HIDE
GRID_STYLE
SHOW_BLOG

Neden grevler “grev” diye adlandırılıyor?

Grevin doğuşu* Neden grevler “grev”[2] diye adlandırılıyor? Cevabı 250 yıl geriye yani işçi sınıfının doğum sancılarına kadar uzanıyor. 250 ...


Grevin doğuşu*

Neden grevler “grev”[2] diye adlandırılıyor? Cevabı 250 yıl geriye yani işçi sınıfının doğum sancılarına kadar uzanıyor.

250 yıl önce ‘grev’[3] sözcüğü toplu iş durdurma eylemini tanımlamak üzere ilk defa İngilizce’de kullanıldı. Kömür taşıma işçileri ve denizcilerin öncülük ettiği 1768 Londra Grevleri sırasında ortaya çıktı. Kelime, “mayna” etme[4] eyleminden ya da gemilerin yelkenlerini toplama, onları hareketsiz hale getirme işinden esinleniyordu. O zamandan beri, “grev!”, 1768 Londra limanlarından 2018 West Virginia hükümet binası[5] önüne kadar, işçilerin mücadelelerini tanımlayan simgesel bir kelime oldu.

Bu, elbette, işçilerin kolektif bir biçimde çalışmayı durdurduğu ilk protesto değildi.

Aslında 1768 Londra Grevleri’nden önce, Kuzeydoğu İngiltere’de Tyne ve Wear nehirlerindeki mavnacılar[6] (sahilden gemiye kömür taşıyan mavna ya da tekneleri kullananlar) 17. yüzyılın ortalarından itibaren kolektif ajitasyonu çok etkili bir biçimde kullandı. John Stevenson’un belirttiği gibi, onlar “ilkel bir sendika formunda organize edilmiş ilk meslekler arasında” idi. Kasım 1762’de Kuzeybatı İngiltere’de, Liverpool’daki denizciler ücret artışı talebiyle işi durdurdu. Ve 1765’te, İngiltere’nin kuzeyindeki madenciler uzun bir süre iş bıraktı. Nisan 1768’de, Sunderland’daki denizciler seren direklerini indirerek (böylece yelkenleri ‘mayna ederek’) gemilerin limandan ayrılmalarını engelledi. Sonuçta gemi sahipleri ve ustalar denizcilerin ücret artış taleplerini kabul etmek zorunda kaldı. Thames’teki denizciler Mayıs ayında bu eylemleri tekrarlayacaktı. Kuzeydoğu’daki mücadele taktiklerinin haberleri Londra’daki kömür taşıma işçilerine ulaştı ve bir kelime bir hareketle birlikte doğdu.

KÖMÜR TAŞIMA İŞÇİLERİ

18. yüzyılda Londra’nın hızlı büyümesi, Kuzeydoğu İngiltere’den kömür nakliye gemileriyle getirilen muazzam miktarda kömürü gerektiriyordu. Bu kömür, Thames nehrinin kuzey kıyısında Wapping ve Shadwell bölgelerindeki kömür taşıma işçileri tarafından boşaltılıyordu. İşçileri kiralayan ve parça başı ödeme yapan aracı “müteahhitler” tarafından kontrol edilen ağır ve kirli bir işti. Çoğu yerel han ve taverna sahibi olan müteahhit, ödeminin bir unsuru olan kömür ‘çuvalı’ ve ‘fıçı’sının yanı sıra yiyecek ve içki gibi ayni biçimlerde ödeme yapıyordu. Kömür taşıma susatıcı bir işti ve o dönemde kötü kalitedeki su nedeniyle işçiler biraya yöneldi. Han ve tavernaların bölgede yeme-içme için tek elverişli yer olduğu göz önünde bulundurulduğunda, müteahhitler kömür işçilerinin geçim araçları üzerinde dikkate değer bir kontrol sahibi oldu.
İşçilerin çoğu İrlandalı’ydı. Bazıları 1762-63’te, Güney İrlanda’daki ilk toprak hareketi dalgasının ardından göç etmişti. Bazıları İrlanda’da kiracı çiftçilerin çıkarlarını savunmak için şiddet içeren yöntemleri kullanan gizli bir örgüt olan Whiteboys’un[7] üyesiydi, ancak David Featherstone’nun gözlemlediği gibi bazı İrlandalı göçmenlerin basit bir biçimde onların yöntemlerini taklit etmesi de eşit derecede mümkündür. Kömür taşıma işçileri 16 ya da daha fazla işçinin bulunduğu gruplar biçiminde limanlarda birlikte çalışıyorlardı. Kolektif örgütlenmenin ayırt edici özellikleri şimdiden mevcuttu.

