Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE
SHOW_BLOG

"Beşiktaş’ın ehil, işini bilen ve mesleğinin gereklerini yerine getiren bir teknik direktöre ihtiyacı var"

Beyaz tahtada işaretlerle ya da konuşarak parlak cümlelerle, belirtilen şey, planlanmış oyun olmaz; olsa olsa, sofraya servis edilen menünün...

Beyaz tahtada işaretlerle ya da konuşarak parlak cümlelerle, belirtilen şey, planlanmış oyun olmaz; olsa olsa, sofraya servis edilen menünün “ortaya karışık” hali olur. Sergen Yalçın akışkan bir oyun için ne alan üretme planlaması yapıyor ne de üretilmiş alanın nasıl kullanılması gerektiği bahsinde uygulamalı provalar yapıyor...


ROTASI KIRIK BİR GEMİ BEŞİKTAŞ

Korkarım bu geminin kaptan köşkündeki dümeni kırık. Kaptan köşkünde rota bilen bir kaptan var mı? Doğrusu bundan emin değilim. Sisler içinde, Kutup Yıldızı'na bakıp yönünü tahmin etmeye çalışan bir gemi sanki Beşiktaş. Kutup Yıldızı'nı görmek, otomatik olarak, sisler ve dalgalarla nasıl mücadele edeceğinizi söylemez. Kutup Yıldızı, menzile varış mesafesi hakkında da size bilgi vermez. Beşiktaş gemisinin bütün umutlarını bağladığı Kutup Yıldızı da, bana kalırsa şaşkın.

Eğer Beşiktaş oyununu bir geminin rotasına benzetirsek, sahada sergilenen aksiyonların yol haritasından yoksun olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Dolayısıyla izlenilmesi tavsiye edilen bütün patikalar birbirine karışıyor.

Futbol oyununun yol haritası lafla üretilmez. Laf futbol yorumcusunun ağzında şık durur; çünkü onun işi budur. Futbol oyunu üretmek teknik adamın işidir ve bu iş, “Atiba, top bizdeyken ileri çık, Larin, sen sol tarafa deplase ol, Oğuzhan sen de koşu yoluna top at’’ demek değildir. Futbol oyunu üretimi, bir maç atmosferi üretme işidir ve mutlaka yeşil çimler üstünde sahnelenerek prova edilmelidir. Her oyuncunun kendi pozisyonunu otomatik hale getirmesi gerekir. Pozisyon içinde düşünmek, oyunun en büyük düşmanıdır; çünkü her pozisyonun ömrü aslında üç saniyedir. Üç saniye içinde karar verip uygulamak için her hareketin önceden bilinç altında depolanması lazım gelir.

Beyaz tahtada işaretlerle ya da konuşarak parlak cümlelerle, belirtilen şey, planlanmış oyun olmaz; olsa olsa, sofraya servis edilen menünün “ortaya karışık” hali olur.

Sergen Yalçın akışkan bir oyun için ne alan üretme planlaması yapıyor ne de üretilmiş alanın nasıl kullanılması gerektiği bahsinde uygulamalı provalar yapıyor. Bunun böyle olduğunu bilmek için gidip özel olarak Sergen Yalçın antrenmanlarını izlemek gerekmez. Maç anında Beşiktaş oyununun bütünlüğü çok bilgi veriyor.

Söz gelimi Beşiktaş’ın alan kat etmesinin tek yolu, rakibin iznine bağlı. Rakip bir bütün olarak topun gerisine geçip, ilerde baskı yapmayınca, Beşiktaş, kendi yarı sahasında rahatsızlık vermeyen top dolaşımı yapabiliyor. Oysa futbolun temel kuralıdır; baskı yapan her takım, sırf baskı yaptığı için rakibine boş alan verir. Peki, Beşiktaş baskı yerken neden bu geniş, sahipsiz ve boş alanları göremiyor? Çünkü Sergen Yalçın, alan üretme işiyle ilgili değil. Beşiktaş’ın kurduğunu sandığı bütün baskılar, rakipler izin verdiği içindir.

Zaten, Larin, Aboubakar, Ghezzal üçlüsüyle baskı yapmak imkansızdır; çünkü her üç oyuncuda kağnı arabasından daha ağır bir görüntü içinde. Ayrıca oyun önceden planlanmadığı için, bütün işler bu oyucuların becerilerine havale edilmiş. Top kontrolü, yüzünü kaleye doğru dönmek derken, bu oyuncuların kaybettiği zaman, rakibin toparlanmasına ve baskı yapmasına yetip artıyor.

Kısaca; Beşiktaş’ın ehil, işini bilen ve mesleğinin gereklerini yerine getiren bir teknik direktöre ihtiyacı var. (ALİ FİKRİ IŞIK - GAZETE DUVAR)

Hiç yorum yok

SON YAZIDAN