Gerçek ne olursa olsun İsrail halkı, İsrail hükümetinin vatandaşlarını koruma kabiliyetine ilişkin sorularla daha önce hiç olmadığı kadar sarsılmış durumda. Buna karşılık, üst düzey generallerinin ve İsrail iç güvenlik teşkilatı Shin Bet'in başkanının aksine, 7 Ekim'deki askeri ve istihbarat başarısızlıklarının sorumluluğunu kamuoyu önünde üstlenmeyi şimdiye kadar reddeden başbakanları tarafından yaygara ve kavgacılığa maruz bırakılıyorlar
On yıl önce, Orta Doğu'ya yaptığımız bir seyahat sırasında, eşim ve ben Kudüs'teki bir otelde, Gazze'ye yaptığı haber turundan yeni dönen bir Amerikalı gazeteci- fotoğrafçıyla birlikte pizza yiyorduk. Amerikan televizyon kanallarından birinde çalışan bir spiker ve eşi de bize katıldı. Gazeteci ve fotoğrafçı olan kişi bir ara garsonumuzla Arapça sohbet etti ve bu sohbet, tek başına yemek yiyen takım elbiseli ve kravatlı orta yaşlı bir beyefendinin masamıza yaklaşıp bize katılıp katılamayacağını sormasına neden oldu. Kendisinin Kudüs'teki Amerikan konsolosluğunda çalışan, Gazze hakkında rapor vermekle görevli bir albay olduğunu belirtti. Tek sorunun Gazze'ye gitmesine izin verilmemesi olduğunu, bu nedenle gazetecilerin yaptıkları ziyaretten bahsettiklerini duyunca daha fazla bilgi edinmek istediğini söyledi.
Kendisini buyur ettiğimiz albay, muhabirlerin karşılaştığı yoksunluk ve çaresizlikle ilgili bir brifing aldı.
Gazze ve Hamas -2007'den beri bölgeyi yöneten İslamcı grup- bugün de karanlık ve kafa karıştırıcı konular olmaya devam ediyor. Hamas neden 7 Ekim'de sabahın erken saatlerinde İsrail'in güneyindeki bir dizi korumasız kibbutzime baskın düzenledi? O sabah neden sadece birkaç İsrailli asker görev başındaydı?
Biz medya mensupları hikayenin tamamını bilmiyoruz. Başbakan Benjamin Netanyahu İsrail'in vatandaşlarını savunmadaki başarısızlığı hakkında hiçbir şey söylemezken, önde gelen bazı generaller bu ihmallerinden dolayı kamuoyu önünde özür diledi. Hamas ise yetkilendirdiği görevin yalnızca olası bir esir takasında kullanılmak üzere birkaç İsrail askerinin yakalanmasını amaçladığında ısrar etmekte. Hamas ajanları operasyona 7 Ekim sabahı erken saatlerde Gazze'yi İsrail'den ayıran korumasız çitleri havaya uçurarak başladı.
Hamas ayrıca kargaşanın büyük kısmının diğer terörist gruplar ve Gazze'nin mağdur vatandaşları tarafından çıkarıldığını ve onları durduracak hiçbir İsrail askeri olmaksızın yıkılan kapılardan ve tel örgülerden akın ettiklerini iddia etti. Güçlü bir Hamas'ın Washington'daki bazı isimlerin uzun zamandır istediği iki devletli çözümü olanaksız kılacağı düşüncesiyle İsrail'in, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun teşvikiyle, Katar'dan sağladığı fonlar yoluyla Hamas’ı finanse ettiği yaygın bir şekilde rapor edildi.
İşte bugün geldiğimiz nokta bu. İsrail şu anda Gazze şehrini sürekli bombalayarak enkaza çevirme sürecinde ve yakın gelecekte bir kara harekatına başlamayı planlıyor. Konuya hakim bir Amerikalı yetkili bana, İsrail yönetiminin, saldırı için gerekli manevralar ve koordinasyon konusunda çoğu sadece birkaç haftalık eğitim almış olan birliklerini göndermeden önce Hamas'ın geniş tünel sistemini sular altında bırakmayı düşündüğünü söyledi. Böyle bir hareket İsrail'in hâlâ tehlikede olan rehineleri gözden çıkarmaya hazır olduğu anlamına gelebilir.
İki yüzden fazla olduğu tahmin edilen rehinelerin nerede olduğu açık bir soru. İsrail sadece Hamas rejiminin sona erdiğinden bahsediyor ve Hamas şu ana kadar dört rehineyi serbest bıraktı. Dün iki yaşlı İsrailli, bilinen hiçbir talep olmaksızın serbest bırakıldı.
