Erdoğan’ın ideolojik harcı Türk-İslam senteziyle karılan, bir avuç yağmacının şatafatı ve yığınların kıt kanaat hayatları üzerine kurulu tek adam rejimi, zaferini Malazgirt’e yeni bir saray kondurarak kutluyor...
“İçerimizdeki bazı gafiller sanıyorlar ki mesele Tayyip Erdoğan meselesidir. Hayır, mesele Türkiye meselesidir. Mesele İslam meselesidir.”
Erdoğan’ın, Muş’un Malazgirt ilçesinde 26 Ağustos’ta düzenlenen Anadolu’nun Fethi Malazgirt 1071 Töreni’nde sarf ettiği bu sözlerin altını çizelim.
Şöyle tercüme edebiliriz: “Erdoğan, Türkiye’dir. Erdoğan, İslam’dır. Erdoğan’a karşı mücadele edenler, yani muhalefet vatan haini ve din düşmanı muamelesi görecektir.”
Malazgirt Savaşı’yla Bizans İmparatorluğu’nu alt eden Selçuklu Devleti’nin, İslam dünyasının hamiliğine soyunan bir Türk devleti olarak AKP açısından taşıdığı simgeselliğe bakalım.
Sonra, “1071 Malazgirt Zaferi” vurgusunun, Erdoğan’ın tek adam iktidarına dayalı yeni rejime giden yolda eşik sayılan 2012 AKP 4. Olağan Büyük Kongresi’nde yüksek sesle dile geldiğini hatırlayalım.
Çok mu abartıyoruz acaba? Sadece Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli ikilisinin Türk-İslamcı (yoksa İslam-Türkçü mü demeli) şovundan ibaret bir kutlamadan bahsediyor olsaydık, bu yılki Malazgirt organizasyonu ile yeni rejimin karakteri arasında bir bağ kurmanın zorlama olduğu söylenebilirdi.
Ne var ki devletin tepesinin 26 Ağustos’ta Malazgirt’te olması özel bir tercih. Yıldönümü aynı tarihe denk gelen bir simgesel tarihi olayı ön plana çıkarırken, bir başka simgesel tarihi olayı geri plana itmek ya da önemsizleştirmek için yapılmış bir tercih.
Kocatepe’ye karşı Malazgirt
Erdoğan-Bahçeli ikilisinin Malazgirt kutlamaları ile gölgede bıraktığı şey 26 Ağustos 1922 Dumlupınar Savaşı’nın, yani Büyük Taarruz’un yıldönümüdür. Osmanlı’nın yıkıntıları üzerinde laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna yol açan Mustafa Kemal liderliğindeki Kurtuluş Savaşı’nın son büyük kavgasının başladığı ve yıldönümleri Zafer Bayramı diye kutlanan 30 Ağustos zaferi ile sonuçlandığı Büyük Taarruz’un…
Erdoğan’ın ideolojik harcı Türk-İslam senteziyle karılan tek adam rejimi, zaferini Türk-İslam sentezinin dayanaklarından bir tarihi olayın beşiği olan Malazgirt’te kutlamaktadır.
Aynı törende 26 Ağustos’un kendileri için iki tane önemi olduğunu söyleyen TBMM Başkanı Binali Yıldırım, “Birincisi Mustafa Kemal Atatürk’ün taarruz emrini verdiği gündür. Bundan daha da önemlisi 1071’de Cuma namazından sonra Sultan Alparslan savaşmak için ordusunun önüne geçtiğinde…” diyerek bir önem sıralaması yapmıştır zaten.
“Mustafa Kemal’in ordusu, laik cumhuriyetin yılmaz savunucusu” TSK ne yaptı dersiniz? TSK önce 26 Ağustos’a ilişkin Atatürk’süz bir video yayımlamış, bu video tepki çekince de hem Alparslan’a hem de Atatürk’e yer veren yeni bir video paylaşmıştır. Mesaj şudur: Atatürk TSK dahil devlet kurumları için tarihteki önemli liderlerden biridir sadece ama artık başkomutan ve kurucu lider olarak ilk sırada değildir.
Çünkü devlet kendini kurucu lider ve başkomutan sayan Erdoğan’ın elindedir ve TSK de bunu kabullenmektedir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bakanlığa bağlı tüm kurumlarda Erdoğan’ın portresinin asılması için verdiği talimatı da bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Aynı şekilde Erdoğan’ın Sultan Alparslan’ın otağını kurduğu yere Cumhurbaşkanlığı Köşkü yapılacağını açıklamasını da…
Yeni rejim Kocatepe’de savaşa komuta eden Atatürk pozuna karşı, Ahlat’a otağını kuran Alparslan pozunu uygun görmüş. Erdoğan, Bahçeli’nin önerisiyle Ahlat’a inşa edilecek yeni Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü şöyle duyurdu:
“Bugün vali ve belediye başkanımızla görüştük. Onlar 1071 metrekare yer düşünmüşler. Dedik olmaz. 1071 metrekare oturum alanı olur, en az 5 dönüm ve çevre düzenlemesiyle. Belediye başkanımız da coştu, ‘en az 10 dönüm’ dedi. Bu bir işaret fişeğidir, inşallah sonu da hayır olur.”
