Ne rota ne de ortak değiştirebilir


Erdoğan, 31 Mart sonrası ilk grup toplantısında “Değişim” mesajı verdi. Sözünü ettiği değişim kabinede bir iki isimle sınırlı kalacak gibi. Erdoğan, ne Saray rejiminden ne de Bahçeli ile ortaklıktan vazgeçebilir.

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart yerel seçimleri sonrası yapılan ilk TBMM Grup toplantısında beklenilen konuşmasını yaptı. Konuşma salı günü kabine toplantısı sonrasında yaptığı değerlendirmenin devamı niteliğindeydi. Erdoğan kürsüden “Değişim ve özeleştiri” dedi.  “Milletin talepleri ve tenkitleri doğrultusunda kendi bünyemizde gerekli değişimi gerçekleştirecek, daha da güçlenmiş bir şekilde yolumuza devam edeceğiz" sözleriyle kendince değişim beklentilerini yanıtladı. Milletin kendilerinden beklediğini söylediği “Cesur özeleştiri” ile neyi kastettiği ise konuşmasından çok anlaşılamadı.

YEREL SEÇİMİ KÜÇÜMSEDİ

Konuşmasında yaşadıkları hezimeti, yapılanın sadece yerel seçim olduğunu sık sık vurgulayarak hafifletmeye çalışan Erdoğan’ın kamuoyu önünde kendisine ve partisine fatura kesmek konusunda samimi olmadığı bir kez daha görüldü. O kadar ki partisinin son yerel seçime göre bile oylarının yüzde 44,33’ten yüzde 35,48’e düşmesinin nedenini katılımın düşük olması ile açıkladı.

Her zaman yaptığı gibi muhaliflerine had bildirdi, yapılanın yerel seçim olduğunun altını çizdi, “yerel iktidar-merkezi iktidar ayrımının hayal olduğunu” söyledi. CHP ve DEM Parti’nin yereldeki iktidarını küçümseyerek “81 ilimizde tek bir iktidar vardır, o da 14-28 Mayıs seçimleriyle milletin ülkeyi yönetme vazifesi verdiği Cumhurbaşkanı ve kabinesidir” dedi.

BİLDİĞİMİZ ERDOĞAN

Tahmin edileceği gibi konuşmasında özeleştirinin izleri yoktu. Istakozlu sofralara, çakarlı lüks araçlara tek laf etmedi. Erdoğan’ın konuşmasında AKP’nin “Kimseniz olacağız” dediği kimsesizlerin başta hayat pahalılığı olmak üzere dertlerine nasıl çare olacağının yanıtı da yoktu. Bu yapılmadığı gibi Erdoğan kürsüye çıkmadan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Temmuz’da asgari ücrete ara zam yapılacağı beklentilerini boşa çıkarttı. Gazetecilerin soruları üzerine bir çalışmaları olmadığını söyledi.

Tüm bunların yerine Erdoğan, “Yeniden ayağa kalkacağız, biz bitti demeden bitmez” gibi hamaset dolu sözlerle seçmenini ve parti teşkilatını motive etmeye çalıştı. Görevli oldukları çok belli Isparta örgütü olmasa grup toplantısının bilimsel bir konferans ciddiyetinde geçeceği çok görünürdü.

Ne gerçek anlamda özeleştiri ne de değişime ilişkin ipuçları içeren konuşmadan sonra hala “Erdoğan neyi değiştirecek, rota demokrasiye doğru yönelecek mi, ortağı Bahçeli’den vazgeçebilir mi?” soruları konuşmada yanıt bulmadı. Bu eksiklik fark edilmiş olmalı ki konuşmadan sonra bir de tweet atıldı. Erdoğan’ın sosyal medya hesabından koyu harflerle şöyle yazıldı: “Bakılmadık, incelenmedik, üstü açılmadık hiçbir nokta bırakmadan muhasebe ve murakabe sürecimizi neticelendireceğiz” …

Bu yapılacak mı, yapılacaksa kapsamı ne olacak bunu zaman gösterecek. Ama Erdoğan iktidarının politik, ekonomik kimliğine bakıldığında gerçek anlamda değişim içeren bir farklı rotanın tutturulması mümkün görülmüyor.

