Geçtiğimiz hafta Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği (TARİŞ)’te çalışan DİSK Gıda-İş Sendikası üyesi 7 işçi işten atıldı. Eyleme geçerek fabrikayı terk etmeyen 65 işçi ve onlara desteğe gelen çeşitli konfederasyonlardan sendikacılar ile işyeri temsilcileri gece yarısı fabrika önünde gözaltına alındı. Fabrika önünde çevik kuvvet yığınağı vardı.
Sabaha karşı tüm işçiler ve sendikacılar serbest bırakılırken 7 işçi fabrika önünde direniş başlattı. En doğal haklarını kullanarak sendikalaşan TARİŞ işçilerine reva görülenler kamuoyunda tepkiyle karşılandı ve bundan 38 yıl önce yaşanmış olan büyük Tariş direnişi hatırlatıldı sık sık.
Üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen TARİŞ denildiğinde hemen herkesin aklına gelen, heyecanla bahsedilen bu direnişte neler yaşanmıştı?
Ege’de hangi kente, ilçeye gitseniz duvarında kocaman kırmızı harflerle TARİŞ yazan bir depo, çırçır, zeytinyağı fabrikası ya da başka bir işletme görürsünüz.
Büyük TARİŞ direnişinin yaşandığı dönemde de İzmir’in Alsancak, Kahramanlar gibi merkezi yerleri ile Çiğli, Bornova gibi metropol ilçelerinde TARİŞ’e ait çok sayıda pamuk depolama tesisleri, iplik fabrikası, pamukyağı kombinası, zeytinyağı fabrikası gibi işletmeler vardı. Yine o dönemde yani 1970’lerin sonlarında TARİŞ’e ait işletmelerde 10 bin dolayında işçinin çalıştığı, 100 bine yakın da üretici ortağın bulunduğu anlatılır. TARİŞ’te o dönem margarin, sabun, deterjan da üretiliyordu.
Büyük TARİŞ direnişinin hemen öncesinde 1978 yılında, bu işletmelerde Türk-İş’e bağlı Teksif Sendikasıyla birlikte, DİSK’e bağlı Tekstil-İş ve Gıda-İş de örgütlüdür. O yıl yapılan TİS ile işçiler yemek ve servis haklarını kazanırlar. TARİŞ’in ürünleri örneğin her üç ayda bir zeytinyağı ve diğer ürünler belli miktarda işçilere verilir. İmzalanan TİS’in tarihe geçtiğini, gazetelerde “En yüksek ücretle TİS imzalanan işletme” başlıklı haberlerin çıktığını anlatıyor o dönem TARİŞ’te çalışan işçiler. Tam ay yani 30 gün çalışanların 9 günlük prim aldığını, Romanya’ya, Arnavutluk’a, tüm Avrupa ülkelerine hatta Çin’e pamuk ihraç edildiğini, TARİŞ’in en kârlı olduğu dönem olduğunu dile getiriyorlar.
İŞÇİ HAREKETİNİN ÖNÜNÜ KESMEK İÇİN…
İktidarın Ecevit ve Demirel Hükümetleri arasında gidip geldiği yıllar... 1979’da Demirel’in Başkanlığında kurulan Milliyetçi Cephe ile iktidarın küçük ortağı MHP olur. Bu hükümet fabrikalarda işçi hareketinin önünü kesmek için devlete bağlı kurum ve işletmelerde kadrolaşmaya önem verir. Bunu gerçekleştirmek için TARİŞ’e yeni genel müdür atanır.
O günleri yaşayan bir işçi kendilerine, “Fabrikalar bakıma girecek, evlerinize gidin, sizi çağırdığımızda gelirsiniz” denildiğini, kendilerinin ise bunun bir oyun olduğunu, “Bizi eve gönderecekler, tekrar fabrikaya geldiğimizde, sivil faşistlerle barikat kuracaklar, bizi içeri sokmayacak, işimiz elimizden gidecek” diye düşündüklerini dile getiriyor. “Çünkü milliyetçilerin kadrolaşması vardı, Çiğli İplik Fabrikasında işkence tezgâhları bile vardı. Kadın işçilere tecavüz ediliyordu” diye de eklemeden edemiyor.
MİLLİYETÇİ-FAŞİST KADROLAŞMAYA KARŞI
Yaşanan gelişmeler üzerine İzmir’de TARİŞ İncir, Üzüm, Pamuk ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’ne bağlı işletmelerde çalışan işçiler faşist kadrolaşmaya karşı direnişe geçer.
22 Ocak 1980’de ordu, polis ve zırhlı araçlarla “arama” adı altında işçilerin direnişini kırmak için büyük bir saldırı başlatılır. Çok sayıda işçi yaralanır, yüzlercesi gözaltına alınır.
