Türkiye futbolunun yeniden şekilleneceğine ilişkin ve çocuklarımızın geleceğine ilişkin nasıl ve niçin umutlu konuşup yazabileceğiz? Tüm yönetim kurulu üyelerinin ne iş yaptıkları ve özellikle hangi özellikleri nedeniyle TFF yönetiminde oldukları ortadayken...
Üstyapılar düşüncedir, zihniyettir. Yani niteliğinizi belirler. Niteliğiniz neyse niceliğiniz de odur. Bakınız “en son TFF” veya “en yeni TFF” kimlerden oluşuyor. Dolayısıyla nasıl bir niteliği sahip olabilir?
Yeni oluşan/oluşturulan Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Yönetim Kurulu’nun kişisel, ticari, siyasi, ekonomik, kültürel ve futbol ile ilgili içinde bulundukları üretim, yaşam ve çabalarına bakarak Türkiye futbolunun geleceğine, bu gelecek için de Türkiye futbolu altyapılarına ilişkin, umutlu olmamız için herhangi bir neden söz konusu değildir.
Çünkü her bir üyeyi futbol adına ve futbol için çalışma alanlarını ve çalışma geçmişlerini biliyoruz. Hiçbirisinin Türkiye futbolunun geleceğine ilişkin bilgi, beceri, deneyim ve dahası araştırma, çalışma ve arayışı söz konusu değildir. Peki, bu durumda nasıl ümit var olacağız? Türkiye futbolunun yeniden şekilleneceğine ilişkin ve çocuklarımızın geleceğine ilişkin nasıl ve niçin umutlu konuşup yazabileceğiz? Tüm yönetim kurulu üyelerinin ne iş yaptıkları ve özellikle hangi özellikleri nedeniyle TFF yönetiminde oldukları ortadayken.
Önyargılı değiliz. Önyargı başka bir şeydir. Çünkü nedenselliğe ve gerekçesizliğe bağlı olarak ve tamamen kişisel nedenlere ve ilişkilere dayalı olarak geliştirilen olumsuz tutumlara önyargı denir. Bizim yaptığımız biyografik ve özgeçmişe dayalı çalışma yöntemi sonucu vardığımız varsayıma dayalı sonuçlardır. Bu bağlamda geçmişte ortaya koyulan yaşam, çalışma, üretim süreci ve ürünlere bakarak geleceğe ilişkin çıkarsamalar yapmak şeklinde özetlenebilir. Umarız yanılırız. Hatta yanılmayı çok isteriz.
Öncelikle 1 Haziran 2019 tarihinde yapılan TFF Olağan Seçimli Genel Kurulu’na tek aday olarak giren ve başkan seçilen Nihat Özdemir başta olmak üzere, TFF yönetiminde yer alan kişilerin siyasi iktidar ile olası mesafelerine ve olası yakınlıklarına kabaca bakarak, “siyaset ve futbol” ilişki problematiğine değinerek devam edelim.
Nihat Özdemir (TFF Başkanı); Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı. Basında sıkça yer alan Limak Holding, İstanbul Havalimanı ve Çanakkale Köprüsü yapım işini üstlenen, aynı zamanda 3. Köprü’nün işletim hakkını alan şirket. Nihat Özdemir’in öne çıkan özelliklerinden biri de siyasi iktidara çok yakın birisi olması.
Servet Yardımcı; AKP İstanbul 23. Dönem milletvekili Hasan Kemal Yardımcı’nın kardeşi.
Mehmet Baykan; 2007 yılında, AKP’den milletvekili aday adayı olmuş. 2015’te ise İstanbul 3. Bölge, 18. sıradan AKP milletvekili adayı gösterilmiş.
Erdal Bahçıvan; İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı yapmış.
Erhan Kamışlı; iş insanı, Esas Holding Yönetim Kurulu üyesi, Sabancı Holding Çimento Grubu Başkanı olarak görev yapmış.
Yılmaz Büyükaydın; AKP Trabzon Merkez İlçe Başkanlığı yapmış.
Ali Düşmez; 2014 yerel seçimlerinde AKP Sarıyer Belediye Başkan aday adayı olmuş ve İl Genel Meclis üyeliği yapmış.
Mustafa Çağlar; DYP eski Bursa Milletvekili ve Devlet Bakanı Cavit Çağlar’ın oğlu.
İsmail Erdem; 2009 ve 2014 yerel seçimlerinde AKP’den aday olup, iki dönem Sancaktepe Belediye Başkanlığı yapmış. AKP’nin Ataşehir Belediye Başkan adayı olmuş.
Mustafa Hacıkerimoğlu; Trabzon Oflu iş insanı.
