Basına ve kamuoyuna – Kayyum or kayyım
![]() |
| Yıllardır birlikte yaşayan kedi Baloo ve köpek Henry, Fotoğraf: Instagram |
Çok değerli hâlâ okuyan insanlar, dostlarım, tanıdıklarım ve stalkerlar tekrardan hoş buldum. Neyi veya kimi seçsem elimden alındığı, hangi kararı versem bir şekilde yanlış yola saptığım, düşüncelerimin dahi hatalı olduğu bu güzide ülkemde artık hayatıma kayyım or kayyum atanmasını talep ediyorum.
Her gün gözümü açıp güzel bir şey olmasını temenni ederek güne başlamaya çalışıyorum. Bu güzel temenniler uyandığım ilk 3 dakikadan sonra kendini lanet okumalara bırakıyor. İlk 3 dakika elime telefon almadığımı; ama aldığım dakika hâlâ aynı gerçeklikte olduğumu öngörmüşsünüzdür diye varsayıyorum. Artık kutsalımız haline gelen sosyal medyalar ve onun içindeki baş döndürücü içerikler, benim akışımda hep politik noktalara evrildi. Nasıl başa çıkacağımı bir türlü çözemediğim bu bilgi ve stres dolu içeriklerin yanında en büyük hobim ne tezattır ki haber okumak. Her şeyi bilmek arzumla birleşen mesleğim nedeniyle haber okumaktan o kadar keyif alıyorum ki, hayatımın şimdilik hiçbir noktasına değinmeyen Kenya’da yaşanmış bir olayı bile müthiş bir merakla takip ediyorum. Aynı merak üç yanı denizlerle, dört yanı dertlerle çevrili ülkem için git gide azalmaya başladı.
Ülkemde bir şeyi merak edebilmem için çıta o kadar yükseldi ki öyle her konu ilgimi çekemiyor. Mesela sırf 8 bin TL para kazanmak için bebekleri öldürmeyi göze alan bir çete olduğunu öğrendiğim günden bu yana enflasyon 3 çıkmış, 5 inmiş inanılmaz umurumda olamıyor. Ya da sahte diploma basıp bu diplomaların en mevkilisini 50-60 bin TL’ye sattıklarını, hatta depremde ölen insanların diplomasına el koyduklarını öğrendiğimden bu yana nerede yolsuzluk yapılmış, Diyanet’e kaç milyon-milyar bütçe ayrılmış öyle büyük meraklarla okuduğum haber başlıkları olmuyor. En büyük meraklarımdan birisi olan malum şahsın başına bir şey gelme haberleri bile artık ilgimi çekmiyor. Oysaki daha tam olarak 3 ay önce malum şahıs yargılansın ya da başına mutlaka kötü bir şey gelsin diye inandığım, inanmadığım her ritüeli deneyip, çevremdeki herkese de zorla yaptırıyordum. Mantıklı değil ama ya tutsaydı sayın okuyan?
Büyümek?
Henüz tutmadı ama manifest kültürü içine içine işlemiş bir insan olarak biraz daha denemeye devam ediyorum. Bunların ortasında ise; “Başa çıkmaya çalış, görmezden gelmeye çalış, dua et, küfür et, beddua et, edebiliyorsan mücadele et, zaman zaman duyarsızlaş, ağlama krizlerine gir, ülkeyi terk et, ülkedeki güzelliklere tutun, profesyonel destek al, kendi kendine çözmeye çalış, arkadaşlarınla paylaş, eve kapan, çok sosyalleş, hobi edin, alkol al, sağlıklı beslen, spor yap, vitamin takviyesi olmazsa olmaz, bütün inancını çöpe at, inançlarına sarıl, sevdiklerine sarıl” diye diye geldim bugünlere. Nasıl geldim, bilmiyorum. Aranızda bilen varsa her tavsiyeye açığım. Ama gördüğünüz üzere bu benim tavsiye almış halim. Her tuşa bastım, bazı tuşlara defalarca kez bastım. Olmuyor, yapamıyorum. İçimde eğlenceli, mücadeleci, tuttuğunu koparan bir ruh olduğuna inanırdım ama o ruh sanırım 60 kilodan bir anda 15 kiloya düştü ve “Kill me!” diye, çığlıklar atıyor.
