Ahmet Hamdi Dinler’in anısına…
Nahif bir gazete çıkıyor
“Amacımız, emekçi halkımızı layık olduğu Siyasal-Ekonomik güce sahip kılmak; O’nu bu yönden yüceltmek, uyarmak ve politik bilince kavuşturmaktır.” Zonguldak’ta 4 Ekim 1967 tarihinde yayımlanan ilk sayısında Sömürücüye Yumruk, amacını bu satırlarla duyuruyordu. Sömürücüye Yumruk, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Zonguldak il örgütü çevresinde ve Hüsamettin Güven ile Ahmet Hamdi Dinler’in öncülüğünde yayın hayatına başlamıştı.
Gazetenin künyesinde “T.İ.P. Zonguldak İl Örgütünün Yayın Organıdır” ibaresi bulunmaktadır. TİP Zonguldak İl Başkanı Ahmet Hamdi Dinler çıkarılmasında büyük rol oynadığı gazetenin yazı işleri müdürlüğünü üstlenmiştir. Bu görevi daha sonra, gazetenin 21-24. sayılarında Sabri Eryılmaz, 23 Nisan 1971 tarihli 33. ve son sayısında Halit Gürşener yapacaktır. Dinler bu dönemde kendisinden sınıf mücadelesini öğrendiğini söylediği TİP Merkez Yürütme Kurulu üyesi Hüsamettin Güven’le birlikte çalışmaktadır. Güven, TİP il örgütü adına gazetenin sahibidir. Dinler, yıllar sonra 2013 Mart’ında Sömürücüye Yumruk’un içeriğini ve yarattığı etkiyi şöyle anlatacaktır:
"Gazetede sadece Zonguldak bölgesindeki maden işçileriyle ilgili yerel haberlere değil, hükümet politikalarına, işçi eylemlerine, dünya haberlerine yer veriyor, hukuk ve sağlık köşelerimizde işçiler için faydalı konulara değiniyorduk. Zonguldak’ın orman köylerinde yaptığımız çalışmalar sonrası Orhan Taylan’ın afişleriyle yaptığımız Orman Mitingi ve Orman Köylüleri özel sayımız da çok etki yaratmıştı."
Ahmet Hamdi Dinler, 1990 yılında Gelenek Yayınevi’nden çıkan T.İ.P Tarihinden Kesitler (1961-1971) kitabında, Sömürücüye Yumruk gazetesinin uzun süren yayın hayatında maden bölgelerinde aranan bir gazete olduğu tespitini yapıyor: “Gazeteyi çıkaranların basın konusunda bilgisizliklerinin yanı sıra, yazılarının çoğunun ekonomik düzeyi aşamaması ilk başlarda gazetenin niteliğine damgasını vuruyor. Parti üyelerinin niteliklerinin gelişmesiyle birlikte gazete de ekonomik düzeyi aşarak siyasi bir nitelik kazanıyor.” O yıllarda TİP Zonguldak il örgütü içinde olan gazetenin başyazılarını da yazan Yavuz Ünal da 2014 Mayıs’ında yaptığımız uzun sohbette, Sömürücüye Yumruk’un ilk haliyle nahif bir gazete olduğunu söylemişti: “Bir iki tane Karadeniz’de gazete vardı. Sömürücüye Savaş diye, Atilla Aşutların çıkardığı bir gazete vardı, bir iki tane daha gazete vardı. Bir de böyle bir gazete çıkınca, tabii bu ses getirdi. Nerede? Parti içinde ses getirdi ve Zonguldak kadrosu diye biz öne çıktık. Herkesin gözü bizde oldu. Parti de tanıdı, beni tanıdı, Ahmet Hamdi’yi [Dinler] tanıdı.” Vahap Durmuş’un tanıklığı ise Sömürücüye Yumruk gazetesinin hangi koşullarda yayınlanıp dağıtıldığını gözler önüne sermektedir. Durmuş, Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı’nın (ZOKEV) Kent Söyleşileri kapsamında düzenlediği toplantıda Sömürücüye Yumruk gazetesini motosikletiyle havzanın dört bir yanına dağıttığını anlatıyor: “O dönemde altımızdaki tek araç, benim motosikletimdi.” Durmuş, salondan gelen, “Seçim otobüsünüz yok muydu?” sorusunu, “Otobüsten vazgeçtik, doğru düzgün ayakkabımız bile yoktu” diye yanıtlıyor.
