Tam bu saatlerde,
karşı komşunun camına uğrayan akşam güneşi,
o camdan bizim kapının taşlığına bırakırdı kendisini tutam tutam.
Ne karışan olurdu güneşe, ne de müdahale eden.
İşte bu saatlerde,
gökten ateş düşürmeyi henüz bitirememiş olan şehir,
insanların evlerinden dışarı çıkmalarına asla izin vermezdi.
Güneş sıkıyönetimi!
Ama olsun varsındı.
Sen sigarayla çayı ihmal etme, yeterdi.
Vallahi de yeterdi, billahi de yeterdi.
İki gözüm önüme aksın yeterdi.
İstediği kadar kafana sıksın İzmir... yeterdi.
Artık bir şeyden adım gibi eminim.
Ne başı var bu sokağın hikayesinin ne de sonu.
Bir Balkan şarkısı gibi, dinlerken de ağlarsın, söylerken de.
Misal, evinin önündeki taşlığa düşen güneşi anlatırken bile burnunun direği sızlar,
ne kadar sıksan kendini bana mısın demez gözlerin ve sızıyı ıslatır.
Benimki de akıl işte, bu sevdaya hikaye mi dayanır.
Şarkıya vurursun mecbur.
"Oysa ben seni bekliyorum
evine gelmeni bekliyorum
Ama gelmiyorsun sen
Canım benim Jovano" (HAYRİ GÜNEL)