Partileşen bir devlet yapısında, “Buradan bir tuğla çekersem, devlet aşağı çöker” diyenlerin bugün hala o tuğlalarla koca koca binalar yükse...
Partileşen bir devlet yapısında, “Buradan bir tuğla çekersem, devlet aşağı çöker” diyenlerin bugün hala o tuğlalarla koca koca binalar yükselttiğini düşünecek olursak eğer, Türkiye’nin, yazan, konuşan, eleştiren, araştıran, sorgulayan, soran gazetecilere ne kadar ihtiyacı olduğunu çok daha iyi anlarız, o tuğlalar dökülmesin diye “mermi” mesajları verenleri en çok da!
Türkiye basın tarihi, yazan, konuşan, eleştiren, araştıran, sorgulayan, soran gazetecilerin yaşadığı şiddet/tehdit/baskı örnekleriyle dolu!
İsmail Saymaz, Erk Acarer, Barış Terkoğlu, Alican Uludağ ve Timur Soykan’ı hedef alan zihniyetin “mermi” göndermeli son mesajı, 2024 tarihinin, bana göre en açık seçik tehdidiydi de! Peki, savcılık, o tehdidi yapanlar hakkında dosya açtı mı? Gözaltılar yaşandı mı? Tutuklamalar oldu mu? Ölümle tehdit etmenin bu denli açık seçik olduğu bir ortama isyan bayrağı açanlar bir sonuç alabildi mi?
Tüm sorulara evet demek isterdik ama, henüz değil!
Yine de, 24 Ocak 1993’te, Ankara’da, Karlı Sokak’taki evinin önünde arabasına konulan bombanın patlaması nedeniyle yaşamını yitiren Uğur Mumcu’nun cesur kelimelerini izleyen gazeteciler, iyi ki varlar!
Peki, ne kadar güvendeler?
Partizan bir kimlikle yaratılan “yandaş” medya ve “yandaş” gazeteciliğin ülkeye ve yaşananlara dair yaptığı haberleri izlerken, özgür ve bağımsız kelimelerin de sahiplerinin de ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlıyor insan… 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümünde, Özel Harekât Başkanı’nın MHP liderinin elini öptüğü görüntülerse, o bağımsızlığın ve özgürlüğün yaşadığı baskıyı kareliyor…
Her şeyin ve herkesin politize edildiği bugünün Türkiye’sinde bu hikayeyi bizler için yazanlarla, benzer hikayelerin dünkü yazarları arasında çok bir fark yok aslında…
Unutmadık!
Organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan, bugün hala arananlar listesinde yer alan, Ankara’dakilere dair “çok gizli” dosyalarıyla ünlenen Sedat Peker’in, 23 Mayıs 2021’de Uğur Mumcu suikastiyle ilgili konuşurken, Mehmet Ağar’ın, Mumcu’nun eşine söylediği bir cümleyi hatırlatmasını özellikle!
Mehmet Ağar, eşine (Uğur Mumcu’nun) diyor ki: ‘Ben gıyaben tanıyorum, dünyanın en iyi insanı…’ ‘Ben’ diyor, ‘Buradan bir tuğla çekersem, devlet aşağı çöker!! Bu, meşhur sözdür, devletin içinde yaşayanlar bunu bilirler…
Bir şeyi daha unutmadık!
Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’nun, “Senelerdir, ‘Uğur Mumcu Cinayeti’nin aydınlatılması için kim ne biliyorsa anlatsın, işin ucu kime dokunuyorsa dokunsun’ dedik! Çekin tuğlaları, yıkılsın duvar! Altında kim kalırsa kalsın” deyişini…
Sanırım, o gün de bugün de tüm o tuğlalar hep yerinde kaldı! Ne kimse onları yerlerinden çekmeye cesaret edebildi, ne de örülen o tuğlalar ardına gizlenen yüzler netleştirilebildi! Bunca flu görüntü içinde; bürokrasideki, yargıdaki, askerdeki partileşme, bir ipucu mu peki? Örülen tuğlaların asıl sahipleri adına bir ipucu mu? Bahse konu devletin içinde yaşayanların, kendileri için aynı devletin içinde inşa ettikleri başka minik devletçikleri fısıldaması adına bir ipucu mu? Örülen o tuğlaların, iç içe geçmiş bu garip devlet sarmalını örtmesi adına bir ipucu mu?
Evet, çok soru var…
Tuğlasız bir devlet için, tek bir tuğlayla bile çökecek kadar karanlığa batmışlardan uzakta bir hayat için sorulması gereken çok soru var… Laik devlete din elbisesi giydirmişlerin ülkesinde, başkentte adeta cirit atan cemaati yapıların yarattığı tehlikelere dikkat çekmek için sorulması gereken çok soru var… Devlet kaynaklarını yöneten siyasetin hızla zenginleştiği, halkın da aynı hızla fakirleştiği bir düzende dengenin yeniden kurulabilmesi için sorulması gereken çok soru var… Yandaşın zengin edildiği, bir eli hep vatandaşın cebinde bir ihale sisteminin yarattığı bu yangın yerinde sorulması gereken çok soru var…
Partileşen bir devlet yapısında, “Buradan bir tuğla çekersem, devlet aşağı çöker” diyenlerin bugün hala o tuğlalarla koca koca binalar yükselttiğini düşünecek olursak eğer, Türkiye’nin, yazan, konuşan, eleştiren, araştıran, sorgulayan, soran gazetecilere ne kadar ihtiyacı olduğunu çok daha iyi anlarız, o tuğlalar dökülmesin diye “mermi” mesajları verenleri en çok da!
Okumaya devam edin…
Yazılacak daha çok şey var… (TAMER YAZAR - SENDİKA.ORG)
Hiç yorum yok