Yasak olmasına rağmen kurulan partiler parlamenter krallığı savunuyor, genç internet kullanıcıları rejimi öfkelendiriyor, eşcinsel hareket sesini gittikçe yükseltiyor…


Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın ülkesinin İstanbul Başkonsolosluğu’nda kaybolması ile tüm dünyanın gündemine oturan Suudi Arabistan özellikle son yıllarda Muhammed bin Salman’ın (MBS) Veliaht Prens olmasından sonra son derece çalkantılı bir döneme girdi. 
Yaşama geçirdiği kimi reformlarıyla Suudi Arabistan’ı dünyaya açacağı sanılan Genç Veliaht’ın rakiplerini sindirme amaçlı operasyonları ülkede görülmemiş bir kaosa yol açtı. MBS, ABD Başkanı Donald Trump’ın da desteğiyle Kraliyet’in temellerini sarsacak politikalar uyguluyor. Ancak, MBS’den öncesi de var. Suudi Arabistan’da hem de çok uzun zamandır değişim peşinde olan, bunun için ciddi olarak örgütlenen kesimler bulunuyor. Yani Suudi toplumu MBS’nin “reformlarını” gerçek reform yanlılarının hızlarını kesmek için toplumun önüne attığı lokmalar olarak görüyor. Suudi Arabistan’daki değişim arzusu MBS’nin sözde reformlarıyla frenlenecek gibi değil. Bakın dışa kapalı Suudi Arabistan’da neler yaşanıyor. 
Sivil toplum hareketi
Parçalı bir siyasi toplum olan Suudi Arabistan’da reform çabaları sanıldığı gibi tüm Arap coğrafyasını etkileyen “Arap baharı” adı verilen süreçle başlamış değil. Ülkedeki değişim isteği 2009’da kendisini belli etti. O yıl kendisini reformcu olarak adlandırılanlarla birlikte bir grup aydın sivil bir toplum (al-mujtama al-madani) çağrısı yapmışlardı. Hem tüm dünyayı hem de özel olarak İslam coğrafyasını çok etkilemiş olan 11 Eylül saldırılarından sonra değişime uğradığı gözlemlenen Suudi İslamcılığı, Suudi Sivil ve Siyasi Haklar Cemiyeti’nin (Jamiyyat el-Huquq al-Siyasiyya ve el-Madaniyya) kısaca HASM’ın doğmasına yol açtı. 
HASM’a göre İslamcılık artık bir sivil toplum aktivizmiydi. Buna bağlı olarak da siyasal temsil, seçilmiş hükümet, hesap verebilirlik, vatandaşlara saygı gibi temel talepler dile getirdi. Nihai hedef ise mutlak monarşiydi. Ülkede 2001’den sonra irili ufaklı ortaya çıkan kurumlardan kendini ayıran HASM kendilerini hiçbir şekilde saklamayan İslamcılar ile İslamcı olmayanların ortak platformu durumundaydı. Örgütün kısa bir süre sonra rejimin dikkatini çekmesi doğaldı. Sonunda 2013’te kurucularının çoğu tutulanıp hapse atıldı. 2009-2013 arası faaliyet yürütmüş kısa ömürlü bir deneyimdi ama söylemlerinin, taleplerinin toplumda bir karşılığı olmadığı söylenemez.  
‘Bahar’dan sonra
2010 yılında Tunus’ta başlayıp hızla İslam coğrafyasını etkisi altına alan “Arap Baharı”nın Suudi Arabistan’ı da etkilemesi kaçınılmazdı. Tunus ya da Mısır gibi yönetimi devirecek noktaya ulaşamasa bile sürecin Suudi Arabistan’daki etkileri dikkat çekicidir. 
Siyasi partiler ülkede fitneye yol açacakları gerekçesiyle yasak. Ancak Arap Baharı’nın başlamasıyla birlikte bir grup Selefi 9 Şubat 2011’de Umma Partisi’ni kurdular. Kurucular arasında İslami çalışmalarıyla bilinen profesörler, işadamları, avukatlar, insan hakları aktivistleri vardı. Bunlar arasında Ahmed el-Ghamdi, Suud el-Dughaythir, Abd el-Karim el-Hocr, Abdül Aziz el-Wuhaibi ve Muhammed el-Mufrih öne çıkan isimlerdi. Parti kuruluş çalışmaları Arap Baharı sürecinden önce başlanmış olmasına rağmen kuruluşu sürece rastlamış oldu. Kuruluşunun açıklanmasından hemen sonra tüm kurucuları tutuklanan partinin ömrü kısa oldu ama Suudi toplumu için yepyeni bir deneyimdi kuşkusuz. 
