Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

2B ile ormanlar değil, geleceğimiz satılıyor!

Önceki gece Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaşan 2B yasasına meslek odalarından sert tepki geldi. Önceki gece Meclis Genel ...

Önceki gece Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaşan 2B yasasına meslek odalarından sert tepki geldi.
Önceki gece Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaşan 2B yasasına meslek odalarından sert tepki geldi. TMMOB Şehir Plancıları Odası, Çevre Mühendisleri Odası, Peyzaj Mimarları Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası tarafından yapılan ortak açıklamada, orman alanlarının değil, ülkenin geleceğinin satılacağı vurgulandı.
2B, muhalefetin de desteğiyle gece yarısı meclisten geçti
Kamuoyunda 2B kanunu olarak bilinen "Orman Köylülerinin Kalkındırılmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun" kapsamı genişletilerek görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu'nda önceki gece yarısı kabul edilerek yasalaştı. 2B tasarısına muhalefet partileri de destek verdi.

Tartışmalar İstanbul’u talan eden zihniyetle başladı

2B arazileri olarak adlandırılan, "orman vasfını kaybetmiş" bir başka ifadeyle orman alanlarının işgali ile işgalcilerince ormanlar kesilerek yerine villalar, konutlar, ticarethaneler dikilmiş alanların işgalcilerine satılmasının, İstanbul`un akciğerlerini talan eden zihniyetin iktidara gelmesi ile birlikte kamuoyunun gündemini meşgul etmeye başladığı öne sürülen meslek odalarının ortak açıklamasında, yasaya ilişkin tartışmaların yeni orman alanlarının işgalleri için de yeni bir ivme yarattığı ifade edildi.

Gelirin yüzde 10'u köylüye, yüzde 90'ı kentsel dönüşüme

Ormanların korunması yönündeki muhalif siyasal partilerin söylemlerinin, günümüzde kamu mallarının ranta ve talana açılması noktasında iktidarla olağanüstü bir ittifaka dönüştüğü vurgulanan açıklamada, "Kanun ile Orman alanlarının tarımsal gerekçelerle işgalli olan kesimlerinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı yetkili bakanlık olarak tanımlanırken, iskanlı alanlar ile iskana açılacak 'proje' alanları tapuda Hazine adına tescil edildikten sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkisine bırakılmakta, bu alanlardan elde edilecek gelirlerin yüzde 90`ı ise kentsel dönüşüme kaynak sağlamak amacı ile Genel Bütçeye gelir olarak aktarılmakta, kanun adında yer alan 'Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi' işlemine ilişkin her hangi bir hükme kanun içinde yer verilmemektedir. Bu satış işlemlinden elde edilecek gelirin yüzde 90`ına kadar olan kesiminin 'kentsel dönüşüm' amacıyla kullanılmak üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesine özel ödenek olarak gelir kaydedilirken, her nasıl olacaksa bilinmez bir biçimde elde edilen gelirin yüzde 10'luk kesimiyle de satışı gerçekleşen orman alanlarının iki katı kadar alanın ıslahı, orman köylerinin nakli, iskanı ve kalkındırılması amacıyla Orman Genel Müdürlüğü kullanımına tahsis edilmektedir" görüşüne yer verildi.

