Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

Reviews

SHOW_BLOG

Ne futbolcu Aykut Demir, ne de teknik direktör Ersun Yanal olumladığımız figürlerden değillerdir... Al birini vur ötekine

Bir kulüp, ille de kendince Türkiye futbolu adına laf edecekse, söz konusu para meselesi gündeme gelmeden önce eder. İmdi ne söylesen boş v...

Bir kulüp, ille de kendince Türkiye futbolu adına laf edecekse, söz konusu para meselesi gündeme gelmeden önce eder. İmdi ne söylesen boş ve anlamsız...


TRABZONSPOR YANLIŞ YAPMIŞTIR

Baştan ifade edelim ki; ne futbolcu Aykut Demir ne de teknik direktör Ersun Yanal takdir ettiğimiz, önemsediğimiz, Türkiye futbolu açısından değişim, gelişim, fark yaratma karakterleri ve “rol modelleri” olarak olumladığımız figürlerden değillerdir.

Futbolcu ve teknik adam olarak her ikisi de futbolun piyasacılığına, futbolun endüstriyel kirliliklerine, sporda ve özellikle futbolda mafyöz ilişkilere ve rantiyeciliğe karşı duruşun ve en azından spor ve futbol emek insanlarının yanında yer alışın figürleri olmamışlardır. Dolayısıyla al birini vur ötekine…

Birisi (futbolcu olanı) futbola tarikatın ve tarikatçılığın en kaba, en biçimsiz ve en hoyrat şekilde şekli temsilciliği rolünü üstlenmiş, kaba futbolunu kaba kültürü ile sözde sentezlemenin ama esasında kendine yeni bir “yol” aramış ve bulmuş olmanın rantına soyunmuş ve üstelik son zamanlarda futbola sirayet eden gericiliğin simge isimlerinden olmaya ramak kalmış ama futbolsuzluğu nedeniyle pek başarılı olamamış bir tip…

Diğeri ise, sözde Türkiye futboluna çağdaş yenilikleri, bilimi ve teknolojiyi sokan adam olarak lanse edilerek piyasaya girmiş bir teknik direktör. Ersun Yanal, futbolda okullu ve bilimden yana olmanın sembol ismi olarak lanse edilmiş, çalıştığı her kulüpte el sıkışarak ayrılmayı başaramamış ama bunun da nedenlerinden hiçbirisi futbol düzeni ve işleyişi ile ilgili bir şey olmamış, uygar ve yenilikçi görünümlü ama ayrıcalıklı olmayı her şeyin üzerinde tutan ve önemseyen futbol aktörlerinden birisidir. Özel yaşama girmeden ama paranın da insan yaşamında nasıl değişimler yarattığının tipik örneklerinden birisidir Sayın Yanal.

Ersun Yanal ile ilgili son paragraf olarak şunu ilave etmek gerekir. Onun futbolun en üst piyasasına girme başarısı göstermesinden memnun, onun Türkiye futbolunun çehresini değiştirecek, yanlış giden ve yanlış yapılan işlere karşı durabilecek ve futbola adaleti getirebilecek “adam” gözüyle bakan o kadar çok insan ve o kadar çok futbol sever vardı ki… Tabi aslında bu durum, futbol dünyasındaki ihtiyacın/talebin de bir göstergesi olsa gerektir. Ersun Yanal’dan farklı boyutta bir Metin Kurt bekleyenler boşuna bekleyeceklerdi. Onu belli ölçüde tanıyan birisi olarak, onunla ilgili hiçbir hayal kırıklığı duymadığımızı ifade edelim. Onun aslında futbol piyasasının diğer aktörlerinden hiçbir farkının olmadığını ama esasen bir hayat muhasebesi açısından bakıldığında bu durumun Ersun Yanal için en büyük yenilgi veya başarısızlık olduğunu da belirtelim. Bir kahraman veya bir Don Kişot bekleyen ciddi bir futbol kitlesi varken, düzen ve düzenin insanı olmayı seçmek yenilgilerin en büyüğü değilse nedir?

Ve Trabzonspor… Trabzonspor’un yukarıda değerlendirmeye çalıştığımız söz konusu iki kişi ile ilgili olarak “para” meselesi yüzünden yaptığı basın açıklaması tam bir trajedidir. Çünkü piyasa denilen şey ve piyasanın koşulları ve oyunun kuralları bellidir. Sen kulüp olarak hangi alacağından vazgeçme veya alacağını anlaşma gereği tarihten sonra tahsil ettiğinde kur veya faiz talebinden vazgeçtin veya vazgeçerdin? Hadi vazgeçtin diyelim, herkes vazgeçmek zorunda mıdır? İkincisi seninle çalışan bir teknik adamın “teknik adam karakterini” çalışmadan önce bilmiyor muydun? Çok daha önemlisi sırf senden alacağını, yasal kuralları gereğince tahsil etti diye, kin ve intikam kokan/içeren bir açıklama yapmak hangi büyük kulüp olmanın ilkesi, kuralı ve teamülü ile ilgilidir?

