VİRÜSTEN ÖLMÜYORUZ, TAAMMÜDEN ÖLDÜRÜLÜYORUZ

Çocuklarımızı, sevdiklerimizi, ailemizi, arkadaşlarımızı, büyüklerimizi ve onlarla birlikte doktorlarımızı ardı ardına öldüren bu ülkede...

Bulunduğumuz yere, bize verilen değere, siyasilerin öncelikli dertlerine dönüp de bir bakalım.

Bizi böylesine geniş imkânların ve yüksek bilincin hâkim olduğu bir dünyada virüse karşı bu kadar korumasız bırakan nedir, bir daha düşünelim.

Bu ülkede nasıl deprem yüzünden değil, kötü müteahhitler ve onları denetlemeyen sistem yüzünden ölüyorsak;

Şu anda da Covid-19 salgını yüzünden değil...

O salgının hızını ve sınırını kontrol altına almak için asıl önlemleri almayan...

İnsan hayatını aslen hiç önemsemeyen...

Mevcut çark dönmeye devam etsin diye her şeyi kolayca feda edebilen...

Ülkelerin birer şirket gibi kâr, kazanç hesaplarıyla yönetilmesini emreden...

Aksi yapıldığında çökeceği kesin olan...

Ve çökmemek için insan hayatını gözünü kırpmadan ekonomik sistemin bekasına kurban etmeyi olağan sayan siyasi ahlak yüzünden ölüyoruz.

Sınırlı kaynaklar ayıbı

Böyle olağanüstü bir dönemde...

Sağlığa ayrılmayan ama bonkörce savunmaya, Diyanet’e harcanmaya devam edilen kaynaklar yüzünden ölüyoruz.

Bütçelerde radikal değişiklikler yapmayı göze alamayan devlet yüzünden ölüyoruz.

Total bir kapanmanın ekonomiyi altüst edeceğinden ve kendisini de yerinden edeceğinden korkan iktidar yüzünden ölüyoruz.

Fabrikaların bacalarından tütecek dumanları insanların soluğundan daha kıymetli kılan siyasi değerler yüzünden ölüyoruz.

İşe gidemeyecekleri zaman aç kalacak ve sokağa çıkıp isyan edecek insanları ölümü umursamadan işe göndermeye devam eden vahşi kapitalizmin ısrarla tanrı sayılması yüzünden ölüyoruz.

Özel okulların kazancını çocukların hayatından daha fazla önemseyen...

Özel hastanelerin çarkının dönmeye devam etmesi için sağlık sistemini ona göre düzenleyen...

Kamusal yatırımların içinin boşaltılmasını marifet bilen paragözler yüzünden ölüyoruz.

Dünyayı durdurup her türlü imkânı sağlık sistemine aktarmayı aklına bile getirmeyen korkunç irade yüzünden ölüyoruz.

O yüzden bu olağanüstü dönemde bu ülkede kaynakların sağlık için sınırlı olmasının haber değeri;

Sağlık Bakanı’nın sağlık için kaynaklar sınırlıdır demesinden katbekat fazla.

Kaynaklar neden sağlık için sınırlı tutuluyor diye bir soru aklımıza neden gelemiyor?

Aklımız, kaynakların sağlıktan daha önce başka yerlere akıtılıyor olmasına sorgusuz sualsiz nasıl yatıyor?

Ölenler öldükten sonra sağ kalanlarla yola devam etmeyi uman bir ahlak, aklımızı paralize etmiş.

Şu anda başımıza gerçekte ne geldiğini kavrayamayacak kadar büyük bir tutulma yaşıyoruz.

Çalışamazsak açlıktan öleceğimizi biliyoruz ama çalışırsak nasıl öleceğimizi bilmiyor gibi yaşıyoruz.

Koronadan değil kötülükten ölüyoruz

Hadi soralım kendimize:

İnsanın kendinden vazgeçişini bu kadar olağan ve kabul edilebilir kılan nedir?

Medyanın ve iktidarın pusulasına bakıp sorularımızın “Aşı ne zaman bulunup, bizim ülkemize gelecek ve bu salgın ne zaman bitecek” diye meraklanmaktan öteye geçememesinin nedeni nedir?

Her birimiz bir Rus ruletinin gönüllü oyuncularıyız.

Üzerimize bahis oynayanlar tetik çekildikçe kazanıyorlar...

Biz teker teker düşüp ölüyoruz.

Bizim için çoktan hazırlanmış mezarlara uysal uysal gömülüyoruz.

Ve aslında hepimiz çok iyi biliyoruz:

Doktorların ardı ardına hayatını kaybettiği...

Fabrikaların bacalarının her şeye rağmen tütmeye devam ettiği...

Kaynakların sağlığa değil, sanki her şey normalmiş gibi diğer giderlere oluk oluk akıtıldığı şu dünyada...

Çalışamazsa açlıktan ölmekten başka çaresi kalmayacağını anlayan ve ölümü göze alıp işe gitmeye devam eden...

Ama bir başkaldırsa, bir isyan etse, mevcut sistemin yerine bambaşka bir sistem kurulabileceğini, bambaşka değerler üzerinden bambaşka siyasetler de üretilebileceğini asla anlayamayan kalabalıkların katili...

Virüs değil, mevcut siyasi ahlaktır.

Ve o ahlakın olanaklarını kullanan iktidarlardır. (MİNE SÖĞÜT - CUMHURİYET)

Daha yeni Daha eski