AKP’nin kurucularından ve ilk dışişleri bakanı Yaşar Yakış, Ankara-Washington hattında yaşanan krizde kaybedenin Türkiye olduğunu söylüyor....
AKP’nin kurucularından ve ilk dışişleri bakanı Yaşar Yakış, Ankara-Washington hattında yaşanan krizde kaybedenin Türkiye olduğunu söylüyor...
AKP’nin kurucularından ve ilk dışişleri bakanı, emekli diplomat Yaşar Yakış, Deutsche Welle Türkçe’den Hilal Köylü’ye verdiği röportajda ABD ile yaşanan kriz için “Türkiye’nin gördüğü zararla, ABD’nin gördüğü zarar kıyaslanmamalıdır, krizin kaybedeni Türkiye’dir” diyor.
Rahip Brunson’ın ABD’ye gönderilmesini ve krizin ‘acilen’ çözülmesi gerektiğini savunan emekli diplomat Yaşar Yakış, NATO’nun karşısında müttefikler aramayı ‘tarihi yanlış’ olarak nitelendiriyor. Yaşar Yakış; Türk-ABD ilişkilerinde yaşananları, AKP hükümetlerinin dış politikasını ve ABD krizinin Türkiye’yi nereye götürebileceğini değerlendirdi.
DW Türkçe: Ankara-Washington hattındaki gerilim neden kaynaklanıyor?
Yaşar Yakış: Siz gazeteci Deniz Yücel’i serbest bırakıp ülkesine iade etmişseniz, ABD dahil tüm dünya kamuoyunun “Neden Rahip Brunson serbest bırakılmıyor” diye sorması çok normaldir. ABD ile bu konuda bir takım pazarlıklar yapıldığı, tüm diplomatik tartışmaların kamuoyunun gözü önünde cereyan ettiği de devletin en üst yetkililerince dillendirilmiştir. Sessiz ve etkin diplomasi terkedilmiş, gürültü ve patırtıyla iş çözme devreye sokulmuştur. Ama bu diplomasi de sonuç vermemiştir. Türkiye-ABD ilişkilerindeki ince noktaları bilen birine konu danışılsaydı bu kriz çoktan çözülürdü. Gelinen noktada; gün geçtikçe Türkiye’nin krizi çözmek için elindeki seçenekler azalıyor, ülke her açıdan sıkışıyor, fakirleşiyor. Demek ki; ya ABD ile ilişkileri bilen birilerine doğru düzgün danışılmamış ya da diplomatların uyarıları “Siz monşerler ne bilirsiniz” denilip, geri plana itilmiş. Rahip Brunson serbest bırakılıp, kriz acilen çözülmelidir. Bu krizin temel kaynağı da, ABD ile iletişimin diplomaside deneyimli ellere değil, popüler kişiliklere teslim edilmesidir. Ankara, hem komşularıyla hem de Rusya ve Amerika gibi büyük aktörlerle ilişkilerde yapılan bir dizi hatanın sonunda köşeye sıkışmıştır. Krizde Türkiye’nin gördüğü zararla, ABD’nin gördüğü zarar kıyaslanmamalıdır, krizin kaybedeni Türkiye’dir.
Krizde Ankara’nın ‘diplomatik hataları’ mı rol oynadı, ABD’nin hatası yok mu?
Elbette ABD’nin de hataları var. Türkiye ile ilişkileri tam bir iç siyaset malzemesi yaptılar. Kasım’da ABD’de seçim var ve Rahip Brunson’ın arkasındaki Evangelistlerin bu seçimlerde büyük etkisi olacak. ABD bu yüzden Türkiye’ye ağır baskı yapıyor. Türkiye zarar görürken, ABD’de de yara alıyor ancak ABD’nin gördüğü zarar yüzde bir ise Türkiye’nin gördüğü zarar yüzde 50’yi geçiyor. Türkiye’nin tüm bunları iyi okuyan bir diplomasi ile dünyayı anlamaya çalışması gerekirdi. Ne yazık ki son dönemde; diplomasideki incelikleri bilen, hükümete doğru tavsiyeler veren diplomatlara aktif görev verilmedi.
Türkiye’nin hataları nerede başlıyor, Suriye’de mi?
