AYŞE ÖĞRETMEN
Anayasa Mahkemesi zamanında karar almazsa, Beyaz’ın
televizyon programına bağlanıp “çocuklar ölmesin” diyen Ayşe Öğretmen hapse
girecek bebeğiyle 31 Ekim’de. Bu durum kaç kişiyi ilgilendirir? Acuntv’de
uyduruk şarkı yarışmasında seçici kurul üyesi olarak gevrek gevrek gülüyor
şimdilerde Beyaz! Ailesinin devlete bağlı, hizmette kusur etmeyen fertlerden
oluştuğunu yaşlı gözlerle ekranda anlattı da, kefeni yırttı. Kolayı Beyaz
olmak, gücü Ayşe Öğretmen olmak! Biri devletin evladı, öteki terörist, öyle mi?
Hafta sonu Amedspor deplasmana Sakarya’ya geldi. Maç öncesi
statta askeri harekât görüntüleri yayımlandı ve “Ölürüm Türkiyem” şarkısı
dinlettirildi seyircilere. Kime? Bu ülkenin çocuklarına... Niye? Eğer
sahadakiler teröristse nasıl lisans çıkarıyorsunuz bu gençlere? Savcı var,
hâkim var... Yok, eğer değillerse, neden onlara düşman muamelesi yapıyorsunuz?
Elazığspor gelse mesela, ona da aynı görüntüleri izlettirecek misiniz? Bu
çocuklar maçın devre arasında saldırıya uğruyor, dayak yiyor, neden? 12 Eylül
zindanlarındakine benzer bu uygulamanın topluma yararı nedir? Bu görüntüleri
ekrandan izleyen bölge insanı nasıl bir duyguya kapılacaktır?
1980’den önce Türk diplomatlara ASALA saldırıları oluyordu,
ölümlerle sarsılıyordu toplum. Unutmam, 23 Nisanlarda, ölümlerin öfkesiyle Ermeni
ilkokulundaki çocuklara küfür eder, saldırırdı güruh. Şahsi tanıklığım mevcut.
Kime bu öfke? Anadolu çocuklarına... Malatyalı Hrant Dink’i başka bir
memleketin yurttaşı sanan az değil hâlâ. Oh olsun diyene de rastlanır elbet.
Birkaç gün önce semt ilkokulu önünden geçiyorum, zil çaldı, yine aynı şarkı
“Ölürüm Türkiyem.” Neden burası ölünecek bir yer, yaşanacak değil? RTE gençler
komando olsun istiyor. Neden bilimci, sanatçı olsun istemiyor? Çiğ
milliyetçiliğin müşterisi bol da ondan! İdeolojik tercih bu!
Sorunu sağlıklı zemine oturtmamız gerek oysa. Neo-liberal
tezler tüm dünyayı ırkçı, mezhepçi, dinci, yani gerici iktidarlara mahkûm etti.
Bizde Özal, Çiller, Mesut Yılmaz bunu iştahla uyguladı. (Yazık ki son Ecevit
dönemi de hiç iyi sınav veremedi.) Gül, bu düzene son derece uygun isimdi, önce
o geçti direksiyona, ardından RTE. Gericiliğin kökü Osmanlı’da elbette...
Siyasal İslam egemen artık ülkeye… Batı uzun süre destekledi AKP’yi, pek
memnundular. Neden? Çünkü kapitalizme tek bir itirazı yoktu İslamcıların da
ondan. Üstelik dincilik, ırkçılık en uygun biçimde pazarlanıyordu AKP ile.
Şimdi aynı memnuniyeti taşırlar mı, kestirmek güç. Siyasal İslam doğrudan
Batı’yı vurmakta... Üstelik artık ılımlısının olamayacağı da ortada!
Ergin Yıldızoğlu yazdı, Birleşmiş Milletler İklim Paneli
raporuna göre dünyanın sonu yakın. Küresel ısınmayı durdurmak için gereken
önlem alınmazsa felaket kapıda. Peki, dünyayı bu duruma kapitalizm getirmedi
mi? Ömrü dolan bir ideolojiden söz ediyoruz, hâlâ onun dilinden konuşup, güzel
bir gelecek beklemek mümkün mü? Eğer piyasa iktisadı uygulanmaya devam ederse,
dünya büyük krizlerle kavrulup tükenecek. İslamcılar sorunu Allah’a havale
ederek çözmek isteyecektir kuşkusuz. Aydınlanmacılar ne yapacak peki? Eğer
dünya sosyalist değerlerle önlem almazsa kapitalizm insanlığın sonunu
getirecek. Hamasi söylem değil bu, doğa isyan ediyor. Kapitalizm; kan, gözyaşı,
savaş, açlık demek!
Küresel ısınma Türk çocuklarına ayrı, Ermeni ve Kürt
çocuklarına ayrı muamele yapmayacak bilesiniz!
Diyeceğim, gelinen yer rastlantısal değil. Neo-liberal
siyaset önce sosyalistleri darbelerle yok etti, ardından ‘sınıf’ bilinci
olmayan garip, liberal soslu sol(!) tarifi dayattı bu kitleye. Kürt meselesi
doğal olarak sosyalistlerin önceliğiydi. Sınıfsal örgütlenmeye dayanan birikim
ortadan kalkınca, geriye salt kimlik söylemi kaldı. Bundandır Said-Nursi ile
çözüm aramaya kalkışmak. Mollalara bel bağlamak, düşünür muamelesi yapmak.
Laiklikten kopuk, cumhuriyete ayağını basmayan, devrimci olmayan siyasal tavrın
Kürt meselesini çözmesi mümkün değildir. Solun yurtseverliği yerine faşizme yol
alan milliyetçilikle çözüm ararsanız, birbirini besleyen şiddete neden
olursunuz. “Ölürüm Türkiyem” şarkısıyla hendekler arasındaki bağ bunca
yakındır!
Ayşe Öğretmen’e dönersek, yaşamını çocuklara adayan biri
için elbette ‘barış’ sözcüğü kutsaldır. Dayanamayıp, gecenin o saatinde
ekrandan haykırması cesaret sayılıyor. Eh haksız da değil insanlar, vicdanının
sesini dinlediği için el kadar bebekle mahpusa düştü Ayşe Öğretmen, belki
yeniden demir parmaklıklar ardına gidecek. Bu Neo-liberal siyaset çok zamandır
barış, adalet, özgürlük kavramlarının içini boşalttı, değersizleştirdi. Ayşe
Öğretmen bebeğiyle zindana girerse sebebi budur. AYM bu yanlışı düzeltirse tüm
sorunlar çözülmeyecek elbet, gericilik yenilmiş olmayacak. Toplum vicdanı biraz
serinleyecek. Dediydi ya: “Taraf olmayan bertaraf olur” diye. Doğrudur ya Beyaz
olacaksın bu devirde ya da Öğretmen Ayşe!
Unutmayın, sosyalizm yoksa zulüm var! (ENVER
AYSEVER-CUMHURİYET)