Toplumu yönetmede “algı üretimini” ana yöntem edinmiş görünen Erdoğan iktidarı, ekonomiyi yönetirken de “algı” oluşturmayı ön plana almış gibi. Özellikle ülkenin önemli yüzlerinden biri olan Merkez Bankası’nın vitrinini parlak göstermek ya da en azından “tamtakır” göstermemek için sıkça başvurulan işlemlerden biri, nazının geçtiği ülkelerle ikili para takası (swap) yapmak ve bunu dolarla ifade ederek rezervleri şişirmek.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) son iki yıldır Katar, Çin ve Güney Kore ile gerçekleştirdiği ikili para takası yani “swap” anlaşmalarına Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yapılan anlaşma eklenirken, sırada bazı Türki cumhuriyetlerin ve Libya’nın olduğu öğrenildi.

Al-Monitor’un edindiği bilgilere göre TCMB “mutabakat anlaşması” imzaladığı Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan ve Libya ile swap anlaşmaları için hazırlıklarını sürdürüyor.

Değişik ülkelerle yapılan swap anlaşmaları karşılıklı yerel paralarla tarif ediliyor ve anlaşmalarda ortak olarak şu ifade yer alıyor: “Para takası anlaşmasının temel hedefi, yerel para birimleri üzerinden gerçekleştirilen ticareti kolaylaştırmak ve iki ülkenin finansal istikrarına destek sağlamaktır.”

Özünde rezerv para olarak USD ya da Avro kullanım imkânını sağlamayan bu anlaşmalar, yerel para takasına dayanıyor ve merkez bankalarının brüt rezervlerini USD üstünden ifade ederek şişirmeye, bir anlamda vitrin düzmeye yarıyor.

Swap anlaşmalarına özellikle Merkez Bankası rezervlerinin dibe vurduğu son yıllarda muhtaç kalındı. Döviz fiyatının piyasada yükselmemesi için Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar rezervinin “arka kapı” yöntemleriyle kamu bankaları üstünden piyasa değerinin altında satılması, bununla kur kontrolü sağlanmak istenmesi, kısa sürede Merkez Bankası rezervlerini eritti. Bu politika sonrasında swap anlaşmaları ile brüt rezervi şişkin gösterme bir ihtiyaç hâline geldi.

En büyüğü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en yoğun ilişkisinin bulunduğu Katar ile imzalanan swap anlaşmalarından hesaba geçen tutar 2021 sonunda TCMB kayıtlarına göre 21 milyar dolar dolayında. Bu anlaşmalardan 15 milyar dolarlık kısım Katar ile yapıldı. İlk elde 5 milyar dolarlık yerel para takasına dayanan 2018 tarihli anlaşma, iki yıl sonra 15 milyar dolarlık bir hacme çıkarıldı.

İlk kez Çin ile 2012 yılında Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı döneminde yapılan swap anlaşması, 3 milyar Türk lirası ve 10 milyar Çin yuanı tutarındaydı ve yeniden uzatılarak 15 Haziran 2021’de 46 milyar TL ve 35 milyar Çin yuanı olarak ifade edildi. Bu, dönemin dolar kuru ile yaklaşık 6 milyar dolar karşılığı bir anlaşma oldu.

12 Ağustos 2021’de Güney Kore ile yapılan görüşmelerin sonucunda 17,5 milyar Türk lirası ve 2,3 trilyon Kore wonu karşılığı takas anlaşması imzalandı. Yaklaşık 2 milyar dolara karşılık gelen bu anlaşmanın süresi de üç yıl olarak belirlendi.

Swap anlaşmalarının sonuncusu ise BAE ile 19 Ocak 2022’de imzalandı. Üç yıl süreli anlaşmanın nominal büyüklüğü karşılıklı olarak 18 milyar dirhem (AED) ve 64 milyar Türk lirası olarak açıklandı. Bu da yaklaşık 5 milyar dolara karşılık geliyor.

Böylece Katar, Çin, Güney Kore ve BAE ile imzalanan ikili para takas anlaşmalarının toplamı yaklaşık 27 milyar dolar karşılığı yerel paralara ulaştı. Ancak hesaba geçen, 21 milyar dolar.