Çalışırken kullanmak zorunda oldukları kürekler üzerindeki müteahhit tekelinin kırılması için 1758 yılında işçiler başarılı bir şekilde Parlamento’ya dilekçe verme eylemi yaptı. Bundan önce, müteahhitler bu küreklerin üretimini kontrol ediyor ve onları fahiş fiyatlarla işçilere kiralıyorlardı. Öte yandan, 1758’de yürürlüğe giren ücret mevzuatı hızlı bir biçimde geçiştirildi. Yasanın uygulanmasından sorumlu yerel meclis üyesi, Jameika’da köle emeği ile işletilen çok sayıda şeker plantasyonuna sahip William Beckford’du. O, emekçilerin çıkarlarını önemsemeyen yeni laissez-faire[8] kapitalist sınıfını temsil etti.

Londra’nın Doğu Yakası’nda ticaret ve hafif sanayi üretimdeki büyüme bunun gibi çatışmaların her yerde ortaya çıkması anlamına geliyordu. 1765’teki Spitalfields isyanında dokuma işçileri ipek dokuma endüstrisindeki sıkıntılı dönem boyunca ücretlerinin geçim düzeyinin altına düşmesini önlemek için örgütlenmişti. Yasa dışı, gayri resmi, erken sendikacılığın bir biçimini uyguluyorlardı. 1765’te Fransa’dan ipek ithalatını protesto ettiler. 1767’de isyan devam etti. 1768’de yiyecek kıtlığı Londra boyunca daha fazla isyanı tetikledi. Aynı yılın Nisan ayında, kömür taşıma işçileri birkaç grev kırıcı işçiyi yaralayarak gemilere çıktı.

Karada, protesto grev kırıcıları işe almak için han ve tavernalarını üs olarak kullanan müteahhitlere odaklandı. Kömür taşıma işçileri, ayrıca, kömür tüccarları ve müteahhitlerin işi başkasına devretmesini engellemeye destek olması için yerel sulh hakimi Ralph Hodgson’ın yardımına başvurdu. Hodgson gemi kaptanlarının kömür taşıma işçilerinin işe alınması konusunda bilgi alabileceği bir istihdam bürosu kurdu. Müteahhitler buna dışarıdan işçi getirerek cevap verdi. Nisan ayında kömür taşıma işçileri müteahhit John Green’in Atlı Karınca Tavernası’nı ateşli silahlarla bastı. Bir kömür taşıma işçisi ve bir ayakkabıcı öldürüldü. Ertesi gün, Green birkaç saldırganın öldürüldüğü başka bir saldırıya uğradı. Yedi kömür taşıma işçisi tutuklandı, mahkum edildi ve asıldı.

Herşeye rağmen kömür taşıma işçileri daha iyi ücret için faaliyetlerine devam etti. Mayıs ayı başlarında, ücret artışı konusunda yazılı güvence alıncaya kadar çalışmayı durdurdular. Doğu yakasındaki caddelerden zengin Batı yakasına kömür taşıyan at arabalarının atlarını bile aldılar, böylece endüstrinin tedarik zincirini bozdular. O ay, taşıma işçilerinin protestoları Londralı denizcilere yayıldı.

DENİZCİLER

1763’te biten Yedi Yıl Savaşı’nın ardından, denizciler için daha az iş vardı ve aynı iş için ödeme gemi sahiplerine bağlı olarak değişiyordu. 1768 Mayıs’ı itibarıyla, Londralı denizciler gemilerdeki ödemeleri inceliyor ve bu konudaki eşitsizliklerle ilgileniyorlardı. Sunderland’da sadece yelkenleri “mayna ederek”[9] değil artık mallarını almaya güçlerinin yetmediği fırın ve kasapların önünden davul ve bayraklarla geçerek ücret zammını kazanan denizcileri andılar. Kolektif ajitasyonun bir örneği verildi. Kısa bir süre sonra, Londralı denizciler, ücret zammı alınmaksızın kimsenin yelken açmayacağı konusunda tehdit ederek gemilere zorla bindiler, yelkenleri indirdiler ya da “mayna ettiler”.

