Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

Reviews

SHOW_BLOG

Kore’den Türkiye’ye bir okul yemeği rüyası...

Kore Cumhuriyeti’nde okul yemeği programı son 70 yıldır süregelen istikrarlı bir çabanın ve kamuoyu bilinçlendirme girişimlerinin bir meyves...

Kore Cumhuriyeti’nde okul yemeği programı son 70 yıldır süregelen istikrarlı bir çabanın ve kamuoyu bilinçlendirme girişimlerinin bir meyvesi. İlk ve ortaokul çağındaki tüm çocuklara ücretsiz okul yemeği sağlayan bir program yürütülüyor. Kore’de tüm okullarda beslenme uzmanları istihdam ediliyor.


Amerikalı yazar-filozof Henry David Thoreau, günlüğüne “Yaşamak için ayağa kalkmadıysan, yazmak için oturmak ne kadar beyhude!” diye not düşmüş.

Bir süredir bu köşeden size çocuk haklarının farklı boyutlarını anlatıp sizleri fikren ayağa kaldırmak için soluğum ve kalemim el verdikçe uğraş veriyorum. Aklı, vicdanı ve kalbi çalışan herkesin yaşamak ve yaşatmak için ayağa kalkması ve bu mücadelelerinin odak noktasına kadın ve çocuk haklarını yerleştirmesi, bir insanlık borcu.

Benim odak noktalarımdan biri de çocukların beslenmesi ve çocuk açlığıyla mücadele... Malum bu iki konu son dönemde ücretsiz okul yemeği hedefine düğümleniyor.

Economist dergisinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan ve 72 ülkede yapılan bir araştırmaya göre, çocukların zihinsel potansiyeli tehlike altında ve bu tehlikenin nedenleri arasında fakir ve orta gelirli ülkelerdeki 'yetersiz beslenme' ön sırada geliyor. Araştırmaya göre, dünya genelinde beş yaş altı çocukların beşte biri, yani yaklaşık 150 milyon çocuk, bodurluk derecesinde yetersiz beslenirken bu durum beyin gelişimlerini ve IQ düzeylerini -15 puanlık bir kayba varacak kadar- olumsuz etkiliyor.

En zengin yüzde 1’lik kesim, küresel servetin yarısına sahip iken, geçen hafta açıklanan Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Raporu'na göre geçen yıl 733 milyon insan açlık içinde yaşadı. Yani 9 kişiden 1’i aç. Yani küresel açlık sorunu 2030 yılına kadar çözülecek gibi değil. Aç kesimin çoğu kadın ve çocuklardan oluşuyor.

Birkaç yıldır uluslararası toplum bu konudaki çabalarını Uluslararası Okul Yemeği Koalisyonu’na katılarak ve bu koalisyon çerçevesinde deneyim aktarımı ve ulusal taahhütlerde bulunarak çocukların yaşam haklarını sağlamak için eyleme geçiyorlar.

Birkaç hafta önce Kore Cumhuriyeti, Uluslararası Okul Yemeği Koalisyonu üyesi oldu. Artık koalisyonun 98 üyesi ve 130’un üzerinde partner kuruluşu var.

Kore, bu açıdan incelenmeye değer bir ülke.

Kore, ülke çapında 12 bin ilkokul ve ortaokuldaki 5 milyonun üzerinde öğrenciye her gün besleyici, sağlıklı ve ücretsiz okul yemeği sağlıyor. Bu rakam, devlet ve özel okullardaki öğrencilerin yüzde 99,8'ine denk geliyor.

Ama Kore, "ben yaptım oldu" demiyor; deneyim paylaşımı ve kendini geliştirmek amacıyla uluslararası koalisyona üye oluyor; taahhüt altına giriyor; uluslararası ortaklıklarını güçlendirmek için bunu altın bir fırsat olarak görüyor; okul yemeği programlarındaki uzmanlığını küresel girişimlere bir katkı olarak sunup dünya çapında çocuk beslenmesi ve eğitiminin iyileştirilmesi çabalarına destek olmak istiyor. Uluslararası toplumda güçlü ve kalıcı bir ağırlığa sahip olmak bu tür yumuşak güç adımlarıyla mümkün ne de olsa…

Kore’de evrensel ve ücretsiz okul yemeği politikasını başlatan, eski bir parlamenter olan Kim Choon-jin. Kendisi de uluslararası koalisyona ülkesinin katılımı konusunda itici güç olmuş, çünkü diğer ülkelerin deneyimlerinden öğrenecek bir şeyler olduğuna halen inanıyor.

