Ramazan Günay Mehmet Serinkan İsmail Yazıcı Semih Yılmaz Abdulkadir İyem Ahmet Arslan Emre Taşkın Yasin Karaca Çağatay Erenoğlu Cebrail Dünd...
Ramazan Günay
Mehmet Serinkan
İsmail Yazıcı
Semih Yılmaz
Abdulkadir İyem
Ahmet Arslan
Emre Taşkın
Yasin Karaca
Çağatay Erenoğlu
Cebrail Dündar
Enis Budak
Kemal Aslan
Rütbelerinizi yazmadım bilerek.
Ayırmak istemedim sizi rütbelerinizle.
En üst rütbedeki de asker,
en alt rütbedeki de, öyle değil mi.
Hem artık ne fark eder.
***
Sizi toprağa vermelerinin üzerinden
2 gün ya geçti, ya geçmedi.
Bu kısacık 2 günde,
Fenerbahçe kendi sahasında
Galatasaray'la maç yaptı.
Küfürler, ıslıklar gırla kıyametti.
Sadece maç başlamadan önce hatırladılar sizleri.
O da hepsi hepsi 1 dakika kadar!
Bir de siyaha boyanmış
ve üzerine ezber birkaç cümle yazılmış
üç beş bez parçası, pankart niyetine.
***
Sizi toprağa vermelerinin üzerinden
2 gün ya geçti, ya geçmedi.
Bu kısacık 2 günde,
bu ülkede yaşayanlar,
televizyon kanallarında, internet sitelerinde,
kahvelerde, meyhanelerde, evlerde,
toplu taşıma araçlarında, işyerlerinde,
parkta, okulda, anfilerde, yemekhanelerde,
dost sohbetlerinde
Alexander Djiku'nun Mauro Icardi'ye
yumruk atmasını konuştu ve hala konuşuyor da
size atılan mermiler akıllarına bile gelmiyor.
Nazım; "en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlarda ölüm acısı" demişti,
sizin acınız 1 gün bile sürmedi.
Peki var mıydı gerçekten öyle bir acı?
***
Sizi toprağa vermelerinin üzerinden
2 gün ya geçti, ya geçmedi.
Bu kısacık 2 günde,
sizleri 1 dakikalık saygı duruşuna
sığdırdıklarını zannedenler,
hiç vakit kaybetmeden,
ve hiç utanmadan,
formalarındaki siktiri boktan yıldızlar uğruna
birbirlerine abuk subuk laflar yetiştirme telaşına
tekrar geri döndüler.
Çünkü onlar için formalarındaki yıldızlardı hayat.
Peki bayraktaki yıldız ne olacaktı?
***
Sizi toprağa vermelerinin üzerinden
2 gün ya geçti, ya geçmedi.
Bu kısacık 2 günde,
Her birinizin cenazeleri
mide bulandıran birer şova dönüştürüldü.
Hatta birbirlerini kovdular camilerden.
Malum, önümüz seçim.
Utanmadılar. Utanmadılar ve olağanüstü bir arsızlıkla
kapanın elinde kaldı tabutlarınız.
***
Sizi toprağa vermelerinin üzerinden
2 gün ya geçti, ya geçmedi.
Bu kısacık 2 günde,
bu halk hala nasıl öldüğünüzü,
bilmiyor.
Hiç bir zaman bilemeyecek de.
Oysa ki, kısa mısa ama
2 gün 2 gündür, öğrenebilirdik
bir anlatan çıksaydı eğer.
Hayır, öğrenemedik. Öğrenemeyeceğiz de.
İmkansız, öğrenemeyeceğiz!
Bize bunları öğrenmek, bilmek yerine
bundan önce hep olduğu gibi,
"kanları yerde kalmayacak"ı yeterli gördüler.
...
Sizi toprağa vermelerinin üzerinden
2 gün ya geçti, ya geçmedi.
Bu kısacık 2 günde,
kaç "kanka", kaç arkadaş, kaç tertip öldünüz.
Sizden önce gidenleri hatırlayan kalmadı.
Bir süre sonra;
Ramazan,
Mehmet,
İsmail,
Semih,
Abdulkadir,
Ahmet,
Emre,
Yasin,
Çağatay,
Cebrail,
Enis ve
Kemal...
sizi de hatırlayan kalmayacak.
Bir tanenizin baba evinin fotoğrafını gördüm.
Engin Polat cezaevinde kendisine bir oda istemiş.
Haberiniz olsun diyeceğim de...
Nereden bileceksiniz.
***
Sizi toprağa vermelerinin üzerinden
2 gün ya geçti, ya geçmedi.
Bu kısacık 2 günde,
artık şunu iyice anladık.
Sizleri, sizlere atılan mermilerden önce
içinde debelenip durduğunuz
o alabildiğine kahredici,
o alabildiğine berbat,
o alabildiğine iğrenç,
o alabildiğine puşt,
o alabildiğine şerefsiz
geleceksizlik öldürdü.
***
Siz öldünüz.
Peki biz?
Bize "Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez" yeter mi?
YETER Mİ?
(HAYRİ GÜNEL)