Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan, Sedat Peker tarafından FETÖ ile AKP arasında arabuluculuk yaptığı öne sürülen AKP'li vekil Mücahit Arslan'ın kardeşinin FETÖ dosyasının nasıl kapatıldığını anlattı.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan, "Arka Bahçe" adlı köşesinde "Bu af da neyin nesi?" başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Pehlivan bugünkü yazısında, AKP’nin kurucularından, partinin eski milletvekili Mehmet İhsan Arslan'ın kızı ve Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’ın “gölge adamı” olarak bilinen eski danışmanlarından AKP Ankara Milletvekili Mücahit Arslan'ın kardeşi hakkındaki FETÖ dosyasının nasıl üstünün örtüldüğünü açıkladı.

FETÖ lideri Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu Niagara Vakfı'nı yöneten Ayşe Arslan Çınar'ın İstanbul'daki soruşturmasındaki bilgilerin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiği ve kapatılan dosyaya konulduğu anlatıldı.

Pehlivan'ın yazısı şöyle:

Erdoğan, Afrika’ya gitti ve Togo Cumhuriyeti’ne şunu dedi: 

“FETÖ ile mücadeledeki kararlı duruşlarından dolayı teşekkür ederim.” 

Karşımdaki kişi gazeteden o açıklamayı gösterdi ve ekledi: “Bir gün belki Togo gibi kararlı oluruz.” 

Anlamıştım, bir şey demek istiyordu. Israr edince dilinin altındaki baklayı çıkardı. 

Meğer... 

Tarih: 17 Kasım 2020. 

AKP’nin kurucularından, partinin eski milletvekili Mehmet İhsan Arslan, BBC Türkçe’ye konuştu. Arslan, FETÖ ile AKP’nin nasıl işbirliği yaptığını ve 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’nün taktiklerini kullanmaya başladıklarını itiraf etti.

Tarih: 10 Aralık 2020.

AKP Merkez Disiplin Kurulu’nun eski milletvekili Arslan’a sadece uyarı cezası vermekle yetindiği açıklandı. 

Tarih: 17 Ağustos 2021. 

Sedat Peker, sosyal medyadan kritik bir iddia ortaya attı. 

Peker’e göre, Mehmet İhsan Arslan’ın AKP milletvekili olan oğlu Mücahit Arslan, FETÖ ile partisi arasında 2.5 aydır arabuluculuk yapıyordu. Gazetemiz yazarı Mustafa Balbay ise 2021 başından beri Mücahit Arslan’ın bu çalışmalar içinde olduğunu belirtti. 


ARSLAN AİLESİNİN KIZININ FETÖ DOSYASI

Şimdi duydum ki tam da bu takvimle örtüşen sır bir olay yaşanmıştı. 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda terör soruşturmalarıyla bilinen önemli bir savcı vardı. Dışişleri Bakanlığı’nın suç duyurusu üzerine kapağını açtığı bir dosya ile ilgileniyordu. Suç duyurusunda özetle Ayşe Arslan Çınar isimli kişinin FETÖ üyesi olduğu ve yurtdışında örgütün kurumunda çalıştığı yazıyordu. 

Şüpheli Çınar, Mehmet İhsan Arslan’ın kızı ve Mücahit Arslan’ın kardeşiydi. Eşi Mevlüt Hilmi Çınar ile birlikte ABD’de yaşıyordu. 

Orada Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu Niagara Vakfı’nı birlikte yönetiyorlardı. Biri başkan, diğeri yardımcısıydı. 

Yani, örgütün ABD’deki iki kritik yöneticisiydi. 

Gizli de değildi bu. Okuma yazma bilen herhangi birisi sadece internete isimlerini yazsa bile çiftin FETÖ’ye bağlılıklarını görürdü. Mevlüt Hilmi Çınar, Başkan Joe Biden dahil ABD’li siyasetçilerle görüşerek lobi ayağını yürütüyor, Ayşe Arslan Çınar ise akademi ve paneller aracılığıyla örgütün imajını tazeliyordu. 

Yani Dışişleri Bakanlığı’nın suç duyurusu haksız sayılmazdı. 

Savcı buna rağmen MASAK’tan bir rapor aldı. Söylenen o ki MASAK, Ayşe Arslan Çınar’ın FETÖ’nün kurumlarıyla yüklü miktardaki para trafiğini ortaya koydu. 

Gelin görün ki... 

Tam soruşturma yürürken... 

Şubat 2021’de... 

Yani, AKP milletvekili olan ağabey Arslan’ın FETÖ ile müzakere yürüttüğünün iddia edildiği tarihlerde... 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmayı yürüten savcıya beklenmedik bir istekte bulundu: 

“Ankara’da Ayşe Arslan Çınar ile ilgili zaten bir soruşturma var. Elindeki tüm dosyayı gönder, sen bırak, onlar devam etsin.” 

Halbuki, savcı tam da terörizmin finansmanı suçunu belgelediğine inanıyordu. Hatta ABD’ye iletilmek üzere bu suç üzerinden bir iade dosyası oluşturmayı planlıyordu. 

“Benden buraya kadarmış” dedi. Elindeki delilleri toplayıp Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.  

Lakin... 

Bilmediği ve ondan saklanan kritik bir şey vardı. 

“Birleşsin” diye gönderdiği soruşturma 2019’da kapatılmıştı. 

Yani, Ayşe Arslan Çınar’ın FETÖ ile ilişkilerini ortaya koyan deliller aslında açık olmayan bir dosyaya gönderilmişti. Bu yolla üstü örtülüyordu. 

Karşımdaki isim tam da bu skandal bilgiyi paylaşırken öfkesini gizleyemiyordu. Bir an durdu. Derin bir nefes aldı ve devam etti...  

Ankara’daki savcılığın Çınar’ın dosyasını nasıl kapattığını anlattı da anlattı. 

En çok da “Dava açılmasına gerek yok” kararındaki şu yalanlara itiraz ediyordu: 

“Şüpheli Ayşe Arslan Çınar’ın FETÖ ile bağlantısını içeren dernek ve sendika üyeliğinin bulunmadığı belirlendi. Şüphelinin FETÖ tepe yönetimi ile de herhangi bir irtibat kaydının bulunmadığı tespit edildi.”  

Nasıl olurdu? 

Fethullah Gülen’in kurucusu olduğu Niagara Vakfı’nı yönetmeleri ne oluyordu? 

Eşi dahil FETÖ yöneticileriyle örgüt buluşmalarındaki fotoğrafları sosyal medyada bile varken, ne demekti “irtibat kaydının bulunmaması?” 

Ya örgüte akıtılan paralar?

Şimdi bu bilgilerle, başta verdiğim kronolojiyi tekrar okuyun. 

Bu organize verilen af gibi kararın ne anlama geldiğini düşünün. 

Zira... Erdoğan’ın nikâh şahidi olduğu Ayşe Arslan Çınar’ın dosyasına bakarsak, Türkiye’nin FETÖ ile mücadeledeki kararlılığı koca bir yalandı. (CUMHURİYET)

Daha yeni Daha eski