Bazıları hayattan eskisi kadar tat alamıyor oluşuma ve bir anda üstüme çöken bıkkınlığıma büyümek diyor ama lütfen kendimizi kandırmayalım. Eskisi gibi iki çocuk yapıp, ev almak için ruhumu satıp etrafımda olan bitene kayıtsız kalmam gibi bir durum söz konusu değil. Varsayalım bunların hepsini sağlasam bile azıcık kafasını dağıtmak için neredeyse haftanın 4-5 günü kendini dışarı atmak zorunda hisseden bir insan olarak ev alabilecek sorumluluktaki kitle içinde hiç değilim. O yüzden eskiden büyümek var sayılan standart yaşam öykülerinin dışında kalan bir kuşağın temsilcisi olarak daha aklı başında yorumlarla gelinmesini rica ederim.
Beni buraya kadar anladığınızı düşünüyorum, çünkü uzun uzun anlattım. Şimdi, işin özüne gelecek olursak kayyum ya da kayyımla yönetilme fikri hiç de kötü gelmemeye başladı. Hatta kendi penceremden bakınca; irademin bir anlam ifade etmediğini de görüyorum, sonuçta neyi seçeceğimi benim yerime belirleyen, beni hiç yormayan bir iktidarımız var. Ben de düşündüm taşındım ve kendi hayatımı yoluna sokamayacağıma karar verdiğim için bana da kayyum or kayyım atanmasını talep ediyorum. Ne ekonomik, ne duygusal, ne fiziksel, ne ruhsal ne de başka herhangi bir konuda artık karar vermek istiyorum. Varsayalım karar verdim; doğru mu yapıyorum, yanlış mı yapıyorum, bu başıma bela getirir mi, anı mı yaşamalıyım yoksa her zaman uzun vadeli mi düşünmeliyim inanın bilmiyorum. Benim yerime bunları düşünecek birine ihtiyacım var. Hele bir kadın olarak yaptığım her şeyin ataerki tarafından bir bir eleştirildiğini düşünürsek bana atanacak olan kayyımın iktidar nezdinde “makul” bulunacağını düşünüyorum.
İşin özü şu ki, artık ne onlar yorulsun ne de beni yorsunlar. Yarın ya da gelecek hafta ya da önümüzdeki yıllarda neler olacağını ön görmemize fırsat vermeyen ve ülkenin geleceğinde söz sahibi olmamıza zaten imkan tanımayan bu iktidar ile yol yürüyemiyorum. Adalet Bakanı Tunç’un aksine Türkiye’deki hukuksuzluğu iliklerine kadar yaşayanlar adına hayatımızı zindana çeviren yetkililere buradan seslenmek istiyorum:
“İnsan olarak içinde yaşamaktan utanç duyduğum ama gitmeyi de hiç istemediğim bu ülkede benim hayatım üzerinde kurduğunuz fiziksel, ekonomik ve duygusal şiddetten arınabilmem için bu hayatı direkt benim yaşamamam gerektiğine karar verdim. Sırf barınmak için ödediğim astronomik fiyatlardaki ev kirasından en masumunun pestisit olduğunu düşündüğüm kimyasal dolu gıdaları tüketmeye, faturaları dert etmekten işe gitmek için yaptığım aylık masrafa, duygusal olarak dengesizleştirdiğiniz için kuramadığım sağlıklı bağlardan iki sohbet edelim deyip 7/25 siyaset konuşmak zorunda kaldığım arkadaş ortamlarına, hakkımı arayayım bari deyip çıktığım yolda polisten gördüğüm engel ve şiddete kadar içinden çıkılmaz bir hâl alan yaşamımı mecburen sizlerin ellerine bırakmam gerekiyor. Mücadele edebilmem için var olan bütün yolları bir bir tıkadığınız için artık ben bana da kayyım atamak istediğinizi düşünüyorum ve hayatımı sizlerin ellerine bırakıyorum. Lütfen bana direkt kayyım atayın. Hayatım hakkında söz hakkım olmasına izin vermiyorsunuz madem sizlerin yaptığı gibi ben de bütün hataları atanmış kayyıma yıkar işin içinden çıkarım diye umut ediyorum. Bu talebimi gerçekleştirecekseniz eğer sizlerden bir dileğim daha var; lütfen atayacağınız kayyım erkek veya Özlem Zengin olmasın… Ve elbette bu ricam onları da atanmış olmaktan alıkoymaz. Başka da bir rica yoktur.”
Basın açıklamam burada sona ermiştir. Bir sonraki basın açıklamasını kayyımımın yapması temennisiyle hoşça kalın.
Kayyum ve kayyım nedir?
Kayyum, Tanrının adlarından biridir. Kayyım ise bir kişinin temsilcisi olarak bir malı yönetmek ya da bir işi yapmak üzere mahkemece atanan kimsedir. ((AYŞENUR ÖNAL - BİANET)
