Cumhuriyet gazetesinin haber başlıklarını okuyorum:
Kıyım Hükmünde Kararname: OHAL'in son KHK'sı ile 18 bin 632 kamu görevlisi daha işini kaybetti.
Böylece, bu son KHK ile işine son verilen kamu görevlilerinin oranı, bugüne kadarki ihraçların yüzde 16'sına ulaştı.
21 Temmuz 2016'dan bugüne kadar 112 bin 679 kamu görevlisi ihraç edilmiş oldu.
Barış Bildirisi'ne imza attıkları gerekçesiyle üniversitelerden atılan akademisyen sayısı 404'e yükseldi.
Üç gazete daha susturuldu: Halkın Nabzı ve Özgürlükçü Demokrasi, Welat.
Bunlar daha yeni yaşananlar.
Türkiye özellikle 15 Temmuz'dan beri koca bir hapishane. Cezaevleri gazeteci, yazar, akademisyen ve siyasetçi dolu.
Medya, tek tük istisnalar dışında biat medyası haline getirildi.
Üniversite susturuldu, üniversite olmaktan çıkarıldı.
İş dünyası sindirildi.
Meclisin yetkileri gasp edildi.
Yargı bağımsızlığını yitirdi.
Güçler ayrılığı noktalandı.
İktidar "tek adam"ın elinde.
Yasamanın, yargının, medyanın biat kurumları haline getirildiği, bir "tek adam"ın, bir "başkan baba"nın tek başına iktidar odağı olduğu bir ülkede elbette demokrasiden söz edilemez.
Hukukun üstünlüğünden söz edilemez.
Özgürlükten söz edilemez.
Türkiye'de demokrasi, hukuk ve özgürlüklerin üstüne simsiyah bir örtünün çekilmesi yeni değil, dünden bugüne yaşanmakta olan, gitgide hızlanan bir süreç.
Bu sürecin adı, Erdoğan'ın “sivil darbesi"dir.
Bu darbe özellikle 15 Temmuz'la birlikte derinleşmeye başladı.
15 Temmuz’daki başarısız darbe girişimini Allah’ın bir lütfu, eşsiz bir fırsat olarak gören Erdoğan, kendi sivil darbesi için düğmeye bastı 20 Temmuz'da.
Çıkardığı ilk KHK ile tek adamlığını fiilen uygulamaya geçirdi.
20 Temmuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkilerinin gasp edilmesi yolunda büyük bir adım oldu..
15 Temmuz elbette vahşi bir darbe girişimiydi.
15 Temmuz gece yarısından itibaren attığım tweet’ler ve yazdığım yazılarla şiddetle karşı çıktım darbe teşebbüsüne.
Ama aynı zamanda, 16 ve 17 Temmuz 2016 günlerinde yazdığım iki yazıda da, Erdoğan’ın derinleşen “sivil darbe”sine dikkati çekmiş, bir noktayı daha vurgulamıştım:
Demokratlığın tek kriteri, sadece kanlı ve iğrenç 15 Temmuz’a karşı durmak değildir; demokratlık aynı zamanda “Erdoğan darbesi”ne de karşı çıkmaktır.
Erdoğan'ın 20 Temmuz darbesi, 24 Haziran'la birlikte çok önemli bir eşik atladı. Kendine anayasal bir kılıf uydurarak büyük bir mesafe aldı.
"Atatürk Cumhuriyeti"ne ölümcül bir darbe indirdi.
Yakın geçmişe şöyle bir bakın:
Türkiye'de Batı'ya, Avrupa'ya bakan pencereler kapanmaya başladı.
Demokrasi, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, özgürlük ve insan hakları, laiklik ve kadın-erkek eşitliği gibi Batı'yı asıl Batı yapan değerlere sırt çevrildi.
Kökleri iki yüzyıl öncesine giden, Cumhuriyet'le büyük bir sıçrama yapan Batılılaşma-modernleşme sürecini ters yüz etmek ve bu süreçten intikam almak için rövanşist bir siyaset sistemli bir biçimde uygulanmaya başladı.
Bu yeni siyasal düzen seçim sandığından çıktı.
Ama adı demokrasi değil.
Peki nedir?
Diktatörlük…
Despotluk...
Otokrasi...
Faşizm...
Başkan babalık...
Tek adamlık...
Yeni padişahlık…
İsteyen istediği adı koysun, istediği gibi tartışsın.
Ben dikta, diktatör diyorum.
Ve soruyorum:
Demokratik cumhuriyet için, hak, hukuk , adalet ve özgürlükler için mücadele edecek demokratlar nerede?
Demokratik güçler nerede?
Demokratik ittifaklar nerede? (HASAN CEMAL - T24, 09 Temmuz 2018)
Akit'in 'firari' olduğunu iddia ettiği Hasan Cemal, ifade vermek için adliyedeydi: Eğer bir yazı, bu ülkede suç unsuru haline getiriliyorsa...
