Mecnunun Leylası olmayı, babasının, kocasının isminin gölgesine sığınmayı reddeden, tahakkümü kabul etmeyen, cellatlarını yargılayan, halkına ve davalarına sevdalı Leyla’ydı onlar...
Kolları arkadan bağlı, kuzguni saçlarından sürükleyerek getirdiler. “Söyle!” dediler, “Kimsin, kimdi arkadaşların?
Adım Leyla'dır. Babalarının adıyla tanınır benim ülkemde insanlar. Yani anlayacağın Leyla Kasım'dır adım, soyadım.
Arkadaşlarıma gelince; çok var tanıdığım, tanımadığım.. Olimbia'da Gouges Los, Lovembura, Clara, Cezayirli Cemile ve diğerleri.. Bilmem ki hangisini soruyorsunuz?
Ağzından köpükler saçarak bağırdı Saddam’ın albayı: “Ne diyor bu? Gavur isimler sayıyor bana. Tek anladığım Cemile adı”
Bir aşağı bir yukarı odada dolaşıyor albay. “Aklını başına topla doğrusunu söyle. Kimdi arkadaşların? Biliyorum masumsun sen. Söyle de kurtul. Kimdi arkadaşların? Niçin “düştün” bu yola?
Söyledim isimlerini arkadaşlarımın. Bu yola ise “düşmedim”
Bu yolda doğdum ben. Ben Kawa'nın dişisiyim, Amerika'nın kızılderilisi, Harlem'in zencisiyim. Ve Mezrabotan Uygarlığı'nın sahibiyim. Ben Leyla Kasım’ım...
Ve evet ben Leyla Kasım’ım, ben Leyla Halid’im ve ben Leyla Güven’im... İsimlerinin benzerliği kadar hayatla kurdukları bağda da benzerlik taşıyan, toplumun onlara biçtiği geleneksel rolü ellerinin tersiyle itip, hayattaki varoluş mücadelesinde “Ben Leyla’yım” diyerek, isimlerini dünyaya duyuran üç kara saçlı kadın geldi bu dünyaya...
İran sınırında yer alan Xanekin’e bağlı Bamili köyünde beş çocuklu bir ailenin kızı olarak 1952’de gözlerini açar hayata. 1970 yılında Kürdistan Demokratik Partisi’ne (KDP) katılır. Bağdat Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğrenimine devam ederken Kürdistan Öğrenci Birliği’nin kuruluşunda yer alır. Baas rejiminin etnik temizlik operasyonu yaptığı dönemde Kürt halkına yapılan zulmü dünyaya duyurmak amacıyla tıpkı Filistinli adaşı Leyla Halid gibi Bağdat'ta dört arkadaşıyla uçak kaçırma planı yapar, ancak yakalanırlar.
Sorgu sırasında gördüğü işkenceye rağmen davasından geri adım atmaz. Mahkemede ise yargılanandan çok yargılayan olur. Hakkında idam kararı verilir. Kürtlerin gece saçlı kadını idam edilmeden önce geriye “Saç örgülerimden bayrak yapın” vasiyetini bırakır.
1974’te bir bahar sabahında, “Benim ölümüm halkımın uyanışı olacak” şeklindeki son sözleriyle ölümsüzlüğe yol alır. Celladının gözlerinin içine bakarak okuduğu Ey Reqip Marşı da Leyla gibi dalgalanır sehpada.. O Leyla Kasım’dır..
Baas rejimine boyun eğmeyen Leyla Kasım, sömürgeciliğe karşı onurun ve özgürlüğün sembolü olur.
***
Yıl 1948. Lübnan’da geniş bir arazi üzerinde bir portakal bahçesi. Dallarının ucunda parlayan turuncu yuvarlaklarıyla sihirli gibi gözüken, koyu yeşil yapraklı ağaçlardan portakal kopartmak istediğinde henüz dört yaşındadır. Annesinin, “meyvelerin onlara değil Lübnanlılara ait olduğunu” söyleyişi hala hafızasının baş köşesindedir.
1947 yılında Birleşmiş Milletler bölünme planını geri çeviren Araplarla, Yahudiler arasında çatışmalar başlar. 1944’te doğduğu İsrail sınırlarıyla çevrili Hayfa’dan ailesiyle birlikte Lübnan’a göçer. Mülksüzlük hissi ile yoğrulur. Beyrut'ta sefalet içinde geçen çocukluğu, akrabaların yanında yakasını bırakmayan sığıntılık hissi onu öfkeyle birlikte toprak özlemine çeker. Filistinlilerin acısını, bu acının müsebbibini anlamaya çalışır. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nde mücadele etmeye karar verdiğinde 15 yaşındadır. Kadınların hep bir adım geriden yürüdüğü bir kültürde silah, arayı kapatır.