Türkiye, Ortadoğu batağına gerektiğinden fazla bulaştı, yanlış tarafta yer aldı. Zaman zaman doğru tarafta olduğunu düşündü ancak arkasına uluslararası camiayı alamadı. Ofsayta düştü. Dünya ülkeleri, Suriye’de aşırı İslamcılara gönderdikleri silahların yanlış ellere gittiğini görünce desteklerini kestiler. Ama Türkiye böylesi desteğini en yavaş kesen ülkelerden oldu. Şimdi İdlib’te büyük bir sınavla karşı karşıya Türkiye. İdlib’te aşırı radikallerin destekçisi görünüyor. Suriye rejimi İdlib’i de aşırı radikallerden kurtarırken, ordaki aşırı dinciler ya öldürülecek ya da Türkiye’ye gelecek. Türkiye’ye gelenlerin arasında Çeçen varsa, Rusya onları isteyecek. Peki Türkiye onları iade ederse, o insanlar idam edilecek. Türkiye, diyelim o insanları iade etmedi, onları Türkiye içinde rehabilite edebilecek mi? Aynı şekilde Doğu Türkistan Tugayı birlikleri, Sultan Murat Tugayları var İdlib’te. Suriye’deki rejimin ‘terörist’ dediği bu insanlar için ne yapabileceğini düşündü mü Türkiye? Açıkçası, ABD ile kriz tırmandıkça Türkiye’nin Suriye’de olanı biteni algılaması, yürütmesi daha da zorlaşacak. Türkiye, son dönemde dış politikadaki bir dizi hatasının bedelini bugün ağır ödüyor.
Dış politikadaki ‘bir dizi hata’da Suriye’den başka neler var?
Mısır’la bozuşmamızın hiç gereği yoktu. Askeri darbeye karşı çıkmak doğruydu ancak Sisi başa gelince bütün dünya onunla iletişim kurdu, Türkiye ise halen hapiste yatan Mursi’yi devlet başkanı kabul eden tek ülke oldu. Irak’ta da yanlış yaptık. Ahmet Davutoğlu, dışişleri bakanı olarak Kuzey Irak’a gittiği zaman “Sünni Türkmenleri ziyaret etti, Şiileri etmedi” diye haberler çıktı. Neydi bu haberler. Türkiye neden Kürtlere, Türkmenlere bölgedeki bütün gruplara eşit mesafeli duramadı. Neden herkes bundan şikayetçi oldu. Sonra Türkiye ne yaptı? Rus uçağı düşürdü. İşte en büyük hata buydu. Türkiye’nin Rusya’dan özür dilemesiyle aslında o kriz bitmedi. Rusya, Türkiye’yle iletişim kuruyor ama halen o krizin faturasını Türkiye’ye ödetiyor.
ABD-Türkiye krizi Suriye’ye nasıl yansıyabilir?
Suriye krizinde yedi yıl geride kaldı, Kürtler bölgedeki konumlarını krizden önceki döneme göre daha güçlendirdiler, ileri noktaya taşıdılar. Otonom bölgeler kurdular. ABD, Kürtlere krizin başından beri askeri malzeme desteği sağlıyor. Bunu da belki eskiden beri desteklediği Kürt davasını ileriye götürüp, İsrail’e dost bir devlet yaratmak için, belki de Suriye’de demokratikleşme süreci başladığında Suriye rejimi üzerinde Kürtler aracılığıyla baskı kurmak için yapıyor. Türkiye’nin sıkıntısı hem Rusya’nın hem de ABD’nin Kürt davasına sahip çıkmasından kaynaklanıyor. Türkiye, iki süper devletin desteklediği Kürtleri karşısına almış durumda. O yüzden Suriye’deki Kürtlerle gereksiz yere kesilen iletişimin yeniden kurulması gerekiyor. ABD’ye kızıp Kürtlere daha da çatmak yanlış olacaktır.
Erdoğan, ABD Başkanı Trump’ı Türkiye’ye baskı uygulamakla suçluyor, Türkiye’nin ABD’nin karşısına yeni müttefiklerle çıkabileceğini söylüyor. Türkiye’nin yeni müttefik arayışına girmesi ne tür sonuçlar doğurur?
Trump Erdoğan’ın bam teline dokunan açıklamalar yaptıkça Erdoğan da altta kalmak istemiyor. ABD ile bir onur meselesi yaşandığını söyleyip, halktan destek istiyor. Ancak bu söylemin krize acil çözüm üretmesi mümkün görünmüyor. Türkiye’nin NATO’nun karşısına yeni müttefiklerle çıkmaya çalışması ise son derece tehlikelidir ve tarihi bir yanlış olur. Ankara-Washington krizi derinleştikçe NATO müttefiklerinin Türkiye’ye güveni ciddi şekilde sarsılacak ve Türkiye’nin dahil olmadığı toplantılarda kararlar almaya başlayacak. Türkiye’nin NATO’daki konumu, pozisyonu tamamen zarar görecek. Bu yüzden Türkiye’nin NATO’ya alternatif müttefik aramak yerine NATO’nun güçlü bir üyesi olarak kalıp, Rusya ve Çin’le de iyi ilişkiler götürmesi şarttır. Yoksa Türkiye’nin daha tehlikeli sulara sürükleneceği aşikardır. (Kaynak: DW Türkçe)
AKP’nin kurucularından ve ilk dışişleri bakanı, emekli diplomat Yaşar Yakış, Deutsche Welle Türkçe’den Hilal Köylü’ye verdiği röportajda ABD ile yaşanan kriz için “Türkiye’nin gördüğü zararla, ABD’nin gördüğü zarar kıyaslanmamalıdır, krizin kaybedeni Türkiye’dir” diyor.