Halihazırda Korea Agro-Fisheries and Food Trade Corporation isimli şirketin CEO’su olan Kim Choon-jin, Kore’de ücretsiz okul yemeği programını başlatarak hem çocuklarda sağlıklı beslenme alışkanlıkları gelişmesini sağlamış, hem de sürdürülebilir tarım uygulamalarıyla yerli üreticiyi desteklemiş, düşük karbonlu beslenme biçimleriyle de iklim değişikliğiyle mücadele çabalarına bu boyuttan da katkı sağlamış.

Uluslararası okul yemeği koalisyonuna katılma yönündeki çabalarını da şu cümlelerle açıklıyor: “Bugün açlık, çocukların kötü beslenmesi ve iklim değişikliği de dahil olmak üzere çoklu krizlerle başa çıkmamız için küresel ortaklıklar giderek daha büyük bir önem kazandı. Okul yemeği sistemlerinin daha iyi işlemesi için küresel topluluğun üyelerinin işbirliğinde bulunması bir zorunluluk halini aldı.”

Kore Cumhuriyeti’nde okul yemeği programı son 70 yıldır süregelen istikrarlı bir çabanın ve kamuoyu bilinçlendirme girişimlerinin bir meyvesi. İlk başta 1953 yılında ilkokul çağındaki çocuklara süt tozu dağıtımıyla başlamış. Zira o dönemde ülkede Kore Savaşı ardından ciddi bir gıda krizi söz konusu. Bugün ise ilk ve ortaokul çağındaki tüm çocuklara ücretsiz okul yemeği sağlayan bir program yürütülüyor.

Kore’de tüm okullarda beslenme uzmanları istihdam ediliyor. Görev tanımları ise, çocuklara sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırmak ve bunu da okullarda kendilerine verilen ücretsiz okul yemeğine yansıtmak. Yani hükümet, okul yemeği değer zincirinin tüm halkalarına katılıp denetliyor - gıdayı sağlayan yerel çiftçiden, gıdanın depolanma kriterlerine ve Okul Yemeği Merkezleri’nde işlenmesine dek…

Her belediyede bir okul yemeği merkezi bulunuyor ve gıda alımından okullara dağıtımına, hijyen kontrolüne, gıda kontaminasyonu vakalarının önlenmesine dek tüm aşamaların yerelde eşgüdümünü sağlıyor.

Kore ayrıca yıllardır sürdürdüğü okul yemeği programı aracılığıyla ekonomik eşitsizliklerin eğitim fırsatlarında uçuruma yok açmamasını sağladı ve bu açıdan çok olumlu çıktılar elde etti.

Kore’nin şu anda uluslararası koalisyona katılma sebeplerinden biri bu alandaki deneyim aktarımı ve paylaşımından yararlanmak ise, bir diğeri de halihazırda ulusal çapta sürdürdüğü düşük karbonlu, gıda atığını azaltan, obeziteye yol açmayan, sürdürülebilir ve seragazı emisyonlarını azaltıp sağlığı iyileştiren beslenme programları konusunda ortaklarla birlikte çalışmak.

Hatta geçen senenin sonlarına doğru Kore’de başlatılan “Düşük Karbonlu Beslenme Kampanyası Forumu” ile 680’in üzerinde örgüt ve 45 ülke bir araya gelerek bu alanda ortaklıklar kurmaya başladı.

Kore ayrıca, öğrenciler arasında sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmek için beslenme eğitimini okul müfredatına da entegre etti ve bu alandaki yatırımlarını sürekli artırıyor. Bir diğer önemli girişimi de, öğrencilerin yereldeki sağlık ve beslenme ihtiyaçlarını gözetip beslenme alanındaki dengesizlikleri çözmek üzere, kişiselleştirilmiş okul yemekleri sunma seçeneği. Bu konuda hükümet son dönemde yoğun bir çaba içerisinde.

Bir diğer deyişle, İstanbul’un sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı bir mahallesinde sunulan okul yemeğinin içeriğini o bölgedeki çocukların vitamin eksikliklerini gözetecek bir bileşimde sunarken, başka bir bölgedeki çocukların beslenme ihtiyaçlarını gözetecek menüler hazırlamak… Rüya gibi geliyor ama Kore bunu gerçekleştirmek için ciddi bir bilimsel araştırma ve uygulama çabası içerisinde…

Tüm bu süreçte de Kore Eğitim Bakanlığı, ülkedeki diğer bakanlıklarla işbirliği içerisinde bulunuyor ve tüm okullara dağıtılan ücretsiz okul yemeklerinin üretimi, dağıtımı ve pişirilmesi aşamalarındaki gıda güvenliği denetimlerini güçlendiriyor. Hatta, aşçılar üzerindeki iş yükünü azaltmak ve etkinliği artırmak için de yakın dönemde otomatik gıda pişirme robotlarını da devreye sokmaya hazırlanıyor.