Köy nüfusuna kayıtlı olma şartı kaldırıldı

Komisyon görüşmelerinde 2B uygulamalarının 1982 Anayasasında belirtilen tarihi esas almakta olduğu dile getirildiği ancak kanun içeriğinde anılan alanların 31. Aralık 2011 tarihinden önce kullanıcısı olmak kaydı getirildiğinin altı çizilen açıklamada, 2B alanları için geçerli olan köy nüfusuna kayıtlı kullanıcılarına yapılmasına ilişkin tahsis kaydının da kaldırılarak, yasayla birlikte işgalli orman alanlarının işgalcileri adına satışı işleminin gerçekleştirildiği belirtildi.
Yağma ‘yaylalara’ çıkacak, ormanlar YÖK’e satılacak
2B alanlarının satışına yönelik haberlerin ilk ortaya atıldığı 2002 yılından buyana ortaya çıkmış olan yeni işgalcilerin de kapsama alınarak orman yağmasının meşrulaştırılmış olduğunun öne sürüldüğü açıklamada, yasayla orman ve hazine alanlarının talanıyla da yetinilmediği vurgulanarak, şu bilgilere yer verildi: "Devlet ormanlarında toplu yerleşimin bulunduğu alanların Bakanlar Kurulunca 'yayla'ilan edilerek bu alanlarda mevcut yapılaşma durumunu belirleyen vaziyet planları yapılarak, tespit edilen taşınmazların Anayasa`nın 169 ve 170. Maddeleri değiştirilinceye kadar Orman Genel Müdürlüğü adına tescil edilerek işletmeye alınması ve işgalci yapı sahiplerine kiralanması, Orman Genel Müdürlüğünce yapılacak planlarla devlet ormanı niteliğindeki 'yaylalarda' bina ve tesislerin yapılabilir hale getirilmesi, orman alanlarında ve özel ormanlarda yüzde 6 olan yapı hakkının yüzde 15`e çıkarılması, üniversite ve yurtların kurulabilmesi için Orman alanlarının YÖK`e bedeli karşılığında satılabilmesi, 6831 sayılı kanunun 8. Maddesi uyarınca 31.12.2011 tarihinden önce müsaderesine karar verilen ve tapuları iptal edilen fabrika ve ticari tesislerin işgalcilerine 29 yıllığına kiraya verilmesi de kabul edilmiştir.
Türkiye’nin Eskişehir büyüklüğündeki alanı satılacak
'Orman Köylülerinin Kalkındırılmalarının Desteklenmesi' kılıfı altında 410 bin hektarorman alanı işgalcilerine satılması karara bağlanırken, bununla da yetinilmeyip, hazineye ait 927.bin hektarlık arazinin de tarım vb. amaçlarla kiracılarına veya isteklilerine satışı, bir başka ifade ile ülkemizin 8. Büyük ili olan Eskişehir ili ile eşit yüzölçüme sahip bir alanın satışı kabul edilmiş durumdadır.
10. madde ile işgalcilere haksız kazanç sağlanacak
İşgalcilerin ihyası o kadar öncelikli bir sorun olarak belirlenmiştir ki; işgalcilerine rayiç bedelinin yüzde 50`sine, peşin ödeme halinde yüzde 20 daha indirim yapılarak satışı planlanan kamu alanlarından, kamu hizmetine tahsisi gereken alanların kamulaştırılması halinde rayiç bedelin yüzde 100`ü ödenerek geri alınması bu yolla işgalcilere haksız kazanç sağlanması da kanun teklifinin 10. Maddesinde hükme bağlanmıştır.
Depremler için ayrılan orman alanları bakanlığa
Kanun teklifi sadece işgalli alanları değil, işgal edilmemiş ancak kentsel dönüşüm yapılarak daha yüksek rantlara konu edilebilecek, deprem vb. doğal afetler durumunda kullanılmak üzere talep edilmiş olup ta bu amaçla kullanılmamış orman alanlar da dahil olmak üzere orman alanlarını da 'Proje Alanı' tanımı altında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kullanımına tahsis etmektedir.
Kıyı işgalcileri de yasadan yararlanacak
