Anadolu cahil ve gericidir ve bu halini daha çok uzun bir süre devam ettirecektir, ettirmekte de kararlı görünmektedir. Geçerli olan, gerçek olan da işte budur. Devrim, halk, işçi sınıfı, sosyalizm vs diye yıllardır yırtınıp duranlara da -insan malzemesi noktasında- ayrıca duyurulur...
Anadolu'daki halkın gericiliği yeni bir şey değil.
Kökleri taa Osmanlı'ya kadar gidiyor.
Ama bu gericilik, çoğumuzun zannettiği gibi dini bir gericilik değil aslında.
Hatta din ile en ufak bir ilgisi bile yok.
Çünkü Anadolu halkı dinini ve o dinin kitabını hiç bilmedi, bilmiyor.
Hep bildiğini zannetti ve zannediyor.
Bu bilmeyişin ve habersizliğin ortaya çıkardığı boşluğu, din dışı ne varsa onunla doldurmuş, dolduruyor.
Örneğin Kuran'ın adeta bir "ölüler kitabı" haline getirilmiş olmasının asıl nedeni bu.
Dolayısıyla Anadolu halkının gericiliğinin nedenlerini din içinde değil, din dışında aramak gerekiyor.
Örneğin, en başta ve her şey bir yana ve en çok da cahilliğinde...
Ve ne yazık ki, Anadolu halkı uzun yıllardır yen(e)mediği, üstesinden gel(e)mediği cahilliğini daha uzun bir zaman devam ettirecek gibi görünüyor.
Buna bağlı olarak da gericiliğini...
***
Kemal Kılıçdaroğlu'na dün Çorum'da; "çocuğuma dokunma sakın, haydi yürü, yürü" diyen kadını hepimiz izledik.
O kadının temsil ettiği format yukarıda sözünü ettiğimiz işte bu gericilik ve bu gericiliği besleyen cahilliktir.
Şunu hatırlatmakta yarar görüyoruz: Bugün gelinen noktada böyle bir tablo neden değil, sonuçtur.
Cahilliğin ve -aslında- "dinsiz dindarlığın" doğurup, besleyip büyüttüğü bir sonuç.
Bu ülkenin hali hazırda, Çorum'daki o kadın gibi daha birçok örneğe tanık olma olasılığı çok yüksek.
Anadolu'da o kadın gibi daha binlercesi bir "sonuç" olarak yaşıyor çünkü.
Osmanlı'dan bu yana, tarikatlar, din ve hadis uydurmacılar, şeyhler ve şıhlar, hatta ağalar ve aşiretler sarmalında ve hamiliğinde kendisine çok geniş yaşam alanları bulmuş ve giderek kökleşmiş ve kemikleşmiş bir gericilikten söz ediyoruz.
Kökleşmiş, kemikleşmiş ama "din dışı".
Böyle bir görüntüyü yaklaşık yirmi yıl boyunca dibine kadar kullanmış olan Erdoğan ve iktidarı da, Çorum'daki o kadın gibi, bu anlamda neden değil, sonuçtur.
Erdoğan ve iktidarı, Anadolu cahilliğinin ve bu cahilliğin besleyip durduğu gericiliğin hasadını topluyor.
Yaklaşık yirmi yıl boyunca en iyi becerdiği işi yapıyor yani.
Dolayısıyla, Anadolu'nun bu noktaya gelmiş olmasının nedeni değil, tam tersine, ortaya kaçınılmaz olarak çıkan bir sonucu köpürtendir Erdoğan.
Köpürttükçe kazandığını görmüştür çünkü.
Geçmişteki muadilleri gibi, sadece bir "boşluğu" doldurmuştur ve hala doldurmaktadır, hepsi bu!
Tam da buraya; "Anadolu bu noktaya son yirmi yılda gelmedi, hep böyleydi aslında" notunu düşüyoruz.
O nedenle Kılıçdaroğlu'nun Çorum'da karşılaştığı o tavırdan sonra, CHP milletvekili ve genel başkan yardımcısı Bülent kuşoğlu'nun; "Kemal Kılıçdaroğlu’na Anadolu misafirperverliğine yakışmayan yeni bir yüz gösterildi. Anadolu insanı asla böyle değildi. Misafirperverlik olmadığı gibi ar, nezaket ve edepten de yoksundu. Bu Anadolu’nun Erdoğan iktidarı ile ekonomi ve dış politika yanı sıra ahlaki çöküşüdür" şeklindeki açıklamasına katılmadığımızı belirtiyoruz.
***
Bu arada başka bir not daha düşelim.
Çorum'daki o kadının Kemal Kılıçdaroğlu'na gösterdiği tavır, Kılıçdaroğlu'nu, Çubuk Akkuzulu köyünde linçten kurtarmak için götürdükleri eve doğru dönüp "yakın o evi" diye avaz avaz bağıran kadının haline çok benziyor.
Bu anlamda, "çocuğuma dokunma sakın, haydi yürü, yürü" diyen kadınla "yakın o evi" diye bağırıp duran kadın aynı kadındır aslında.
Anadolu kadını yani...
O yüzden hiç kimse; "Anadolu insanı misafirperverdir, engin bir yüreği vardır, hoşgörülüdür, insan canlısıdır, Anadolu ana doludur" diye uzayıp giden o mavalı bir daha okumaya kalkmasın.
Gelinen noktada bu mavalın artık geçerliliği ve müşterisi kalmamıştır çünkü.
Kıvırmanın, görmezden gelmenin, öyle bir şey yokmuş gibi davranmanın alemi de yoktur.
Cesaretle ve adam gibi söyleyelim. Anadolu cahil ve gericidir ve bu halini daha çok uzun bir süre devam ettirecektir, ettirmekte de kararlı görünmektedir.
Geçerli olan, gerçek olan da işte budur.
Devrim, halk, işçi sınıfı, sosyalizm vs diye yıllardır yırtınıp duranlara ve halk goygoyculuğu yapmaktan bir türlü bıkmamış olanlara da -insan malzemesi noktasında- ayrıca duyurulur...
Misafirperver(!), engin yürekli(!), hoşgörülü(!) ve insan canlısı(!) Anadolu insanına ait o meşhur örneği hemen aşağıya bırakıyorum...
Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın! (HAYRİ GÜNEL)