Bugün 15 Ocak. Nazım Hikmet’in doğum günü. Şair ve yazar Turgay Fişekçi, Nazım’ın çeşitli özelliklerini anlattı. Baba Nazım, 1951’de yeni do...
Bugün 15 Ocak. Nazım Hikmet’in doğum günü. Şair ve yazar Turgay Fişekçi, Nazım’ın çeşitli özelliklerini anlattı. Baba Nazım, 1951’de yeni doğan oğlu Mehmet’le ancak 2 ay 22 gün beraber olduktan sonra yurt dışına çıkmak zorunda kalır. Üç evlilik yapan Nazım, 1960’ta kalp hastasıdır. Doktorlar kendisine “Evlenirsen 3 yıl, evlenmezsen 10 yıl yaşarsın” derler. O Vera’ya aşıktır, dördüncü kez evlenir. Ve aşk adamı olarak ancak üç yıl yaşar...
Bugün, ünlü şairimiz Nazım Hikmet’in doğum günü. Nazım Hikmet, bundan 122 yıl önce 15 Ocak 1902 tarihinde dünyaya geldi. Nazım’ın doğum günü nedeniyle çeşitli etkinlikler yapıldı. Bu bağlamda, geçen perşembe akşamı (11 Ocak 2024) Kadıköy Belediyesi’ne bağlı TESAK’ta da (Tarih/ Edebiyat/Sanat Kütüphanesi) bir etkinlik düzenlendi.
Etkinliğin başlığı, “Baba, eş ve arkadaş olarak Nazım Hikmet” idi. Burcu Yılmaz’ın kolaylaştırıcılığında şair ve yazar Turgay Fişekçi, Nazım’ın bu özelliklerinden söz etti. Fişekçi’nin anlatımı sırasında Nazım Hikmet’in çeşitli fotoğrafları da arka planda bir perdeye yansıtıldı.
Turgay Fişekçi, öncelikle “Baba Nazım”ı anlattı. Nazım Hikmet, 1935 yılında Piraye ile evlenir. Piraye’nin eski eşinden iki çocuğu vardır. Mehmet Fuat o sırada 4 yaşında, ablası Suzan ise 6 yaşındadır.
Nazım, her iki çocuğunu Robert Kolej’e kaydettirir. Ancak çocuklar kolejin hazırlık okulunda bir yıl okuyabilirler. Nazım Hikmet, cezaevine girdiği için para ödeyemez ve çocukları normal okula gitmek zorunda kalır.
ÜVEY DEĞİL 'GERÇEK BABA'
Nazım, Piraye’nin çocuklarının üvey babasıdır, ancak gerçek babası gibi davranır. Piraye, bir gün eski kocası hakkında kötü sözler söyleyince Nazım bu duruma engel olur. Mehmet Fuat da, daha 4-5 yaşında iken bu olaya tanıklık edince Nazım’a olan bağlılığı artar.
Yine Turgay Fişekçi’nin anlatımına göre, Piraye’in evinde komünizme sempati duyan kimse yoktur. Nazım iyi bir komünist olmasına rağmen Piraye’nin annesi, tam bir anti-komünisttir. Piraye de siyasetle, ideolojiyle pek ilgili değildir. Ancak aile, Nazım’a büyük bir sempati ve sevgi duyduğu için komünistliğinden fazla etkilenmez.
Nazım, tekrar cezaevine girince bu kez ergenlik çağına gelen Mehmet Fuat’la gereği gibi ilgilenemez. Mektuplaşırlar, oğluna hangi kitapları okuyacağı, nasıl bir meslek seçeceği konusunda önerilerde bulunur. Hikmet, cezaevinde olması nedeniyle buluğ çağındaki oğluyla yeterince ilgilenemediği için üzüntü içindedir.
Nazım Hikmet, 1950 yılında, 13 yıl 5 ay süren hapislik sonrasında özgürlüğüne kavuşur. Piraye’den boşanıp Münevver’le evlenir. 26 Mart 1951’de Mehmet isimli oğlu dünyaya gelir. Ancak yeni doğan oğluyla 2 ay 22 gün birlikte kalacaktır.
YURT DIŞINA KAÇIŞ
Çünkü Nazım, askere alınmak istenir. Oysa Heybeliada’daki Deniz Harp Okulu’nda okumuştur, yani askerlik görevini yapmıştır. Ancak DP (Demokrat Parti) iktidarı bu durumu askerlikten saymadığı için yeniden askere almak ister. Komünist olması nedeniyle Sabahatttin Ali örneğinde olduğu gibi ortadan kaldırılma, öldürülme riski vardır. 17 Haziran 1951’de yurt dışına kaçmak zorunda kalır.
