Özlem Albayrak’tan Hilal Kaplan’a İBB cevabı: Ne ihale aldım, ne genel müdür oldum; yalıda oturup hükümet kurup hükümet yıkan birine çok gelmiş!


CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na yönelik mahkumiyet kararıyla ilgili kaleme aldığı yazısının yayınlanmamasının ardından Yeni Şafak gazetesinden ayrılan Özlem Albayrak, kendisinin yıllardır İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı BİMTAŞ’ta çalışmasını gündeme getiren Star yazarı Ersoy Dede ve konuyu sosyal medyada paylaşan Sabah yazarı Hilal Kaplan’a cevap verdi. Albayrak, Kaplan’a hitaben, “Ne ihale aldım, ne danışmanlık yaptım, ne genel müdür oldum. Yalıda oturup hükümet kurup hükümet yıkan birine çok gelmiş!” dedi.

Ersoy Dede: İlkeli duruşunu sürdürüp İBB'den ayrılır mı acaba?

Star yazarı Dede, bugünkü (15.09.2019) köşe yazısında geçen hafta Yeni Şafak’la yollarını ayıran Albayrak’ın İBB’de çalışmasıyla ilgili şunları söylemişti:

“Özlem Albayrak gazeteci kimliğinin dışında aynı zamanda kadrosu İBB’ye bağlı olan BİMTAŞ Şirketinin de personelidir... Halen dış görevle Kültür Daire Başkanlığı’na bağlı Tuzla Kültür Merkezi’nde görevli... İBB’nin olanaklarıyla 1 yıl ABD’ye dil eğitimine bile gitti. Ne enteresan değil mi? Neyse, gün oldu devran döndü İBB yönetimi CHP’ye geçti.İmamoğlu seçim sürecinde AK Parti’nin yanında tavır ortaya koymuş personeli bir cadı avı ile fişleyip kovmaya başlayınca acaba Özlem Albayrak da bu furyadan etkilenir mi baktık biz de endişeyle. Zira her kritik olayda Erdoğan’ın yanında pozisyon almış, AK Parti lehine kalem oynatmış bir yazardı. İmamoğlu ne kadar ‘Reisçi’ varsa kapının önüne koydu malum. Korktuğumuz olmadı. Ancak bu süreçte Özlem Albayrak’tan da İBB’deki işçi kıyımına ses verip “yeter artık” demesi beklenirdi. Oysa o tuttu Canan Kaftancıoğlu’nu savunan bir yazı kaleme aldı. İlginç değil mi? Peki, ilkeli duruşunu sürdürüp İBB’den de ayrılır mı acaba? Aksi halde, belediyeden kovulmamak için Canan güzellemesi yaptı eleştirisine muhatap olabilir.”

Albayrak’ın İBB kadrosunda çalıştığına dair yazı, Sabah yazarı Kaplan tarafından da Twitter hesabında gündeme getirildi. Kaplan, Dede’nin köşe yazısını “Kaftancıoğlu’nu savunmak adına gazetesinden ayrılan Özlem Albayrak, yazarlığın geçim kapısından fazlası olduğunu söyleyip ayrılmıştı. Meğer yıllardır kadrosu İBBye bağlı olan BİMTAŞ Şirketi personeliymiş. Ayrıca İBB olanaklarıyla ABDye dil eğitime de gitmiş” notuyla duyurdu.

Albayrak: Gazeteler inandığımızı yazabildiğimiz mecralardır, gazetelere tapınmamız gerekmiyor

Albayrak, Dede’nin yazısına sosyal medya hesabından uzun bir cevap vererek şu açıklamalarda bulundu:

"Ersoy Dede, birincisi ben Kaftancıoğlu’nu savunmadım, hukukun genelliği ilkesini savundum. Benim yazım hükümete vuran vurmak isteyen bir yazı değildi, Kaftancıoğlu kararıyla oluşan manzarayı göstermek amaçlı bir metindi. İlk yayınlanmayan yazım değil bu.
Davutoğlu yazım da yayınlanmadı, ki orada da eleştirinin ihanet olmadığını söyledim. Kayyum yazım da yayınlanmadı. Bu yazıların tamamı ilkesel nedenlerle yazıldı. Kişilerle ilgili değildi. Diyorsun ki Yeni Şafak’ı linç ettirmişim; gazeteler inandığımızı yazabildiğimiz mecralardır, gazetelere tapınmamız gerekmiyor. Zaten linç de ettirmedim sadece yayınlanmayan yazımı paylaştım."