Denizciler Parlamento ve Londra Belediye Başkanına ücret artışı için dilekçe verdi. 11 Mayıs’a gelindiğinde Westminster’a doğru yürümek için on dört bin kişi toplamıştı. Walter Shelton’un bildirdiği gibi, onlar “kayıkçılara, laytercilere[10], safracılara[11], safra taşıyıcılara, kömür taşıma işçilerine vb. işlerini bırakmak ve ücretler ödenene kadar işe gitmemek için” çağrı yapabilmişti. Mayıs’ın ikinci haftasının başında, kömür taşıma işçileri ve denizcileri taşıyan çok sayıda tekne Parlamento’nun yanından geçerek, Westminster Sarayı’nın batısında karaya çıktı. Kömür taşıma işçileri ve denizciler buradan geriye, doğuya doğru birkaç mil yürürken gittikleri ölçüde daha fazla işçi toplayarak limanlardaki işçileri kendilerine kattılar. Wapping’in hemen kuzeyindeki açık alana, Stepney Fields’a ulaştıklarında kömür taşıma işçileri ve denizcilerden oluşan devasa bir grup işçilere katıldı. Birkaç hafta içinde, Britanya ticaretinin üçte birini elindeki tutan İmparatorluğun kıyı bölgesi Thames’teki tüm ticaret durma noktasına getirildi. Kayıkçılar ve at arabası sürücüleri gibi diğer işçiler greve katıldılar ya da patronlarını grevle tehdit ettiler.

TİCARETE VE TAHTA KARŞI

Ancak müteahhitler Tyneside’dan grev kırıcı işçi getirmeye devam ediyor, böylece kömür taşıma işçileri ve denizciler arasındaki ittifakı bozuyordu. Mayıs ayının başında denizcilerin ücret artış talebi reddedildi. Hükümet liman boyunca savaş gemilerini konuşlandırdı. Çatışma tırmandı. Grev kırıcılar gemileri boşaltırken bir isyan patlak verdi ve bir denizci ölümcül şekilde yaralandı. Buna karşılık çok şiddetli oldu.

Dokuz kömür taşıma işçisi denizcinin öldürülmesinden sorumlu tutuldu. İkisi idamlar için geleneksel bir bölge olan Tyburn’da asıldı. Altısı, kömür işçilerinin yaşadığı ve çalıştığı bölgenin yanındaki Sun Tavern Fields’da asıldı. İdam törenine yüzlerce polis memuru ve askerle birlikte elli bin kişi katıldı. Askerler Eylül ayına kadar bölgede konuşlandırıldı. İdamlar kömür taşıma işlerinin azmini kırdı, ancak ticarete ve tahta karşı örnek olan direnişleri unutulmadı ve gelecek protestoları besledi.

UZUN BİR MİRAS

Themes’te bütün gemileri durdurdukları birkaç gün içinde, işçilerin -bu örnekte şapkacıların- ücret artışı için “grev” yaptıklarına ilişkin yazılı ilk kayıtla karşılaşıyoruz (St James’s Chronicle and The British Evening-Post, 7-10 Mayıs 1768). Tyneside denizcileri için daha yüksek ücret sağlayan ve yelkenleri ‘mayna’ etmek için kullanılan teknik bir terimin, hızlı bir şekilde limanlardan kıyılara, daha sonra yüksek yiyecek fiyatlarından artan bir şekilde acı çeken Londra’nın emekçi nüfusuna yayılmış olması muhtemeldir. 1768 baharına gelindiğinde, yeni bir işçi ajitasyonu terimi ortaya çıkmış gözüküyordu.

