ve 6 aylık yeğenini kaybeden Zeliha Bilgin “Bu bahçe cıvıl cıvıldı. Şimdi sessizliğe gömüldü” dedi. Kazada çok sayıda ihmalin olduğunu, kazada sorumluluğu olanların yargılanmasını istediklerini anlatan Zeliha Bilgin “Bütün sorumluların yargılanmasını istiyoruz. Projeyi çizen, onaylayan, denetlemeyen, taşeron şirket, uyarıları dikkate almayan bütün sorumlular yargılanmalı. Bu dava üç beş tazminat verilip, kapatılamaz. Biz onlara tazminat verelim bakalım onlar bizim canlarımızı geri verebilecekler mi?” diye sordu. Kazanın ardından yayın yasağı getirilmesini da eleştiren Bilgin “Yayın yasağı değil yas ilan edilmeliydi” dedi.
‘KAZADA İHMAL BÜYÜK’
Yüzyıl önce yapılan yolun altyapısı değiştirilmeden hattın sadece üst yapısı değiştirilerek trenin hızlandırılması, bölgenin yağış alma miktarı, toprak yapısı dikkate alınmadan yapılan menfezler, sinyalizasyonun olmaması, tasarruf adı altında yol bekçilerinin olmaması, yine tasarruf diye 6 Haziran’da bakım ihalesinin iptal edilmesi, denetlemelerin özel şirketlere devredilmesi gibi daha önce de çeşitli kurumların dile getirdiği ihmalleri hatırlatan Bilgin ailesi ile köydeki evlerinin bahçesinde buluştuk. Kazadan 10 dakika önce kız kardeşi ile telefonda konuştuğunu, kardeşinin “Tren çok hızlı geliyor birazdan orada oluruz” dediğini belirten Zeliha Bilgin “Tren hafta sonu olduğu için kapasitesinin üzerinde yolcu almış. Yolcular ayakta, hatta kucak kucağa gidiyorlarmış. Kız kardeşim bileti olduğu halde ayakta kalmış. Yolcu çok olunca tren istasyonlarda çok beklemek zorunda kalmış. Tren üç saatte Halkalı’ya varmak zorunda olduğundan bu açığı kapatmak için planlananın üzerinde bir hızla seyrediyormuş. Rayların altı boşalmasına rağmen kaza yapan yolcu treninden önce daha ağır olan yük treni geçiyor. Ama ona bir şey olmuyor. Büyük ihtimalle yüksek hızdan kaynaklı tren yoldan çıktı” diye konuştu.
İLK GELEN KÖYLÜLERDİ
Kazayı duyunca bir saat içinde kaza yerine vardıklarını, oraya ilk gidenlerden olduklarını anlatan Zeliha Bilgin’in oğlu “Kaza yerine gittiğimizde ne sağlık ekipleri ne de kurtarma ekipleri vardı. Sarılar köyünden insanlar yaralılara yardım ediyorlardı” dedi. Kazanın olduğu bölgede her yerin batak ve su içende olduğunu anlatarak “1-2 kilometre tren yolu su altında kalmıştı. Bunu gören makinistler neden hız kesmedi” diye sorarak ihmale dikkat çekiyor. Tren kazasında iki torunu ve iki kızını kaybeden ve sessizce konuşulanları dinleyen büyükannenin ağzından bu anlatımlar üzerine “Benim yavrularım batağın içine düşmüşler. Kurtulsalardı bile boğulurlardı” sözleri dökülüyor.
‘PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ’
Ailenin bütün fertleri bu kazanın ‘doğal afet’ denilerek kapatılmasına izin vermeyeceklerini belirtiyor. Her türlü hukuki mücadeleyi yapacaklarını söyleyen aile bireyleri “Her türlü davanın takipçisi olacağız. Peşini bırakmayacağız. Bu canların bedeli 1-2 kişiye yıkılarak kapatılamaz. Bütün sorumluların yargılanmasını istiyoruz. Projeyi çizen, onaylayan, denetlemeyen, taşeron şirket, uyarıları dikkate almayan bütün sorumlular yargılanmalı. Bu dava üç beş tazminat verilip, ‘doğal afet’ diyerek kapatılamaz. Biz onlara tazminat verelim bakalım onlar bizim canlarımızı geri verebilecekler mi?” diye soruyorlar.
‘KAZA SONRASI DA ŞÜPHELİ’
Bilirkişi raporu çıkmadığı için henüz hiçbir dava açılamadığını, kazada yakınlarını kaybeden aileler irtibat halinde olsalar da herbirinin kendi avukatını tutup süreci takip etmeye çalıştığını anlatıyorlar. Tüm bunlara rağmen davanın üstünün kapatılmasından kaygılı olan Bilgin ailesinin fertleri, kaza sonrası yaşanan gelişmelerde böyle bir tehlike gördüklerini söylüyorlar.
Kazadan bir gün sonra kaza yapan trenin ve vagonların kaldırıldığını, yolun tamir edilerek yeniden ulaşıma açıldığına dikkat çeken Zeliha Bilgin “Bu kadar aceleleri neydi. Orası olay yeri. Bilirkişi bir gün içinde nasıl çalıştı. Bütün deliller toplandı mı? Bilmiyoruz. Oysa benim avukatımda incelemek isterdi. Biz bu bilirkişiye güvenmiyoruz. Bir şeyler mi saklanıyor?” diye sorarak “Trenin kameralarından sadece makinistlerin bölümünü gösteren kamera var. Diğer kamera görüntüleri ortada yok” diyerek kaza sonrasına ilişkin de şüpheleri olduğunu belitiyor.
