Anlaşılmış olmalı: Filistin, Filistinlilerin yaşadığı topraklar. Yurtları.

Binlerce yıl önce bu toprakların bir bölümünde yaşayan İbraniler birkaç sürgünün ardından dünyaya dağılıyor ve tahmin edileceği gibi fazlasıyla zorluk ve zulüm yaşıyor. Son zulüm Hitler’den geliyor. Ancak siyonist ırkçılık, Yahudilerin uğradığı zulmü topraklarını işgal ederek yurtlarından zorla sürdüğü Filistinlilere uyguluyor. BM’nin hâlâ başkenti doğu Kudüs olan devletlerini tanıdığı Filistinlilere neredeyse yaşayacak toprak bırakmıyorlar. Artık Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da tecrit edilmiş beldelerde yaşıyor Filistinliler. Toprakları, İsraillilerin yerleştirildikleri yüzlerce yeni yerleşim alanıyla bölünmüş halde. Sürekli zora maruzlar. Arapça konuşabilme dışında tüm ulusal hakları inkar ediliyor. Başlıca devlet olma hakları tanınmıyor.

Kurtuluş Savaşı öncesi düşünülsün: Yunanlılar “Bu topraklar eskiden benimdi” diyerek Anadolu’yu işgal ediyor ve devlet olarak yaşama hakkını tanımayarak Türkleri köleleştirmeye çalışıyor. Kabul edilebilir miydi?

Filistinliler de kabul etmiyor ve kendilerine dayatılan ulusal köleliğe karşı direniyor. 1948’den bu yana ulusal hak mücadelesi yürütüyorlar. Buna karşı çıkılamaz.

Bu mücadele, başlangıçta Nasır’ın başında olduğu Mısır gibi Arap ülkeleri tarafından da desteklendi. Şimdi İsrail’le ilişkilerini normalleştirmekte olan gerici Arap devletleri parmaklarını kımıldatmıyor.

Filistin halkı dişiyle tırnağıyla mücadele ediyor. 1950’lerin sonlarında ilk olarak orta sınıfın öncülüğünde Filistin’den sürüldükleri Mısır ve Kuveyt’te el Feth olarak örgütleniyorlar. Feth 1969’da Batı Şeria’daki Kareme’de karşısına dikildiği İsrail ordusunu püskürtüyor. Arafat aynı yıl FKÖ’nün başına geçiyor. Bu arada çok sayıda Filistin direniş örgütü kuruluyor. Sonuncusu HAMAS.

İsrail, El Feth’in gücünü kırıp Filistinlileri bölmek amacıyla HAMAS’ın kuruluşunu teşvik edip destekliyor. Tıpkı Amerikalı emperyalistlerin Afganistan’daki Rus işgaline karşı hatta kuruluşuna ön ayak oldukları el Kaide’yi desteklemeleri gibi.

Ancak Arafat uzlaşmacılık yolundan ilerleyip 2000’de Clinton’un gözetiminde Camp David’te İsrail Başbakanı Barak’la İsrail’in hiç uymadığı anlaşmayı imzalayınca zaman HAMAS’ın lehine çalışmaya başlıyor.

Dönemin modası “ılımlı” sıfatıyla dincilik, İslamcılık! ABD Ortadoğu’da “ılımlı İslam”ı destekliyor. Başta “ılımlı” olan HAMAS, Müslüman Kardeşlerin Filistin şubesi ve giderek radikalleşiyor. El Feth karşısında Gazze seçimlerini kazanıyor. Halkın da desteğini alıyor, Gazze’de devlet sayılır.

Din siyaseti, siyasal İslam ideolojik olarak gericiliktir; “ılımlısı” teşvik edilerek, kurulu düzen tarafından, emperyalistler ve Filistin’de İsrail tarafından kendilerine hizmet etmesi için beslenip desteklendi. Emperyalizm ve burjuva gericiliği, Orta Çağ gericiliğinden daima medet umup kendi hizmetine koşmaya çalışmıştır, çalışır. Ancak evdeki hesabın çarşıya uymadığı çok olmuştur ve HAMAS “hesap hatalarından” biridir. Halkın ulusal hak mücadelesi verilmesini talep ettiği, böyle bir mücadeleden kaçınmanın tecride götüreceği koşullarda HAMAS bir ulusal direniş örgütü olarak şekillenmiş ve İsrail ve arkasındaki emperyalizmle mücadele etmeden edememiştir. Burada IŞİD’ten farklılaşmaktadır. Ancak mücadele ve eylemleri tutarsızlıklarla doludur. İdeolojik olarak Orta Çağ gericiliğini benimsemiş oluşu tutarsızlıklarıyla halka ve ulusal direnişine zarar veren aşırılıkların kaynağıdır.

7 Ekim “operasyonu”nda iddia edilen “kadın yakma” türü sapkınlıkların İsrail istihbaratının oyunu ve Twitter’de dolaştırılan görüntünün 2015’te Guatemala’da uyuşturucu çetesine mensup bir kadına ait olduğu ve önceden yayımlandığı kanıtlandı. Ancak HAMAS militanlarının, saldırdıkları bir müzik festivaline katılan birçok sivili hunharca öldürdükleri kesin. Ve kabul edilemez. IŞİD’in Sünni İslam olmayan herkesi hedef sayarak saldırıp öldürmesiyle benzeşiyor.

Evet, Filistin halkının mücadelesinin yanındayız ve destekliyoruz. İsrail işgaline son vermeye yönelik tutumları destekleriz. Ancak bu dinciliği desteklediğimiz ve HAMAS’ın yolu ve çözümlerini doğru bulduğumuz anlamına gelmiyor. (MUSTAFA YALÇINER - EVRENSEL)

Daha yeni Daha eski