Dijital ‘Eylem Günü’
Suudi Arabistan da tüm toplumlar gibi internetin sağladığı olanaklar nedeniyle bambaşka direniş biçimleriyle tanıştı. Örneğin Ulusal Koalisyon ve Özgür Gençlik Hareketi adlı dijital gruplar, Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım ağlarında aniden ortaya çıktı. 12 Şubat 2011’de Mısır’daki Hüsnü Mübarek’in istifasından sonraki günlerde, Suudi dijital aktivistler, Hz. Muhammed zamanındaki Thawrat Hunayn’a, yani inanç ve küfür arasındaki savaşa atfen sembolik bir savaş başlatıp bunu da Eylem Günü olarak duyurdular. 
Wadani ve Yahhni
Riyad’da, genç bir internet kullanıcısı olan Muhammad el-Wadani demokrasi, insan hakları ve iş çağrısı içeren bir bildiriyi Youtube’da yayınladı. Bildirinin ana sloganı “Halk rejimin çöküşünü istiyor” idi.  El Wadani 7 Mart 2011’de Şii gösterileri ülkenin Doğu bölgelerinde başlamışken, Riyad’ın merkezindeki El-Rajhi Camii’nden bir grup takipçisiyle barışçıl gösteri amaçlı olarak ortaya çıktı. Ancak hemen tutuklanıp hapse atıldı.
Aktivistlerin sanal ortamda çağrısını yaptıkları ancak iptal edilen 11 Mart 2011’deki “Day of Rage’de (Öfke Günü) uygulanan sokağa çıkma yasağı Riyad ile Cidde’ye kadar uzanıyordu. Tek bir gösterici, Halid el-Yahhni, sokağa çıkma yasağını delmeye cesaret etti. BBC’ye “büyük bir hapishanede yaşadığını” söylemekten çekinmedi. Onurlu bir yaşam istediğini söyleyen genç Yahhni protestosunu dört çocuğunun geleceği için yaptığını da belirtti. BBC muhabirine takip edileceğini, ardından da tutuklanacağını söyleyen Yahhni tahmin ettiği gibi hapse atıldı, ancak hâlâ akıbeti bilinmiyor.
Patlayacak saatli bomba
Suudi Arabistan’da tüm baskılara rağmen kadın hakları için mücadele veren saygın kadın aktivistler var. Şu anda hepsi tutuklu olan bu kadınlar şunlar: Loujain Al Hathloul, Aziza Al Yousef, Aisha Al Mane, Madeha Al Ajroush, Dr Hessa Al-Sheikh, Wala’a Al-Shubbar. 
Eşcinsel hak hareketi
Erkek eşcinselliğinin yaygın olduğuna inanılan ama eşcinsellerin açık kimlikle yaşamalarının zor olduğu bir ülkede ciddi bir LGBT hareketi de var. Şimdilik sanal ortamda faaliyet yürütüyorlar. Tüm çalışmalarını GayMiddleEast.com üzerinden duyuruyorlar.
Bin Ladin’in baldızı
Usame bin Ladin’in baldızı Carmen bin Laden’in yazdığı Krallığın İçinde adlı kitapta zengin Suudi kadınların lezbiyen ilişkilerine de yer veriliyor. Suudi Arabistan’ın eski Petrol Bakanı Zeki Yamani’nin kızı Mai Yamani de kitabında diskoların zengin Suudi kadınları için lezbiyen gettolar olduğunu belirtiyor. 2002 yılında, Suudi gazetesi Okaz’ın iki kadın muhabiri ülkedeki lezbiyenlerle ilişkin tam sayfa bir araştırma yayımladılar. Araştırmada görüşlerine başvurulan Hanan adlı bir öğretmen bir gün iki kız öğrencisini “suçüstü” yakaladığını belirtiyor. Araştırmada gazetenin, öyküsünü  “en garip vaka” olarak tanımladığı L.S.N. adlı genç kızın da adı geçiyor.  L.S.N, kendisini “lezbiyen” olarak tanımlıyor, bundan da asla vazgeçmeyeceğini belirtiyor. 
Yasak olmasına rağmen zaman zaman kurulan partileriyle, birey haklarını savunan online siteleriyle, cezaevlerinde kayıp yakınlarının hesabını soran peçeli kadınlarıyla Suudi Arabistan çok yakında patlayacak bir bomba durumunda. (M. KEMAL ERDEMOL-CUMHURİYET)
Daha yeni Daha eski