Bu saldırının ardından TARİŞ işçileri iş ve can güvenliklerinin sağlanması, gözaltına alınanların serbest bırakılması talepleri ile yeniden bir direniş başlatır. Tek tek fabrikalarda başlayan direniş, işçilerin oturduğu Çimentepe (Şimdiki Çiğli-Güzeltepe) ve Gültepe semtlerine yayılır. Ege Üniversitesi öğrencileri de dersleri boykot ederek direnişe destek verir.
DİRENİŞİN MAHALLELERLE SIKI BAĞI VARDI
Konuştuğumuz eski TARİŞ işçisi, işçilerin semtlerle sıkı ilişkileri olduğunu hatırlatarak, “Örneğin TİS’ten kaynaklı olarak aldıkları yağı, deterjanı mahallede ihtiyacı olanlarla paylaşıyorlardı” diyor.
İşçiler fabrika kapılarını içeriden barikatlarla kapatırken, üzüm fabrikasının kapısı kaynakla kapatılır. Gültepe başta olmak üzere, Çimentepe, Karabağlar ve Yeşilyurt’ta mahallelerde de halk giriş yollarına taşlarla barikatlar oluşturur. Konuştuğumuz işçi o anı şöyle anlatıyor:
“Haber geliyordu polis İzmir’den yola çıktı diye. Soğukkuyu vs. gibi yerlerde önleri kesiliyordu. Yola talaş dökülüp benzinle ateşe veriliyordu, geçemiyorlardı...”
Diğer fabrikalarda çalışan işçiler de, örneğin Tuzla’daki TEKEL işçileri tüm servisleri durdurup dayanışma gösterirler. İşçilere gelen destek zirve yapmıştır. Yine eski TARİŞ işçisine kulak verelim:
“İzmir bir bütün olarak destekliyordu. İşçilerin çayı, şeker ihtiyacından tut her şeye kadar ihtiyaçları karşılanıyordu. Fırınlar başkasına ekmek vermezken TARİŞ işçilerine veriyordu. Bakkallar tüp veriyordu. ESHOT işçileri direndi, TEK’te çalışan elektrik işçileri direndi. İzmir’de bir ay boyunca 7’den 70’e herkes TARİŞ için direndi.”
31 Ocak’ta DİSK yönetimi direnişin sona erdirilmesi kararı verirken, işçilerin üç talebinden sadece gözaltına alınanların serbest bırakılması talebi kabul edilir. Direnişi kırmak amacıyla TARİŞ Genel Müdürlüğü 6 Şubat’ta gazetelere ilan vererek üretime ara verdiğini duyurur. Ardından 3 bin kişiyi işten çıkarır, bazı üniteleri tümüyle tasfiye eder. İşçiler ise üretimi sürdürüp, fabrikadan çıkmayacaklarını bildirerek direnişe devam ederler.
7 Şubat’ta ordu desteğindeki polisin saldırısı ile binlerce işçi gözaltına alınır. Karakollar yetmeyince Atatürk Stadyumu devreye sokulur. Saldırılar direnişe destek veren işçi mahallelerine yönelir. Çıkan çatışmalarda ölümler yaşanır. 14 Şubat’ta bu defa Ege Bölgesi’nden 10 bin dolayında komando birliği ve panzerlerle kapılar kırılır, fabrikalara girilir. 15 Şubat’ta direniş sonlanmıştır.
Direnişe katılan işçiler atılır. Başvurdukları yerlerde işe alınmazlar. Es kaza işe girenlerin sigorta sicillerinden TARİŞ’te çalıştıkları ortaya çıkınca işten atılırlar.
Kısa süre sonra 12 Eylül darbesi gerçekleşir ve 24 Ocak kararları hayata geçirilmeye başlar. Sonraki süreçte iletişim, ulaşım gibi sektörlerde “güvenlik” gerekçesiyle grev yasağı uygulanır. Bu elbette TARİŞ direnişinde gösterilen dayanışmadan duyulan korkunun ifadesidir.
İzmir’de yaşayanların hayatına TARİŞ direnişi bir şekilde dokunmuştur. Sekiz ya da dokuz yaşlarında iken, Çiğli TARİŞ İplik Fabrikasında çalışan dayımın, bir sabah yüzü-gözü kan içinde eve gelişini hatırlıyorum. O günlerin TARİŞ direnişi günleri olduğunu ve neler yaşandığını yıllar sonra öğrendim.
Türkiye işçi sınıfı tarihinde birçok kitlesel grevler, işyeri işgalleri, 15-16 Haziran gibi başarılı direnişler bulunuyor. Bunların içinde TARİŞ direnişi; işçisi, öğrencisi, mahalle halkı ve bir kentin direnişe sahip çıkmasıyla ayrı bir yerde duruyor. (EMİNE UYAR - EVRENSEL)