"Hükümeti desteklediğini düşünen medya AK Parti’ye iyilik yapmıyor, daha şimdiden parti üçe bölündü"

"20 yıllık bir gazeteci olarak bir kurumdan neden ayrıldığımı okurlara açıklamam gerekir, bu benim görevimdir. Kaldı ki Hükümeti destekleyen medyaya eleştirileri ilk ben başlatmadım, uzun zamandır eleştiriliyorlar. Hükümeti desteklediğini düşünen medya AK Parti’ye iyilik yapmıyor, daha şimdiden parti üçe bölündü. 
Belediyede çalışmama gelince, sigorta kayıtlarından benim orada ne kadar süre, ne vasıfla çalıştığım zaten çıkarılabilecek bir şey. Gizli bir durum yok. Bir açığımı bulamayıp bundan medet umulması çok çaresizce. Seçim döneminde duruşum belliydi, İmamoğlu’nun ikinci seçimi alacağı bariz ortadayken aynı çizgiyi korudum, böyle bir kaygım olsaydı pek çokları gibi döner veya susmayı denerdim. Anlaşılacağı gibi, duruşum konjonktürel değil, ilkesel.
Burs meselesine gelince belediyeden burs aldığım tamamen asılsız bir iddia ve iftira. Belediyeden burs almadım sadece ücretsiz izin alıp yurtdışına gittim ki, bu da iş kanununun bana verdiği bir hak.
Benim saklayacak hiç bir şeyim yok, operasyonel yazı yazanlar kendine baksın. Velhasıl çok ayıp etmişsin Ersoy Dede, çok çirkinleşmişsin. Söylenecek başka şeyler de olabilirdi ama aynı kabalıkla cevap vermek istemem.”


"Belediyeden burs alıp ABD’ye gittiğimi ispatlamayan şerefsizdir"

Öte yandan Kaplan’ın yazdıklarını da yanıtlayan Albayrak, “İBB çalışanı olduğumu hiçbir zaman kimseden saklamadım, gazetenin de bilgisi dahilindeydi. Gazeteye dışardan yazı gönderiyordum. Belediye’den burs alıp ABD’ye gittiğimi ispatlamayan ise şerefsizdir. İletişim mezunu, sosyoloji yüksek lisanslı, doktorasını bitirmek üzere olan, dil bilen birisinin, 4 bin 500 tl maaşla bir kurumda çalışması çok tuhafmış. Ne ihale aldım, ne danışmanlık yaptım, ne genel müdür oldum. Yalıda oturup hükümet kurup hükümet yıkan birine çok gelmiş!” dedi.

BİR HATIRLATMA

Yazısı yayımlanmadığı için Yeni Şafak’tan istifa eden Özlem Albayrak: Holiganlık yapmamız isteniyordu

Yeni Şafak'tan yazısı yayımlanmadığı için istifa eden Özlem Albayrak, gazetesinin kendisinden holiganlık yapmasını istediğini söyledi. Albayrak, "Manzara, yapıcı, samimi, düşmanlık içermeyen eleştiriye bile tahammül kalmadığını gösteriyor ki, endişe verici olan bu. Fakat bunun sadece Yeni Şafak’la sınırlı olduğunu düşünmek yanıltıcı olur. Son yıllarda gazetecilik değil holiganlık yapmanız beklenir oldu" ifadesini kullandı.

Albayrak Independent Türkçe'den Cihat Arpaçık'ın sorularına yanıt verdi:

Yeni Şafak muhafazakar / mütedeyyin kesimin entelektüel yüzü olarak dikkat çekiyordu. Gazetenin en eski yazarlarından biri olarak gelinen noktayı nasıl değerlendirirsiniz?