ACILAR HEP TAZE
Ailelerin acıları zaman geçtikçe azalmak yerine daha da büyüyor. Kaybettikleri hiç akıllarından çıkmadığı gibi, Zeliha Bilgin, sürekli kızının ne kadar başarılı bir öğrenci olduğunu anlatırken ve kız kardeşlerini anarken gözleri parlıyor ama isimleri geçtiğinde ise gözünden yaşlar dökülmeye başlıyor. “Ben çocuklarımı bakkala gönderirken bile arkalarından bakardım ‘aman bir şey olmasın’ ” diye konuşan Zeliha Bilgin “Onlara gözüm gibi bakardım. Bir şey olur diye kızımı denize göndermezdim. Bizimkiler akraba ziyareti için Lüleburgaz’a gitmişlerdi. Hem güvenli hem de treni merak ediyorlar diye trenle gelmelerine izin verdik. Ama nereden bilirdik ki en güvendiğimiz tren en güvensizmiş.”
“Bayram geliyor. Sorumlular bayram kutlayacaklar, tatil yapacaklar. Ben hakkımı helal etmiyorum. Beni, annemi evlatsız, çocukları anasız bıraktılar. Benim çocuğum iyi bir lise kazanmıştı. Okuyamadı. Geçen gün mezarına gittiğimde ‘kızım iyi bir okul kazandın ama cenneti de kazandın’ diyerek gözyaşı döktüm” dedi. Sürekli ilaç kullanmasına rağmen acısının hiç dinmediğini anlatan Zeliha Bilgin “Bir karıncayı bile incitmeyen ben başkasının ölüsüne sevindim. Teşhis için hastaneleri dolaştığımızda baktığımız eksler bizden olmayınca sevinir olmuştuk. Ben insanlığımdan çıkmıştım.”
‘CANIN ÖDENEĞİ Mİ OLUR?’
Kazadan hemen sonra kaza ile ilgili yayın yasağı getirilmesine tepki gösteren Zeliha Bilgin, “Kazadan sonra yas ilan edileceğine hemen yayın yasağı geldi. Bu ne anlama geliyor. Yoksa bir şeyler mi saklanmaya çalışıyorlar. Canlarımızın hiç kıymeti yokmuş. Herkes kendini kurtarmaya çalışıyor. Kazadan sonra görevden alınan kimse yok. Bu nasıl iş. Denizin altından yol geçiriyoruz ama bir tren yolunu yapamıyoruz. Burada ihmal, vurdumduymazlık var. Bunu yapanlardan hesap sorulmalı. Ben devlete güvenmiyorum artık. Denetim yok, bekçi yok, işler hep taşerona vermişler. Bir bakmak lazım bu taşeron kim?” diye soruyor. ‘Ödenek yok’ denilerek yol bakım ihalesinin iptal edilmesine öfkesini dile getiren Zeliha Bilgin “Canın ödeneği mi olurmuş? Şimdi bu kadar canın bedeli ne olacak? İhale için ödenek bulamayanlar şimdi tazminatlar için nasıl ödenek bulacaklar? Giden gittiği ile kalıyor. Olan benim 14 yaşındaki yavruma gencecik iki kız kardeşime oldu.”
‘HİÇBİR YETKİLİ ARAYIP SORMADI’
Aile şimdiye kadar hiç yalnız kalmamış ama yetkililerden kimsenin arayıp sormaması da zorlarına gidiyor. Aile bu durumu şöyle dile getiriyor: “Tanıdık tanımadık bir çok kişi gelip başsağlığı diledi. Acımızı paylaştı. Bizimle gözyaşı döktü. Ama T.C Devlet Demir Yollarının gönderdiği başsağlığı dilediği ve bütün tazminatların ödeneceğini belirten mektuptan başka hiçbir yetkili arayıp sormadı. Değişik partilerden milletvekilleri geldi başsağlığı diledi. Ama CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun gelip elimi tutarak benimle gözyaşı dökmesi başkaydı. Oysa ben Cumhurbaşkanından beklerdim. Kısacası kendi derdimizle yalnız kaldık.”
Yaşadığı büyük acıyla birlikte öfkesi de büyümüş Zeliha Bilgin’in, bugünkü duygularını şöyle anlatıyor “Ben ülkemi seven biriyim. Türkiyeli olmaktan, Trakya’da yaşamaktan gurur duyuyorum. Atatürkçüyüm. Ama ülkemde bir canın kıymetinin olmadığını gördüm. Eşim evlenmeden önce Almanya’daydı. Ona şart koştum. Buraya gelirsen evleniriz diye. O da geldi. Keşke öyle demeseydim. Çocuklarım Almanya’da yetişseydi keşke. Askere gidecek oğlum var. Onu askere göndermeyeceğim. Ben bir şehit verdim ikincisini kaldıramam.” (TUNCAY SAĞIROĞLU - EVRENSEL)