Hükümetin, Suriye’nin kuzeyine yönelik müdahalesinin başlamasıyla birlikte polis de sosyal medya ve internet sitelerine yönelik bir operasyon başlattı. Anlaşılıyor ki tıpkı önceki sınırötesi müdahalelerde olduğu gibi savaş karşıtı ve müdahaleyi eleştiren düşünce açıklamaları ve haberler bahane edilerek gazeteciler ve siyasetçiler başta olmak üzere yüzlerce insan gözaltıların, tutuklamaların, yurt dışına çıkış yasaklarının ve uzun yargılamaların hedefinde olacak.

Nitekim operasyonun başlamasıyla birlikte Emniyet Genel Müdürlüğü 78 sosyal medya hesabı hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı. Düşünce ve ifade özgürlüğüne ilişkin soruşturmaların bizzat savcılıklar tarafından yürütülmeyip polisin ‘tespit’ ettiği, yani bir bakıma savcının ve dolaylı olarak da mahkemelerin yerine geçtiği bu uygulama ‘polis devleti’ eleştirilerinin de ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.

Polisin işaret ettiği soruşturmalarda olağan şüpheli kuşkusuz HDP’ydi ve bu açıklamadan saatler sonra HDP eş genel başkanları Sezai Temelli ve Pervin Buldan’a ‘terör örgütü propagandası yapma’ ve ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini alenen aşağılama’ suçlamalarıyla soruşturma başlatıldığı duyuruldu.

Birgün gazetesi internet sorumlusu Hakan Demir de sabah saatlerinde evi basılarak gözaltına alındı. Başlı başına bu iki soruşturmanın bile kamuoyunu eleştiriden ve tartışmadan uzak tutmak için atılmış, caydırıcı etkisi yüksek müeyyideler içerdiği açık. Böylece ülkenin dış politikasına ve silahlı kuvvetlerinin kullanılmasına ilişkin milli politikalara dair kamusal tartışma baştan engellenmesi hedefleniyor.

Öyle ki AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş dahi operasyon için “Nihayetinde savaşa giriyoruz” derken iktidar basını ordunun sınırı aşarak giriştiği müdahaleye ‘savaş’ denilmesini bile başlı başına ihanet olarak etiketliyor.

Operasyona karşı çıkmanın ‘vatana ihanet’le özdeşleştiği bu ortamda kamusal gücün demokrasiyi tehdit edecek biçimde kötüye kullanıldığına şahit oluyoruz.

Propaganda ne zaman suç olur?

Hedefe konulan eleştiriler ‘terör örgütünün propagandasını yapmak’, ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek’ ve ‘Türkiye Cumhuriyeti devletini aşağılamak’ suçlamalarıyla bastırılmak isteniyor.

Oysa Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. maddesindeki düzenlemeye göre terör örgütü propagandası suçundan ceza verilmesi için ‘terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasının yapılması‘ gerekiyor. Dikkat edilmesi gereken husus, sadece terör örgütünün propagandasını yapmak bu suçu oluşturmuyor, suçun oluşabilmesi için örgütün değil, örgütün cebir, şiddet ya da tehdit içeren yöntemlerinin propagandası yapılması gerekiyor.

Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek nitelikte olmayan düşünce açıklamaları suç olarak değerlendilemez.

Savaşa hayır demek suç mu?

Örneğin Antalya Ağır Ceza Mahkemesi, Afrin’de yaşananları ‘savaş’ olarak nitelendirerek burada yaşananlara son verilmesine yönelik paylaşımlarda bulunan sanığa beraat verirken “Söz konusu paylaşımlar demokratik toplumlarda anlayışla karşılanması gereken fikirlerdir” ifadesine yer veriyor. Mahkeme  “Savaş öldürür, savaşa hayır, barış istiyoruz”, “Savaş uçakları Erdoğan rejimi Türkiye’ye bir şey kazandırmak için değil, Kürtlerin bir şeyi olmasın diye Afrin’e girmek istiyor” “Afrin, o katil dediği Esad’ın denetiminde olsaydı yine böyle davranır mıydı? Afrin savaşına hayır” gibi paylaşımlarda bulunan sanığın ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçunu işlemediğini belirtiyor.

Operasyona karşı çıkmak suç mu? 

