FOTOĞRAF: AA DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE BİR SOYKIRIM Farklı bir durum var; bir toplumu sadece topraklarını çalarak, işgal ederek, yok sayarak yıll...
FOTOĞRAF: AA |
DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE BİR SOYKIRIM
Farklı bir durum var; bir toplumu sadece topraklarını çalarak, işgal ederek, yok sayarak yıllardır askeri bir rejim altında yönetmekten de öteye geçen bir durum. Filistin’i tarihten, coğrafyadan, haritalardan da silmek.
Kendi adıma, savaşın başladığı 7 Ekim’den bu yana Gazze günlüğü tutuyorum. İzlediğim veya dinlediğim haberlerden notlar alıyorum. Beşinci deftere geçtim. Muhalif basında çıkan yazıları ise basarak tarihlerine göre sıralıyorum. Ne için mi? Kendim için, unutmamak ve ileride torunum bana “Babaanne, sen bunları biliyordun da niçin hiçbir şey yapmadın?” dediği zaman verecek küçük bir yanıtımın olması için. Küçük yanıtlar, büyük sözlerden daha anlamlıdır, sadece akıl ile değil, duygu ve sezgilerle yazıldıkları için. Diğer bir nedeni ise bu savaşı, dünya için yeni bir dönemin başlangıcı olarak okumam ve sizlerle bu okumaları paylaşmak istemem.
İSRAİL ASKERLERİ GAZZE SINIRINDA |
4 Şubat 2024
Barbarları Beklerken
“Yaşayacağız, bizi kendi halimize bıraksa da hayat.”
Mahmud Derviş
“Gazze dünyanın en güzel şehri değil. Denizi, başka Arap şehirlerinin denizinden daha mavi değil. Portakalları Akdeniz havzasındaki en güzel portakallar değil, en zarif veya en büyük değil. Ancak bir vatanın tarihiyle eşit Gazze. Çünkü o düşmanın gözünde, en çirkin, en yoksul ve en habis olan. Çünkü o bizim aramızdan düşmanın rahatını kaçırmaya ve huzurunu kaçırmaya en yetkin olan. Çünkü o, düşmanın kâbusu. Çünkü o mayınlı portakallar, çocukluğu olmayan çocuklar, yaşlılığı olmayan yaşlı adamlar, arzusu olmayan kadınlar demek. Tüm bunlar yüzünden o bizim en güzelimiz, en safımız ve en sevgiye mazhar olanımız.”
Mahmud Derviş
Gazze için Sessizlik - Alışılagelmiş Hüzün Günlüğü
Yaşam ve ölüm arasında Refah
Gazze’de 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail topraklarında saldırıya geçmesinden bu yana geçen dört ayın sonunda, bir buçuk milyon Filistinli Gazze’nin güneyinde, Mısır ile olan kapının bulunduğu Refah kentinde, barbarları (İsraillileri) bekliyor. Yaşam ve ölüm arasında geçen dört ay içinde, en kuzeyden en güneye doğru sürüldükleri bu uzun yolculuktan sonra yorgun, aç, susuz, evsiz ve kimsesiz bir bekleyiş içindeler. Dünya onları terk etti, yalnız bıraktı ama onlar yaşamakta ve direnmekte kararlı. Gidecek başka bir yerleri yok. Gitmek demek, tarihten ve hafızadan da silinmek demek.
Refah Kapısı aynı zamanda Filistin halkının yaşamaya devam edebilmesi için gönderilen tüm yardımların Gazze’ye giriş yapabildiği tek yer. Mısır, yardımların gelebilmesi için savaşın başından bu yana kapıyı açık tutuyor. İsrail bu süreçte dört kez Mısır’a saldırı düzenledi ve dört kişiyi yaraladı.
İsrail Savunma Kuvvetleri (İsrail ordusu) Kuzey Gazze’de yaşayan insanları göçe zorladı. Ekim 2023 tarihinden itibaren Kuzey Gazze’de yaşayanlar her gün, başta hastaneler, okullar ve sivil yaşam alanları olmak üzere, ağır bombardıman altında. Ordunun kara hareketine maruz kalarak kendilerine verilen emirler doğrultusunda Gazze’nin orta bölümlerine göç etmeye zorlandı. Ne var ki bu emir doğrultusunda yollara düşen insanlar, söz konusu yollarda da güvende olmadıklarını, yine bombaların saldırısı altında öldürülmeye devam ettiklerini, yolda yürüyenlerin rastgele bir şekilde yakalanıp sorguya götürüldüğünü, gidenlerden haber bile alamadıklarını gördü. Han Yunus’ta akrabalarının veya yakınlarının evlerine sığınanlar zor koşullarda, gıda, içme suyu ve temel ihtiyaçlarını karşılayamadan, yeni bir emirle bu kez de Gazze’nin güneyine sürüldüler. Filistin halkını “insan şeklinde hayvanlar” olarak tanımlayan İsrail devlet sözcüleri Filistin halkına karşı giriştikleri soykırımı ilginç bir deyimle tanımlıyorlar: “Çimenleri biçiyoruz.”