Saraylar rejimlerin simgeleridir
Bütün o ideolojik pozlar, tarihsel gerçeklikle ne kadar örtüştüğü tartışmalı söylemleri geçtikten sonra varılan yer ülkenin içinden geçtiği zor koşullar hiçe sayılarak başlatılan bilmemkaçıncı saray inşaatıdır. Sağ popülizmin ideolojik örtüleri kaldırıldığında, tek adam rejimi bir avuç yağmacının şatafatı ve yığınların kıt kanaat hayatları üzerine kurulu haliyle çırılçıplak görünmektedir.
Tam da ekonomik kriz nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden 2 milyar TL kesinti yapılacağının açıklandığı gün ilan edildi bu köşk inşaatı. Sayısız köşk ve saraya bir yenisi eklenirken, öğrencilerin barınması için ayrılan bütçe dahil eğitim bütçesinden dev kesinti yapılıyordu.
Cumhuriyet’ten Çiğdem Toker’in yazısına baktık, köşkün maliyetini o herkesten önce bulmuştur diye ama şöyle yazıyordu o da: “Marmaris Okluk’ta yapımı süren, binlerce ağaç kesilen, ağaç kesilme haberine erişim engeli getirilen, ulaşımı için yol yapılan Yazlık Saray’ın maliyetini biliyor muyuz ki, Otağ Merkezi’ni bileceğiz?”
Olsun itibardan tasarruf olmaz. “Diktatör” olmakla itham edilen meşhur liderlere her zaman ve her memlekette bol saray ve köşk gerekmiştir. Sarayları yaptıran için halkın açta açıkta kalması önemli değildir. Saraylar rejimlerin simgeleridir. O rejimin halk düşmanı karakterinin somut delilleridir.
Erdoğan’ın yeni köşk inşaatını duyururken dediği gibi: “Bu bir işaret fişeğidir, inşallah sonu hayırlı olur!” (ALİ ERGİN DEMİRHAN - SENDİKA.ORG)
“İçerimizdeki bazı gafiller sanıyorlar ki mesele Tayyip Erdoğan meselesidir. Hayır, mesele Türkiye meselesidir. Mesele İslam meselesidir.”
Erdoğan’ın, Muş’un Malazgirt ilçesinde 26 Ağustos’ta düzenlenen Anadolu’nun Fethi Malazgirt 1071 Töreni’nde sarf ettiği bu sözlerin altını çizelim.
Şöyle tercüme edebiliriz: “Erdoğan, Türkiye’dir. Erdoğan, İslam’dır. Erdoğan’a karşı mücadele edenler, yani muhalefet vatan haini ve din düşmanı muamelesi görecektir.”
Malazgirt Savaşı’yla Bizans İmparatorluğu’nu alt eden Selçuklu Devleti’nin, İslam dünyasının hamiliğine soyunan bir Türk devleti olarak AKP açısından taşıdığı simgeselliğe bakalım.
Sonra, “1071 Malazgirt Zaferi” vurgusunun, Erdoğan’ın tek adam iktidarına dayalı yeni rejime giden yolda eşik sayılan 2012 AKP 4. Olağan Büyük Kongresi’nde yüksek sesle dile geldiğini hatırlayalım.
Çok mu abartıyoruz acaba? Sadece Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli ikilisinin Türk-İslamcı (yoksa İslam-Türkçü mü demeli) şovundan ibaret bir kutlamadan bahsediyor olsaydık, bu yılki Malazgirt organizasyonu ile yeni rejimin karakteri arasında bir bağ kurmanın zorlama olduğu söylenebilirdi.
Ne var ki devletin tepesinin 26 Ağustos’ta Malazgirt’te olması özel bir tercih. Yıldönümü aynı tarihe denk gelen bir simgesel tarihi olayı ön plana çıkarırken, bir başka simgesel tarihi olayı geri plana itmek ya da önemsizleştirmek için yapılmış bir tercih.
