SEVİYORUM MERKEZ
Eskiden fotoğrafı telefonla çekmezdik. Ağır makinelerimiz vardı. Karanlık film şeritlerini ışığa tutar, kâğıda aksetmesini hayal ederdik.
WikiLeaks sayesinde ABD’li diplomatların gizli kriptoları ortalığa saçılınca Türkiye’ye bakmıştık. Sanki koca ülke bir fotoğraf karesine sığmıştı. Amerikalılara ülkenin mahrem sırlarını anlatanların ifadelerinde negatifini görüyorduk.
Nereden aklıma geldi?
Geçen hafta gazetelerde işadamı Zeynel Abidin Erdem bir anda belirdi. Parasını bastırıp, tam sayfa ilanlar vermişti. Erdoğan’ı ne kadar çok sevdiğini anlatıyordu. “AK Parti’den asla ve asla vazgeçmeyelim” diyordu. Asker koğuşundan nişanlıya yazılmış er mektubunu hatırlatan metin, “bayram değil seyran değil” dedirtti. Ama işin içinde iş vardı.
Şöyle anlatayım...
4 Haziran 2007 günü ABD İstanbul Başkonsolosu Deborah K. Jones, hazırladığı notu Washington’a gönderdi. Hazırladığı kriptonun başlığı “Zeynel Erdem Gülenci okulları ele alıyor” idi. Erdem konuşuyor, Jones ise kâğıda döküyordu.
Öyle ya karşısında Türk Amerikan İşadamları Derneği Onursal Başkanı Erdem vardı. Jones, ondan “kendisini ‘Amerika’nın avukatı’ olarak tanımlayan biri” diyerek bahsediyordu. Erdoğan’dan önce de siyasetin içinde olmuştu. 12 Eylül darbecilerinin desteklediği MDP’de il başkanlığı yapmış, Özal’a yakın olmuştu. Ülkü Ocakları’nda da Adalet Partisi’nde de çalışmıştı.
Dedim ya, Erdem’in ana gündemi Gülen’di. Başkonsolosa Pensilvanya’da Gülen’e yaptığı ziyaretten bahsediyordu. Yetmiyor, o dönemlerde krize dönen Gülen’in ABD vizesi sorununun çözülmesini istiyordu. O kadar abartmış ki; Jones, Erdem’in ağzından Türkiye’de 5 milyon Fethullahçı olduğunu, yardım edenlerin ise bunun birkaç katı olduğunu not almıştı. Erdem, Fethullahçıların ABD’ye ne kadar “iyi niyetle” yaklaştığını anlattıktan sonra Gülen’in sınır dışı edilmesinin ters etki yaratacağını söylüyordu.
Fakat beni gülümseten notların Erdoğan-Gülen ilişkisine dair kısmı oldu:
“Erdem, aralarında çok yakın bir ilişki bulunmadığına inandığını belirtti. Birkaç yıl önce, ikili arasında bir telefon görüşmesine aracılık etmeye yeltenmiş, ancak Gülen tarafından terslenmiş.”
Erdem, ABD’lilere Fethullahçılara yaptığı on binlerce dolarlık yardımı da ballandırarak anlatıyordu.
Erdem Ailesi savcılık yolunda
Gel zaman git zaman Erdoğan ile Gülen kavga etti. Erdem safını yine kazanandan yana seçmiş göründü. Tabii mızrak çuvala sığmadı. Bu ilanın çıktığı günlerde patladı.
Malum; Zeynel Bey, Erdem Holding’in ve Genpa Telekomünikasyon’un Yönetim Kurulu Başkanı. Bu şirketler birer aile şirketi. Genpa’nın İcra Kurulu Başkanlığı’nı ise yeğen Fatih Erdem yapıyor. 28 Ocak 2015 tarihinde savcılığa Erdem Holding hakkında gelen bir ihbarla başlayan soruşturma yaklaşık 4 yıl sonra bir davaya dönüştü.