Sömürücüye Yumruk, kendine özgü çizgisiyle/tarzıyla Türkiye sosyalist hareketi içinde anılmaya değer bir yer edinmiştir. Bu çerçevede Sömürüye Yumruk gazetesini klasik bir bölgesel Parti yayını olarak değerlendirmek kolay değildir. Ahmet Hamdi Dinler TİP il örgütlerinin bölgesel gazetelerine ilişkin olarak, kitabında şu bilgiyi veriyor:
"Bu arada bazı il örgütlerinde bölgesel gazeteler yaşama giriyor. Örneğin, Zonguldak’ta ‘Sömürücüye Yumruk’ gazetesi uzun süren yayın hayatında maden bölgelerinde aranan bir gazete oluyor. […] Başka illerde de bölgesel gazeteler çıkıyorsa da uzun ömürlü olmuyor. Genel Merkez ise uzun süre bu gazetelere katkı yerine sadece ‘aferin, devam edin’ demekle yetiniyor."
Sömürücüye Yumruk çevresinin ideolojik hattı, 60’ların sonlarında TİP içindeki çatışmalarla şekillenmiştir. Gazete, 7 Kasım 1967’de yayınlanan 3. sayısından sonra künyesindeki “T.İ.P. Zonguldak İl Örgütünün Yayın Organıdır” ibaresini; 6 Şubat 1969’da yayınlanan 18. sayısından başlayarak da TİP amblemini çıkarmıştır.
Zonguldak il örgütü, TİP 3. Büyük Kongresi’nde Genel Başkan Mehmet Ali Aybar’a karşı çıkmış̧, 2. Olağanüstü̈ Kongre öncesinde ise son derede ağır bir dille kaleme alınan kritik bir karar açıklamıştır: “Genel Başkan M. Ali Aybar tutum, söz ve davranışlarıyla sosyalizmden sapmıştır. Yanına aldığı sendika ağalarıyla sosyalist bir eylemde bulunmasına imkân kalmamıştır, Zonguldak teşkilatı bu kadronun görevden uzaklaştırılması için çalışmayı tarihi bir görev bilmektedir. 22.12.1968 karar numarası 8.426.” Bundan sonrası, Parti içinde Aren-Boran ile Aybar kanatları arasındaki çatışmalarla geçecektir ve Sömürücüye Yumruk, bu çatışmanın önde gelen aktörlerinden biri olacaktır. Sömürücüye Yumruk ve hâkim olduğu TİP Zonguldak il örgütü, Parti içindeki varlığını kimi tasfiyelere rağmen koruyabilen Millî Demokratik Devrim (MDD) taraftarlarıyla da kavgalıdır. MDD safında yer alan Necmettin Giritlioğlu’nun, Bingöl Erdumlu’nun ve Ankara’dan gelen Mahir Çayan’ın dahil olduğu Zonguldak ve Ereğli Parti toplantıları Aydınlık Sosyalist Dergi sayfalarında ve Mahir Çayan imzasıyla sosyalist solun gündemine de girmiştir.
Sömürücüye Yumruk, TİP içindeki bu çatışmayı, Parti’nin “kitle” niteliğinden “sınıf” niteliğine geçmesi çerçevesinde görmektedir. Zonguldak il örgütü de Parti’deki bütün bu dağınıklık içinde daima “bilimsel sosyalizmin” gösterdiği çizgiye sadık kaldığını ve her yerde bu çizgi dışında kalan küçük burjuva akımları ile mücadele ettiğini önemle vurgulamaktadır. Sömürücüye Yumruk çevresi, dünyadaki asıl çelişkinin, ezilen halklarla emperyalist ülkeler arasında değil; sosyalist ülkelerle emperyalist ülkeler arasında olduğu fikrini savunmaktadır. Sosyalist hareket içinde kendilerini “toplayıcı” ilan ederek çıkan Ant ve Partizan gibi küçük burjuva akımlarına da karsıdır ve “bunları doğru yola getirmek için” çalışmayı “beyhude” görmektedir.
