Sadece iktidarın çıkarına olan gelişmeleri toplumun çıkarına bir şeymiş gibi göstermesini desteklemekten, iktidarın çizdiği sınırların dışına çıkamayarak “anayasaya aykırı ama evet”, “içimiz ağlaya ağlaya evet” demekten, bu tutumlarınızla da her seferinde yıkılmakta olan bir iktidarı yeniden ayağa kaldırmaktan ne zaman vazgeçecek ve “hayır” diyeceksiniz?
KILIÇDAROĞLU'NA 7 SORU
Erdoğan’ın Suriye’deki “savaş” politikasına karşı Kılıçdaroğlu’nun -geçtiğimiz günlerde düzenlenmesine vesile olduğu konferansta somutlaşan- “barış” politikası, dün itibariyle anlamını yitirdi. Suriye’deki savaşla ilgili AKP dışında güçlü bir siyasi oluşumun -barış eksenli- tutum almasının yarattığı heyecan ve umut, tezkereye verilen destekle ortadan kalktı.
Bunun kadar “tuhaf” olan bir başka gelişme ise Kılıçdaroğlu’nun “eğer bu ülkeyi seviyorsan cevap bekliyorum” diyerek Erdoğan’a yönelttiği sorular oldu. Hem tezkeredeki tutumunu açıklayış biçimi hem de sorduğu sorularla verdiği kararlar arasında hiçbir mantıksal bağ olmaması, konunun epey gündem olmasına yol açtı. Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a yönelttiği sorular şöyle:.
Düz, hatta dümdüz bir mantıkla bile bu soruları soran birinin, Suriye’ye asker gönderilmesiyle ilgili tezkere oylamasında “hayır” demesi gerekirdi. Aynı “anayasaya aykırı” denen bir teklif için “hayır” denmesi gerektiği gibi… Ancak öyle olmadı. Tam da bu yüzden, yedi sorusundan yola çıkarak Kılıçdaroğlu’na şu yedi soruyu sormak gerekiyor:
1-Bir ülkenin iç işlerine karışmanın en temel göstergesi, o ülke topraklarına askeri güçle girilmesi olduğuna göre tezkereye destek vermeniz, Suriye’nin iç işlerine karışmak olmuyor mu?
2-Suriye’deki örgütlere Türkiye üzerinden silah gönderilmesini sağladığını iddia ettiğiniz bir iktidarın, yine oradaki örgütlere destek olmak -ve bu arada da ülke içinde kaybetmeye başladığı iktidar gücünü yeniden tesis etmek- için bu askeri harekatı yaptığını düşünmemenize neden olan şey nedir?
3-Türkiye’nin kurucu partisi olarak, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelip Türkiye üzerinden Suriye’ye geçen IŞİD’lileri engellemek için şimdiye kadar neler yaptınız?
4-Bu harekatın amaçlarından biri Fırat’ın doğusundaki tutuklu IŞİD’lileri ABD’den devralmak ve onlara bekçilik yaptırmak ise bu harekatı destekleyerek siz ne yapmış oluyorsunuz?
5-Suriye bir bataklık ise Türkiye’yi o bataklığa daha fazla gömecek bir öneriye neden karşı çıkmıyorsunuz?
6-Operasyonun sınırları hakkında bilgi sahibi olmadığınıza göre, bunun Türkiye’nin güvenliği için olduğu sonucuna nasıl ulaştınız?
7-Geçmişte de destek verdiğiniz bu gibi sınır ötesi operasyonların Türkiye’ye -ve Suriye’deki barışa- şimdiye kadar ne gibi faydaları olduğunu gördünüz?
