"Kavala'nın tutuklu kalmasına hayret ediyorum, Demirtaş'ın tahliyesi olabilir; delil uyduramazsınız, çocuk bile yazmaz bu iddianameleri!" cümlesiyle "seni kazığa oturturum, dürzü, akıllı ol" cümlesi arasındaki dehşetli gerilim, Erdoğan ve iktidarı için yepyeni ve elbette ki çok büyük bir açmazdır. Bu iki cümle iktidarın iç savaşıdır. Yanılıyor muyuz?
Arınç'ın bir televizyon kanalında bu akşam dile getirdiği açıklamalarından sonra iktidarın yeni oyununun ana hatları üç aşağı, beş yukarı galiba belli oldu.
"Kavala'nın tutuklu kalmasına hayret ediyorum, Demirtaş'ın tahliyesi olabilir; delil uyduramazsınız, çocuk bile yazmaz bu iddianameleri!" dedi Arınç
Arınç bunları söylerken elbette kafasına göre takılmadı ki nerede o bolluk.
Özgür iradesiyle de konuşmadı ki yine nerede o bolluk.
Arınç'a bunları bir söyleten vardı elbette.
Muhalefeti bölmeye çalışma işi için nasıl ki dışarıdan Muharrem İnce, Ümit Özdağ, Mustafa Sarıgül gibileri öne çıkarıldılarsa, iktidarın bu yeni oyunu için de, benzer her süreçte olduğu gibi yine Arınç sahne aldı.
Buna göre talimat alındı ve hemen bir televizyon kanalı ayarlandı.
Sahnelenecek oyunun altyapısı sağlamdı yani.
Erdoğan'ın birkaç gün önce topyekün bir değişimden ve -artık nasıl bir şeyse- 'reformlardan' söz etmesinden sonra "İktidar dönüşüyor" algısı yaratmak kolay mı.
Bu anlamda önümüzdeki süreçte Demirtaş ve Kavala'nın tahliyeleri sürpriz olmamalı.
İçine düşülen ve çıkılması da artık imkansız görünen sıkışmadan kurtulabilmenin bir yolu olarak düşündüğü çok muhtemel olan 'Kürt' ve 'Liberal aydın' kartlarına (ve tabii ki HDP'ye) dönüyor Erdoğan yine diyebilmemiz mümkün bu anlamda.
Ama bu oyunun bir büyük riski de var:
Liberallerle Kürtlerin acı bir tecrübeyle yaşadıkları o tarihsel hatayı tekrarlayıp tekrarlamayacakları belirsizliği.
Risk bu yönüyle aynı zamanda bir kumardır da.
Öte yandan, bu riskten çok daha büyük bir başka sorun daha duruyor Erdoğan'ın önünde: Devlet Bahçeli!
Devlet Bahçeli, Erdoğan'ın yüzünü Kürtlere, liberallere ve kerameti kendilerinden menkul eski 'solcu aydın'lara dönme girişiminin önüne kuvvetle muhtemeldir ki dikilebilir.
Alaattin Çakıcı adlı organize suç örgütü liderinin birkaç gündür gündemde olan berbat ve çirkin cümleleri sözünü ettiğimiz "önüne dikilme"nin en büyük kanıtı.
Suç örgütü lideri bu cümleleri kafasına göre veya özgür iradesiyle dile getirmedi.
Ona bunları bir söyleten vardı.
Yani bir başka deyişle,
Erdoğan'ın; "Kavala'nın tutuklu kalmasına hayret ediyorum, Demirtaş'ın tahliyesi olabilir; delil uyduramazsınız, çocuk bile yazmaz bu iddianameleri!" diyen bir Arınç'ı varsa,
Bahçeli'nin de; "Seni kazığa oturturum, dürzü, akıllı ol" diyen bir Çakıcı'sı var.
Dolaysıyla, suç örgütü liderinin bu cümleleri aslında doğrudan ve sadece Kılıçdaroğlu'na değil, Kılıçdaroğlu üzerinden Erdoğan'a da söylendi.
Suç örgütü liderinin bu çıkışının, Erdoğan'ın topyekün bir değişimden ve reformlardan söz ettiği ve bu anlamda bazı ipuçlarının sistemli bir biçimde kamuoyuna sızdırılmasından hemen sonraya denk gelmiş olması bir tesadüf değil elbette. Düpedüz bir zamanlama!
Suç örgütü liderinin cümlelerine hakim olan ırkçı, şoven ve faşist tarz, Bahçeli'nin suç örgütü liderine ve onun bu tarzına açıktan sahip çıkması nasıl tesadüf değilse, bu zamanlama da tesadüf değil.
Bülent Arınç'ın açıklamalarının, bunların hemen ardından gelmesi de...
(Bu arada, iktidarın suç örgütü lideri hakkında soruşturma başlatıldığını açıklamasının bir karşı hamle olduğunu akılda tutmak gerekiyor.)
Yani ortada artık açıktan bir düello durumu söz konusudur.
"Kavala'nın tutuklu kalmasına hayret ediyorum, Demirtaş'ın tahliyesi olabilir; delil uyduramazsınız, çocuk bile yazmaz bu iddianameleri!" cümlesiyle "seni kazığa oturturum, dürzü, akıllı ol" cümlesi arasındaki dehşetli gerilim, Erdoğan ve iktidarının çıkmazına ve geleceksizliğine eklenmiş yepyeni ve elbette ki çok büyük bir açmazdır.
Başka bir deyişle, bu iki cümle iktidarın artık dışa vuran iç savaşını anlatıyor bize. Yanılıyor muyuz?
Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın! (HAYRİ GÜNEL)