Kanunun 'proje alanı' tanımı kentsel dönüşüm amacıyla kullanılabilir orman alanlarına atıfta bulunarak bu alanları Çevre ve Şehircilik Bakanlığının insaf ve yetkisine bırakırken, bu alanlarda yapılacak planlama çalışmaları sırasında diğer kamu kurum ve kuruluşlarından görüş alma zorunluluğu da ortadan kaldırılarak, doğal ve kültürel varlıkların bulunduğu sit alanlarında, sulama alanlarında vb. imar mevzuatı ile belirlenmiş kriterlerin hiç birine tabii olmaksızın proje alanlarının yapılaşmaya açılmasını hükme bağlamaktadır. Bu yolla orman alanlarının yanı sıra, kıyıların, meraların, kültürel varlıkların, halk sağlığının ve gelecek kuşakları devretmemiz gereken tüm değerlerin tahribatı için bu güne dek görülmemiş bir düzenleme hükme bağlanmış durumdadır. Öyle ki; içme ve kullanma barajları için getirilmiş olan 700metrelik içinde tarım bile yapılamayan 'mutlak koruma bandı' bu kanun özelinde 300metreye indirilerek 'göl manzaralı villalara' tapu dağıtımı mümkün kılınmaktadır. Kıyı kanununa aykırı yapılar da bu kapsamda unutulmamış, sadece ormanı değil, aynı zamanda kıyıları da işgal etmiş olan yapıların bulunduğu alanların da işgalcilerine satışı ve mevcut yapılarının ruhsatlandırılması, gerektiğinde kat mülkiyeti de tesis edilecek biçimde bu kanunla mümkün kılınmış durumdadır.
İtirazlar yargıya değil Bakanlık ve Hazineye
Anayasa`nın yargı kararlarının uygulanma zorunluluğuna ilişkin açık hükmüne karşın bu kanun ile birlikte sürmekte olan davaların kadük hale getirilmesinin yanı sıra, kesinleşmiş ve hatta infaz edilmiş yargı kararlarına 'hak sahipleri' (!) iki yıl içinde itiraz ederek işgal etmiş oldukları alanların satış hakkını elde edinebileceklerdir. Söz konusu itirazın yapılması gereken mercii hukuk devletlerinde olması gereken biçimi ile gene yargı olmayıp, ilginç bir biçimde işgale konu olan yerdeki yetkili bakanlık ve hazine olarak tanımlanmış durumdadır. Yargı kararlarına müdahale o denli büyüktür ki, demokratik hakların başında gelen rayiç bedeller ve tahsislere konusunda vatandaşların yargı yoluna gitmesi kanun yoluyla engellenerek son derece açık, hukuk ihlalinin yanı sıra, demokratik hak arama yollarının ortadan kaldırıldığı ilk uygulama olarak ortaya konmuş durumdadır.
Ülke yandaş sermayenin yağma ve talanına açıldı
İçine girilmiş olan ekonomik kriz ortamından çıkış için iktidarca seçilmiş olan inşaat sektörünün canlandırılması yoluyla krizi aşma politikasının somutlaştığı bu kanunla; açıkça neoliberal politikalarla bütünleşmiş yandaş sermayeye kaynak aktarmada bir araç yaratılmakta ve bu güne dek görülmemiş ölçüde hiçbir insani değer ve kural tanımaksızın ülkeyi yağma ve talana açarak yandaş sermayeye aktarılacak kaynakların yaratılması amaçlanmıştır.
Bunca dert varken kaynak sağlama çabası affedilemez
İnsanlarımızın can kaybı ile ülkemizde yakıcılığını sürdüren ve iklim değişikliği ile yaşanan sel, fırtına konuları gündemde iken , çölleşme, su sorunu, doğal afetler gibi canlı yaşamını ve doğal dengeyi tehdit eden sorunların yanı sıra orman varlığı hızla azalırken, kültür varlıklarımızın korunması , yaşama koşullarının iyileştirilmesi, yoksullukla mücadele gibi temel başlıklar söz konusu iken, tüm bu temel sorunları bir yana bırakarak yandaş sermayeye yasa ve hukuk tanımaz bir biçimde kaynak sağlama çabası, toplumsal açıdan affedilemez bir durumu ortaya koymaktadır,
Halkı toplumsal dirence davet ediyoruz
TMMOB'ne bağlı meslek odaları olarak, toplumsal sorumluluklarımızın gereği bu kanun ile birlikte ülkemiz açısından yaratılacak felaketlere dikkat çekerek gerekli toplumsal direnç ve mücadele alanında bizlerle birlikte olmaya tüm halkımızı ve duyarlı tüm kurum ve kuruluşlarımızı davet ediyoruz."

Yusuf Yavuz-sol.org

Hiç yorum yok