Bu, üç gün içinde gerçekleşen ikinci serbest bırakma oldu. İlkinde sağlık durumları iyi görünen iki Amerikalı, bir anne ve genç kızı serbest bırakılmıştı. Dördü de Uluslararası Kızıl Haç Komitesi'ne teslim edildi. Amerikalı yetkili bana İsrail yönetiminin yakında daha fazlasının gelmesini beklediğini söyledi. Serbest bırakmalar, İsrail'in topyekûn bir kara saldırısının habercisi olduğu varsayılan aralıksız bombardıman nedeniyle Hamas liderliğinin baskı hissettiğinin bir işareti olabilir. Aynı zamanda Hamas'ın İsrail bombardımanının rehine politikasını belirlemesine izin vermeyeceğinin de bir işareti olabilir. Birleşmiş Milletler'in ilk yardım kamyonlarının Mısır'dan bir milyona yakın aç ve susuz mültecinin beklediği güney Gazze'ye akmaya başlamasından bu yana daha fazla sayıda İsrailli esirin serbest bırakılması konusunda gizli görüşmeler yapılıyor.
Amerikalı yetkili bana, yardım sevkiyatının tamamının doğrudan Gazze'de bulunan Kızıl Haç temsilcilerine teslim edilmesi gerektiğini söyledi ve ekledi; "Ancak Mısırlı BM yetkilileri pay istedi, Hamas da öyle." Yetkili, uzun süren pazarlıklardan sonra geçen haftanın sonlarına doğru bir anlaşma yapıldığını söyledi. Yetkiliye göre, yardım ürünlerinin dağıtımı Gazze'deki Kızılhaç yetkililerine bırakılacak ve Hamas kendi payını "tünellerdeki savaşçılarına ve onların ailelerine" gönderecekti. Geri kalanı ise yandaşlara, yani Hamas yönetiminin üst düzey üyelerine gidecek. Buna karşılık Hamas, yardım ürünlerinin transferi gerçekleştiğinde on rehineyi daha serbest bırakacaktı. Serbest bırakılacak rehineler arasında Amerikalıların olup olmadığı bilinmiyor.
Söz konusu pazarlığı özetleyen Amerikalı yetkili anlaşmanın neden bozulduğunu bilmediğini söyledi. Ancak işin içindeki açgözlülüğü de küçümsedi. "Mısırlılar ve Filistinli gruplar yardım malları için kavga ediyordu," dedi bana, "Temiz su ve yiyecek olmadan yaşayan ihtiyaç sahipleri acı çekmeye devam edecek."
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'nın, saldırıya uğrayan kibbutzim ve köylerde en az sekiz saat boyunca İsrail Ordusu'nun bulunmadığı bir günde tek saldırgan ya da rehine toplayıcı olmadığı 7 Ekim saldırısından bu yana kamuoyunda tartışılmayan ciddi bir komplikasyon.
Amerikalı yetkili bana "El Aksa Şehitleri Tugayı'nın da saldırıya katıldığını biliyoruz" dedi. Yetkili, Amerika Birleşik Devletleri, İsrail, Avrupa Birliği ve dünya çapında bir dizi başka ülke tarafından terör örgütü olarak tanımlanan Filistinli silahlı gruplardan oluşan bir koalisyona atıfta bulunuyordu. (Hamas da ABD ve AB tarafından terörist grup olarak tanımlanıyor).
"Saldırı Hamas'ın sivil liderliği için bir sürpriz miydi? Hayır. Uzun süredir planlanıyordu ve koordine ediliyordu. Terörizm geçmişi olan diğer çıldırmışlar da güçlerini birleştirmek için görevlendirildi. Başarı bekliyorlar mıydı? Hayır. Saldıran güç korkunç bir vahşete imza attı mı? Evet. Hamas için beklenmedik miydi? Hayır. İşin içinde olan herkes niyetini ilan etti ve bunu son yirmi yıldaki taktikleriyle de kanıtladı. İsrail karşılık verecek ve Hamas'ı yok edecek mi? Evet.
Peki haklılar mı? Bir Yahudi devletinin kurulması haklı mıydı? Bir kişinin ikinci soruya vereceği yanıt ilk sorunun yanıtı niteliğinde.” Yetkili şöyle devam etti: "Mülteciler açlıktan ölecek mi? Hayır. İnsanların onların gerçek acılarına duyduğu sempati günü kurtaracak."
Uzun süredir planlanan 7 Ekim saldırısının nasıl kontrolden çıktığına dair benzer bir açıklamayı, Amerikan istihbarat değerlendirmelerine erişimi olmayan, uzun süredir Ortadoğu siyaseti üzerine çalışan bir uzmandan da dinledim. "Filistin operasyonunun amacı tam da buydu" dedi bana, "İsraillileri küçük düşüren ve onları temellerinden sarsan şok edici ve ilham verici bir askeri operasyon. Hamas askeri komutanlarının elinde [İsrail içindeki] üslerin bir haritası vardı ve bilgisayar sunucularını içerdikleri potansiyel olarak riskli tüm bilgilerle almak istiyorlardı ve muhtemelen bunları analiz için İran'a göndereceklerdi."