Bunları yenileri izleyecek. Özellikle Türki cumhuriyetler ve Libya ile yapılmış “mutabakat anlaşmalarından” “swap anlaşmaları” çıkması muhtemel. Azerbaycan ile imzalanan mutabakat zaptından bir ikili para takası çıkması an meselesi. Yaklaşık 1,5 milyar dolara karşılık gelen bir anlaşmadan söz ediliyor.

Türki cumhuriyetlerden Özbekistan’ın Merkez Bankası ile 2 Ağustos 2021’de, Türkmenistan’ın Merkez Bankası ile de 27 Kasım’da “mutabakat zaptı” imzalandı. Libya Merkez Bankası ile imzalanan mutabakat zaptı ise 31 Ağustos 2020 tarihli. Bu ülke merkez bankaları ile swap anlaşmaları bu yıl içinde yapılabilir. Sırada, diplomatik ilişkilerin geliştirilmek istendiği Suudi Arabistan ve bazı Balkan ülkelerinin olabileceğinden de söz ediliyor.

Swap anlaşmalarının, özünde, anlaşmalarda iddia edildiği gibi ülkeler arası ticarette yerel para kullanmaya yaradığı pek söylenemez. Örneğin Çin’den sadece 2021’de 30 milyar dolarlık ithalat yapıldı ve ihracat yaklaşık 4 milyar dolarda kaldı. Bu 34 milyar dolarlık dış ticaret hacmine karşılık Çin ile yapılan takas anlaşmasının bu ticarette neredeyse hiç işlevi yok, yerel paralarla ticareti Çin neredeyse hiç yapmıyor. Katar ile imzalanan 15 milyar dolarlık anlaşmanın bir “hatır senedi” olduğu o kadar belli ki. Katar ile 2021 yılında yapılan dış ticaretin hacmi 1,5 milyar dolardan ibaret kaldı ve yerel paralar kullanılmadı.

Merkez Bankası’nın özellikle son üç yıldır bu anlaşmalara sarılmasının ana nedenlerinden birisi, bu anlaşmalara konu dolar karşılığı meblağların brüt rezervlerde “dolgu” olarak kullanılması. Özellikle Erdoğan döviz rezervlerinden söz ederken brüt rezervleri telaffuz ediyor ve netten hiç söz etmiyor. Oysa bu “dolgular” ile 14 Ocak 2022 itibarıyla brüt rezervler 110 milyar dolar görünürken, swaplardan arınınca net rezervler 57 milyar dolar ekside. Yabancı merkez bankalarıyla yapılan “dolgu” 21 milyar dolar görünüyor.

Swap anlaşmaları, konvertibl dövizlerle yapılmamasına karşın piyasalara “döviz girişi” gibi takdim edilerek döviz fiyatlarını aşağı itecek bir algı olarak da kullanılıyor.

Öte yandan, swap anlaşmaları brüt rezervi şişkin gösterirken dış borç stoklarını, özellikle kısa vadeli dış borç stokunu da büyütüyor ve ülkeyi daha borçlu gösteriyor. Swap anlaşmalarından hesaba geçen 21 milyar dolar nedeniyle TCMB Kasım 2021 itibarıyla 25 milyar dolar dış borç yüküne sahip görünüyor. Oysa aynı TCMB’nin 2017 dış borcu 1,7 milyar dolardan ibaretti.

Kasım 2021 verisine göre 25 milyar doları TCMB’nin olmak üzere Türkiye’nin 124 milyar doları bulan kısa vadeli borçları, TCMB’nin 110 milyar dolarlık brüt rezervinin 12 puan üstünde. Başka bir ifade ile swap ile şişirilen brüt rezervler, kısa vadeli borçların ancak yüzde 88’i tutarında. Bu da dış para otoriteleri açısından Türkiye’nin ekonomik kırılganlığının bir göstergesi.

Merkez Bankası’nın swap yoluyla vitrin düzmesinden elbette dış para otoriteleri haberdar. Örneğin bu konuda ABD’nin önde gelen finans kuruluşlarından Goldman Sachs BAE ile yapılan son swap duyurusunun ardından yayımladığı notta, “Sadece manşet brüt rezervi artırdığı, ancak TCMB’nin konvertibl rezervlerini artırmayacağı için yeni swap anlaşmasını anlamlı bir pozitif gelişme olarak görmüyoruz” dedi. (MUSTAFA SÖNMEZ - Kaynak: Al-Monitor)

Daha yeni Daha eski