Her gün mutlaka ama mutlaka, en az bir kere de olsa konuşuyor.
Ayak üstü konuşuyor,
basın toplantısında konuşuyor,
arabasına binerken konuşuyor,
arabasından inerken konuşuyor,
toplantıya girerken konuşuyor,
toplantıdan çıkarken konuşuyor,
stat girişinde konuşuyor,
stat çıkışında konuşuyor,
evine giderken konuşuyor,
evinden çıkarken konuşuyor,
takım antrenmanına gittiğinde konuşuyor,
antrenmandan çıkarken konuşuyor,
konuşuyor da konuşuyor,
hep konuşuyor, sürekli konuşuyor,
her gün bir kere de olsa mutlaka ama mutlaka konuşuyor,
hep konuşuyor, sürekli konuşuyor ve evet, ne çok konuşuyor.
Yerküre üzerinde bunun kadar konuşan,
bu kadar çok konuşan,
bu kadar çok çene yapan
bir kulüp başkanının daha olduğunu hiç sanmıyoruz.
Çok ama çok ve sürekli konuştuğu için
ipin ucunu kaçırmak da kendisi noktasında hiç kuşkusuz kaçınılmaz oluyor.
"Maç 2-2 bitse gitti şampiyonluk" diyor mesela.
Evet, aynen böyle diyor, böyle bir cümle kuruyor.
Kulaklarımızla duymasak inanmayız ama kahretsin ki duyuyoruz işte.
Aynen böyle diyor.
Ligin bitmesine daha 8 hafta varken
ve takımı en büyük tek rakibiyle deplasmanda karşılaşacakken;
"Maç 2-2 bitse gitti şampiyonluk" diyebiliyor.
Demek ki o 8 hafta için puan farkı 4'e çıkmış bile olsa
başkanı olduğu kulübe ve takıma güvenemiyor.
'Futbol bu, belli mi olur' deyip,
4 puanlık bir farkın
8 haftada tersine dönebileceğine
zerre kadar inanmıyor.
En büyük tek rakibini
o rakibin sahasında yenebileceğine
hiç ihtimal vermiyor.
Fakat her gün mutlaka ama mutlaka, en az bir kere de olsa konuşuyor.
Üstelik de çok kötü, çok berbat ve çok saçma bir Türkçe'yle konuşuyor.
Ana diline yeterince hakim olmamasına rağmen, her gün konuşuyor
ve böyle yaparak;
-farkında mıdır, değil midir bilinmez ama-
Türkiye'de futbolun dip yapmasına
ve dahi geldiği seviyeye muazzam katkılar sunuyor.
Trabzonspor'un sahasında olup bitenlerde
hiç payının olmadığını söylemek mümkün mü?, elbette değil.
Hatta belki de o sahada tanık olunanların
en büyük sorumlularından birisi kendisidir,
ama bir kişi bile bunu telaffuz edemiyor, dile getiremiyor.
Emin olun, ligin şu son 8 haftasında
kendisi başta olmak üzere hiç kimse konuşmasa
hadi biraz daha cesaretli olalım, "konuşturulmasa"
lig selametle, kavgasız, gürültüsüz bitecektir.
Fakat böyle olmayacağını hepimiz biliyoruz, herkes biliyor.
O, her gün mutlaka ama mutlaka, en az bir kere de olsa konuşuyor.
Konuşmaya da devam edecek.
Çekilmekten söz edecek,
bir alt lig diyecek,
Kulüpler Birliği başkanlığından istifa atraksiyonlarına girecek,
uzun, saçma sapan ve komik cümleler kurmaya çalışırken cümlelerin başını unutacak,
Ama konuşmaktan vazgeçmeyecek.
Bu yazıyı şöyle bitirelim mi?
Şu son 8 haftanın selameti için,
Ali Koç artık susmalıdır/susturulmalıdır.
Çünkü diğer her şey bir yana,
Türkiye kendisinden artık bıkmıştır. Bıkmıştır! Nokta!
(HAYRİ GÜNEL)