1969 yılının Ağustos ayında arkadaşlarıyla birlikte bir TWA uçağını kaçırarak Şam'a indirir. Bu eylemle amaçladıkları; Filistin'in sesini duyurmak, İsrail hapishanelerinde yatan arkadaşlarını da ellerindeki rehinelerle takas etmektir. Başarırlar. Umursız dünya bu eyleme kayıtsız kalamaz. Herkesin gözü Filistin’de ve bu eylemlerdedir. Eylemden sonra çekilmiş fotografları dolaşıma girer ve artık tüm dünya onu tanır.
İnce zarif parmaklarıyla tuttuğu silahı, başında kefiyesi, gizlemeye çalışsa da yok etmeyi beceremediği güzelliğiyle, simgeleşen fotoğraftaki çekingen bakışlı kadın Leyla Halid’tir. O da tıpkı Leyla Kasım gibi babasının adını taşır.
Leyla Halid'i efsane yapan öğelerden biri de, serüveninin Batı'da kadın özgürlüğü hareketinin yükselişine denk gelmesidir. Dünyanın bütün öfkeli kadınları, onun gücünden esinlenir ve uyanırlar. Mağdur, Arap kadınlarının arasından çıkmış olması, onun hikâyesini daha da güçlü kılar. Şimdi hâlâ keskin görüşlü bir sosyalist olan Leyla Halid, Filistin mücadelesinin içinde, aktif bir politikacı olarak mücadelesini sürdürmekte.
***
Ve 1964’te Konya’nın Cihanbeyli ilçesinde başka bir Leyla açar gözlerini. Yedi kardeşin en küçüğüdür. Beş yüz haneli köyde ekonomik durumu iyi olan bir aileye mensuptur. Büyük hayalleri vardır Leyla’nın ama 16 yaşındayken görücü usulü teyzesinin oğluyla evlendirilir ve hayalleri de başka bir bahara kalır. Almanya’ya giderek bir süre orada yaşar. İki çocuğu dünyaya gelir. Bir süre sonra tekrar memleketi Konya’ya döner. 14 yıl evli kaldıktan sonra kader çizgisini değiştirerek boşanır ve yeni bir yaşama adım atar.
O dönem HADEP’e gidip gelmeye başlar. Evinden çıkmıştır Leyla. İl yönetimine seçildiği partide ailesinin itirazlarına rağmen çalışmaya devam eder. “Sen bir kadınsın, partide işin ne, çocukların var, boşanmışsın, dedikodu olur, tutuklanırsan biz ne yaparız?” gibi gerekçelerle vazgeçirmeye çalışırlar. Ama o artık çoktan uyanmıştır.. Mücadelesinde kararlıdır, vazgeçmez Leyla. Almanya’dan getirdiği tüm eşyalarını ihtiyaç sahiplerine dağıtarak, valizini alıp Ankara, Balgat’taki partisinin Genel Merkezi’nde alır soluğu. Ve “Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşmez” diyerek başlar serüveni.
Küçük Dikili ve Viranşehir Belediye Başkanlığı, DTK Eş Genel Başkanlığı görevlerinde bulunur. Viranşehir Belediye Başkanı’yken 2009’da KCK operasyonları kapsamında tutuklanarak, beş yıl cezaevinde kalır. Dört yıl sonra DTK Soruşturması kapsamında gözaltına alınarak 31 Ocak 2018 tarihinde yeniden cezaevine girer.
Leyla Güven hapisteyken Hakkari'den HDP milletvekili seçilir. Cezaevindeyken özgürlüğün ve barışın yeşermesi için açlık grevine başlar. Güven’in başlattığı açlık grevi dalga dalga tüm cezaevlerine yayılır. Leyla’nın adı artık meydanlarda haykırılan bir özgürlük simgesi haline gelmiştir: “Leyla kî ye, Leyla jin e, Leyla min e”
Açlık grevinin 79. gününde cezaevinden tahliye edilen Leyla, 161. Günü’ne giren eylemine Diyarbakır’daki evinde devam etmekte.
***
Yine güneşli bir bahar sabahı, zulmün kol gezdiği topraklarda direnerek, adlarını duyuran bu üç kara saçlı kadının yolu Diyarbakır’da kesişiyor. İnsanda derin bir şefkat uyandıran bu üç kadının sureti; hayatın çoktan öte yanına geçmiş, kendilerine yüklenen klasik rollere yüz çevirmiş, dünyevi hırslardan arınmış, başka bir dünyaya ait bir zerafet taşıyor.
