1970 yılının Haziran ayında, Ürdün'deki emperyalist destekli gerici rejim Filistin'deki mülteci kamplarını bombaladı. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) militanları, Genel Sekreter George Habash liderliğinde, bir misilleme eylemi olarak Ürdün'ün başkenti Amman'da ABD, Batı Almanya ve İngiltere vatandaşlarından oluşan 68 kişilik bir grubu iki otelde rehin aldı.
FHKC, rehinelerin serbest bırakılması için kamplara yönelik tüm bombardımanın durdurulmasını ve Filistin direniş hareketinin tüm taleplerinin karşılanmasını istedi. Rehineler 12 Haziran'da güvenli bir şekilde serbest bırakılmadan önce George Habash, Intercontinental Oteli'nde rehinelere hitap ederek eylemlerinin amacını ve Filistin direnişinin haklılığını açıkladığı bir konuşma yaptı.
Filistinli direniş gruplarının 7 Ekim'de başlattığı Aksa Tufanı operasyonu sonrası siyonist İsrail devletinin Filistin halkına dönük soykırım saldırıları devam ederken, içinde bulunduğumuz siyasi konjonktürde Habash'ın tarihe geçen konuşmasının Filistin direnişinin meşruluğunu anlamak için temel bir dayanak olacağını düşünüyor ve konuşmanın tamamını sizlerle paylaşıyoruz.
"Kadınlar ve erkekler;
Sizlere yaptığımız şeyi neden yaptığımızı açıklamanın benim sorumluluğum olduğunu hissediyorum. Elbette, liberal bir bakış açısından, yaşananlar için üzgünüm, ve son 2-3 gündür size yaşattığımız sıkıntılar için de üzgünüm. Ama bunu bir kenara bırakırsak, yaptığımız şeyi neden yaptığımızı anlayacağınızı, en azından anlamaya çalışacağınızı umut ediyorum. Belki sizin için bizim bakış açımızı anlamak zor olacaktır. Farklı koşullarda yaşayan insanlar farklı bakış açılarıyla düşünür. Biz, Filistin halkının uzun yıllardır içinde yaşadığı koşullar da düşünce biçimimizi şekillendirdi. Elimizde değil. Çok basit bir bilgiyi öğrendiğinizde siz de bizim bakış açımızı anlayabilirsiniz. Biz, Filistinliler, son 22 yıldır kamplarda ve çadırlarda yaşıyoruz. Ülkemizden, evlerimizden, topraklarımızdan koyunlar gibi sürüldük ve insanlık dışı koşullardaki mülteci kamplarında yaşamak zorunda bırakıldık. 22 yıldır, insanlarımız haklarını elde etmek için beklediler ve hiçbir şey olmadı. 3 yıl önce koşullarımız biraz daha iyileşti ve halkımız davasını savunmak için silah taşıyabilir hale geldi. Ve haklarını elde etmek, ülkelerine geri dönmek ve ülkelerini özgürleştirmek için mücadele etmeye başladılar. 22 yıllık adaletsizlikten, gaddarlıktan, kimsenin bizi umursamadığı kamplarda yaşadıktan sonra, devrimimizi korumaya sonuna kadar hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Devrimimizi korumak için bütün hakka sahibiz. Devrimimiz, bizim ahlak kurallarımızdır. Devrimimizi koruyan, devrimimize yardım eden her neyse haklıdır, onurludur, soyludur ve güzeldir. Çünkü bizim devrimimiz adalet demektir, evlerimizi, ülkemizi geri almak demektir ve bu çok meşru ve yüce bir amaçtır. Bu noktayı göz önünde bulundurmalısınız. Eğer bizimle şu ya da bu şekilde işbirliği içerisinde olmak istiyorsanız bizim bakış açımızı anlamaya çalışın.
Bizler sabahları uyanıp, bir bardak sütlü kahve içip ayna önünde yarım saatimizi İsviçre'ye uçmayı veya şu ülkede ya da bu ülkede bir ay geçirmeyi düşünerek geçirmiyoruz. Amerika ve İngiltere'de sizlerin sahip olduğu binlerce ya da milyonlarca dolara sahip değiliz. Bizler her gün kamplarda yaşıyoruz. Eşlerimiz suyun sabah saat 10'da, saat 12'de ya da öğleden sonra saat 3'te gelip gelmeyeceğini bekliyor. Bizler sizler gibi sakin olamayız. Bizler sizler gibi düşünemeyiz.
Bu koşullarda, bir gün, iki gün, üç gündür değil. Bir hafta, iki hafta, üç hafta boyunca değil. Bir yıl, iki yıl değil, tam 22 yıl boyunca yaşadık.
Eğer içinizden herhangi biri bu kamplara gelip bir ya da iki hafta kalırsa etkilenecektir. Kimse yaşayacağı koşullardan bağımsız olarak bir şeyleri düşünemez ve idare edemez.