Bu 4 yılın kolay olduğunu sanmayın. İktidara yakın işadamlarını soruşturmak zordu. Ellerinde deliller olan kamu görevlileri ne zaman adım atmaya çalışsa karşılarında bir duvarla karşılandılar.
Acaba bu krizler esnasında hiç para konuşuldu mu? Aileden “birileri”nin pasaportlarına tahdit kondu da, bir el kaldırdı mı? Erdem Ailesi’nden gözden uzaklaşmak için yurtdışına çıkanlar oldu mu? Zeynel Abidin Erdem’in bu süreçte ifadesine başvuruldu mu? Aileden çıkan başka ByLock oldu mu?
Bu dönemin daha çok kitabı yazıldığında bu soruların yanıtlarını da öğreneceğiz.
Ama bildiğimiz şey şu; Fatih Erdem İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 17 Aralık’ta tutuklandı.
Yine de şanslıydı. Neden mi? Aylarca iddianame bekleyenlerden olmadı. 24 saat içinde yani 18 Aralık’ta iddianamesi hazırlanıp mahkemeye sunuldu.
İddianameden öğreniyoruz ki, Erdem’in telefonunda ByLock var. Üstelik program “Zeynel Abidin Erdem adına kayıtlı ADSL hattı”ndan kullanılmış.
MASAK raporunu okuyunca görüyoruz. Zeynel Abidin Erdem’in patronu olduğu şirketler, Fethullah Gülen’in talimatının ardından Bank Asya’da milyonlarca dolarlık hesaplar açmış. Şirketlerden sadece biri olan Genpa’nın durumunu iddianameden aktaralım:
“Şirket adına 31 Aralık 2013 tarihinde 500 bin dolar, 11 Kasım 2014 tarihinde 3 milyon 550 bin TL, 22 Ocak 2014 tarihinde 1 milyon 500 bin dolar, 28 Ocak 2014 tarihinde 5 milyon TL, 23 Ocak 2014 tarihinde 1 milyon dolar katılım hesapları açıldığı görülmüştür...”
İddianamede göremesek de, MASAK’ın 12 Şubat 2016 tarihli raporundan FETÖ’nün okulu “Brooklyn Amity Scholl”un hesaplarına Türkiye’den para gönderenler arasında Erdem Ailesi şirketleri olduğunu biliyoruz.
Arşivlerini sildirdi
Fatih Erdem ifadesinde ByLock’unu kabul etti. Bir arkadaşının yüklediğini söyledi. Gülen’in talimatının ardından Bank Asya’ya yatan paraları da doğruladı. Ancak bunları şirketin doğal faaliyetleriyle açıkladı. Erdem, etkin pişmanlıktan yararlandı. Birileri kendisine şu sıralar dışarıda olacağını söylüyordu, olmadı!
ByLock’a, Bank Asya’da milyonluk hesaplara rağmen 4 yıl süren dosya. Tutuklandıktan 1 gün sonra hazırlanan iddianame. Bu sırada yurtdışına girişler çıkışlar. Pek bir tuhaf soruşturma!
Gizlenen dava medyaya 5 Şubat’ta düşünce, Erdem birkaç saat içinde haberi sildirdi. Ertesi gün, yani 6 Şubat’ta sanki ByLock ya da Bank Asya hesapları domates kuyruğundaki vatandaşınmış gibi, “değerli halkımız Erdoğan’a desteğimizi esirgemeyelim” çağrısında bulunan ilanları bastırdı.
Bu yazıyı yazarken baktım, YouTube’dan Zeynel Abidin Erdem’in bir zamanlar “büyük insan, değerli fikir adamı muhterem Hocaefendi” dediği video da kaldırılmıştı.
Aman dikkat! Bu iş biraz daha uzarsa Zeynel Bey, Beştepe’deki Saray’ın karşı kaldırımına kırmızı boyayla “seviyorum merkez” yazacak. (BARIŞ TERKOĞLU-CUMHURİYET)