Kocatepe’ye karşı Malazgirt
Erdoğan-Bahçeli ikilisinin Malazgirt kutlamaları ile gölgede bıraktığı şey 26 Ağustos 1922 Dumlupınar Savaşı’nın, yani Büyük Taarruz’un yıldönümüdür. Osmanlı’nın yıkıntıları üzerinde laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna yol açan Mustafa Kemal liderliğindeki Kurtuluş Savaşı’nın son büyük kavgasının başladığı ve yıldönümleri Zafer Bayramı diye kutlanan 30 Ağustos zaferi ile sonuçlandığı Büyük Taarruz’un…
Erdoğan’ın ideolojik harcı Türk-İslam senteziyle karılan tek adam rejimi, zaferini Türk-İslam sentezinin dayanaklarından bir tarihi olayın beşiği olan Malazgirt’te kutlamaktadır.
Aynı törende 26 Ağustos’un kendileri için iki tane önemi olduğunu söyleyen TBMM Başkanı Binali Yıldırım, “Birincisi Mustafa Kemal Atatürk’ün taarruz emrini verdiği gündür. Bundan daha da önemlisi 1071’de Cuma namazından sonra Sultan Alparslan savaşmak için ordusunun önüne geçtiğinde…” diyerek bir önem sıralaması yapmıştır zaten.
“Mustafa Kemal’in ordusu, laik cumhuriyetin yılmaz savunucusu” TSK ne yaptı dersiniz? TSK önce 26 Ağustos’a ilişkin Atatürk’süz bir video yayımlamış, bu video tepki çekince de hem Alparslan’a hem de Atatürk’e yer veren yeni bir video paylaşmıştır. Mesaj şudur: Atatürk TSK dahil devlet kurumları için tarihteki önemli liderlerden biridir sadece ama artık başkomutan ve kurucu lider olarak ilk sırada değildir.
Çünkü devlet kendini kurucu lider ve başkomutan sayan Erdoğan’ın elindedir ve TSK de bunu kabullenmektedir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bakanlığa bağlı tüm kurumlarda Erdoğan’ın portresinin asılması için verdiği talimatı da bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Aynı şekilde Erdoğan’ın Sultan Alparslan’ın otağını kurduğu yere Cumhurbaşkanlığı Köşkü yapılacağını açıklamasını da…
Yeni rejim Kocatepe’de savaşa komuta eden Atatürk pozuna karşı, Ahlat’a otağını kuran Alparslan pozunu uygun görmüş. Erdoğan, Bahçeli’nin önerisiyle Ahlat’a inşa edilecek yeni Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü şöyle duyurdu:
“Bugün vali ve belediye başkanımızla görüştük. Onlar 1071 metrekare yer düşünmüşler. Dedik olmaz. 1071 metrekare oturum alanı olur, en az 5 dönüm ve çevre düzenlemesiyle. Belediye başkanımız da coştu, ‘en az 10 dönüm’ dedi. Bu bir işaret fişeğidir, inşallah sonu da hayır olur.”
Saraylar rejimlerin simgeleridir
Bütün o ideolojik pozlar, tarihsel gerçeklikle ne kadar örtüştüğü tartışmalı söylemleri geçtikten sonra varılan yer ülkenin içinden geçtiği zor koşullar hiçe sayılarak başlatılan bilmemkaçıncı saray inşaatıdır. Sağ popülizmin ideolojik örtüleri kaldırıldığında, tek adam rejimi bir avuç yağmacının şatafatı ve yığınların kıt kanaat hayatları üzerine kurulu haliyle çırılçıplak görünmektedir.
Tam da ekonomik kriz nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden 2 milyar TL kesinti yapılacağının açıklandığı gün ilan edildi bu köşk inşaatı. Sayısız köşk ve saraya bir yenisi eklenirken, öğrencilerin barınması için ayrılan bütçe dahil eğitim bütçesinden dev kesinti yapılıyordu.
Cumhuriyet’ten Çiğdem Toker’in yazısına baktık, köşkün maliyetini o herkesten önce bulmuştur diye ama şöyle yazıyordu o da: “Marmaris Okluk’ta yapımı süren, binlerce ağaç kesilen, ağaç kesilme haberine erişim engeli getirilen, ulaşımı için yol yapılan Yazlık Saray’ın maliyetini biliyor muyuz ki, Otağ Merkezi’ni bileceğiz?”
Olsun itibardan tasarruf olmaz. “Diktatör” olmakla itham edilen meşhur liderlere her zaman ve her memlekette bol saray ve köşk gerekmiştir. Sarayları yaptıran için halkın açta açıkta kalması önemli değildir. Saraylar rejimlerin simgeleridir. O rejimin halk düşmanı karakterinin somut delilleridir.
Erdoğan’ın yeni köşk inşaatını duyururken dediği gibi: “Bu bir işaret fişeğidir, inşallah sonu hayırlı olur!” (ALİ ERGİN DEMİRHAN - SENDİKA.ORG)