Dört ay içinde İsrail ordusu bombardımanlarından sağ kalabilenler şu anda Refah’ta çadırlarda, çadır bulamayanlar ise sokaklarda kalıyor ve şu can alıcı soruyu soruyorlar: “Buradan nereye gideceğiz?”
REFAH'TA ÇADIRLAR |
4 Mart 2024
Savaş ve Ateşkes
Savaşın altıncı ayına girdik. Ölü sayıları artarken, savaş tüm vahşetiyle sürüyor. Ana akım medyada her zaman olduğu gibi daha iç gıcıklayıcı siyasi, günlük haberler ve dedikodular savaşın önüne geçti. Normale dönüş deniyor buna! Normale dönemeyenler ise Gazze’de aç, susuz, hasta, evsiz, damsız kalanlar. Onların da normali bu herhalde. Nereye kadar giderse!
Taraflar arasında ateşkes görüşmeleri konusunda geçen hafta ABD Başkanı Sayın Joe Biden, elinde tuttuğu kocaman vanilyalı dondurma külahını iştahla yalarken konuştu: “Gelişmeler iyi, haftaya Pazartesi bazı sonuçlar bekliyorum.” Nasıl sonuçlar bekliyor acaba? Dondurmasının lezzetinden başka bir şey geçiyor mu aklından? Belki de iyimser bir yorumla, Gazze’de çocukların da dondurma yiyebilmesi için ne yapacağını düşünüyordur! Daha fazlası zaten gerekmez. ABD’den gelen milyar dolarlar, en son silahlar İsrail’e varmak üzere! Görevini tamamlamış birisi olarak huzur içinde yalıyor dondurmasını.
Oysa zaten bazı sonuçlar yaşanıyor. Kuzey Gazze’de kalmaya devam eden yaklaşık 750 bin Filistinli son bir aydır hiç gıda yardımı alamadıkları için açlıkla sınanıyor. Bitmeyen sınavların en acımasız olanı: AÇLIK. Yıkıntılar, çöpler, susuzluk, arabasızlık, evsizlik, bulaşıcı hastalıklar, hastanesiz, okulsuz, yatacak yeri olmadan, çıplak ayakla kışın soğukta dolaşan çocuklar. Bu sınavların hepsinden geçtiler, şimdi ise açlık kapıya dayandı.
Vicdanları henüz hadım olmamış ABD’li vatandaşlar, bir kısmı Arap kökenli, bir kısmı kara derili, bir kısmı beyaz, bir kısmı Müslüman, bir kısmı Hristiyan, bir kısmı Yahudi, ABD’nin birçok kentinde bir aydır sokaklarda gösteri yürüyüşleri yaparak “ÖZGÜR FİLİSTİN” diye bağırıyor. Uygarlığın kalesi Avrupa’da ise aynı sloganı attıkları için insanlar cezalandırılıyor.
ABD'DE FİLİSTİN'E DESTEK EYLEMİ |
Sessiz izleyiciler, yani bizler, ana akım medyanın İsrail kaynaklarına dayanarak verdiği haberlerin dışında sosyal medya ve Youtube üzerinden yapılan yayınları takip edenler, olup biten vahşetin boyutlarını gördükçe insanlık adına utanç duymaktan başka bir şey yapamadığımız için sakinleştirici ilaçlar alıyoruz.
Geçmişte Beyrut’ta Filistin kamplarında yaşamış birisi olarak İsrail devletinin vahşetinin nerelere vardığını biliyorum. Ona rağmen “bu kadarı da olmamıştı” dediğim zamanlar oluyor. Farklı bir durum var; bir toplumu sadece topraklarını çalarak, işgal ederek, yok sayarak yıllardır askeri bir rejim altında yönetmekten de öteye geçen bir durum. Filistin’i tarihten, coğrafyadan, haritalardan da silmek. Golda Meir’ın yıllar önce sarf ettiği “Bu topraklarda kimse yaşamıyordu, Filistin diye bir halk yoktur” cümlesini hayata geçiriyorlar. Yer altı, yer üstü, yaşayan ve yaşamayan her şeyi imha etmek, izleri bile kalmasın, olmamış olsunlar!
Gazze’de olay sadece yakıp, yıkıp öldürmek değil. Ortada çok açık bir soykırım var. Yeni doğan bebekleri özellikle hedef alan, sağlık çalışanlarını, insani yardım örgütlerini iş yapamaz, yani insanları tedavi edemez hale getirerek Filistin halkının ayakta durmasını, yaşamasını ortadan kaldırmak istiyorlar. Yüz yıl sonra bu coğrafyada sadece İsrail devleti ve Yahudiler yaşayacak. Tarih bunu böyle yazsın diye yapılan bir katliam bu.