Sanırım bu soruları, son bir soruyla tamamlamak yerinde olacaktır: Sadece iktidarın çıkarına olan gelişmeleri toplumun çıkarına bir şeymiş gibi göstermesini desteklemekten, iktidarın çizdiği sınırların dışına çıkamayarak “anayasaya aykırı ama evet”, “içimiz ağlaya ağlaya evet” demekten, bu tutumlarınızla da her seferinde yıkılmakta olan bir iktidarı yeniden ayağa kaldırmaktan ne zaman vazgeçecek ve “hayır” diyeceksiniz? (DR. ÖZAY GÖZTEPE - GAZETE DUVAR) (YAZININ ÜST BAŞLIĞI TARAFIMIZCA KONULMUŞTUR - GAZETE DEMOKRAT)
KILIÇDAROĞLU'NA 7 SORU
Erdoğan’ın Suriye’deki “savaş” politikasına karşı Kılıçdaroğlu’nun -geçtiğimiz günlerde düzenlenmesine vesile olduğu konferansta somutlaşan- “barış” politikası, dün itibariyle anlamını yitirdi. Suriye’deki savaşla ilgili AKP dışında güçlü bir siyasi oluşumun -barış eksenli- tutum almasının yarattığı heyecan ve umut, tezkereye verilen destekle ortadan kalktı.
Bunun kadar “tuhaf” olan bir başka gelişme ise Kılıçdaroğlu’nun “eğer bu ülkeyi seviyorsan cevap bekliyorum” diyerek Erdoğan’a yönelttiği sorular oldu. Hem tezkeredeki tutumunu açıklayış biçimi hem de sorduğu sorularla verdiği kararlar arasında hiçbir mantıksal bağ olmaması, konunun epey gündem olmasına yol açtı. Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a yönelttiği sorular şöyle:.
Düz, hatta dümdüz bir mantıkla bile bu soruları soran birinin, Suriye’ye asker gönderilmesiyle ilgili tezkere oylamasında “hayır” demesi gerekirdi. Aynı “anayasaya aykırı” denen bir teklif için “hayır” denmesi gerektiği gibi… Ancak öyle olmadı. Tam da bu yüzden, yedi sorusundan yola çıkarak Kılıçdaroğlu’na şu yedi soruyu sormak gerekiyor:
1-Bir ülkenin iç işlerine karışmanın en temel göstergesi, o ülke topraklarına askeri güçle girilmesi olduğuna göre tezkereye destek vermeniz, Suriye’nin iç işlerine karışmak olmuyor mu?
2-Suriye’deki örgütlere Türkiye üzerinden silah gönderilmesini sağladığını iddia ettiğiniz bir iktidarın, yine oradaki örgütlere destek olmak -ve bu arada da ülke içinde kaybetmeye başladığı iktidar gücünü yeniden tesis etmek- için bu askeri harekatı yaptığını düşünmemenize neden olan şey nedir?
3-Türkiye’nin kurucu partisi olarak, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelip Türkiye üzerinden Suriye’ye geçen IŞİD’lileri engellemek için şimdiye kadar neler yaptınız?
4-Bu harekatın amaçlarından biri Fırat’ın doğusundaki tutuklu IŞİD’lileri ABD’den devralmak ve onlara bekçilik yaptırmak ise bu harekatı destekleyerek siz ne yapmış oluyorsunuz?
5-Suriye bir bataklık ise Türkiye’yi o bataklığa daha fazla gömecek bir öneriye neden karşı çıkmıyorsunuz?
6-Operasyonun sınırları hakkında bilgi sahibi olmadığınıza göre, bunun Türkiye’nin güvenliği için olduğu sonucuna nasıl ulaştınız?
7-Geçmişte de destek verdiğiniz bu gibi sınır ötesi operasyonların Türkiye’ye -ve Suriye’deki barışa- şimdiye kadar ne gibi faydaları olduğunu gördünüz?
Sanırım bu soruları, son bir soruyla tamamlamak yerinde olacaktır: Sadece iktidarın çıkarına olan gelişmeleri toplumun çıkarına bir şeymiş gibi göstermesini desteklemekten, iktidarın çizdiği sınırların dışına çıkamayarak “anayasaya aykırı ama evet”, “içimiz ağlaya ağlaya evet” demekten, bu tutumlarınızla da her seferinde yıkılmakta olan bir iktidarı yeniden ayağa kaldırmaktan ne zaman vazgeçecek ve “hayır” diyeceksiniz? (DR. ÖZAY GÖZTEPE - GAZETE DUVAR) (YAZININ ÜST BAŞLIĞI TARAFIMIZCA KONULMUŞTUR - GAZETE DEMOKRAT)