KÜÇÜKLER VE AMERİKALAR Kurulduğu günden beri bağımsız bir ülke olarak mı kalacak yoksa küçük bir Amerika mı olacak diye tartışılan bu ülkeni...
KÜÇÜKLER VE AMERİKALAR
Kurulduğu günden beri bağımsız bir ülke olarak mı kalacak yoksa küçük bir Amerika mı olacak diye tartışılan bu ülkenin iplerinin ne zaman Amerika'nın eline geçtiğini aslında hepimiz biliyoruz.
Arada o ipi Sovyetler’e kaptırmaktan korkanlar olduysa da ya da irili ufaklı İran, Malezya, Mısır, Cezayir, Pakistan olma ihtimalleri konuşulduysa da Türkiye İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yeni düzende küçük Amerika olma yolunda sağlam adımlarla ilerledi ve bugüne kadar geldi.
Yüzyıla yaklaşan bu uzun yolculuk boyunca iktidarlar “Küçük Amerika” olmakla “Amerika’nın eli altındaki küçük” olmak arasında nasıl bir fark olduğunu hiç umursamadılar.
Demokrat Parti zamanı ve sonrası sıkça dillendirilen bu iyimser yakıştırma soğuk savaş döneminde Sovyetler’e karşı Türkiye’yi yanında tutmaya çalışan Amerika Birleşmiş Devletleri’nin lütuflarına karşılık odaklanılan bir hedefti ve anti emperyalist bir avuç gerçek solcuyu tenzih ederek söylemek gerekirse sağcısından solcusuna herkesin kalbini çalan pembe bir kelebekti.
1940’larda 50’lerde o renkli resimli dergileri okuyup, o olağanüstü Hollywood filmlerini seyredip de küçük de olsa bir Amerika olmaya özenmemek ne mümkündü?
Peki bu ülkeye ilk kez “Küçük Amerika” diyen kimdi?
Adnan Menderes mi?
Celal Bayar mı?
Nihat Erim mi?
Yoksa ülkenin 1945’te yayınlanmaya başlayan ilk çocuk dergisinin hayali kahramanı Doğan Kardeş’in amcası mı?
Doğan Kardeş adını Kazım Taşkent’in İsviçre’de okuyan ve bir çığ kazasında hayatını kaybeden küçük oğlu Doğan’dan alıyordu. Taşkent ailesi acılarıyla başa çıkabilmek için dönemin en önemli gazetecilerinden biri olan Vedat Nedim Tör’den Doğan adına bir çocuk dergisi hazırlamasını istemişti.
Dergi yayımlanır yayımlanmaz çocuklarının kalbini hemen çaldı. Yokluklardan yeni çıkan bir ülkede çocuklar için hazırlanan bu dergi inanılmaz derecede kıymetliydi. Küçük Doğan sanki hayattaymış ve tüm dergiyi kendisi hazırlıyormuş gibi başyazı yazıyor ve yaşıtı okurlarla doğrudan iletişim kuruyordu.
Doğan Kardeş dergisi çocuklar için bir vaha oldu. İçindeki yazılar onları sanata özendiriyor, farklı coğrafyalar hakkında bilgiler veriyor, dönemin değerlerini aşılıyor, dünya çapında bir kültür yolculuğuna çıkarıyordu. Çocuklar dergideki renkli çizgi romanlarını bir solukta okuyor ve kendileri de dergiye resimler, şiirler, yazılar gönderiyorlardı. Doğan Kardeş 1945-1988 yılları arasında yayımladı ve bu ülkenin çocuklarına nesiller boyunca unutulmaz bir rehberlik yaptı.
Bu rehberlik genel anlamıyla olumluydu.
Ama genel anlamıyla…
Aşağıdaki yazı 1946 yılının Kasım ayında yayımlanmıştı. Doğan Kardeş bu yazıda amcasıyla arasında geçen bir konuşmayı yaşıtlarına aktarıyordu:
“Geçen gün amcamla beraber resimli Amerikan dergilerine bakıyorduk. O büyük şehirleri, koca koca fabrikaları, tertemiz yolları, güleryüzlü insanları gördükçe içim sızladı da amcama sordum:
-Amcacığın niçin bizim de böyle büyük şehirlerimiz, fabrikalarımız, düzgün yollarımız yok? Niçin insanlarımız güleryüzlü değil?
Amcam bu soru karşısında önce şaşırakaldı.
-Ayol Doğan, sen boyundan büyük laflar etmeğe başladın, dedi.
Benim kırıldığımı görünce konuştu. Ah! İyi ki konuştu benim şeker amcacığım. Büyükler bazen zannediyorlar ki biz küçük olduğumuz için bizim de kendimize göre duygularımız, dertlerimiz, düşüncelerimiz yoktur. Ah şu büyükler, ah! He ne ise…
Bakın amcamın söylediklerini size de aktarayım da içiniz ferahlasın. Amcam dedi ki:
-Yavrum Doğan, Amerika 155 önce bağımsız bir memleket değildi. Nasıl bizde Atatürk ya hürriyet ya ölüm diye Kurtuluş Savaşı’nı açtıysa orada da Abraham Lincoln adlı bir milli kahraman çıktı. Her şeyden önce hürriyet dedi ve yabancıları memleketten kovdu, hür ve bağımsız Amerika’yı yarattı. İşte o gün bugün Amerikalılar karıncalar gibi hiç durmadan çalıştılar, vatanlarını dünyanın en ileri memleketi haline soktular.
Doğan yavrum bizim de vatanımız birçok bakımdan Amerika’ya benzer. Onun kadar büyük değildir ama Türkiye’nin de çeşitli, iklimleri vardır, çeşitli tabiatları vardır, çeşitli mahsuller yetişir, çeşitli madenler bulunur. Kıyılarımız uzundur. Bizim de nüfusumuz toprağa göre azdır. Kısaca Türkiye’ye küçültülmüş bir Amerika dense yeridir.”
Nihat Erim 19 Eylül 1949 yılında İzmit’te verdiği bir demeçte “Türkiye Küçük Amerika” olacak demeden üç;
Celal Bayar 20 Ekim 1957 yılında Taksim’de yaptığı bir konuşmada ““Biz memleketimizde Amerikalıların ilerleyişleri seyrini takibe çalışmaktayız. Öyle ümit ediyoruz ki otuz sene sonra bu mübarek memleket, 50 milyon nüfusu ile küçük bir Amerika olacaktır” demeden 11 yıl önce bu ülkede bir çocuk dergisinde politik istikamet çoktan işaret edilmişti.
Ve büyükler başlarına gelecekleri her zamanki gibi görmemiş, küçükler de ellerindeki çocuk dergisi sayesinde daha yaşken eğilmişlerdi.
Nihayetinde bugün bu ülke bir küçük Amerika olma hayaliyle çıktığı yolda ola ola yine Amerika’nın elinde küçük bir oyuncak oluyor.
Ve ülkenin, iktidarını artık kaybetmek üzere olan Cumhurbaşkanı’nın omzuna yine Amerikalı kelebekler konuyor. (MİNE SÖĞÜT - T24)
Hiç yorum yok