11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu'nun, YSK'nın İBB seçimlerini iptal etmesinin ardından yaptığı açıklamalar konuşulmaya devam ediyor...


Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 31 Mart’ta yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini iptal etmesinin ardından açıklama yapan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile AK Parti eski Genel Başkanı ve eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu siyaseti hareketlendirdi.

YSK’nın İBB kararını, Cumhurbaşkanı seçilmeden önce Anayasa Mahkemesi’nin 2007’de aldığı “367 kararıyla” karşılaştıran Gül, “Anayasa Mahkemesi’nin 2007 yılındaki haksız “367 Kararı” karşısında ne hissettiysem, başka bir yüksek mahkeme olan Yüksek Seçim Kurulu’nun dün aldığı kararı duyunca aynı duyguları yaşadım. Yazık, bir arpa boyu yol alamamışız” İfadelerini kullandı.

Anayasa Mahkemesi’nin 2007 yılındaki haksız “367 Kararı” karşısında ne hissettiysem, başka bir yüksek mahkeme olan Yüksek Seçim Kurulu’nun dün aldığı kararı duyunca aynı duyguları yaşadım.
Yazık, bir arpa boyu yol alamamışız.

"367 kararı" nedir?

2000 yılında 10. Cumhurbaşkanı seçilen Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin dolmasına 1 ay kala Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmıştı. 27 Nisan 2007’de TBMM’de yapılan oylamada AK Parti Abdullah Gül'ü aday göstermişti. CHP'nin katılmadığı oylamada 357 oy kullanılmış, Gül 352 oy almıştı.

Oylamanın ardından CHP, eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun düşüncelerine paralel olarak toplantı yeter sayısının 367 olduğunu ve bu sayıya ulaşmadan yapılan oylamanın geçersiz sayılması gerektiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş AYM de bu talebi haklı bulmuştu.

Davutoğlu: YSK kararı evrensel hukuka aykırı

Gül’ün hemen ardından eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu da bir açıklama yaparak YSK kararının evrensel hukuka aykırı olduğunu dile getirdi. "31 Mart seçimleri sonrasında yaşananlar ve YSK’nın iptal kararı bu temel değerlerimizin zedelenmesine yol açmıştır" diyen Davutoğlu şu ifadeleri kullandı:

Türk siyasi hayatının ve demokrasisinin tüm eksiklerine rağmen en önemli gücü sandığın meşruiyetidir. Ülkemizi en zor zamanlardan, kritik eşiklerden çekip çıkaran milletimizin sandıkta ortaya koyduğu iradesi olmuştur.

Siyasî geleneğimizin en temel değeri de, son sözün sandıkta tecelli eden millet iradesine ait olmasıdır. Mazereti ve gerekçesi ne olursa olsun 31 Mart seçimleri sonrasında yaşananlar ve YSK’nın iptal kararı bu temel değerlerimizin zedelenmesine yol açmıştır.

Adil, kurallara uygun seçimler demokrasinin olduğu kadar ortak aidiyet bilincimizin de referans noktasıdır. YSK’nın kararı ise evrensel hukuka ve yerleşmiş teamüllere aykırılıklar barındırmakta, bu bilince zarar vermektedir.

Siyasî hareketler için en büyük kayıp seçimlerin değil toplumsal vicdanda ahlakî üstünlüğün kaybedilmesidir. Şimdi yapılması gereken; ülkemize yakışan olgunlukla seçim sürecini yürütmek, gerilim ve kutuplaşmadan uzak durarak demokrasimizin daha fazla yıpranmasına engel olmaktır.

Siyasî geleneğimizin en temel değeri de, son sözün sandıkta tecelli eden millet iradesine ait olmasıdır. Mazereti ve gerekçesi ne olursa olsun 31 Mart seçimleri sonrasında yaşananlar ve YSK’nın iptal kararı bu temel değerlerimizin zedelenmesine yol açmıştır.
Adil, kurallara uygun seçimler demokrasinin olduğu kadar ortak aidiyet bilincimizin de referans noktasıdır. YSK’nın kararı ise evrensel hukuka ve yerleşmiş teamüllere aykırılıklar barındırmakta, bu bilince zarar vermektedir.

Gül ve Davutoğlu’nun bu açıklamalarının ardından AK Parti’nin kurmay kadrosundan bir tepki gelmedi. 
Daha yeni Daha eski