"Yazımı bugün de özgürlük ve hukuk adına savunuyorum"
50 yıldır gazetecilik yapan T24 yazarı Hasan Cemal, Yeni Akit gazetesinde "yurt dışında firari yaşadığının" iddia edildiği bugün (6 Aralık 2018) Çağlayan'daki İstanbul Adliye Sarayı'ndaydı. Cemal, 9 Temmuz’da T24'te yayımlanan köşe yazısında ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği’ iddiasıyla ifade verdi.
Hasan Cemal, "Dikta, Diktatör" başlıklı yazısıyla ilgili olarak başlatılan soruşturma kapsamında verdiği ifadede, kaleme aldığı yazının ‘suç olmadığını’ belirterek şunları söyledi:
"Bu yazı, ifade özgürlüğümü kullanmaktadır. Bu yazı ifade özgürlüğümü savunmaktır. Bu yazı, eğer bir ülkede suç unsuru haline getiriliyorsa, o ülkede ifade özgürlüğü yok demektir. O ülkede hukukun üstünlüğü yok demektir. Ve, o ülkede demokrasi yok demektir. Ben bu yazımı bugün de özgürlük ve hukuk adına savunuyorum. Şimdi bu konuda bir karar vermek durumunda olan sizsiniz Sayın Savcı. Siz ne diyorsunuz? İfadem bundan ibaret, teşekkür ederim."
"Köşe yazımdaki ifadelerle Fuat Avni’nin ifadeleri arasında bağ kurulması yanlıştır"
Hasan Cemal; “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan tespitte FETÖ/PDY terör örgütünün kara propagandasını yapan Fuat Avni isimli Twitter kullanıcısının yoğun biçimde kullandığı “Tek Adam”, “Diktatör”, “Sivil Darbe” gibi ifadelerin köşe yazınızda sizin de birden fazla kez kullanıldığı anlaşılmıştır. Bu konuda ne dersiniz” sorusuna şu yanıtı verdi:
"Fuat Avni’yi tanımam. Ben de herkes gibi basından duyduğum kadarıyla bilirim. Benim köşe yazımdaki ifadelerle Fuat Avni’nin kullandığı ifadeler arasında bağ kurulması yanlıştır.”
"FETÖ/PDY ile iltisak kurulmaya çalışılması kanuna aykırıdır"
T24 ve Hasan Cemal’in avukatı Fikret İlkiz de, soruşturmanın CİMER üzerinden yapılan bir başvuru sonrasında başlatıldığını ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın "yetkisizlik" kararı verdiğini belirterek, "Cumhurbaşkanı’na hakaret soruşturması açılması kanuna ve hukuka aykırıdır. Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesi nedeniyle başlatılan bir soruşturmadan hareketle de FETÖ/PDY örgütü ile iltisak kurulmaya çalışılması Ceza Mahkemeleri Kanunu'na aykırıdır” dedi. İlkiz, takipsizlik kararı verilmesini talep etti.
Akit gazetesi bugün “Hainliği böyle beslemişler” başlığı ve Mustafa Durmaz imzasıyla manşetten yaptığı yayında "Hasan Cemal hakkında FETÖ’nün medya yapılanmasında yer aldığı gerekçesiyle hakkında yakalama kararı bulunduğunu" iddia etmiş ve İstanbul'da yaşayan, bugün de adliyeye giderek ifade veren Hasan Cemal'in "yurt dışında firari bir hayat sürdüğünü” öne sürmüştü.
Hasan Cemal'den Akit'e: Alçakça iftiralarınızın hesabını yargıda vereceksiniz; özgürlük ve hukuk mücadelemde beni korkutamazsınız!
"Firari değilim, Çağlayan'dan, savcıya verdiğim bir ifadeden şimdi çıktım"
Hasan Cemal, kurucu başkanı olduğu Bağımsız Gazetecilik Platformu P24 hakkında asılsız iddialar öne süren ve kendisinin yurt dışında yaşadığını iddia eden Akit gazetesine “Hakkımdaki alçakça iftira ve korkunç yalanların hesabını yargıda vereceksiniz. Firari değilim, Çağlayan’dan, savcıya verdiğim bir ifadeden şimdi çıktım. Özgürlük ve hukuk mücadelemde beni korkutamazsınız!" yanıtını verdi.
Akit, bugün “Hainliği böyle beslemişler” başlığı ve Mustafa Durmaz imzasıyla manşetten yaptığı yayında "Hasan Cemal hakkında FETÖ’nün medya yapılanmasında yer aldığı gerekçesiyle hakkında yakalama kararı bulunduğunu" iddia etti. Yayında İstanbul'da yaşayan Hasan Cemal'in "yurt dışında firari bir hayat sürdüğü" öne sürüldü.
Cemal de söz konusu gerçek dışı iddialara sosyal medya hesabı Twitter’dan cevap verdi.