Katliamın arkasında ise bugün dünyanın en büyük askeri gücü olan ABD var. Biden ve bakanlarının savaşın başladığı andan bu yana İsrail devletine yaptıkları koşulsuz askeri ve mali destek olanca gücüyle devam ediyor. İsrail lobisinin ABD’yi yönettiği bile söyleniyor. Avrupa devletleri ve uluslararası sermaye de onları izliyor.
Öldürülen ve ölüme terk edilen Filistinli sayısı 30 bini çoktan aştı, bunun içinde yıkıntıların altında kalanlar yok. İnsanların yanı sıra doğa da büyük bir yıkıma uğradı. Atılan bombaların, kullanılan çeşitli zehirli maddelerin toprağa geçmesi ve suları kirletmesi nedeniyle bu daracık kara parçasında yakın tarihte canlıların sağlıklı bir yaşam sürmesi olanaksız. Gazze’nin yeniden inşa edilmesi başta Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri olmak üzere herkesin heyecanla beklediği yeni bir inşaat pazarı. Canlılar değil, boş binalar bu korkunç katliamın üzerinde yükselecek. Uluslararası şirketler, binlerce ölünün altında yattığı bu toprakların üzerine beton dökerek bu katliamın yok sayılmasına katkı sunacak!
REFAH'TA İSRAİL BOMBARDIMANI SONUCU YIKILAN BİR BİNA |
Olumlu bakanlara göre, Gazze savaşı uzun vadede Filistin halkının kazanımlarıyla sonuçlanacak. Dünyada değişmeyen bir kural var, en büyük ve acımasız savaşlar aynı zamanda en büyük düşüncelerin, sanatın, yeni fikirlerin doğumunu getirir.
En çok roman, araştırma, tarih yazımı, şiir, resim vb. yaratıcı eser savaş üzerine yapılmış. Savaş, insanın en büyük ve acımasız yoldaşı. Vazgeçilemeyen, olmazsa olmaz. Yok edilenden ve imhadan yenilik doğması. Teknoloji çağında değişen bir şey olmadı. Teknoloji de savaşın hizmetine girmekte gecikmedi.
Erkekler ve kadınların eşitliği üzerine çok yeni sözlerin söylendiği 21. yüzyılda, savaşanların büyük çoğunluğu erkek, kurbanların çoğu ise kadın ve çocuklar. İsrail ordusunun modern silahları, araçları, tankları, bombaları karşısında silahsız, korunaksız, çaresiz aç kadınlar, çocuklar ve erkekler. Filistin halkının durumu bu. Peki ya Hamas? İslami Cihad, Hamas, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi vb. Filistin direniş örgütleri, terörist değiller, halklarını savunmaya çalışan silahlı direniş örgütleri. Dünyanın en gelişkin beş ordusu içinde yer alan İsrail ordusuna karşı savaşıyorlar. Düzenli orduları, hava ve deniz güçleri yok. Eşit olmayan güçler arasındaki bu savaşta, İsrail ordusu “Hamas’ı vuruyorum” bahanesi altında savunmasız sivilleri öldürüyor. BM’nin en yetkili üst mahkemesi olan Uluslararası Adalet Divanı, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin çağrısı sonrasında, kuruluşundan bu yana belki de en önemli toplantılarından birisini gerçekleştirdi. İsrail’in uluslararası savaş hukukunu ihlal ettiğine ve soykırım suçundan yargılanmasına karar verdi.
Uluslararası Adalet Divanı’nın doğrudan bir ateşkes çağrısı yapmadığı bahanesiyle, İsrail “ayrıcalıkları olan devlet” statüsünü kullanarak savaşı tüm vahşeti ve acımasızlığıyla sürdürmeye devam ediyor. İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudileri fırınlarda yakan ve imha eden Almanya başta olmak üzere Avrupa devletleri, İsrail’in ve ABD’nin arkasında yerlerini aldılar. Bu ülkelerin savaş şirketlerinin hisseleri dünya borsalarında tavan yapıp zenginlerin parasını katlarken, Gazze’de yaşayan en yoksul Filistinliler sefalet, açlık, hastalık ve bombaların altında ölmeye devam ediyor.
Savaşlarda en fazla ölenler her zaman yoksullar olmuştur. Zenginler, her nedense, savaşlarda pek ölmez! Sonuçta savaş onlar için her zaman bir kâr kapısı. Doğru zamanda, doğru işi yapan savaş zenginleri Ortaçağ savaşlarında ganimet toplayanlardan çok da farklı değil.
Küçümsediğimiz ve geride bıraktığımız Ortaçağ’dan sadece silah konusunda ilerleme kaydeden dünyamız, Gazze sayesinde hepimizi Ortaçağ filmlerinde gördüğümüz manzaralarla televizyon dizilerini aratmayacak bir performans sergiliyor. Ne kadar övünsek azdır! İşte uygar dünya, hem de canlı yayında! (MELEK ULAGAY TAYLAN - BİANET)
Hiç yorum yok