12 Eylül cuntası yönetiminde tutuklanan Erdal Eren henüz 17 yaşındayken idam edildi. Eren’le aynı hapishanede kalan çocukluk arkadaşı Selma Ertekin’le idamın 37’nci yılında konuştuk...
'Erdal arkadaşımdı, kardeşim oldu, şimdi annesiyim'
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi olan Erdal Eren, Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Sinan Suner’in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 tarihinde gerçekleştirilen gösteride gözaltına alınan 24 kişiden biriydi.
Gösteri sırasında er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan ve ardından yargılanan Eren, 12 Eylül darbesi sonrası Milli Güvenlik Konseyi tarafından idama mahkûm edildi. Eren henüz 17 yaşındayken, 13 Aralık 1980’de, 37 yıl önce bugün Ulucanlar Cezaevi’nde idam edildi.
‘YAŞI KÜÇÜKTÜ AMA HEPİMİZDEN BÜYÜK GİBİ DAVRANIRDI’
Erdal Eren’in arkadaşı Selma Ertekin, Eren’e idam cezası verilmesinden kısa süre sonra tutuklanarak Mamak Cezaevi’ne konuldu. Ertekin ile arkadaşı Erdal Eren’i konuştuk.
Eren ile aynı yaşta olan ve cezaevinden önce defalarca birlikte toplantılara katılan Ertekin çocukluk arkadaşını, “Erdal’ın yaşı küçüktü ama hepimizden büyük gibi davranırdı. O yönetirdi toplantıları, çok sakindi ama oldukça kararlıydı. Dostlarına karşı çok sıcaktı fakat düşmanlarına karşı bir o kadar sertti” sözleriyle anlattı.
‘BÜYÜK BİR İNANÇLA ‘SENİ ASLA ASAMAYACAKLAR’ DEMİŞTİM’
Ertekin’in anlattığına göre Eren, 12 Eylül rejiminin idam ettiği ilk kişi olan Necdet Adalı ile birlikte havalandırmaya çıkarılıyordu. Eren’in hücresinde yetiştirdiği çiçeği büyütüp kendisinin bulunduğu koğuşun havalandırma alanına attığını aktaran Ertekin, dışarıda yaşananları Eren’e anlatmak için çok çabaladığını söyledi:
“Onun havalandırma saatini dört gözle bekledim. Erdal idam cezası aldıktan sonra dışarıda AB’ye (o zamanki adı Avrupa Ekonomik Topluluğu idi), Avrupa Parlamentosu’na dönük bu idamın haksız olduğu, daha çocuk yaşta olduğu belirtilerek kampanyalar düzenlenmişti. Erdal’a sonunda müjdemi iletmiştim. ‘Senin için dışarıda şöyle mücadele veriliyor, bunlar yapılıyor’ demiştim. Büyük bir inançla, ‘seni asla asamayacaklar’ demiştim. Dışarıda bu mücadele yoğunluğu vardı. Çocuk idam edilemez diyorlardı. Maalesef bu olmadı. Kenan Evren gibi bir cunta lideri dışarıdaki tepkilere kulak asmadı ve düşünceleri çok büyük ama yaş olarak çok küçük birini idam etti.”
‘AMAÇLARI ERDAL’IN BAŞINI EĞDİRMEKTİ’
Erdal Eren’i idamından önce havalandırmaya çıkardıklarını ve askerlerin izin vermemesi nedeniyle ranzaların arasından Eren’i izlediklerini söyleyen Ertekin, “Askerler başında beklerken sigara içiyorlar ve izmaritini yere atıp Erdal’ın almasını istiyorlardı. Amaçları Erdal’ın başını eğdirmekti. Erdal asla bunu yapmadı. El yordamıyla o izmaritleri topladı, asla başını eğmedi. Erdal’a insanlık dışı işkenceler hep o havalandırmada yapıldı” sözleriyle cezaevi günlerini anlattı.
ERDAL’IN İDAMINI GAZETEDEN ÖĞRENDİLER
13 Aralık 1980 günü hapishanedeki koğuşlara hiçbir gazetenin gelmemesiyle Erdal Eren’le ilgili kötü bir durum olduğunu düşündüklerini anlatan Ertekin, o güne dair şunları söyledi:
“Bize günlük gazetemiz gelirdi ama o gün gelmedi. Bu gerçeği kimse birbirine bilmesine rağmen söyleyemedi. Ta ki akşam beş buçukta gazeteler mazgaldan atıldı ve hızla gidildi. Herkes gazeteye doğru koştu. Cezaevinde en çok yatan sorumlu arkadaş gazeteyi aldı eline ve yüzünün hatlarından anladık. ‘Erdal’ dedi. O anda çığlık koptu. Aynı saatte bütün gazeteler diğer koğuşlara da verildi. O anda müthiş bir slogan atılmaya başlandı. Slogan çığlık olarak çıkıyordu. A blokta büyük bir direniş oldu.”