Atlantik’in iki yakasında denizciler giderek artan sıklıkta greve gidecek ve diğer işçilere de ilham verecekti. 1775 yılında, tersane işçileri Portsmouth’da greve gitti, sonra da Britanya’nın en büyük askeri savaş gemisi tersanesinde. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Usta Ayakkabıcılar Federal Topluluğu ayakkabıcıların ücretlerini korumayı hedefleyen düzenli grevler yaptı. 19. yüzyılın başlarında, onların eylemlerinin Amerika’da “grev yapmak” fiilinin ilk kullanımı ile sonuçlandığı düşünülüyor.

Londra grevlerinde kömür taşıma işleri ile grev kırıcı denizciler arasında şiddetli çatışmalara rağmen, tüm işçiler “benzeri görülmemiş bir dayanışma gösterdi”. Grev duygudaş emek hareketinin potansiyelinde açık bir gelişmeyi temsil ediyordu. Ne yazık ki, bu potansiyel denizcilerin ücret artışını alıp işlerine geri dönmesi ve kömür taşıma işçilerini zor durumda devam eden protestolarında yalnız bırakmasıyla söndü.

Hanoverian İngiltere’sinde[12] düzeni bozmak üzere toplanma olgusu yeni değildi. III. George[13] giderek gericileşir, yeni varlıklı toprak sahibi aristokrasi ve tüccarlar halkın çok geniş bir kesiminin ihtiyaçlarını göz ardı ederek Parlamento’yu yönetirken bu tip isyanlar sıklık kazandı.

Buna karşılık, egemen sınıf, Londra’nın yoksullarını uyumlu bir endüstriyel işçi sınıfına dönüştürmek için isyancılara karşı gösterişli idam, yasal işkence ve askeri baskı uyguladı. Bu araçlar asla gerçekten ortadan kalkmadı, kanıt olarak joplu ve atlı polislerin grevci işçilere saldırdığı 1980’lerin sonlarındaki Britanya’da Orgreave Savaşları[14] gösterilebilir.

1768 Londra Grevleri bugün hala geniş bir işçi mücadelesi dizisi içinde yankılanıyor. Ancak bu grevlerin farkına varılması gereken benzersiz yönleri vardı. Belirleyici rolu İrlandalı kömür taşıma işçileri oynamıştı. Onlar İrlanda’daki Whiteboys ajitasyonundan imparatorluğun atar damarlarında kolektif direniş eylemi sahnemek için yararlandılar. Direniş tahtın varoluşsal kaygılarını arttırarak daha büyük güçlerle birleşti. Büyüyen ticari menfaatler, yüzyılın ilk yarısındaki İngiltere Kralı II. James yanlısı isyanlar[15] ve Yeni Dünya’da yükselen cumhuriyetçi düşünceler, kömür taşıma işçilerinin mücadelelerinin özellikle yönetici sınıf için tehdit edici görünmesini sağladı. Sonuç, politik farklılıkların kararlı bir şekilde bastırılması, potansiyel olarak asi işçilerin yeni ve büyüyen nüfusunun disipline edilmesiydi.

Bu tehdit, koordineli liderliğin köklü sonuçlara yol açtığı, 120 yıldan fazla bir süre sonra gerçekleşen 1889 Londra Liman Grevi’ne kadar hayat bulmadı. Ben Tillett ve John Burns’un da aralarında bulunduğu örgütçüler tarafından yönetilen grev Britanya sendikacılık tarihinde bir dönüm noktası oldu. Yeni bir sendika aracılığıyla büyük bir kolektif iş durdurma eylemi gerçekleştirdiler ve açık bir amaç için harekete geçtiler: liman işçilerine “altı peni” ödeme.

Londra Liman Grevi’nin başarısı işçilere, özellikle vasıfsız olanlara, örgütlenmeleri ve kolektif eylemlerini ülke sathına yaymaları için yeni bir özgüven kazandırdı. Bu şekilde, 1889 grevi Britanya işçi hareketinin yükselişinde önemli bir rol oynadı. Ancak 1768’in kömür taşıma işçileri ve denizcileri öncüydüler. “Grev” sendika aktivistlerinin mücadele çağrısı olmadan önce ve E. P. Thompson’un belirttiği gibi emek dayanışması tanımlanabilir bir işçi sınıfına dönüşmeden önce, 18. yüzyılın işçileri emek tarihine damga vurdu. (Dermot Feenan - Çeviren: Arif Koşar – TEORİ VE EYLEM)

* jacobinmag.com’da yayınlanan “The Birth of the Strike” başlıklı makaleden çevrilmiştir. Feenan, Dermot (2018) “The Birth of the Strike”, https://jacobinmag.com/2018/05/strikes-history-london-sailors-coal-heavers/, 10.09.2018.