Nuri Akın; 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP Diyarbakır milletvekili aday adayı.
Selim Soydan; AKP’ye yakınlığıyla bilinen Hülya Koçyiğit’in eşi.
Hasan Yıldırım Akıncıoğlu; Antmarin Şirketler Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü.
Onur Alkın Kalkavan; Turkon Holding İcra Kurulu üyesi.
Hamit Altıntop; AKP’ye ve AKP genel başkanına yakınlığıyla bilinen, Galatasaray’ın ve Milli Takım’ın eski futbolcusu.
Şimdi bu durum, Türkiye futbolu ve geleceği adına umutlu olmanın mı, yoksa umutsuz olmanın mı fotoğrafıdır?
Federasyonun iç yüzlerinden birisi olan iki birim (kurul) ile devam edelim. Aşağıda spor ve futbol yazarı, gazeteci Atilla Türker’in herkese açık paylaştığı, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) ve Tahkim Kurulu üyelerinin siyasi duruşlarına veya durumlarını yansıtan resme bakalım. Yakın tarihte bu kurulların hepsi “FETÖ” üyesi kişilerden müteşekkil ederdi. Uzun zaman Türkiye futbolunu onlar yönetti. Biricik amaçları ise futboldaki para trafiğini ele geçirmekti. Şimdi siyasi iktidar ve uzantılarından müteşekkil bir yapı ile karşı karşıyayız. Peki futbol? Futbolun geleceği? Bir kez daha anlıyoruz ki, gerçek ve asıl mesele “Türkiye futbolunun geleceği” gerçeği ve meselesi değil, Türkiye futbolunu yönetenlerin ve buradan beslenenlerin gerçeği ve meselesidir.
Başka bir fotoğrafa daha bakarak mevcut durum ve işleyiş ile ilgili gerçeğin altını bir kez daha çizmiş olalım. Son olarak basında da yankı bulduğu üzere Türkiye Futbol Federasyonu’nda görev alan kurul üyelerinden AKP’li Mehdi Eker’in oğlu Yasin Eker ile Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in oğlu Muhammed Enes Cirit’in “usulsüz” olarak atandıkları ortaya çıkmış. Uyuşmazlık Çözüm Kurulu üyeliğine getirilen Eker ile Amatör Futbol Disiplin Kurulu üyesi olan Muhammed Enes Cirit’in her iki kurulun talimatlarında belirtilen kıdem koşullarına uymadığı anlaşılmış. Bu görevlere atanmak için mesleğini belli bir süre yapmış olmak kuralı (yasası) ihlal edilerek bu kişiler ilgili yönetim kurulu üyeliklerine atanmışlar. Atayanların bunu bilmemesi veya federasyon hukuk bürosunun bu konuda bilgilendirme ve uyarı yapmamış olması mümkün değil. Muhtemelen tamamen bilerek ve farkında olarak gerçekleştirilmiş bir tasarruf olan bu durum, beş yıllık bir çalışma kıdemi gibi oldukça basit ve açık olan bir kuralı dahi hiçe sayan pervasız bir işleyişin pratik sonucu olsa gerektir. Ne olacak peki derseniz, elbette hiç bir şey olmayacak… Ya kıdem koşulunu kaldırırlar, ya da bu şekliye devam ederler. Çünkü kim kimi denetleyecek ve kim kimden nasıl hesap soracak?
Özetle ne diyoruz hep, bir ülkede üstyapı zihniyetiniz, işleyişiniz neyse genelde altyapı zihniyetiniz ve işleyişiniz de odur. Altyapıların önem ve değer kazanmasının koşul ya altyapılar üstyapıyı ele geçirecek ya da üstyapı zihniyeti değişecek. Türkiye futbolu neden gelişmiyor diyenler, biraz da “adam kayırma”, “adama göre iş” gerçeğine ve meselesine dönük düşünmek, yazmak ve mücadele etmesi gerek.
Son haftalardaki 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde Andorra ve Moldova galibiyetleri ile Türkiye futbolunda zafer ilan edenler, bu tür yanıltıcı ve anı kurtaran algı yönetimleri ile ancak Türkiye futbolunun geleceğe ilişkin plansızlığını devam ettirebilirler. Oysa asıl olan geleceğe yatırım yapmaktır. Siyaset ile bu kadar ilişkili bir futbol düzeni halkın, çocukların ve gençlerin futbolu olamaz. Futbol üstyapısının (düşünce, zihniyet, yönetim, işleyiş vb.) rantiyeci, sonradan görme, ihaleci ve liyakatsiz kişilerden oluştuğu bir yapıda, futbolun diğer aktörleri de, futbolun kendisi de “geleceği önceden belli” olmayan bir futbol olur. (İSMAİL TOPKAYA - SENDİKA.ORG)
Üstyapılar düşüncedir, zihniyettir. Yani niteliğinizi belirler. Niteliğiniz neyse niceliğiniz de odur. Bakınız “en son TFF” veya “en yeni TFF” kimlerden oluşuyor. Dolayısıyla nasıl bir niteliği sahip olabilir?