‘O ARTIK HEP BİZİM ÇOCUĞUMUZ’
Eren’in idamının ardından her koğuşta anma yaptıklarını ve arkadaşı olarak Eren’le ilgili konuşmayı kendisinin yaptığını aktaran Ertekin, o günlere dair hatırladığı duygunun öfke ve kin olduğunu söylerken hep 17 yaşında kalan arkadaşı Erdal Eren için şu benzetmeyi yaptı: “Şimdi o benim yaşımdaydı yaşasaydı; ama hep çocuğumun yaşında kaldı. Erdal’ı 17’sinde bıraktık. Biz büyüdük onun ablaları olduk. Sonra anneleri olduk. Belki de büyükanneleri olduk. Ama onu çocuk bıraktık, orada bıraktık. O artık hep bizim çocuğumuz.”
‘ERDOĞAN HER ŞEYİ KULLANDI. EREN DE BUNLARDAN BİRİYDİ’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2010 Referandumu öncesi 12 Eylül darbesinde öldürülen Erdal Eren’i andığını hatırlatan Ertekin şöyle devam etti:
“Maalesef insanlar kendi siyasi düşüncelerine bir şey hizmet edecekse o ne olursa olsun, nereyi kanatırsa kanatsın çok umurlarında olmuyor. Kendi varlığına hizmet edecekse onu kullanıyorlar. Erdal Eren’i Recep Tayyip Erdoğan da anmıştı. O zaman istediği sistemi tam olarak kurmak için ele geçirmesi gereken birçok şey vardı. O dönemde Erdoğan her şeyi her şekilde kullandı. Erdal Eren de bunlardan biriydi. Şimdi şu soruları Erdoğan’a sormak lazım: Sen bu gücü 82 Anayasası’ndan alıyorsun, hani karşıydın? Hani gelince değiştirecektin?”
(SERKAN ALAN-GAZETE DUVAR-13.12.2017)
'Erdal arkadaşımdı, kardeşim oldu, şimdi annesiyim'
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi olan Erdal Eren, Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Sinan Suner’in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 tarihinde gerçekleştirilen gösteride gözaltına alınan 24 kişiden biriydi.
Gösteri sırasında er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan ve ardından yargılanan Eren, 12 Eylül darbesi sonrası Milli Güvenlik Konseyi tarafından idama mahkûm edildi. Eren henüz 17 yaşındayken, 13 Aralık 1980’de, 37 yıl önce bugün Ulucanlar Cezaevi’nde idam edildi.
‘YAŞI KÜÇÜKTÜ AMA HEPİMİZDEN BÜYÜK GİBİ DAVRANIRDI’
Erdal Eren’in arkadaşı Selma Ertekin, Eren’e idam cezası verilmesinden kısa süre sonra tutuklanarak Mamak Cezaevi’ne konuldu. Ertekin ile arkadaşı Erdal Eren’i konuştuk.
Eren ile aynı yaşta olan ve cezaevinden önce defalarca birlikte toplantılara katılan Ertekin çocukluk arkadaşını, “Erdal’ın yaşı küçüktü ama hepimizden büyük gibi davranırdı. O yönetirdi toplantıları, çok sakindi ama oldukça kararlıydı. Dostlarına karşı çok sıcaktı fakat düşmanlarına karşı bir o kadar sertti” sözleriyle anlattı.
17 yaşında idam edilen Erdal Eren’in çocukluk arkadaşı olan Selma Ertekin, Eren’le aynı dönemde Mamak Cezaevinde kaldı |
‘BÜYÜK BİR İNANÇLA ‘SENİ ASLA ASAMAYACAKLAR’ DEMİŞTİM’
Ertekin’in anlattığına göre Eren, 12 Eylül rejiminin idam ettiği ilk kişi olan Necdet Adalı ile birlikte havalandırmaya çıkarılıyordu. Eren’in hücresinde yetiştirdiği çiçeği büyütüp kendisinin bulunduğu koğuşun havalandırma alanına attığını aktaran Ertekin, dışarıda yaşananları Eren’e anlatmak için çok çabaladığını söyledi:
“Onun havalandırma saatini dört gözle bekledim. Erdal idam cezası aldıktan sonra dışarıda AB’ye (o zamanki adı Avrupa Ekonomik Topluluğu idi), Avrupa Parlamentosu’na dönük bu idamın haksız olduğu, daha çocuk yaşta olduğu belirtilerek kampanyalar düzenlenmişti. Erdal’a sonunda müjdemi iletmiştim. ‘Senin için dışarıda şöyle mücadele veriliyor, bunlar yapılıyor’ demiştim. Büyük bir inançla, ‘seni asla asamayacaklar’ demiştim. Dışarıda bu mücadele yoğunluğu vardı. Çocuk idam edilemez diyorlardı. Maalesef bu olmadı. Kenan Evren gibi bir cunta lideri dışarıdaki tepkilere kulak asmadı ve düşünceleri çok büyük ama yaş olarak çok küçük birini idam etti.”