Yeni Şafak bir zamanlar sadece muhafazakar/mütedeyyin kesimin entelektüel yüzü değil, aynı zamanda ifade özgürlüğünün de kalesiydi. 28 Şubat döneminde sansüre uğrayan, sesleri kesilen pek çok yazara kapılarını açan, tüm yazarların özgürce yazabildiği bir kurumdu. Gelinen noktayı ise şahsım adına değil, ama Türkiye’deki medya düzeninin geldiği durumu göstermesi açısından hem ibret, hem de üzüntü verici bulduğumu söyleyebilirim. Gayet makul, hakaret içermeyen, samimi ve adil eleştirilerin bile kendine yer bulamadığı bir medyada gazetecilere iki seçenek sunuluyor; ya kendine otosansür uygulamak ya da bırakıp gitmek. Ben ikincisini seçtim. Fakat iş bu raddeye gelene kadar gazete içinde demokratik bir mücadele de verdiğime inanıyorum, ama bazen hareket alanınız giderek daha çok sınırlanır ve bir seçim yapmak zorunda hissedersiniz, benim ayrılış sürecimde olan buydu.

Daha önce de TV 5 yayınında birtakım eleştiriler sıralamıştınız. O eleştirilerinizden sonra size yansıyan bir uyarı oldu mu?

Bana direkt ve açıktan yansıyan bir uyarı olmadı, gazeteyle yaşadığım dozajı giderek artan çatışmada, o yayında AK Parti’ye ve hükümete yaptığım eleştirilerin bir payı var mı, bilemem. Ancak, bu dönemde sadece vicdanına danışarak, yazılarının kime yarayacağını ya da yaramayacağını hesaba katmadan, yalnızca adil olmaya çalışarak yazmak bile başlıbaşına cesaret gerektiren bir tavır haline geldi. Sadece işini kaybetmekten söz etmiyorum, bu uğurda özgürlüğünü kaybeden, yargılanan, hapse atılan gazeteciler var. 
Onun dışında medyada şiddeti giderek artan bir polarizasyon var. Pek çok gazetecinin de böyle düşündüğüne inanıyorum, medya mensuplarının ciddi bir kısmı hükümeti fanatizm düzeyinde destekliyor, küçük bölümü de düşmanlık düzeyinde eleştiriyor. Bu mesleği sadece tarihe ve vicdanına karşı sorumlu hissederek yapmak isteyen gazeteciler için zemin o kadar kısıtlı ki… Oysa bunun böyle olmaması gerekirdi. AK Parti’nin yola çıkış mottosu bu değildi, daha fazla özgürlüktü, kitleleri bu yüzden peşinden sürükleyebildi. 

"Doğru bildiğinize doğru, eğri bildiğinize eğri diyemedikten sonra gazeteciliği yapmamanız evladır"
Gazetede son yazınız yayınlanmadığı için istifa ettiniz. Daha önce de Ali Bayramoğlu, Kürşat Bumin, Kemal Öztürk ve Aydın Ünal da ayrılmıştı. Bu yaprak dökümünü nasıl değerlendirirsiniz?

Bu manzara, yapıcı, samimi, düşmanlık içermeyen eleştiriye bile tahammül kalmadığını gösteriyor ki, endişe verici olan bu. Fakat bunun sadece Yeni Şafak’la sınırlı olduğunu düşünmek yanıltıcı olur. Son yıllarda gazetecilik değil holiganlık yapmanız beklenir oldu. Oysa bana göre gazetecilik vicdanla yapılır, doğru bildiğinize doğru, eğri bildiğinize eğri diyemedikten sonra o işi yapmamanız evladır. Bir de şuna inanıyorum ben, vicdanlı olandan hangi gruba mensup olursa olsun korkmamak gerek, holigandan ise hangi gruba dahil olursa olsun, hiç kimse için bir hayır sadır olmaz. 
Daha yeni Daha eski