Rahip Brunson’ın ABD’ye gönderilmesini ve krizin ‘acilen’ çözülmesi gerektiğini savunan emekli diplomat Yaşar Yakış, NATO’nun karşısında müttefikler aramayı ‘tarihi yanlış’ olarak nitelendiriyor. Yaşar Yakış; Türk-ABD ilişkilerinde yaşananları, AKP hükümetlerinin dış politikasını ve ABD krizinin Türkiye’yi nereye götürebileceğini değerlendirdi.
DW Türkçe: Ankara-Washington hattındaki gerilim neden kaynaklanıyor?
Yaşar Yakış: Siz gazeteci Deniz Yücel’i serbest bırakıp ülkesine iade etmişseniz, ABD dahil tüm dünya kamuoyunun “Neden Rahip Brunson serbest bırakılmıyor” diye sorması çok normaldir. ABD ile bu konuda bir takım pazarlıklar yapıldığı, tüm diplomatik tartışmaların kamuoyunun gözü önünde cereyan ettiği de devletin en üst yetkililerince dillendirilmiştir. Sessiz ve etkin diplomasi terkedilmiş, gürültü ve patırtıyla iş çözme devreye sokulmuştur. Ama bu diplomasi de sonuç vermemiştir. Türkiye-ABD ilişkilerindeki ince noktaları bilen birine konu danışılsaydı bu kriz çoktan çözülürdü. Gelinen noktada; gün geçtikçe Türkiye’nin krizi çözmek için elindeki seçenekler azalıyor, ülke her açıdan sıkışıyor, fakirleşiyor. Demek ki; ya ABD ile ilişkileri bilen birilerine doğru düzgün danışılmamış ya da diplomatların uyarıları “Siz monşerler ne bilirsiniz” denilip, geri plana itilmiş. Rahip Brunson serbest bırakılıp, kriz acilen çözülmelidir. Bu krizin temel kaynağı da, ABD ile iletişimin diplomaside deneyimli ellere değil, popüler kişiliklere teslim edilmesidir. Ankara, hem komşularıyla hem de Rusya ve Amerika gibi büyük aktörlerle ilişkilerde yapılan bir dizi hatanın sonunda köşeye sıkışmıştır. Krizde Türkiye’nin gördüğü zararla, ABD’nin gördüğü zarar kıyaslanmamalıdır, krizin kaybedeni Türkiye’dir.
Krizde Ankara’nın ‘diplomatik hataları’ mı rol oynadı, ABD’nin hatası yok mu?
Elbette ABD’nin de hataları var. Türkiye ile ilişkileri tam bir iç siyaset malzemesi yaptılar. Kasım’da ABD’de seçim var ve Rahip Brunson’ın arkasındaki Evangelistlerin bu seçimlerde büyük etkisi olacak. ABD bu yüzden Türkiye’ye ağır baskı yapıyor. Türkiye zarar görürken, ABD’de de yara alıyor ancak ABD’nin gördüğü zarar yüzde bir ise Türkiye’nin gördüğü zarar yüzde 50’yi geçiyor. Türkiye’nin tüm bunları iyi okuyan bir diplomasi ile dünyayı anlamaya çalışması gerekirdi. Ne yazık ki son dönemde; diplomasideki incelikleri bilen, hükümete doğru tavsiyeler veren diplomatlara aktif görev verilmedi.
Türkiye’nin hataları nerede başlıyor, Suriye’de mi?