Bana söylenenlere göre Hamas'ın bir diğer hedefi de İsrail ordusundan esir almak ve İsrail'i binlerce Gazzeli ve Batı Şerialı mahkumun serbest bırakılması karşılığında takas yapmaya zorlamak; Gazze'deki kuşatmayı kırmak ve 1993 Oslo Anlaşmaları ile Batı Şeria ve Gazze'yi kontrol etmekle görevlendirilen Filistin Kurtuluş Örgütü ile rekabete devam etmekti. Uzman, "Başarılı bir saldırının bir diğer getirisi de Suudi Arabistan ile İsrail arasında devam eden normalleşme görüşmelerini sekteye uğratmak olurdu" dedi.
Hamas'ın Kassam kanadı, İsrail ordusunun dikkatini dağıtmak için roket fırlatarak saldırıyı başlattı ve ardından Gazze'nin etrafındaki çitin 24 saat gözetlenmesini sağlayan elektronik sistemi etkisiz hale getirdi. Yıkılan çitten içeri giren Hamas savaşçılarını, İsrail'e karşı öfkeleri dinmeyen ve Gazze Şeridi'ndeki diğer direniş gruplarının üyeleri gibi saldırıya katılmaya hevesli olan Gazze şehri sakinleri takip etti. Uzman, kendisine tüm gece süren dans partisine saldırmanın -o sabah 60 genç İsrailli katledilmişti- ilk planın bir parçası olmadığının söylendiğini, ancak planlı olsun ya da olmasın, dans partisindeki ve İsrail yerleşimlerindeki cinayetlerin nihai olarak Hamas'ın sorumluluğunda olduğunu kimsenin inkar etmediğini söyledi.
Uzman, Hamas liderliğine göre bugün İsrail ordusu için kritik meselenin, askerleri ele geçirmeyi amaçlayan planlı bir Hamas komando baskınının "bir hapishane firarına dönüşmesi" olduğunu söyledi. İlk Hamas saldırganlarının hiçbir engelle karşılaşmadan içeri girdiği haberi Gazze'de hızla yayıldı ve Gazzelilerden oluşan spontane gruplar ve aceleyle oluşturulan şehit vurma timleri yıkılan çitlerden içeri akın etti. Uzmana göre sonuç "operasyonu feci bir başarıya" dönüştürdü.
Ortaya çıkan çeşitli videolarda kaçırılma anları görülebilen 200'den fazla rehine bir motosikletin ya da bisikletin arkasına bindirilerek ya da otomobillere sıkıştırılarak götürüldü ve şu anda Gazze'nin dört bir yanındaki yeraltı tünellerine ya da özel evlere dağılmış olduklarına inanılıyor. Akıbetleri hiçbir zaman bilinemeyebilir.
İsrail Savunma Kuvvetleri'nin şu ana kadar tek bir İsrail subayının cezalandırılmasına yol açmayan büyük fiyaskosu nedeniyle başarıya ulaşan saldırının kanıtlarını sunan çok sayıda video var. Bu olasılık -Hamas'ın başlangıçta sınırlı olan hedefinin, esasen Israil Savunma Kuvvetlerinin başarısızlığı nedeniyle meydana gelen dehşete dönüşmesi- İsrail'in askeri ve siyasi liderliği tarafından henüz kabul edilmedi. Onlar, uzmanın da dediği gibi, Hamas ve diğer grupların Gazze'den İsrail'e mümkün olduğunca çok sayıda sivil ve askeri öldürmek ve kaçırmak için özel emirlerle girdiklerine inanıyorlar.
11 Ekim'de Netanyahu'nun sözcüsü Tal Heinrich, CNN'e İsrail ordusunun -muhtemelen ev ev dolaşıp hayatta kalanları ararken- İsrailli bebekleri ve küçük çocukları "kafaları kesilmiş" halde bulduğunu söyleyerek öfkeyi daha da arttırdı. Netanhayu'nun bu ayki görüşmelerinden birinde Başkan Biden'a bu durumu ilettiği bildirildi. Hamas, Amerika'daki haberlere kısa bir süre hakim olan bu iddiaları derhal yalanladı. İsrail hükümet sözcüsü bir gün sonra yaptığı açıklamada Hamas saldırganlarının bebeklerin kafalarını kestiğini teyit edemeyeceklerini söyledi.
Gerçek ne olursa olsun İsrail halkı, İsrail hükümetinin vatandaşlarını koruma kabiliyetine ilişkin sorularla daha önce hiç olmadığı kadar sarsılmış durumda. Buna karşılık, üst düzey generallerinin ve İsrail iç güvenlik teşkilatı Shin Bet'in başkanının aksine, 7 Ekim'deki askeri ve istihbarat başarısızlıklarının sorumluluğunu kamuoyu önünde üstlenmeyi şimdiye kadar reddeden başbakanları tarafından yaygara ve kavgacılığa maruz bırakılıyorlar. İsrail'de yakın zamanda yapılan bir kamuoyu yoklaması Netanyahu'nun ülkesinin yüzde 29'unun desteğine sahip olduğunu gösterdi. (Seymour Hersh - 25.10.2023 / Çeviri: Elif Örnek - SOL.ORG)