Cemal, şu mesajı paylaştı:
“Akit’e: Hakkımdaki alçakça iftira ve korkunç yalanların hesabını yargıda vereceksiniz. Firari değilim, Çağlayan’dan, savcıya verdiğim bir ifadeden şimdi çıktım. Yazılarıma bir ay ara verdiğimi de dün Twitter’dan duyurmuştum. Özgürlük ve hukuk mücadelemde beni korkutamazsınız!”
Suç duyurusu
T24 ve Hasan Cemal’in avukatı Fikret İlkiz, Akit’in gerçek dışı iddiaları için yargıya başvurarak suç duyurusunda bulunacak...
Akit'in bugünkü (6 Aralık 2018) yayını şöyleydi:
Batılı devletlerin, terör yandaşlığı yapan satılık kalemleri kirli paralarıyla beslediği ortaya çıktı. FETÖ ve PKK başta olmak üzere birçok terör örgütünün sözcülüğünü üstlenen ve hakkında yakalama kararı çıkartılan Hasan Cemal’in kuruculuğunu üstlendiği Bağımsız Gazeteciler Platformu’nun maddi kaynaklarının yüzde 80 oranında Batılı ülkelerce finanse edildiği öğrenildi. Türkiye aleyhine yaptığı açıklamalarda bilinen Bağımsız Gazeteciler Platformu’nu desteleyenler arasında Batılı konsoloslukların ve büyükelçiliklerin olduğu belirlendi. Firari Hasan Cemal’in yönetiminde olan Bağımsız Gazeteciler Platformu’na destekleyenler arasından Alman Danışmanlık Şirketi Niras, ABD menşeli Ulusal Demokrasi Vakfı, Norveç Büyükelçiliği, İsveç Başkonsolosluğu, ve Guardian Foundation’un olduğu kaydedildi. 17/25 Aralık kumpasından sonra söz konusu kuruluşlardan, Bağımsız Gazeteciler Cemiyetine yaklaşık 1 buçuk milyon TL para aktarıldığı saptandı.
Almanlar baş rolde
Başkan Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde gelişen Türkiye’yi hazmedemeyen Batılı ülkeler, ülkemizden devşirdikleri yerli iş birlikçilerini finanse ederek ayağımıza çelme takmaya devam ediyor. Terörün ve kaosun merkezi Batı, FETÖ’nün milli iradeye ilk darbe girişimi olan 17/25 Aralık kumpasından sonra terör yandaşı gazetecilere kol kanat germiş. Gazetecilik mesleğini ideolojik saplantılarına alet eden ve 17/25 Aralık’tan sonra FETÖ’nün sözcüsü gibi davrananHasan Cemal’in kurucusu olduğu Bağımsız Gazeteciler Platformu, Batılı ülkeler eliyle semirtilmiş. Almanya’nın önemli danışmanlık firmalarından biri olan Niras 423 bin TL yardım yaparak, Bağımsız Gazeteciler Platformu’na adeta can suyu olmuş. Türkiye’nin teröre karşı en kararlı tutumunu sergilediği bir dönemde, kiralık kalemleriyle ülkemizin bağrını deşenler, ABD’den de gerekli desteği almış.
Para konsolosluktan
ABD menşeli Ulusal Demokrasi Vakfı, Bağımsız Gazeteciler Platformu’na 265 bin Türk Lirası para aktarmış. Söz konusu vakfın birçok ülkede, yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunduğu da biliniyor. Yine ABD kökenli Guardian Foundation isimli vakıf, 251 bin TL gibi büyük bir rakamı Cemal’e destek için hibe etmiş. Türkiye’ye yönelik karalama kampanyalarında en önde yer alan Bağımsız Gazeteciler Platformu, Norveç Büyükelçiliği’nden 127 bin TL, İsveç Başkonsolosluğu’ndan ise 110 bin TL finansman desteği almış.
“Erdoğan darbesi” diyecek kadar alçaldı!
FETÖ’nün medya yapılanmasında yer aldığı gerekçesiyle hakkında yakalama kararı çıkartılanHasan Cemal, yurt dışında firari bir hayat sürüyor. Darbelerin kitabını yazan Hasan Cemal son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü medyası ile birlikte hareket ediyordu. 17/25 Aralık darbesinden bu yana FETÖ tarafından finanse edilen haber sitelerinde köşe yazan Hasan Cemal, Gülen medyasının da vazgeçilmez isimlerindendi. Gülen örgütüne övgüler yağdırır, seçilmiş Cumhurbaşkanı’na hakaret ederdi. Önce 15 Temmuz darbesini göstermelik olarak kınadı ama FETÖ cuntası hakkında bir cümle kurmak aklına gelmedi. Kapatılan ve yayın hayatını durduran FETÖmedyasının ardından ağıtlar yakan Hasan Cemal 240 kişinin şehit olduğu bu kanlı darbe girişimine “Erdoğan Darbesi” diyecek kadar alçaklaştı!