Sadece inancıyla beslenip, hafifleyerek arınmış ama bir o kadar da direnciyle devleşen, kısacık kesilmiş saçlarıyla yatağında uzanan Leyla’ya yaklaştığında umudun ışığı gözlerinde parlıyor. Aynı dili konuşamasalar da yürekleri ve gözleriyle konuşarak, birbirlerine hikayelerini anlatıyorlar. Yanıbaşlarında, avucunda tutarak okşadığı saç örgüsüyle onları gururla izleyen Leyla Kasım’a selam çakıyorlar.
Elleri sımsıkı kenetlenirken güçleri birleşiyor. Leyla Halid kendi topraklarında yetiştirdiği portakal dilimleriyle Leyla’nın kuruyan dudaklarını ıslatıyor.. Leyla Kasım usulca yaklaşarak, elindeki saç örgüsünü Leyla’nın saçlarına özenle iliştirip bir kez daha bayrağı dalgalandırıyor...
Fonda Cegerxwîn’in “Leyla kî ye” adlı eseri Ciwan Haco’nun sesinden yankılanıyor.. Ve omuzlarına dökülen uzun siyah saçları, tiril tiril uçuşan beyaz tülden elbisesiyle bambaşka bir hikayenin Leylası olan Kürtlerin prensesi Leyla Bedirxan beliriyor karşılarında.. Gözlerini kapatarak, kollarını açıyor ve salınarak, başlıyor kuğu gibi dans etmeye... Sonra diğer Leylalarla birlikte eğilip ellerinden tutuyor Leyla’nın, yatağından doğrulup kalkıyor Leyla... ve etrafında döndükleri Leyla ile birlikte müziğin ritmiyle özgürlük dansını ediyorlar.
Sahi kimdi Leyla? Mecnunun Leylası olmayı, babasının, kocasının isminin gölgesine sığınmayı reddeden, tahakkümü kabul etmeyen, cellatlarını yargılayan, halkına ve davalarına sevdalı Leyla’ydı onlar.
Leyla Kimdi?
Leyla kadındı... Leyla bendim... Leyla bizdik… Leyla hepimizdik ve artık uyandık…
(BİRCAN DEĞİRMENCİ - BİANET - * Fotoğraf: Leyla Halid'in Leyla Güven'i ziyaretinden - Figen Ekti)
LEYLA KASIM - LEYLA HALİD - LEYLA GÜVEN |
Kolları arkadan bağlı, kuzguni saçlarından sürükleyerek getirdiler. “Söyle!” dediler, “Kimsin, kimdi arkadaşların?
Adım Leyla'dır. Babalarının adıyla tanınır benim ülkemde insanlar. Yani anlayacağın Leyla Kasım'dır adım, soyadım.
Arkadaşlarıma gelince; çok var tanıdığım, tanımadığım.. Olimbia'da Gouges Los, Lovembura, Clara, Cezayirli Cemile ve diğerleri.. Bilmem ki hangisini soruyorsunuz?
Ağzından köpükler saçarak bağırdı Saddam’ın albayı: “Ne diyor bu? Gavur isimler sayıyor bana. Tek anladığım Cemile adı”
Bir aşağı bir yukarı odada dolaşıyor albay. “Aklını başına topla doğrusunu söyle. Kimdi arkadaşların? Biliyorum masumsun sen. Söyle de kurtul. Kimdi arkadaşların? Niçin “düştün” bu yola?
Söyledim isimlerini arkadaşlarımın. Bu yola ise “düşmedim”
Bu yolda doğdum ben. Ben Kawa'nın dişisiyim, Amerika'nın kızılderilisi, Harlem'in zencisiyim. Ve Mezrabotan Uygarlığı'nın sahibiyim. Ben Leyla Kasım’ım...
Ve evet ben Leyla Kasım’ım, ben Leyla Halid’im ve ben Leyla Güven’im... İsimlerinin benzerliği kadar hayatla kurdukları bağda da benzerlik taşıyan, toplumun onlara biçtiği geleneksel rolü ellerinin tersiyle itip, hayattaki varoluş mücadelesinde “Ben Leyla’yım” diyerek, isimlerini dünyaya duyuran üç kara saçlı kadın geldi bu dünyaya...