Afrin operasyonuna karşı çıkan 170 civarındaki aydının milletvekillerine gönderdiği mektubun suç olmadığına karar veren Ankara Cumhuriyet Başsavcılığa da ‘bildiri metninin PKK/PYD silahlı terör örgütünün ve bu örgütün şiddet içeren yöntemlerini meşrulaştırıcı, örgütün şiddet içeren yöntemlerine teşvik edici bir nitelik arz etmediği, sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından Suriye ülkesinin bir kesiminde askeri müdahaleye girişilmesinin yanlış bir politika olduğu yolunda bir kısım eleştirileri barındırdığı ve bu haliyle ifade özgürlüğünün sınırlarına tecavüz etmediğini‘ belirtmişti.

Örgütle aynı şeyi söylemek suç mu? 

Anayasa Mahkemesi ise öğretmen Ayşe Çelik kararında “Demokratik bir sistemde, kamu otoritelerinin eylemleri ya da ihmalkârlıkları yalnızca yasama ve yargı organlarının değil aynı zamanda kamuoyunun da sıkı denetimi altında olduğu her zaman gözönünde bulundurulmalıdır” demişti.

AYM kararında örgütle aynı şeyleri söylemenin, yani bu durumda operasyona karşı çıkmanın her zaman suç oluşturmayacağı da şöyle açıklanmıştı: “Akılda tutulması gereken ilk şey Türk hukukunda terör ile bağlantılı her tür düşünce açıklamasının değil yalnızca terör örgütlerinin cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek, övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandanın yapılmasının suç olarak kabul edilmiş olduğudur. Terör veya terör örgütü ile bağlantılı olsa bile içinde şiddete başvurmayı cesaretlendirici ifadeler yer almayan, terör suçlarının işlenmesi tehlikesine yol açmayan, terör örgütünün ideolojisi, toplumsal veya siyasal hedefleri, siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlara ilişkin görüşleri ile paralellik taşıyan düşünce açıklamaları terörizmin propagandası olarak kabul edilemez.”

Katliam, kıyım demek suç mu?

AYM, barış akademisyenleri davasında da akademisyenlere ceza veren mahkemelerin, bildiride ‘yıkım’, ‘katliam’, ‘işkence’, ‘sürgün’, ‘kasıtlı ve planlı kıyım’ gibi ifadelerin kullanılmasını eleştirdikleri hatırlatarak “Bildirinin dilinin sert, suçlayıcı ve kamu otoriteleri açısından rahatsız edici olduğu açıktır. Fakat ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız ya da ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğu yinelenmelidir. İfade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir” demişti.

‘Öfkeli dil’ kullanmak suç mu?

Bildiride kullanılan kavramların, bildiriyi kaleme alanların açıkça polemik çıkarmaya ve şiddetli tepkiler yaratmaya yönelik üsluplarının bir parçası olduğunun anlaşıldığı kaydedilen AYM kararında “Eleştirel bir düşünce açıklamasında öfke dilinin kullanılmasının muhatabı sarsma amacı da vardır. Nitekim başvurucular uzunca bir süre devam eden şiddet sarmalının sona erdirilmesi için seslerini duyurmaya çalıştıklarını, yetkililerin dikkatini çekmeyi amaçladıklarını, bu nedenle de şoke edici ve rahatsızlık verici ifadeleri tercih ettiklerini belirtmişlerdir” ifadelerine yer verilmişti.

Demokrasiyi tehlikeye atanlar

Yargı kararları ile düşünce özgürlüğünün sınırları böyle çizildi. Üstelik hiç gereği olmamasına rağmen, uygulayıcalara yol göstermesi için Yargı Paketi’nde “haber verme ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağı” ifadesinin yasaya eklenmesi Meclis Adalet Komisyonu’nda daha önceki gün kabul edildi.

Bütün bunlara rağmen polisin ve bazı savcılıkların cebir, şiddet ve tehdit yöntemlerini teşvik etmeyen sosyal medya paylaşımları, haberler ve açıklamalara karşı soruşturmalar açması ne anlama geliyor?

Yanıtı Anayasa Mahkemesi versin:

“Şiddeti kışkırtma veya demokratik ilkelerin reddi durumları dışında ifade özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan müdahaleler demokrasiye zarar vermekte ve onu tehlikeye atmaktadır.” (Ayşe Çelik kararı) (KEMAL GÖKTAŞ - DİKEN.COM)
Daha yeni Daha eski