Yeni oluşan/oluşturulan Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Yönetim Kurulu’nun kişisel, ticari, siyasi, ekonomik, kültürel ve futbol ile ilgili içinde bulundukları üretim, yaşam ve çabalarına bakarak Türkiye futbolunun geleceğine, bu gelecek için de Türkiye futbolu altyapılarına ilişkin, umutlu olmamız için herhangi bir neden söz konusu değildir.
Çünkü her bir üyeyi futbol adına ve futbol için çalışma alanlarını ve çalışma geçmişlerini biliyoruz. Hiçbirisinin Türkiye futbolunun geleceğine ilişkin bilgi, beceri, deneyim ve dahası araştırma, çalışma ve arayışı söz konusu değildir. Peki, bu durumda nasıl ümit var olacağız? Türkiye futbolunun yeniden şekilleneceğine ilişkin ve çocuklarımızın geleceğine ilişkin nasıl ve niçin umutlu konuşup yazabileceğiz? Tüm yönetim kurulu üyelerinin ne iş yaptıkları ve özellikle hangi özellikleri nedeniyle TFF yönetiminde oldukları ortadayken.
Önyargılı değiliz. Önyargı başka bir şeydir. Çünkü nedenselliğe ve gerekçesizliğe bağlı olarak ve tamamen kişisel nedenlere ve ilişkilere dayalı olarak geliştirilen olumsuz tutumlara önyargı denir. Bizim yaptığımız biyografik ve özgeçmişe dayalı çalışma yöntemi sonucu vardığımız varsayıma dayalı sonuçlardır. Bu bağlamda geçmişte ortaya koyulan yaşam, çalışma, üretim süreci ve ürünlere bakarak geleceğe ilişkin çıkarsamalar yapmak şeklinde özetlenebilir. Umarız yanılırız. Hatta yanılmayı çok isteriz.
Öncelikle 1 Haziran 2019 tarihinde yapılan TFF Olağan Seçimli Genel Kurulu’na tek aday olarak giren ve başkan seçilen Nihat Özdemir başta olmak üzere, TFF yönetiminde yer alan kişilerin siyasi iktidar ile olası mesafelerine ve olası yakınlıklarına kabaca bakarak, “siyaset ve futbol” ilişki problematiğine değinerek devam edelim.
Nihat Özdemir (TFF Başkanı); Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı. Basında sıkça yer alan Limak Holding, İstanbul Havalimanı ve Çanakkale Köprüsü yapım işini üstlenen, aynı zamanda 3. Köprü’nün işletim hakkını alan şirket. Nihat Özdemir’in öne çıkan özelliklerinden biri de siyasi iktidara çok yakın birisi olması.
Servet Yardımcı; AKP İstanbul 23. Dönem milletvekili Hasan Kemal Yardımcı’nın kardeşi.
Mehmet Baykan; 2007 yılında, AKP’den milletvekili aday adayı olmuş. 2015’te ise İstanbul 3. Bölge, 18. sıradan AKP milletvekili adayı gösterilmiş.
Erdal Bahçıvan; İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı yapmış.
Erhan Kamışlı; iş insanı, Esas Holding Yönetim Kurulu üyesi, Sabancı Holding Çimento Grubu Başkanı olarak görev yapmış.
Yılmaz Büyükaydın; AKP Trabzon Merkez İlçe Başkanlığı yapmış.
Ali Düşmez; 2014 yerel seçimlerinde AKP Sarıyer Belediye Başkan aday adayı olmuş ve İl Genel Meclis üyeliği yapmış.
Mustafa Çağlar; DYP eski Bursa Milletvekili ve Devlet Bakanı Cavit Çağlar’ın oğlu.
İsmail Erdem; 2009 ve 2014 yerel seçimlerinde AKP’den aday olup, iki dönem Sancaktepe Belediye Başkanlığı yapmış. AKP’nin Ataşehir Belediye Başkan adayı olmuş.
Mustafa Hacıkerimoğlu; Trabzon Oflu iş insanı.
Nuri Akın; 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP Diyarbakır milletvekili aday adayı.
Selim Soydan; AKP’ye yakınlığıyla bilinen Hülya Koçyiğit’in eşi.
