TÜRKLER VE YUNANLILAR VE KUŞLAR VE BALIKLAR Kıbrıs savaşı sırasında babam Deniz Kuvvetleri’nde subaydı. Çıkartma zamanı Ege’deki bir...
TÜRKLER VE YUNANLILAR VE KUŞLAR VE BALIKLAR
Kıbrıs savaşı sırasında babam Deniz Kuvvetleri’nde subaydı.
Çıkartma zamanı Ege’deki bir savaş gemisinde görevliydi.
Keşke Kıbrıs çıkartmasından sonra oradan anneme yazdığı o muhteşem mektup kaybolmamış olsaydı da şimdi onu bu köşede paylaşsaydım.
Savaşın ne kadar korkunç bir şey
olduğunu...
Hele hele tarih bağı olan komşu halkların savaşının anlamsızlığını kırk küsur yıl sonra bir kez daha sıcak savaşın ortasındaki solcu bir genç subayın kalbinden çıkan cümlelerle hep birlikte yeniden hatırlasaydık.
O zamanlar altı yaşındaydım ve Gölcük’te oturuyorduk.
Geceleri karartma uygulandığını, evlerde ışıkları yakmadan soluğumuzu tutarak sabahladığımızı...
Zaman zaman alarm verildiğini ve evimizin altındaki sığınaklara saklandığımızı...
Bir muhribin battığı haberi geldiğinde neler yaşadığımızı...
Ve sık sık gardıroba girip babamın giysilerinin üzerine sinmiş kendine has kokusunu içime çeke çeke “Ya babam savaşta ölürse” diye ağladığımı neredeyse yarım yüzyıl sonra bile daha dünmüş gibi hatırlıyorum.
Yunanistan’la Türkiye arasında saçma sapan bir gerilimin yeniden gündeme geldiği şu günlerde...
Kendimi, altı yaşımdayken kurduğum bir hayali yeniden kurarken buluyorum.
O zamanlar her iki ülkeden de bu savaşa babam gibi bambaşka pencereden bakanlar olduğunu düşünürdüm.
Savaşmak istemeyenler, savaşta ölen Türklere de Yunanlara da aynı vicdanla üzülenler...
Barışın ne anlama geldiğini çok iyi bilen Yunanlar ve Türkler...
Onlar birleşsinler ve Ege’de bir adada toplaşıp savaşa karşı dirensinler isterdim.
Daha çocukken kurduğum bu hayalin nişanesi hâlâ eski bir kitabın arasında durur. Dosya kâğıdından şeritler keserek yaptığım minicik bir pankart.
Üzerinde yazmayı yeni sökmüş bir çocuğun titrek harfleriyle “Barış için savaş mı?” yazar.
Aradan bir ömür geçti.
Dünya neredeyse on sekiz bin kez daha kendi etrafında döndü.
Bir yüzyıl kapandı, insanlık yeni bir yüzyıla girdi.
Ben altı yaşımdan elli yaşımın ortalarına geldim.
Ve toprakları, denizleri, havaları paylaşamayan politikacılar hâlâ ülkeler yönetmekteler.
O muhteşem Arşipel’in ortasında birbirine posta koyan iki akılsız ülkenin devlet adamları savaş hesapları yapa yapa yeni bir yangını körüklemekteler.
Ve ben bugün hâlâ çocukken kurduğum hayali kuruyorum.
Eğer savaş çıkarsa;
Egemen güçlerin tehlikeli hesaplarına ortak olmayı marifet sayan hesapçı hükümetleri tanımayan...
Ortak geçmişteki olumlu şeyleri hatırlamaktan ve yaşatmaktan yana olan...
Mutlak barışta diretmenin kazanımlarını savunan...
Kazanılan ve kaybedilen tüm savaşların ortak kayıplarını idrak edebilecek kadar öngörülü olan Türklerin ve Yunanların bağımsız bir noktada bir araya geleceğine;
Savaşa karşı akıldan ve vicdandan bir kalkan oluşturacağına inanmak istiyorum.
***
Şu gün Ege’de yaşanan gerilim aslında zaten vâkıf olduğumuz ama hep unuttuğumuz çok önemli ve derin bir bilgiyi hatırlamak için büyük fırsat.
Bu dünyada “biz” ve “onlar” diye bir şey yoktur;
Savaş isteyenler ve istemeyenler diye bir şey vardır.
Bir de...
Türklerin de Yunanların da “Bizim” dediği suların sahipleri aslen kuşlar ve balıklardır. (MİNE SÖĞÜT - CUMHURİYET)