İran sınırında yer alan Xanekin’e bağlı Bamili köyünde beş çocuklu bir ailenin kızı olarak 1952’de gözlerini açar hayata. 1970 yılında Kürdistan Demokratik Partisi’ne (KDP) katılır. Bağdat Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğrenimine devam ederken Kürdistan Öğrenci Birliği’nin kuruluşunda yer alır. Baas rejiminin etnik temizlik operasyonu yaptığı dönemde Kürt halkına yapılan zulmü dünyaya duyurmak amacıyla tıpkı Filistinli adaşı Leyla Halid gibi Bağdat'ta dört arkadaşıyla uçak kaçırma planı yapar, ancak yakalanırlar.
Sorgu sırasında gördüğü işkenceye rağmen davasından geri adım atmaz. Mahkemede ise yargılanandan çok yargılayan olur. Hakkında idam kararı verilir. Kürtlerin gece saçlı kadını idam edilmeden önce geriye “Saç örgülerimden bayrak yapın” vasiyetini bırakır.
1974’te bir bahar sabahında, “Benim ölümüm halkımın uyanışı olacak” şeklindeki son sözleriyle ölümsüzlüğe yol alır. Celladının gözlerinin içine bakarak okuduğu Ey Reqip Marşı da Leyla gibi dalgalanır sehpada.. O Leyla Kasım’dır..
Baas rejimine boyun eğmeyen Leyla Kasım, sömürgeciliğe karşı onurun ve özgürlüğün sembolü olur.
***
Yıl 1948. Lübnan’da geniş bir arazi üzerinde bir portakal bahçesi. Dallarının ucunda parlayan turuncu yuvarlaklarıyla sihirli gibi gözüken, koyu yeşil yapraklı ağaçlardan portakal kopartmak istediğinde henüz dört yaşındadır. Annesinin, “meyvelerin onlara değil Lübnanlılara ait olduğunu” söyleyişi hala hafızasının baş köşesindedir.
1947 yılında Birleşmiş Milletler bölünme planını geri çeviren Araplarla, Yahudiler arasında çatışmalar başlar. 1944’te doğduğu İsrail sınırlarıyla çevrili Hayfa’dan ailesiyle birlikte Lübnan’a göçer. Mülksüzlük hissi ile yoğrulur. Beyrut'ta sefalet içinde geçen çocukluğu, akrabaların yanında yakasını bırakmayan sığıntılık hissi onu öfkeyle birlikte toprak özlemine çeker. Filistinlilerin acısını, bu acının müsebbibini anlamaya çalışır. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nde mücadele etmeye karar verdiğinde 15 yaşındadır. Kadınların hep bir adım geriden yürüdüğü bir kültürde silah, arayı kapatır.
1969 yılının Ağustos ayında arkadaşlarıyla birlikte bir TWA uçağını kaçırarak Şam'a indirir. Bu eylemle amaçladıkları; Filistin'in sesini duyurmak, İsrail hapishanelerinde yatan arkadaşlarını da ellerindeki rehinelerle takas etmektir. Başarırlar. Umursız dünya bu eyleme kayıtsız kalamaz. Herkesin gözü Filistin’de ve bu eylemlerdedir. Eylemden sonra çekilmiş fotografları dolaşıma girer ve artık tüm dünya onu tanır.
İnce zarif parmaklarıyla tuttuğu silahı, başında kefiyesi, gizlemeye çalışsa da yok etmeyi beceremediği güzelliğiyle, simgeleşen fotoğraftaki çekingen bakışlı kadın Leyla Halid’tir. O da tıpkı Leyla Kasım gibi babasının adını taşır.
Leyla Halid'i efsane yapan öğelerden biri de, serüveninin Batı'da kadın özgürlüğü hareketinin yükselişine denk gelmesidir. Dünyanın bütün öfkeli kadınları, onun gücünden esinlenir ve uyanırlar. Mağdur, Arap kadınlarının arasından çıkmış olması, onun hikâyesini daha da güçlü kılar. Şimdi hâlâ keskin görüşlü bir sosyalist olan Leyla Halid, Filistin mücadelesinin içinde, aktif bir politikacı olarak mücadelesini sürdürmekte.
***
Ve 1964’te Konya’nın Cihanbeyli ilçesinde başka bir Leyla açar gözlerini. Yedi kardeşin en küçüğüdür. Beş yüz haneli köyde ekonomik durumu iyi olan bir aileye mensuptur. Büyük hayalleri vardır Leyla’nın ama 16 yaşındayken görücü usulü teyzesinin oğluyla evlendirilir ve hayalleri de başka bir bahara kalır. Almanya’ya giderek bir süre orada yaşar. İki çocuğu dünyaya gelir. Bir süre sonra tekrar memleketi Konya’ya döner. 14 yıl evli kaldıktan sonra kader çizgisini değiştirerek boşanır ve yeni bir yaşama adım atar.