Malum Türkiye’de çocuk açlığı konusunda durum pek parlak değil. Sosyal yardım alan hane sayısı 4 yılda yüzde 52 artmışken ve sayıları 5 milyona dayanmışken, Aile Destek Programı’na göre 3,4 milyon hanede derin yoksulluk varken, Türk-İş'in son araştırmasına göre Temmuz'da 19 bin 234 liraya yükselen 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının asgari ücret ile arasındaki makas 2 bin lirayı aşmışken, bizim sabahın ilk ışıklarından gece yarılarına dek bu konu hakkında düşünüp taşınıp çözümler üretip uygulamaya geçirmemiz gerekiyor.

Oysa gündemin suları çok farklı alanlara akarken, açlık, yokluk ve yoksunluk “unutturuluyor”.

Kısa süre önce CHP İzmir milletvekili ve Genel Başkan yardımcısı Gökçe Gökçen, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için bir soru önergesi verdi.

Okul yemeği programlarının dünya genelinde çocuk yoksulluğunu azaltmada ve eğitimde fırsat eşitliğini sağlamada önemli bir role sahip olduğunu ve PISA 2022 raporu ve diğer araştırmalarda, beslenme yetersizliğinin çocukların fiziksel, psikolojik ve akademik gelişimini olumsuz yönde etkilediğinin ortaya konduğunu anımsatan Gökçen, “kamuoyunda büyük destek gören ve bilimsel olarak da desteklenen ücretsiz okul yemeği programlarının genişletilmesi ve yaygınlaştırılmasının gerekli olduğunu kaydederek 6 temel soru sordu:

1- Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen okul yemeği programları (OYP) hangi kriterlere göre belirlenmektedir?

2- Okul yemeği programlarının genişletilmesi ve tüm öğrencilere erişiminin sağlanması için alınan son tedbirler nelerdir?

3- Okul yemeği programlarının uygulandığı bölgelerde beslenme yetersizliği konusunda yapılan son değerlendirmeler ve bu değerlendirmelerden elde edilen sonuçlar nelerdir?

4- Okul yemeği programlarının finansmanı ve sürdürülebilirliği konusunda hangi adımlar atılmıştır ve gelecek dönem için bütçe artışları planlanmakta mıdır?

5- Öğrencilerin beslenme yetersizliğiyle mücadelede sivil toplum kuruluşları veya uluslararası kuruluşlarla yapılan iş birlikleri bulunmakta mıdır?

6- Bakanlığınız tarafından, 5 yaş altı çocuklar arasında bodurluk ve okul çocukları arasında yetersiz beslenmeyi ele almak için hangi somut adımları planlamaktadır?

Hepsi çok anlamlı ve nokta atışı sorular… Umarım yanıtlar da kamuoyunda bu konudaki epistemolojik açlığı giderir.

Biz de Türkiye çapında sivil bir girişim olarak kurduğumuz ve çok kıymetli bileşenleriyle aylardır yoğun lobi çalışmaları yapan Ulusal Okul Yemeği Koalisyonu aracılığıyla bu konudaki bilinçlenme ve bu bilincin siyasi çıktılara yansıması için büyük bir çaba sarf ediyoruz.

Thoreau ile başladık, onunla bitirelim. Kendisi bir yazısında şöyle sorar: “Sadece meşgul olmak yetmez. Ona bakarsan karıncalar da sürekli meşgul. Asıl soru şu: Neyle meşgulsün?”

Kore karıncalar gibi çalışkan, ama bir yandan ahtapotlar gibi de dört koldan çocukların ücretsiz beslenmesi için didiniyor. Peki siz neyle meşgulsünüz, ey karar alıcılar ve uygulayıcılar? Sahipsiz köpeklere ötenazi uygulamasıyla mı, belediyelerin hesaplarına haciz koymakla mı, yoksa bir ay içerisinde açılacak olan okullar öncesinde çocukların karınlarını nasıl doyuracağınıza dair somut ve ivedi eylem planlarıyla mı? (MENEKŞE TOKYAY - GAZETE DUVAR)

Hiç yorum yok

EKONOMİ/PARA/PİYASA