Eşini ve küçücük oğlunu bırakmak zorunda kalan Nazım, yurt dışında iken özlem dolu şiirler yazar. Fakat Menderes Hükümeti, 5 yıl süreyle mektuplaşmasını engeller. Oğlu Mehmet’e oyuncak gönderir, geri yollarlar.
Nazım, Sovyet Rusya’da Vera ile evlenince eşi Münevver rahatsız olur. Oğlu Mehmet’le de hemen hemen hiç fiziki ilişkisi olamaz. Mehmet, yetişkin bir insan olunca babası Nazım için pek iyi şeyler söylemez. Kim bilir annesini bırakıp bir başkası ile evlendiği için bir kızgınlığı da olmuş olabilir.
Nazım Hikmet, kalp hastası olduğu için Vera’yla evlenmeden önce vasiyetini yazmıştır. Bu vasiyetinde mirasının yüzde 75’ini oğlu Mehmet’e bırakır, yüzde 25’ini de TKP’ye (Türkiye Komünist Partisi) bağışlar.
Öte yandan Nazım’ın arkadaşlarıyla da yakın ilişkisi olur. Cezaevinde kumaş dokuyarak kazandıkları parayı arkadaşları arasında bölüştürür. Yardımseverdir, Balaban’a resim yapmayı öğretir, ünlü bir ressam yapar. Orhan Kemal ve Kemal Tahir’e de edebi anlamda katkı sağlar.
4 EŞİ, ÇOK SEVGİLİSİ VAR
Turgay Fişekçi, Nazım Hikmet’in 4 evlilik yaptığını ve çok sevgilisi olduğu söyledi. İlk eşi Nüzhet hanımdır, 20 yaşında evlenir fakat bu evlilik dünya görüşü ayrılığı nedeniyle de pek uzun sürmez.
1926’da Rus diş hekimi Lena ile evlenir. 1928 affıyla birlikte Türkiye’ye dönmek isterler ancak vize verilmez. Lena, Odesa’da beklerken Nazım gizlice ülkeye girmek isterken sınırda yakalanır. Beş aylık hapislikten sonra bırakılır. Lena’nın ise, kolera salgınından öldüğünü öğrenir.
Nazım, 1930 yılında kız kardeşinin arkadaşı Piraye ile tanışır ve 1935’te evlenirler. Bu tam bir aşk evliliğidir. Piraye, sol görüşle ve edebiyatla ilgisi olmamasına rağmen onurlu bir kadındır. Nazım’ın bazı şiirlerini fazla süslü kelimeler var diye eleştirir, o da düzeltmeler yapar.
Aile, geçim koşulları açısından çok zorluk yaşar, parasızdırlar, en ilkel evlerde kalırlar. Nazım, 1938’de tekrar cezaevine girer, Piraye de ailesinin yanına taşınır, küçük bir odada iki çocuğuyla birlikte yaşamak zorunda kalır.
'KADINLARI REDDETME'
Nazım, cezaevinde iken Piraye ile sorunlar yaşar, kendisini ziyarete gelen dayısının kızı Münevver’e aşık olur. Piraye, “Artık Nazım’ı sevmiyorum” der. Bu arada Nazım Hikmet, Piraye’nin oğlu Mehmet Fuat’a Osmanlı terbiyesi olarak şu öğüdü verir:
“Sana hanımlar ilgi gösterdiği zaman reddetmeyeceksin”.
Nazım ile Piraye arasında ciddi sorunlar olmasına rağmen müthiş bir sevgi bağı da vardır. Piraye, 43 yaşında dul kalır, ancak ömrünün sonuna kadar evlenmez, yani Nazım’a sadakati devam eder.
Hikmet, 1950’de hapisten çıkıp Sovyetler Birliği’ne geldikten sonra 1952’de Galina isimli bir doktorla tanışır, ilişkileri başlar. Bu ilişki de üç yıl sürer.
'AŞK ADAMI'NIN TERCİHİ
Nazım Hikmet, 1955’te Vera Tulyakova ile tanışır ve ona aşık olur. Kalp hastası olduğu için doktorlar ona “Evlenirsen 3 yıl, evlenmezsen 10 yıl yaşarsın” derler. Aşk adamı Nazım, aşık olarak yaşamayı seçer. Ancak doktorların dediği gibi sadece üç yıl yaşayıp 1963’te bu dünyaya veda eder...
Nazım’ın öldüğü zaman cebinden çıkan ve Vera’ya yazdığı son şiiri de şöyledir:
Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana
Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm
(ATİLLA ÖZSEVER - GAZETE DUVAR)
Hiç yorum yok