3 yıl önce devrimimiz başladığında, devrimimizi darbelemek için çok sayıda girişim planlandı. Aslında, sizin de çok iyi bildiğiniz bir tarihten, 1967 Haziran'ından sonra bütün komando organizasyonları gözlerini işgal edilmiş topraklara diktiler. Ama devrimimiz sürdükçe, çok sayıda güç, düşmanlarımız, bu devrimi yenmek için çok sayıda planı devreye soktu. Amerika bize karşı. Bunu çok iyi biliyor ve hissediyoruz. Geçen yıl Phantomlar (savaş uçakları) sayesinde bunu hissettik. Amerika devrimimize karşı. Devrimimizi ezmek için çabalıyorlar. Ürdün ve Lübnan'daki gerici rejimler aracılığıyla çalışıyorlar. 1968'te 4 Kasım'da devrimi ezmeye çalıştılar. Fakat ne olursa olsun buradaki olaylar sırasında hepimiz işgal edilmiş toprakları hedefliyorduk. 4 Kasım 1968'deki ilk girişimdi. 4 ay önce, Şubat'ın onunda ikinci bir girişim ve geçen hafta üçüncü girişimi yaşadık. Aslında onlar her gün devrime karşı çalışıyorlar, her gün. Bu tarihler sadece girişimlerinin belli bir seviyeye ulaştığı zirve noktalarıydı. Her seferinde insan kaybediyoruz, kan kaybediyoruz, kurbanlar veriyoruz. 10 Şubat'ta en az 50 kişi yaşamını yitirdi. Gerici rejimin devrimi parçalamaya dönük bu üçüncü girişimine gelirsek - ve Ürdün'de yaşayan insanlar da bunu çok iyi biliyor ve hissediyor ki – gerici rejim bunu başlattı. Ürdün'de yaşayan herkes bunu çok iyi biliyor. Devrimimizi yalanlar üzerine kuramayız. Burada gerçekleri anlatıyorum.
Geçen Cumartesi burada, Amman'da bir olay yaşandı. Pazar günü Zerka'da bir olay yaşandı ve sonra her şey alevlendi. Dürüst olmak gerekirse, bu sefer bu girişimin, en azından kendi bakış açılarına göre, son girişim olduğunu hissettik. Söylemek istediğim, bu sefer yapılacak fedakarlıklar ne seviyede olursa olsun devrimi ezmeye kararlı olduklarını hissettik.
Bu nedenle, devrimimizi korumak için dünya üzerindeki tüm haklara sahip olduğumuzu hissettik. Yaşadığımız tüm ızdırapları, tüm adaletsizlikleri, halkımızı ve içinde yaşadıkları koşulları, dünya kamuoyunun davamıza nasıl soğuk baktığını hatırladık ve bizi ezmelerine izin vermeyeceğimizi düşündük. Kendimizi ve devrimimizi her yolla ve ne pahasına olursa olsun savunacağız çünkü, daha önce de söylediğim gibi, devrimimiz bizim ahlak kurallarımızdır. Devrimimizi koruyan her şey doğrudur. Bizim bakış açımız budur. Bu nedenle kazanmamız gerektiğine karar vererek karşı planlar hazırladık.
Bu plandaki maddelerden biri de burada yaşananlardı. Burada gerici rejime, Amerika'ya ve tüm güçlere baskı yapma hakkımız olduğunu ve bunun elimizde bir koz olacağını düşündük. Çok açıklıkla konuşuyorum ve size şunu söylemek zorundayım: Bizler gerçekten kararlıydık. Şaka yapmıyorduk.
Her şey olması gerektiği gibi gittiği için çok memnunum çünkü açıkçası bizi kamplarda ezmeleri durumunda bu binayı ve Philadelphia Otel'i havaya uçurmaya tümüyle kararlıydık. Neden? Çünkü bizi burada, Amman'da parçalasalar bile devrimimizin devam edeceğini biliyoruz ve bundan sonra hükümetlerinizin Cephe'nin söylediği her sözün arkasında duracağını bilmesini istiyoruz.
Bu oteli ve Philadelphia Otel'i tek bir koşulda havaya uçurmaya tamamen kararlıydık. Sinirlerimizi bozmamaya kararlıydık. Onlar da tanklarıyla, toplarıyla, savaş uçaklarıyla bizi ezmeye çok kararlıydılar. Bizim halkımızdan daha iyi değilsiniz. Son yaşananlarda, bana inanın, en az 500 civarında kayıp vardı, en az.
Dün sadece bir hastanedeydim ve doktorlar bana 280 yaralı ve 60 ölü olduğunu söylediler. Ölü savaşçılar.
Kadınlar ve erkekler,
Köşeye sıkıştırılmadığımız ve eğer koşullar farklı bir şekilde ilerleseydi yapmaya kararlı olduklarımızı yapmak zorunda kalmadığımız için çok rahatlamış hissediyorum.
Liberal bakış açısını çok iyi biliyorum. Sizi ikna etmenin ne kadar zor olduğunu da biliyorum. İçlerinizden bazılarının şimdi şöyle diyeceğini biliyorum, "Peki benim bütün bunlarla ne alakam var? Bu çok adaletsiz, haksız, kaba ve bencilce." Pekala.
İnsanların içinde yaşadığı koşullar düşünüş biçimlerini ve ahlak kurallarını belirliyor.
Bu otelde Cephe'nin himayesinde kalırken mümkün olan en iyi şekilde muamele görmeniz için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık ve umarım bu konuda başarılı da olduk.
İlk defa bir otel işletiyoruz. Bizim savaşçılarımızın savaşmayı çok iyi bildiklerinden eminim ama bir oteli işletme konusunda ne kadar iyi olduklarını bilmiyorum. Ama talimatlar çok açık. Umarım bunda başarılı olurlar. Sinirlerimize hakim olarak size yardımcı olduğumuzu düşünüyorum. Dünden önceki gün, El Vahdet Kampı yarım saatten uzun süre bombalandı. İçinizden herhangi biri El-Vahdet Kampına giderek bombalanan yerleri görebilir. Öyle bir zamanda planı işletmeyi düşünmeye başlamak çok doğal. Sinirlerimize çok iyi hakim olduk.
Kadınlar ve erkekler,
İngilizcemin kusuruna bakmayın. Kişisel olarak, sizden özür diliyorum. 3-4 gün boyunca yaşadığınız sıkıntılar için üzgünüm. Ama devrimci bir bakış açısıyla, yaptığımız şeyi yapmaya sonuna kadar hakkımız olduğunu düşünüyoruz, böyle düşünmeye de devam edeceğiz.
Çok teşekkür ederim." (ETHA53.COM)