Emma Goldman’ın “Amerika’nın yetiştirdiği en yetenekli ve keskin zekalı anarşist.” sözleriyle tanımladığı Voltairine de Cleyre 20 Haziran 19...
Emma Goldman’ın “Amerika’nın yetiştirdiği en yetenekli ve keskin zekalı anarşist.” sözleriyle tanımladığı Voltairine de Cleyre 20 Haziran 1912’de yaşamını yitirdi. 17 Kasım 1866’da Michigan’a bağlı bir kasaba olan Leslie’de doğan ve 46 yıllık kısa yaşamı anarşizm mücadelesiyle geçen Cleyre, babasının ailenin geçimini sağlayamaması nedeniyle küçük yaşta zorunlu olarak Katolik manastırına verildi. Devletin sınıfsal adaletsizliği ve ataerkiyle yaşamının ilk yıllarında tanışan Cleyre’in bu “zorunlu deneyimi” tersine onun dine değil ateizme yönelmesine neden oldu.
Kanada’nın Ontario bölgesindeki Sarnia’daki manastırı “Ölüm Gölgesi Vadisi gibiydi, ve o boğucu günlerde ihmalin ve batıl inancın yakıcı cehennem ateşinin bedenimde bıraktığı beyaz yara izleri var.” sözleriyle tanımlayan Voltairine de Cleyre, buradan Huron Michigan Limanı’nı yüzerek ve 17 mil yol yürüyerek kaçma girişiminde bulundu, ailesinin arkadaşları ile karşılaşması ardından babasına haber verilerek geri gönderildi. Ancak vazgeçmeyen Cleyre, ikinci denemesinde özgürlüğüne kavuştu. Voltairine de Cleyre daha sonrasında ise seküler Özgür Düşünce adlı harekete katıldı.
Voltairine de Cleyre, ilerleyen yıllarda 1886 1 Mayıs’ı sonrası Haymarket’te anarşistlerin asılarak katledilmesinden etkilenerek 1887’de anarşist oldu. Otobiyografsinde Haymarket’e dair “O zamana kadar mahkemelerde Amerikan yasalarındaki adalet esasına inanıyordum” diye yazan Cleyre Haymarket sonrası, “Bu olaydan sonra bir daha asla böyle düşünmedim.” notunu ekleyecekti.
Anti-militarist politik kimliği ile de bilinen Cleyre, bu duruşunu 1909 tarihli makalesi “Anarşizm ve Amerikan Geleneği”nde, “…barışı gerçekleştirmek için “her barışçıl insan, orduya desteğini çekmelidir, ve savaş isteyen herkes bunun maliyetini ve riskini üstlenmelidir; insan-öldürme mesleğini icra edenlere ne ücret ne de barınma sağlanmalıdır.” sözleriyle belirginleştirecekti.
Kadınların özgürlük mücadelesinin de tavizsiz bir savunucusu olan Cleyre, 1895 tarihli Seks Köleliği adlı konferansında, kapitalizmin güzellik idealini, kadınların bedenlerine zarar verdiği için ve çocuklara uygulanan sosyalleşme etkinliklerini doğal olmayan cinsiyet rolleri yarattığı için eleştirmişti. Devletlerin “medeni yasalarının” kendi eşlerine tecavüz eden erkeklere karşı hiçbir bağlayıcılığının olmadığını söyleyen Cleyre yaptığı konuşmada, bu yasaları “her evli kadını; efendisinin ismini alan, efendisinin ekmeğine ve emirlerine tabi, efendisinin zevklerine hizmet eden zincirlenmiş köleye dönüştürür.” ifadeleriyle deşifre etti.
“Bir Anarşist Olmak” adlı yazısında, “Kendimi yalın haliyle ‘Anarşist’ sıfatından başka bir şeyle tanımlamıyorum” diyen Cleyre, 1912’de “Komün Yükseliyor” adlı makalesinde, “Paris Komünü’nün düşmesinin asıl nedeni olarak, mülkiyetin korunmasını gördüğünü belirtti.