Hasan Yıldırım Akıncıoğlu; Antmarin Şirketler Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü.
Onur Alkın Kalkavan; Turkon Holding İcra Kurulu üyesi.
Hamit Altıntop; AKP’ye ve AKP genel başkanına yakınlığıyla bilinen, Galatasaray’ın ve Milli Takım’ın eski futbolcusu.
Şimdi bu durum, Türkiye futbolu ve geleceği adına umutlu olmanın mı, yoksa umutsuz olmanın mı fotoğrafıdır?
Federasyonun iç yüzlerinden birisi olan iki birim (kurul) ile devam edelim. Aşağıda spor ve futbol yazarı, gazeteci Atilla Türker’in herkese açık paylaştığı, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) ve Tahkim Kurulu üyelerinin siyasi duruşlarına veya durumlarını yansıtan resme bakalım. Yakın tarihte bu kurulların hepsi “FETÖ” üyesi kişilerden müteşekkil ederdi. Uzun zaman Türkiye futbolunu onlar yönetti. Biricik amaçları ise futboldaki para trafiğini ele geçirmekti. Şimdi siyasi iktidar ve uzantılarından müteşekkil bir yapı ile karşı karşıyayız. Peki futbol? Futbolun geleceği? Bir kez daha anlıyoruz ki, gerçek ve asıl mesele “Türkiye futbolunun geleceği” gerçeği ve meselesi değil, Türkiye futbolunu yönetenlerin ve buradan beslenenlerin gerçeği ve meselesidir.
Başka bir fotoğrafa daha bakarak mevcut durum ve işleyiş ile ilgili gerçeğin altını bir kez daha çizmiş olalım. Son olarak basında da yankı bulduğu üzere Türkiye Futbol Federasyonu’nda görev alan kurul üyelerinden AKP’li Mehdi Eker’in oğlu Yasin Eker ile Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in oğlu Muhammed Enes Cirit’in “usulsüz” olarak atandıkları ortaya çıkmış. Uyuşmazlık Çözüm Kurulu üyeliğine getirilen Eker ile Amatör Futbol Disiplin Kurulu üyesi olan Muhammed Enes Cirit’in her iki kurulun talimatlarında belirtilen kıdem koşullarına uymadığı anlaşılmış. Bu görevlere atanmak için mesleğini belli bir süre yapmış olmak kuralı (yasası) ihlal edilerek bu kişiler ilgili yönetim kurulu üyeliklerine atanmışlar. Atayanların bunu bilmemesi veya federasyon hukuk bürosunun bu konuda bilgilendirme ve uyarı yapmamış olması mümkün değil. Muhtemelen tamamen bilerek ve farkında olarak gerçekleştirilmiş bir tasarruf olan bu durum, beş yıllık bir çalışma kıdemi gibi oldukça basit ve açık olan bir kuralı dahi hiçe sayan pervasız bir işleyişin pratik sonucu olsa gerektir. Ne olacak peki derseniz, elbette hiç bir şey olmayacak… Ya kıdem koşulunu kaldırırlar, ya da bu şekliye devam ederler. Çünkü kim kimi denetleyecek ve kim kimden nasıl hesap soracak?
Özetle ne diyoruz hep, bir ülkede üstyapı zihniyetiniz, işleyişiniz neyse genelde altyapı zihniyetiniz ve işleyişiniz de odur. Altyapıların önem ve değer kazanmasının koşul ya altyapılar üstyapıyı ele geçirecek ya da üstyapı zihniyeti değişecek. Türkiye futbolu neden gelişmiyor diyenler, biraz da “adam kayırma”, “adama göre iş” gerçeğine ve meselesine dönük düşünmek, yazmak ve mücadele etmesi gerek.
Son haftalardaki 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde Andorra ve Moldova galibiyetleri ile Türkiye futbolunda zafer ilan edenler, bu tür yanıltıcı ve anı kurtaran algı yönetimleri ile ancak Türkiye futbolunun geleceğe ilişkin plansızlığını devam ettirebilirler. Oysa asıl olan geleceğe yatırım yapmaktır. Siyaset ile bu kadar ilişkili bir futbol düzeni halkın, çocukların ve gençlerin futbolu olamaz. Futbol üstyapısının (düşünce, zihniyet, yönetim, işleyiş vb.) rantiyeci, sonradan görme, ihaleci ve liyakatsiz kişilerden oluştuğu bir yapıda, futbolun diğer aktörleri de, futbolun kendisi de “geleceği önceden belli” olmayan bir futbol olur. (İSMAİL TOPKAYA - SENDİKA.ORG)