[2] Makalede ele alınan İngilizce’de “grev” ve “grev yapmak” anlamına gelen “strike” sözcüğüdür. “Grev” kelimesi Türkçe’ye Fransızca’dan girmiştir. Fransızca’da “çakıllı dere kumu, mil” anlamındaki Grève Paris’te bir meydanın adıdır. Fransız devrimi döneminde Paris’te iş bırakan işçiler belediye binasının bulunduğu Grève meydanında toplandığı için “Grève” meydanına gitmek iş bırakmakla özdeşleştirilmiştir. Kelime bugünkü haliyle grev anlamını kazanmıştır.

[3] İngilizcesi “strike”.

[4] Mayna etmek: Geminin yelkenini halat ya da palanga yardımıyla aşağı indirmek.

[5] West Virginia’da öğretmen ve okul personeli grevleri 22 Şubat 2018’de başladı. Düşük ücret ve yüksek sağlık hizmeti maliyetlerine karşı öfke ile başlayan greve yaklaşık 20 bin öğretmen ve devlet okulu çalışanı katıldı. 55 Batı Virjinya eyaletindeki tüm okullarda 250 bin öğrenciyi etkiledi. 7 Mart 2018’e kadar sürdü. Emekçiler eylemlerinin önemli bir kısmını 2018 West Virginia hükümet binası önünde gerçekleştirdi.

[6] Mavna, gemilere ve yakın kıyılara yük taşıyan, güvertesiz büyük tekne; mavnacı ise mavnaları kullananlardır.

[7] Whiteboys (Beyaz Delikanlılar), 18. yüzyılda İrlanda’da toprakları ve ortak kullanım alanlar ellerinden alınan kiracı çiftçileri savunmak için şiddet içeren yöntemler kullanan gizli bir örgüttür. İsimleri, üyelerinin gece baskınlarında giydiği beyaz önlüklerden geliyor. Büyük toprak sahiplerini hedef aldılar, kiracı çiftçilerin haklarını savundular.

[8] Fransızca ifade, anlamı “bırakınız yapsınlar”. İlk kez Fizyokratlar tarafından “laissez-faire, laissez-passer” (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) sloganıyla savunulmuştur.

[9] İngilizce metinde “strike”.

[10] Hafifletme ve yük aktarma işlevine sahip deniz aracı layteri kullanan işçi.

[11] Safra, bir teknede denge sağlanması için kullanılan ağırlık; safracı ise bunu kullanan işçi.

[12] Hannover Hanedanlığı, İngiltere’de Alman kökenli bir kraliyet hanedanıydı. 1714 ile 1901 arasında Büyük Britanya Krallığını yönetti. Hanedanlık döneminde Britanya’da sanayi ve ticaret yoğun bir biçimde gelişmiş, İngiltere dünyanın büyük bir kısmına hükmeder hale gelmiştir.

[13] Hannover Hanedanı’ndan Kral III. George 1760-1820 tarihleri arasında Büyük Britanya’yı yönetti.

[14] 18 Haziran 1984 tarihinde Güney Yorkshire’daki Orgreave’da gerçekleşen tarihe ‘Orgreave Savaşı’ olarak geçen olaylar İngiliz işçi hareketi tarihinde şiddetli çatışmalardan biridir. Ulusal Maden İşçileri Sendikası’nın madenlerin kapatılması ve maden işlerinin azaltılmasına karşı Mart 1984’ten Mart 1985’e kadar süren grevleri sırasında gerçekleşti. Birkaç saat boyunca süren çatışma sırasında 51 grev gözcüsü yaralandı ve 91 madenci gözaltına alındı.

[15] Hannover Hanedanı’nın hükümranlığından önceki son İngiltere Kralı. Aynı zamanda İngiltere’nin son Katolik kralı.

VİDEO