Ertekin, arkadaşı Erdal Eren için “Yaşasaydı benim yaşımda olacaktı ama hep çocuğumun yaşında kaldı“ dedi |
‘AMAÇLARI ERDAL’IN BAŞINI EĞDİRMEKTİ’
Erdal Eren’i idamından önce havalandırmaya çıkardıklarını ve askerlerin izin vermemesi nedeniyle ranzaların arasından Eren’i izlediklerini söyleyen Ertekin, “Askerler başında beklerken sigara içiyorlar ve izmaritini yere atıp Erdal’ın almasını istiyorlardı. Amaçları Erdal’ın başını eğdirmekti. Erdal asla bunu yapmadı. El yordamıyla o izmaritleri topladı, asla başını eğmedi. Erdal’a insanlık dışı işkenceler hep o havalandırmada yapıldı” sözleriyle cezaevi günlerini anlattı.
12 Aralık 1980 gecesi Mamak Cezaevi’nden Ulucanlar Cezaevi’ne getirilen Eren 13 Aralık günü burada idam edildi |
ERDAL’IN İDAMINI GAZETEDEN ÖĞRENDİLER
13 Aralık 1980 günü hapishanedeki koğuşlara hiçbir gazetenin gelmemesiyle Erdal Eren’le ilgili kötü bir durum olduğunu düşündüklerini anlatan Ertekin, o güne dair şunları söyledi:
“Bize günlük gazetemiz gelirdi ama o gün gelmedi. Bu gerçeği kimse birbirine bilmesine rağmen söyleyemedi. Ta ki akşam beş buçukta gazeteler mazgaldan atıldı ve hızla gidildi. Herkes gazeteye doğru koştu. Cezaevinde en çok yatan sorumlu arkadaş gazeteyi aldı eline ve yüzünün hatlarından anladık. ‘Erdal’ dedi. O anda çığlık koptu. Aynı saatte bütün gazeteler diğer koğuşlara da verildi. O anda müthiş bir slogan atılmaya başlandı. Slogan çığlık olarak çıkıyordu. A blokta büyük bir direniş oldu.”
Müzeye dönüştürülen Ulucanlar Cezaevi’nde Erdal Eren’in yaşam öyküsü de yer alıyor |
‘O ARTIK HEP BİZİM ÇOCUĞUMUZ’
Eren’in idamının ardından her koğuşta anma yaptıklarını ve arkadaşı olarak Eren’le ilgili konuşmayı kendisinin yaptığını aktaran Ertekin, o günlere dair hatırladığı duygunun öfke ve kin olduğunu söylerken hep 17 yaşında kalan arkadaşı Erdal Eren için şu benzetmeyi yaptı: “Şimdi o benim yaşımdaydı yaşasaydı; ama hep çocuğumun yaşında kaldı. Erdal’ı 17’sinde bıraktık. Biz büyüdük onun ablaları olduk. Sonra anneleri olduk. Belki de büyükanneleri olduk. Ama onu çocuk bıraktık, orada bıraktık. O artık hep bizim çocuğumuz.”
Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nin duvarlarında (en sağda) Erdal Eren’in mahkemede ifade verdiği sırada çekilen fotoğraf yer alıyor |
‘ERDOĞAN HER ŞEYİ KULLANDI. EREN DE BUNLARDAN BİRİYDİ’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2010 Referandumu öncesi 12 Eylül darbesinde öldürülen Erdal Eren’i andığını hatırlatan Ertekin şöyle devam etti:
12 Eylül askeri darbesinin ardından Ulucanlar Cezaevi’nde aralarında Erdal Eren’in de olduğu 6 kişi idam edildi |
“Maalesef insanlar kendi siyasi düşüncelerine bir şey hizmet edecekse o ne olursa olsun, nereyi kanatırsa kanatsın çok umurlarında olmuyor. Kendi varlığına hizmet edecekse onu kullanıyorlar. Erdal Eren’i Recep Tayyip Erdoğan da anmıştı. O zaman istediği sistemi tam olarak kurmak için ele geçirmesi gereken birçok şey vardı. O dönemde Erdoğan her şeyi her şekilde kullandı. Erdal Eren de bunlardan biriydi. Şimdi şu soruları Erdoğan’a sormak lazım: Sen bu gücü 82 Anayasası’ndan alıyorsun, hani karşıydın? Hani gelince değiştirecektin?”
(SERKAN ALAN-GAZETE DUVAR-13.12.2017)