O dönem HADEP’e gidip gelmeye başlar. Evinden çıkmıştır Leyla. İl yönetimine seçildiği partide ailesinin itirazlarına rağmen çalışmaya devam eder. “Sen bir kadınsın, partide işin ne, çocukların var, boşanmışsın, dedikodu olur, tutuklanırsan biz ne yaparız?” gibi gerekçelerle vazgeçirmeye çalışırlar. Ama o artık çoktan uyanmıştır.. Mücadelesinde kararlıdır, vazgeçmez Leyla. Almanya’dan getirdiği tüm eşyalarını ihtiyaç sahiplerine dağıtarak, valizini alıp Ankara, Balgat’taki partisinin Genel Merkezi’nde alır soluğu. Ve “Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşmez” diyerek başlar serüveni.
Küçük Dikili ve Viranşehir Belediye Başkanlığı, DTK Eş Genel Başkanlığı görevlerinde bulunur. Viranşehir Belediye Başkanı’yken 2009’da KCK operasyonları kapsamında tutuklanarak, beş yıl cezaevinde kalır. Dört yıl sonra DTK Soruşturması kapsamında gözaltına alınarak 31 Ocak 2018 tarihinde yeniden cezaevine girer.
Leyla Güven hapisteyken Hakkari'den HDP milletvekili seçilir. Cezaevindeyken özgürlüğün ve barışın yeşermesi için açlık grevine başlar. Güven’in başlattığı açlık grevi dalga dalga tüm cezaevlerine yayılır. Leyla’nın adı artık meydanlarda haykırılan bir özgürlük simgesi haline gelmiştir: “Leyla kî ye, Leyla jin e, Leyla min e”
Açlık grevinin 79. gününde cezaevinden tahliye edilen Leyla, 161. Günü’ne giren eylemine Diyarbakır’daki evinde devam etmekte.
***
Yine güneşli bir bahar sabahı, zulmün kol gezdiği topraklarda direnerek, adlarını duyuran bu üç kara saçlı kadının yolu Diyarbakır’da kesişiyor. İnsanda derin bir şefkat uyandıran bu üç kadının sureti; hayatın çoktan öte yanına geçmiş, kendilerine yüklenen klasik rollere yüz çevirmiş, dünyevi hırslardan arınmış, başka bir dünyaya ait bir zerafet taşıyor.
Sadece inancıyla beslenip, hafifleyerek arınmış ama bir o kadar da direnciyle devleşen, kısacık kesilmiş saçlarıyla yatağında uzanan Leyla’ya yaklaştığında umudun ışığı gözlerinde parlıyor. Aynı dili konuşamasalar da yürekleri ve gözleriyle konuşarak, birbirlerine hikayelerini anlatıyorlar. Yanıbaşlarında, avucunda tutarak okşadığı saç örgüsüyle onları gururla izleyen Leyla Kasım’a selam çakıyorlar.
Elleri sımsıkı kenetlenirken güçleri birleşiyor. Leyla Halid kendi topraklarında yetiştirdiği portakal dilimleriyle Leyla’nın kuruyan dudaklarını ıslatıyor.. Leyla Kasım usulca yaklaşarak, elindeki saç örgüsünü Leyla’nın saçlarına özenle iliştirip bir kez daha bayrağı dalgalandırıyor...
Fonda Cegerxwîn’in “Leyla kî ye” adlı eseri Ciwan Haco’nun sesinden yankılanıyor.. Ve omuzlarına dökülen uzun siyah saçları, tiril tiril uçuşan beyaz tülden elbisesiyle bambaşka bir hikayenin Leylası olan Kürtlerin prensesi Leyla Bedirxan beliriyor karşılarında.. Gözlerini kapatarak, kollarını açıyor ve salınarak, başlıyor kuğu gibi dans etmeye... Sonra diğer Leylalarla birlikte eğilip ellerinden tutuyor Leyla’nın, yatağından doğrulup kalkıyor Leyla... ve etrafında döndükleri Leyla ile birlikte müziğin ritmiyle özgürlük dansını ediyorlar.
Sahi kimdi Leyla? Mecnunun Leylası olmayı, babasının, kocasının isminin gölgesine sığınmayı reddeden, tahakkümü kabul etmeyen, cellatlarını yargılayan, halkına ve davalarına sevdalı Leyla’ydı onlar.
Leyla Kimdi?
Leyla kadındı... Leyla bendim... Leyla bizdik… Leyla hepimizdik ve artık uyandık…
(BİRCAN DEĞİRMENCİ - BİANET - * Fotoğraf: Leyla Halid'in Leyla Güven'i ziyaretinden - Figen Ekti)