Türkiye, Ortadoğu batağına gerektiğinden fazla bulaştı, yanlış tarafta yer aldı. Zaman zaman doğru tarafta olduğunu düşündü ancak arkasına uluslararası camiayı alamadı. Ofsayta düştü. Dünya ülkeleri, Suriye’de aşırı İslamcılara gönderdikleri silahların yanlış ellere gittiğini görünce desteklerini kestiler. Ama Türkiye böylesi desteğini en yavaş kesen ülkelerden oldu. Şimdi İdlib’te büyük bir sınavla karşı karşıya Türkiye. İdlib’te aşırı radikallerin destekçisi görünüyor. Suriye rejimi İdlib’i de aşırı radikallerden kurtarırken, ordaki aşırı dinciler ya öldürülecek ya da Türkiye’ye gelecek. Türkiye’ye gelenlerin arasında Çeçen varsa, Rusya onları isteyecek. Peki Türkiye onları iade ederse, o insanlar idam edilecek. Türkiye, diyelim o insanları iade etmedi, onları Türkiye içinde rehabilite edebilecek mi? Aynı şekilde Doğu Türkistan Tugayı birlikleri, Sultan Murat Tugayları var İdlib’te. Suriye’deki rejimin ‘terörist’ dediği bu insanlar için ne yapabileceğini düşündü mü Türkiye? Açıkçası, ABD ile kriz tırmandıkça Türkiye’nin Suriye’de olanı biteni algılaması, yürütmesi daha da zorlaşacak. Türkiye, son dönemde dış politikadaki bir dizi hatasının bedelini bugün ağır ödüyor.
Dış politikadaki ‘bir dizi hata’da Suriye’den başka neler var?
Mısır’la bozuşmamızın hiç gereği yoktu. Askeri darbeye karşı çıkmak doğruydu ancak Sisi başa gelince bütün dünya onunla iletişim kurdu, Türkiye ise halen hapiste yatan Mursi’yi devlet başkanı kabul eden tek ülke oldu. Irak’ta da yanlış yaptık. Ahmet Davutoğlu, dışişleri bakanı olarak Kuzey Irak’a gittiği zaman “Sünni Türkmenleri ziyaret etti, Şiileri etmedi” diye haberler çıktı. Neydi bu haberler. Türkiye neden Kürtlere, Türkmenlere bölgedeki bütün gruplara eşit mesafeli duramadı. Neden herkes bundan şikayetçi oldu. Sonra Türkiye ne yaptı? Rus uçağı düşürdü. İşte en büyük hata buydu. Türkiye’nin Rusya’dan özür dilemesiyle aslında o kriz bitmedi. Rusya, Türkiye’yle iletişim kuruyor ama halen o krizin faturasını Türkiye’ye ödetiyor.
ABD-Türkiye krizi Suriye’ye nasıl yansıyabilir?
Suriye krizinde yedi yıl geride kaldı, Kürtler bölgedeki konumlarını krizden önceki döneme göre daha güçlendirdiler, ileri noktaya taşıdılar. Otonom bölgeler kurdular. ABD, Kürtlere krizin başından beri askeri malzeme desteği sağlıyor. Bunu da belki eskiden beri desteklediği Kürt davasını ileriye götürüp, İsrail’e dost bir devlet yaratmak için, belki de Suriye’de demokratikleşme süreci başladığında Suriye rejimi üzerinde Kürtler aracılığıyla baskı kurmak için yapıyor. Türkiye’nin sıkıntısı hem Rusya’nın hem de ABD’nin Kürt davasına sahip çıkmasından kaynaklanıyor. Türkiye, iki süper devletin desteklediği Kürtleri karşısına almış durumda. O yüzden Suriye’deki Kürtlerle gereksiz yere kesilen iletişimin yeniden kurulması gerekiyor. ABD’ye kızıp Kürtlere daha da çatmak yanlış olacaktır.
Erdoğan, ABD Başkanı Trump’ı Türkiye’ye baskı uygulamakla suçluyor, Türkiye’nin ABD’nin karşısına yeni müttefiklerle çıkabileceğini söylüyor. Türkiye’nin yeni müttefik arayışına girmesi ne tür sonuçlar doğurur?
Trump Erdoğan’ın bam teline dokunan açıklamalar yaptıkça Erdoğan da altta kalmak istemiyor. ABD ile bir onur meselesi yaşandığını söyleyip, halktan destek istiyor. Ancak bu söylemin krize acil çözüm üretmesi mümkün görünmüyor. Türkiye’nin NATO’nun karşısına yeni müttefiklerle çıkmaya çalışması ise son derece tehlikelidir ve tarihi bir yanlış olur. Ankara-Washington krizi derinleştikçe NATO müttefiklerinin Türkiye’ye güveni ciddi şekilde sarsılacak ve Türkiye’nin dahil olmadığı toplantılarda kararlar almaya başlayacak. Türkiye’nin NATO’daki konumu, pozisyonu tamamen zarar görecek. Bu yüzden Türkiye’nin NATO’ya alternatif müttefik aramak yerine NATO’nun güçlü bir üyesi olarak kalıp, Rusya ve Çin’le de iyi ilişkiler götürmesi şarttır. Yoksa Türkiye’nin daha tehlikeli sulara sürükleneceği aşikardır. (Kaynak: DW Türkçe)