Düzensiz aralıklarla 33 sayı çıkaran ve son sayısını 23 Nisan 1971 tarihinde yayımlayan Sömürücüye Yumruk 12 Mart döneminde yayın yaşamına son vermek zorunda kalır. Ancak mücadele sürmektedir ve Ahmet Hamdi Dinler’in de öncülüğünde yeni bir gazete yayın hayatına başlayacaktır.
‘Raboçeye Dyelo’ / İşçi Davası
“Rus komünist hareketinde, Raboçeye Dyelo vardı, İşçi Davası anlamına geliyor. Oradan kaynaklanan bir isimlendirmeydi.” diyor Yakup Erdem, İşçi Davası’nı anlatırken.
1974’te Zonguldak’ta eski TİP çevresi yeniden bir toparlanma içine girer. Bu dönem Türkiye’de 12 Mart’tan çıkış̧ ve sosyalist solun, sendika hareketinin toparlanma ve yeniden güçlü bir yükselişe hazırlandığı dönemidir. Aralarında 1974 affıyla tahliye edilenlerin de olduğu eski Parti arkadaşları 1974’te Zonguldak merkezli İşçi Davası adlı gazeteyi çıkarmaya başlarlar. Gazetenin 1. sayısının künyesinde yer alan baskı tarihi, 14 Aralık 1974’tür. Hareketin lideri Sabri Eryılmaz’dır. Eryılmaz, avukattır. Sahibi Yıldırım Eryılmaz, Sorumlu Müdürü̈ Ali Kaya’dır. İşçi Davası içinde Ahmet Hamdi Dinler vardır, Ereğli’den Özer Er vardır. Faruk Coşkun, Şengül Karadeniz vardır.
İşçi Davası, Zonguldak’ta, 1. TİP’in kapatılmasından önce başlayan bir oluşum, bir süreçtir aslında. “Zonguldak Sovyeti” olarak da adlandırılan bu oluşum kendi içinde eğitimler yaparak başlar ve bir gazete olarak sürer.
İşçi Davası hareketiyle ilgili olarak 2013 yılı Ekim ayında Ereğli’de konuştuğumuz Ufuk Erdoğan ve Fahri Saka’nın anlattıkları, harekete dışarıdan bir gözlemi de ortaya koyuyor. Erdoğan şöyle tasvir ediyordu İşçi Davası hareketini: “Burada ZKP dediğimiz bir oldu var, Zonguldak’ta. Zonguldak Komünist Partisi. İşçi Davası. Bunlar TİP’ten, TSİP’ten, hepimizden fazlaydı, yetmiş, seksen kişiydi. Onların dernekleri vardı, epey taraftarları vardı. Mezhep gibiydi. Kapalı…” Fahri Saka da İşçi Davası’nın daha sonra Barış ve Demokratik Haklar Derneği’ne dönüştüğünü söyledi.
İşçi Davası aralıklarla 1977 başına kadar yayınlandı. Son sayısı 5 Ocak 1977 tarihini taşıyordu. Sosyalist çizgide, iddialı bir yayın olarak emek tarihinde yerini aldı. Ahmet Hamdi Dinler yıllar sonra, 2013 Mart’ında şunları söylemektedir:
"Sömürücüye Yumruk dönemi benim açımdan hâlâ işçi sınıfıyla birlikte mücadele ettiğimiz, ‘araştırma yoksa söz hakkı da yok’ şiarıyla köylerde araştırma yaptığımız, eylem yapmasını, parti teşkilatı idare etmesini, bildiri yazmasını öğrendiğimiz, Marksizm’in yeni çevrilen kuramsal kaynaklarıyla tanışarak pratikle bütünleştirmeye çalıştığımız, sosyalist mücadelenin en öğretici ve canlı deneysel laboratuvarı olarak kalmaya devam ediyor." (CAN ŞAFAK - SENDİKA.ORG)