'EJDER'İN SUYU ÇIKTIĞINDA Bir cumhurbaşkanı unvanlı başkan düşünün... Ülke büyük bir ekonomik krizin eşiğindeyken rahatça üçü...
'EJDER'İN SUYU ÇIKTIĞINDA
Bir cumhurbaşkanı unvanlı başkan düşünün...
Ülke büyük bir ekonomik krizin eşiğindeyken rahatça üçüncü bir saray yaptırmaktan bahsediyor.
Alacağı tepkileri, yaratacağı endişeyi, vermeyeceği güveni hiç umursamadan ekonomi bakanı olarak tutup damadını vitrine koyuyor.
Doların alıp başını gittiği, her şeye zam üzerine zam geldiği, kamuda maaşların ödenemeyeceği fısıltılarının dolaştığı, büyük firmaların ardı ardına kepenk kapattığı, yiyecek fiyatlarının el yaktığı günlerde, sarayında verdiği bir resepsiyonda dillere düşecek bir menüyle gündeme gelmekte bir sakınca görmüyor.
Uyarıları, itirazları hiçe sayarak denetimsiz et ithaline izin verdirip şarbon hastalığını ülkeye göz göre göre sokuyor.
Hâkim ve savcıları otobüslere doluşturup saraya taşıtarak yargı bağımlılığının altını çizmekten zerre kadar gocunmuyor.
Ülkeyi batırmak için elinden geleni ardına koymuyor gibi duruyor.
Bir kastı, bir amacı, bir hedefi varmış gibi...
Göz göre göre her şeyi ateşe atıyor.
Kendisini iktidara taşıyan eski ortaklarına açtığı ani savaşta ne kadar acımasız ve gaddar davrandıysa...
Şimdi de kendisini iktidara taşıyan seçmene aynı acımasızlık ve gaddarlıkta davranmakta.
Ve bunu da muhtemelen kasten yapmakta.
Yakın zamana kadar geleceğin lideri olarak görülen ve Batı’nın en önemli dergilerine kapak olan...
Askeri vesayeti kaldırma, 12 Eylül’le hesaplaşma vaatleriyle kimi ülke solcularının bile kalbinde taht kuran...
Kürt sorununu her nasılsa bir anda sanki çözülmüş gibi bir noktaya vardıran ve bir sürü muhalifin gönlünü kazanan...
Okuduğu bir şiir yüzünden hapis yatmış olmasının mağduriyetini başörtülü kız öğrencilerin üniversiteye girememe mağduriyetiyle çarpıp, toplayıp, hamasete bulayıp, bayrak yaparak kendine yollar açan...
Koca bir ülkeyi hatta dünyayı bu topraklarda inançlı insanların hor görüldüğüne, küçümsendiğine, inançlarından koparıldığına, zulme uğradığına inandırmayı beceren..
Ve iktidarı ele geçirir geçirmez bindiği dalları tek tek kestiği halde bir türlü yere düşmeden havada durmayı başaran bu zihniyeti havada tutan o görünmez elin ne olduğu afişe edildiği gün, muhtemelen bu korkunç döneme tanıklık eden bizler çoktan ölüp gitmiş olacağız.
Birileri bizim ardımızdan bizim hikâyemizi anlattığında...
İnsanlar duyduklarına inanmakta zorlanacaklar.
Mucize bir silkinişle savaşlardan hasbelkader sağ çıkmış bir ülke, yüzyıl önce canı tez, aklı berrak, ufku geniş bir liderin cesaretine tutunup peşine düştüğü medeniyet macerasından yüzyıl sonra nasıl bu kadar zararla ve ziyanla ve utançla çıkmış... akıllar almayacak.
Dünya eski Afganistan’la yeni Afganistan’ın ya da eski İran’la yeni İran’ın fotoğraflarına bakar gibi bizim de eski ve yeni fotoğraflarımıza bakacak ve dudak ısıracak.
Ülkesi batarken...
Ülkesi batarken...
Ülkesi batarken...
Ve halkı açlıktan kırılırken kendi sofrasında konuklarına ejder suyu ikram eden bir kralın korkunç hikâyesi küçücük çocuklara, bizden çok çok sonra ibretlik bir masal gibi uzun yıllar anlatılacak. (MİNE SÖĞÜT - CUMHURİYET)
Hiç yorum yok