Solun Suriyeli sığınmacılar konusunda elbette kendi sözünün olması gerekir ve bu da bellidir: Bu insanlar Türkiye’ye canlarını kurtarmak için gelmişlerdir ve konunun insani boyutu vardır. Ancak, ülkelerinden ayrılmalarına yol açan gelişmeler siyasidir; bu nedenle nihai çözümün de siyasi olması gerekir...


“Sol Suriyeli sığınmacılar konusunda ne diyor?”

“Sol Suriyeli sığınmacı sorununun çözümü için hangi projeleri öneriyor?”

Bu sorulardan ilki makul, ikincisi ise saçmadır.

Solun Suriyeli sığınmacılar konusunda elbette kendi sözünün olması gerekir ve bu da bellidir: Bu insanlar Türkiye’ye canlarını kurtarmak için gelmişlerdir ve konunun insani boyutu vardır. Ancak, ülkelerinden ayrılmalarına yol açan gelişmeler siyasidir; bu nedenle nihai çözümün de siyasi olması gerekir. Sol, en başta, Suriyeli sığınmacıların güvenli biçimde ülkelerine geri dönmelerini sağlayacak koşulların oluşmasını, bunun için Suriye yönetimi ile temasa geçilmesini savunur.

Ayrıca, Türkiye’de bulundukları sürece Suriyeli sığınmacılara yönelik milliyetçi, ırkçı, dışlayıcı ve aşağılayıcı söylem ve tutumlara şiddetle karşı çıkar. Bu söylem ve tutumlara karşı çıkarken hali vakti yerinde sığınmacılarla “gariban” olanlar arasında ayrım gözetmez. Milliyetçi ve ırkçı saldırılar kime yönelirse yönelsin, sol hepsini reddeder.

İkinci soru ise saçmadır.

Sol tarafından ciddiye alınmaması gerekir. Çünkü sola yönelik olarak öteden beri başvurulan bir tuzağa işaret eder. İstenir ki sol, mücadele konusu olması gereken olguları proje konusu yapsın… İstenir ki konunun sınıfsal özü gizlensin; sol, “sınıf ötesi” özellikler taşıdığı ileri sürülen konularda proje geliştirme hevesine kapılsın…

Oysa Suriyeli sığınmacı sorunu sığınmacıların büyük bölümü için artık ucuz emek, kayıt dışı istihdam ve yedek sanayi ordusu gibi kapitalizmin yapısal kategorileriyle iç içe geçmiştir. Bunlar “proje” değil mücadele konuları, mücadele alanlarıdır.  Suriyelilerin çeşitli sektörlerde istihdam edilmelerine yardımcı olacak meslek-beceri eğitimleri veren projeler olabilir. Ancak bunlar solun işi olamaz; sonra, bu bağlamda ne yapılırsa yapılsın hepsi kapitalizmin “proje konusu” olamayacak katı sınırları içinde kalacaktır.

Resmi verilere göre Türkiye’deki Suriyeli sığınmacı sayısı 3 milyon 600 bin kadardır. Bu nüfusun %43’ünü 18 yaşından küçükler oluşturmaktadır.

Suriye’de bir çözüm bulunup ülke tamamen sakinleşse bile Türkiye’deki sığınmacıların ancak bir bölümü ülkelerine dönecektir. Ne kadar olacağını kestirmek güç; ama her durum ve koşulda önemli bir Suriyeli nüfusun Türkiye’de kalacağı kesin gibidir.

Bu nüfusla ilgili neler yapılabilir?

Solun bu konuda da söyleyecekleri olabilir, ama bir kez daha, “kendi projeleri” olamaz.

Proje, hükümetlerin, BM kuruluşlarının, uluslararası kuruluşların, STK’lerin, yerel yönetimlerin işi olabilir. Şuna benzer: Türkiye’de mevsimlik tarım işçiliği olgusu, ülke kapitalizminin yapısal bir özelliği olarak projelerle ortadan kaldırılamaz. Bununla birlikte, örneğin tarım işçilerinin çalışmaya gittikleri yerlerde daha iyi koşullarda barınmaları, çocuklarının çalıştırılmaması ve eğitimlerinin aksamaması için bölge ve sektör bazında projeler uygulanabilir.

Halen Türkiye’de bulunan ve kalacak olan Suriyeliler için de çeşitli projeler gündeme gelmektedir, gelecektir.

Sol bu tür projelere nasıl bakmalı?

Solun, entegrasyonu öngören projelere karşı çıkması düşünülemez. Entegrasyondan kastedilen, Türkiye’de kalacak olan Suriyelilere Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına tanınan hakların eksiksiz hepsinin belirli bir vade içinde tanınmasıdır.

Ancak, her entegrasyon belirli alanlarda bir asimilasyonu da içermek durumundadır.

“Belirli alanlarda asimilasyon”, ülkede kalacak olan Suriyelilerin kendi gelenek ve kültürlerinin parçası saydıkları, ancak günümüzün insan, kadın ve çocuk hakları normlarıyla, ayrıca (delik deşik edilmiş olsa bile) mevcut yasalarla bağdaşmayan pratiklerden vaz geçmek zorunda olmaları demektir.

Akla ilk gelen örnekler çocuk evlilikleri ve çok eşliliktir.

Suriyeli sığınmacıların %53’ü (1.926.000 kişi) 6 ilde toplanmıştır (Adana, Gaziantep, Hatay, Kilis, Mersin, Urfa).

Yapılan saha çalışmalarına göre çocuk evlilikleri ve çok eşlilik sığınmacı nüfus içinde yaygındır. Bunun ötesinde, aynı pratikleri yerli nüfusun bunlara esasen yatkın olan belirli bir kesiminde de tetiklemektedir.

Bizce solun, “proje” değil ama kendi sözünü üretip söylemesi gereken alanlardan biridir.

Yeter ki seçkin bir bilim insanı kalkıp çocuk evliliklerine ve çok eşliliğe karşı çıkmanın toplulukların yerleşik kültürlerine yukarıdan dayatılan modernist zihniyetin ürünü olduğunu söyleyip işi bozmasın…

Kuşkusuz konunun üzerinde durulması gereken başka boyutları da var.

Şimdilik, belirli bir alana ilişkin küçük bir hatırlatma yapmak istedik… (METİN ÇULHAOĞLU - İLERİ HABER)
Daha yeni Daha eski