Yaşamı boyunca hastalıklarla ve depresyonu ile de mücadele eden Cleyre, 19 Aralık 1902’de bir süikast girişiminden kurtuldu. Saldırgan Herman Helcher adında Cleyre’nin eski öğrencilerinden, akıl sağlığını yitirmiş biriydi. Cleyre, saldırganın akıl sağlığının yerinde olmaması nedeniyle onu affetti. Ancak bu saldırı onda, yaşamının geri kalan yıllarını etkileyecek bir iz olarak 20 Haziran 1912’de yaşamını yitirmesine dek, konuşmasını ve konuya yoğunlaşmasını olumsuz etkileyecek kronik kulak ağrısı ve boğaz enfeksiyonu rahatsızlığı bıraktı.
VOLTAİRİNE CLEYRE'DEN NOTLAR...
"Bu on iki yılda, göçmen Yahudilerle iç içe yaşadım ve sevdim birlikte çalıştım, binden fazlasına öğretmenlik yaptım, gördüm ki, onlar, çok zeki, son derece azimli, fedakâr talebelerdi ve toplumsal ideallerin genç hayalperestleriydiler. Zeki Amerikalı, onu cahil yabancı diye aşağılarken, dar kafalı işçi, sheeny’e (Yahudi) hayatı dar ederken, hakir görülen adam tüm bunlara rağmen, sessiz ve sabırlı, kendi bildiği yoldan yürüdü. Kız ve erkek çocuklarının, hatta aile sahibi erkek ve kadınların, eğitim uğruna gösterdikleri, akıl almayacak olağanüstü kahramanlığa bizzat tanık oldum. Eğitim olanaklarından yararlanmak için, açlık, soğuk, tecrit demeden, senelerce dayandılar ve hepsinden kötüsü de, aşırı yorgunluk, hatta zafiyet, bu insanların hayatlarının bir parçasıydı sanki. Gençlerin toplumsal hayalleri öylesine güçlüydü ki, bu ortamda bile, çoğu, radikal fikirlerin tartışıldığı çeşit türlü dernek ve cemiyetlere gidecek zamanı bulabiliyor ve eninde sonunda, ya sosyalist fraksiyonlara, liberal liglere, tek vergici derneklere ya da anarşist gruplara destek oluyorlardı. Birleşik Amerika’nın en büyük günlük sosyalist gazetesi Yahudi Vorwaerts’dir, en aktif ve pratik yeteneği olan emekçiler de Yahudi’dir. Onlar anarşistlerin arasındadır." (The Making of Anarchist - 1903)
"İfade özgürlüğü, başkalarının duymak istemediklerini söyleme özgürlüğü anlamına gelmiyorsa hiçbir şey ifade etmez. Anarşizm, beden için olduğu kadar ruh için de özgürlük demektir. Tüm siyasi hareketin temeli baskı olduğu için ; devlet iyi şeyler yapsa da, gücü tamamlansın diye,eninde sonunda copa, silaha, hapishaneye başvurur. Bence, doğrudan eylem ifadesinin şu an yanlış yorumlanmasının sebebi ; Mcnamaralar’ın suçlu bulunduğu dönemde, Los Angeles’taki bazı gazetecilerin tabiri yanlış anlaması, hatta kasten yanlış beyan etmesi ve insanların zihninde ‘can ve mala zorla saldırı’ gibi bir anlam uyandırmasıdır. Bu gazeteciler ya çok cahil ya da çok haysiyetsizdiler ; ancak bu sayede doğrudan eylem pek çok insanda merak uyandırdı. Yaşam yaşamak için haykırır, ve mülkiyet onun yaşama özgürlüğünü reddeder ve yaşam boyun eğmeyecektir. Eğmemelidir." (Anarşizm Ve Doğrudan Eylem)
Hiç yorum yok