Öncelikle şunu belirtmekte fayda var ki, Şampiyonlar Ligi’nde büyük takım, küçük takım yok. Bu bağlamda Brugge’ü küçümseyip, 0-0’ı yavan bulmasın kimse. Çünkü, Galatasaray, deplasmanda aldığı 1 puanla, “Devler sahnesi’nde ben de varım” demiştir. Hele hele bu puan, lige yapılan kötü başlangıç sonrası ve son dakikada kurulan bir kadroyla alınıyorsa daha da değerlidir.
Gecenin ayrıntılarına dönersek, iki tarafa da gidip, gelen bir maç oldu. Brugge de kazanabilirdi, Galatasaray da.
Örneğin Babel ile Falcao çerçeveyi tuttursa, ya da maç boyu, Belhanda’sız oynamanın sıkıntısını yaşayan Feghouli topu 90’a yollasa, pek alâ 3 puanı alıp grup liderliğine otururlardı. Ya da tersini düşünelim, ilk 10 dakikadaki Brugge fırtınası skoru 2-0’a getirebilirdi, keza maçın sonlarındaki tartışmalı pozisyonda VAR desteği alan hakem Vincic penaltıyı verse Belçikalılar ilk haftanın kazanı olurdu; ama iki senaryo da gerçekleşmeyince maç başladığı gibi bitti.
Elbette 0-0’da aslan payı, çok kritik bir kafa topu çıkaran kaleci Muslera ile hem savunmayı, hem orta alanı toplayan Nzonzi’de. Fransız oyuncu gerçekten oyunu iki yönlü oynayabiliyor; her eve lazım derler ya öyle bir futbolcu. Eğer Seri ve özellikle de, top ayağına geldiğinde oynamak isteyen Lemina, Fransız yıldıza ayak uydurururlarsa bu orta alan bloku çok iş yapar.
Nzonzi’nin birkaç kişilik futbolu Luyindama ve beklerin de hatasını örttü. Hatta ölü toplardaki paylaşım hatalarını da Fransız futbolcu tolere etti.
Bu yıl Galatasaray’ın hücum gücünü omuzlayan Babel dün şanssızdı. Özellikle ilk yarıda ısrarcılığı ile bulduğu pozisyonu gole çevirse maçın adamı olurdu, çünkü Belçikalılar, Hollandalı forveti bir türlü kontrol edemediler.
Falcao ise henüz ısınma turlarında pas ve ortaların ya gerisinde kalıyor, ya bir adım önde yakalanıyor. Özellikle Japon Nagatomo’nun kesme ortalarında doğru yerde durabilse o da maçın adamı unvanını yakalayabilirdi.
Bu tip maçlarda rakibin dengesini bozan Belhanda ise aranmadı değil. İkinci yarıda oyuna giren Emre ise topla oynama zamanını ayarlarsa ilerleyen haftalarda kilitlenen maçları çevirebilir.
Son olarak, 0-0’ı beğenmeyenler, şapkalarını önlerine koyup düşünsünler; çünkü bu takım transferin son günü, son saati atılan imzalarla kuruldu ve Kasımpaşa maçında yan yana oynayıp Şampiyonlar Ligi’ne geldi. Yani doğan bir bebek, Belçika’da emeklemeye başladı, eğer kaotik ortama kulaklarını tıkarlar, daha çok beraber olur ve eğer “uyum” sorununu da aşarlarsa, Ali Sami Yen’deki maçta koşmaya başlarlar. (ARİF KIZILYALIN - CUMHURİYET)