Kimine göre otokrasi, kimine göre diktatörlük olan Erdoğan rejimi halk desteği de azalmışken bitişe doğru vites yükselterek ilerlediği yolculuğunu ancak daha da sertleşerek sürdürebilir. İktidara rota belirlemeye çalışan yandaş kalemlerin “Kavala neden cezaevinde, Demirtaş serbest bırakılabilir” yazıları dikkati çekiyor.

BAHÇELİ ROTAYI BELİRLEDİ

Yerel seçimin hemen ardından AKP içinde uzun süredir rahatsız olanların başlattığı bir kampanya oldu. Başkanlık sistemiyle ittifaklara zorunlu kalmaktan şikayet eden bu kesim yenilgiyi de bahane ederek “değişim” düğmesine bastı.

Anlaşılan o ki bu hamleye Erdoğan da yol verdi. Özellikle ittifak halinde olduğu başta Devlet Bahçeli olmak üzere tüm ortaklara da mesaj verilmesini sağladı.

MHP lideri Devlet Bahçeli de salı grup toplantısında yaptığı konuşma ile Erdoğan’a “Ne yapmak istediğinin farkındayım” mesajını çoktan vermişti bile. AKP cenahından gelecek olası yumuşamalara karşın pozisyonu çok net olarak aldı.  Bahçeli’nin konuşmasından, Van meselesinden sonra bir iki konunun da altını çizmeyi özellikle istediği belliydi. MHP lideri “HDP’yi kapatma davası sonuçlanmalı, arkasından sıra DEM’e gelmeli…” diyerek yeni döneme ilişkin hayallerinin eskisinden farklı olmadığını cümle aleme duyurmuş oldu.

ERDOĞAN “ANLADIM” DEDİ

Bahçeli’nin konuşması önce kabinede ardından da grup konuşmasında yankılandı. Erdoğan konuşmasındaki şu sözlerle ortak değiştirmeyeceğini de gösterdi:

“Cumhur İttifakı da son seçimlerden alnının akıyla çıkmıştır. İttifakımızın, devletimizin güvenliği, milletimizin birliği ve demokrasimizin geleceği için ne kadar önemli olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Buradan, Cumhur İttifakı olarak birlikte hareket ettiğimiz, omuz omuza beraber mücadele verdiğimiz Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye ve ülkücü kardeşlerimize de teşekkür ediyorum. Bir sandık sınavını daha başarıyla veren ittifakımız, Türkiye’nin bekasının teminatı olmayı sürdürecektir."

Bu duruma göre 31 Mart öncesinden bu yana değişen bir şey yok denilebilir. Ama grup konuşmasından Erdoğan’a iletilen Özgür Özel meselesini nasıl değerlendireceğiz? Erdoğan açıkça “konuşacağımız çok şey var” diyerek diyalogun kapsını araladı. Hiçbir şeyi değiştirmeyecek olan Erdoğan neden böyle bir çıkış yapsın?

Anlaşılan o ki AKP kurmaylarının ve Erdoğan’ın kafası Bahçeli kadar net değil. Rejimin toptan revizyonu dahil birden fazla alternatifin elinde olmasını istiyor. Bu yüzden hem CHP hem İYİP’le köprülerin tamamen atılmaması gerekiyor.

Bahçeli toplamda yüzde 10’luk bir oy oranıyla adeta ülkeyi yönetecek kudrete ulaştı. Sadece siyasi çizgiyi belirlemiyor ciddi anlamda örgütleniyor. MHP, böyle bir konfor alanını asla terk etmek istemez. Bu yüzden belli oranda esneme payını gözeten bir çizgi çekiyor. Ama en geniş siyaset halkasını tel örgülerle örmüş durumda.

Erdoğan’ın durumu daha karışık. İktidarda kalmak zorunda. Bunun için her yolu deneyebilecek bir lidere ve genetiğe sahip. Ama her geçen gün seçenek tükeniyor. Görünen o ki bazı AKP’lilerin yoğun itirazına rağmen 7 Haziran çizgisi Erdoğan için mutlaklaşmış durumda.

AKP-MHP uçağı düşüyor. Soru şu: İki parti düşen uçakta sonuna kadar birlikte mi olacak yoksa liderlerden biri fırlatma tuşuna basarak uçaktan atayacak mı? (NURCAN GÖKDEMİR - BİRGÜN)

Blogger tarafından desteklenmektedir.