1) Zaman, Radikal ve Taraf... Bu üç yayın organının kendi süreçlerini iyi anlamak gerekiyor.
2) Şu anda bu yayın organlarının halefleri var mı sorusunun cevabını bulma noktasında önem taşımaktadır bu "anlama" meselesi. Ve iktidar tarihiyle de yakından bağlantılıdır.
3) Halef kim sorusunun cevabı ise, geldiğimiz noktada "hangi
gazete ve tv kanalları muhalif" sorusunda yatıyor...
4) Ben her şeye rağmen kendi payıma bu sorunun cevabının Fox tv
ve Sözcü olduğunu düşünüyorum.
5) Çünkü, böyle bir iktidara karşı hem muhalif hem de şoven
olunmaz da ondan... Bugünkü ülke ve iktidar koşullarında bu ikisi bir arada durmaz,
eşyanın tabiatına aykırıdır bu ikisinin yan yana durması...
6) (Fox tv ve Sözcü'de her zaman ama her zaman kesinlikle kabul edemeyeceğim birçok şey oluyor...)
7) Zaman, Radikal ve Taraf'ın kendi süreçleri içerisinde yer
edinmiş olan tarikatçılık ve abartılı liberalizm, Fox tv ve Sözcü'de karşımıza
abartılı ve aslında içi bomboş bir Atatürkçülük olarak çıkıyor diye
düşünmekteyim...
8) (Fox Tv ve Sözcü, bugün geldikleri noktada sanki "kendi öncellerinden dersler
çıkarılmış" gibi duruyorlar artık...)
9) Örneğin Sözcü ve Fox tv'de HDP'den her zaman Erdoğan-Bahçeli
ağzıyla söz ediliyor, burası da çok ilginç geliyor bana... Aynı dili Kılıçdaroğlu da kullanıyor...
10) Yine örneğin ben Yılmaz Özdil'den, Emin Çölaşan'dan, Bekir
Coşkun'dan, Fatif Portakal'dan, İsmail Küçükkaya'dan HDP ile ilgili olarak
"resmi dil"in dışında bir şey duyamadım hiç ve henüz...
11) Ve aslına bakarsanız bu saydığım isimler, yalnızca bu
nedenle değil belki ama yanı sıra dizginsiz bir şovenizmi körükleyip duruyorlar
ve bunu -artık sistemli midir, değil midir- ırkçılık boyutuna kadar
taşıyorlar...
12) Bunu yaparken de Mustafa Kemal’i, en çok onu kullanıyorlar
ki Mustafa Kemal hiç bir zaman bu isimlerin bizlere kakalamaya çalıştıkları
gibi değildir... Hep birlikte çuvalladıkları nokta da burası bana göre...
13) Mustafa Kemal’i yavaş yavaş keşfetmeye başlayanlar da az
önce sözünü ettiğim çuvallamanın ama en çok da AKP iktidarının Mustafa Kemal’le
ilgili hastalıklı çizgisi ve bakış açısının değişik ve belki de hiç hesap
edilmemiş sonuçlarından biri…
14) O nedenle, Mustafa Kemal’i bu şekilde keşfetmek üzerinde
durulması gereken bir konu...
15) Çünkü bu keşfetmeyi sadece içi boşaltılmış bir Atatürkçülük
değil, bir de AKP gericiliği belirliyor. Ben örneklerini çevremde çok görüyorum...
16) Kuşkusuz bu durumun kaynaklarını biraz da çok partili
hayatın içerisinde aramak gerekiyor...
Ve çok partili hayatın biçimlendirdiği “sağcılık”ta. Yani sorun yine dönüp dolaşıp çoğumuzun aslında sağcılık
zannettiği sağcılığa(?) gelip dayanıyor...
17) Hani yukarıda "Mustafa Kemal bu değil" dedim ya, şu anda
ülke nüfusunun çok büyük bir bölümünü peşinden sürüklemeyi başarmış olan
"şey" de sağcılık değil...
18) Aynı şekilde ve aynı kitleyi peşinden sürükleyen din denilen
şeyin de din olmaması gibi...
19) Buradan da şuraya varmak mümkün gibi duruyor: Mustafa Kemal’in
içini boşalt, dinin içini boşalt...bu iki boşun yanına sağcılık diye bir de
ırkçı milliyetçiliği koy, işlem tamamdır... Peki neden?
Cevabı çok basit aslında. Emperyalizm ve yerli işbirlikçileri sömürülerine devam
edebilsinler diye...
Ben her bulduğum fırsatta "milliyetçilik kötüdür"
deyip duruyorum... Boşuna değildir bu söz!
Maddelere devam edeceğiz elbette!...
(HAYRİ GÜNEL)
Maddelere devam edeceğiz elbette!...
(HAYRİ GÜNEL)