O muhteşem Trabzonspor efsanesinden sonra, özkaynak modelinden vazgeçerek, dışarıya açılma yaklaşımını benimseyen bir kulüp olarak, milyonlarca doları veya avroyu yanlış transfer politikaları ile heba eden kulüplerden birisi de Trabzonspor değil midir? Ki şimdi yine yanlış transferlerden dolayı, bunca para ödemek yüzünde kalan ve bunun için söz konusu garabet basın açıklamasını yapmak ihtiyacı duyan.

Özetle Trabzonspor’un söz konusu basın açıklaması hiçbir açıdan doğru, ahlaki, etik ve şık değildir.

Trabzonspor hak etmedikleri halde oldukça büyük bir para ödemiş olmanın verdiği halet-i ruhiye ile futbolcu Aykut Demir ve teknik direktör Ersun Yanal ile ilgili bir anlamda onları deşifre ederek rahatlamak istemiş olabilir. Ama bu iki kişi ile olan sözleşmeyi tek taraflı fesih eden Trabzonspor’dur. Dolayısıyla alacakların tahsili konusunda olması gereken olmuştur. Olması gereken Trabzonspor lehine olsaydı, yani Aykut ve Yanal, sözleşme maddelerinde eğer varsa, tek taraflı olarak sözleşmeyi fesih edip çalışmak istemediklerini belirtip, zamanından önce ayrılsalardı, Trabzonspor ödemiş olduğu paraları geri istemeyecek miydi? Belki de ek olarak tazminat da talep edecekti. Bu işler ve bu işlerin kuralları budur.

Aykut Demir için “Trabzonlu futbolcu tüm iyi niyetli taleplerimizi reddetmiş ve tazminatını kur farkı – faiz dâhil olmak üzere talep etmiştir!” ifadelerinin kullanıldığı bir basın açıklaması tam bir garabettir. Aykut Demir Trabzonspor’da oynarken, uçakla stadyuma indirilirken onun nasıl bir oyuncu olduğu kadar, profesyonel bir şirket olarak kulüp-oyuncu ilişkilerinde kur farkı ve faiz hesapları meselesi oyunun kuralları gereği önceden bilinir ve sonradan da böylesi bir duruma düşülmez. Eğer bir sitemin içindeyseniz o sistemin gereklerini bilir ve ona göre yaşarsınız. Ayrıca Aykut Demir ile ilgili olarak “dindarların faiz almadığı” gibi bir referansa atıf yapılmış gibi duran açıklama bir kez daha göstermiştir ki paranın dini, imanı olmuyor.

Ersun Yanal ile ilgili ise “Görev yaptığı kulübe ve camiaya saygısı bulunmayan, Trabzonspor’un kendisine verdiği şanslara rağmen ruhsuz, isteksiz ve sporun çok uzağındaki tavırlarına devam eden, Türk futboluna ve geleceğin sporcularına katacağı hiçbir şeyinin olmadığı – kalmadığı anlaşılan antrenör” ifadelerinin kullanılması ise Trabzonspor yönetiminin Trabzonspor tarihi ile çelişen bir soyutlama ve kişiselleştirme kültürüne saplandığına delildir. Bir kulüp, çalıştığı bir teknik adamın arkasından böyle bir laf etmez. Ama ille de kendince Türkiye futbolu adına edecekse de, söz konusu para meselesi gündeme gelmeden önce eder. Şimdi ne söylesen boş ve anlamsız. Çünkü söylediğin her cümle, haksız yere ödediğini düşündüğün para tahsilâtı ile ilgili olacaktır. Birisi de kalkıp size, “Ersun Yanal alacaklarından vazgeçseydi, aynı lafları edecek miydiniz?” diye sorsa verilecek cevabınız olmayacaktır.

Bu ülkede nasıl ki, evli iki insan, genelde uygarca ayrılmayı beceremiyorsa, ayrılırken birbirlerini acıtıyor, karalıyor ve üzüyorlarsa, daha kötüsü erkek olan, genelde kadını mağdur ediyor ve hatta öldürüyorsa, işte bu olgu da buna benzer toplumsal bir kültürün izlerini taşımaktadır. Bundan böyle Trabzonspor’da çalışacak teknik adamlar bir kez daha düşünmek durumunda kalacaklardır. Hoş, paranın her şeyi çözdüğü bir yapılaşmada, böylesi bir endişe olmayacaktır belki ama gerçek şu ki, Trabzonspor tarihi ve kültürüne olumsuz bir kayıt düşülmüş olmuştur.
(İSMAİL TOPKAYA-SENDİKA.ORG) (BAŞLIK TARAFIMIZCA KONULMUŞTUR - GAZETE DEMOKRAT)

Hiç yorum yok

EKONOMİ/PARA/PİYASA