Sözünü ettiğimiz Erdoğan-Ergenekon ittifakında Perinçek ve benzerlerinin rolünü asla abartmamak ve Perinçek'e önem anlamında çok fazla bir şey atfetmemek gerekmektedir. Bu ittifak içerisinde Perinçek ve benzerlerinin durumu yalnızca ufacık bir yardımcı oyunculuktur, bunu da akılda tutmak gerekiyor. Perinçek'in siyasi geçmişi ve cürmü ancak bu kadarına onay vermektedir. Bin kılıklı Perinçek ve onun Nasyonal Sosyalist Partisi, tıpkı içerisinde bir kenarda yer aldığı ittifakın asıl sahipleri gibi yolun sonuna gelmiş bulunmaktadır... 


Vatan Partisi adlı, -bize göre- Nasyonal Sosyalist Parti'nin genel başkanı diye bilinen ve -şimdilik- öyle anılan Doğu Perinçek adlı şahıs, Habertürk TV'de Eren Eğilmez'in moderatörlüğünü yaptığı programda ipe sapa gelmez, saçma sapan ve gerçeklikle hiç ilgisi olmayan bir sürü cümle kurdu. Bu cümlelerin bazılarını aşağıya aldık. Cümleler şunlar:

1) "Ben 1968 gençlik hareketinin lideriyim. Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar benim emrimdeki kişilerdir"

2) "Türkiye'de en çok izlenen insan Doğu Perinçek. Vatan Partisi şu anda çığ gibi büyüyor. Mardin, Hakkari, Yüksekova, Aydın, Balıkesir Türkiye'nin her yerinde büyüyor. PKK'nın çatısı altında olan sol ile tabii ki karşı karşıyayız. Onlar niye beni benimsesin. Sizin bahsettiğiniz şahıslar da Vatan Partisi'nin 'HDP kapatılsın' programına karşı çıkan, Türk milletiyiz kavramını dışarı çıkartan Biden'in, PKK'nın, FETÖ'nün dostu olan şahıslar. 10 tanesi medyadan açıklama yaptı, partimize bağlıyız diye, 29 tanesi partiden ayrılmış insanlar, bir kısmı da hala konuşulan insanlar. Esas olarak partinin, HDP kapatılsın tavrına karşı koyan insanlardır. Onlar partimiz için ayak bağı. Parti programına karşı olduğu için haysiyet kuruluna verip atarız. Türk milleti kavramına karşı çıkmışlardır."

Belki haberiniz vardır. Vatan Partisi adlı, -bize göre- Nasyonal Sosyalist Parti'den çok kısa bir süre önce peş peşe istifalar geldi ve istifaların sayısı kısa sürede 108'e ulaştı. 

Örneğin, Doğu Perinçek'le uzun yıllardır yol arkadaşlığı yapmış olan Mehmet Bedri Gültekin; "Bir devrimcinin Vatan Partisi saflarında yapacağı bir şey kalmamıştır" diyerek istifa ettiğini duyurdu ve partiden ayrıldı.

Yine uzun yıllardır Aydınlık hareketi içerisinde yer almış, partinin önemli isimlerinden biri olan Hikmet Çiçek Halk Tv'de; "Bir süre önce Aydınlık'ın manşeti Murat Ülker'in bir sözüydü. Perinçek, Murat Ülker'i öve öve bitiremiyordu. Oysa 28 Şubat sürecinde askeri kantinlerde Ülker ürünlerinin satışı yasaklanmıştı. Askerin böyle davrandığı Murat Ülker, şimdi Aydınlık Hareketi tarafından baş tacı ediliyor. Keza bir başka örnek Ethem Sancak. Eski Aydınlıkçıdır Ethem Sancak. Şimdi baş tacı ediliyor, hiçbir eleştiri kabul edilmiyor. Sağcılaşmanın bir sonu yok ve bu gidişten bir dönüş de görünmüyor. Aydınlık hareketinin ömrü bitmek üzere. Bir süre öncesine kadar İşçi Partililer sonraki adı ile Vatan Partililer bir televizyon kanalına katılmak, fikir belirtmek için çok çaba harcarlardı. Şimdi Perinçek'in neredeyse her kanalın müdavimi olması bir fikir mücadelesi ile bu kanalların özgürlüğü ile izah edilebilecek bir durum değil. Bu izni Tayyip Erdoğan verdi. Tayyip Erdoğan 'artık çıkarmayın' derse çıkarmazlar." deyip istifa gerekçelerini sıraladı.

Partinin bir başka önemli ismi Hokka, Odatv'nin haberine göre; "Vatan Partisi Beylikdüzü İlçe Başkanı Erol Öztürk'ün, kendisine ve eşine ağza alınmayacak küfürler ettiğini belirterek istifa kararı aldığını açıkladı. Hıdır Hokka tüm girişimlere rağmen aylardır Öztürk’ün partiden ihraç edilmemesine çok sert tepki göstererek bir metin paylaştı. Hokka o paylaşımında, “42 yıllık partimden istifa ediyorum sizlerin yolu açık olsun” ifadeleriyle istifa ettiğini duyurdu."


Partinin önemli isimlerinin istifalarını gerekçelendirdikleri bu cümleleri not düştükten sonra biz yeniden Perinçek'in söylediklerine dönelim.

İlk cümlesi, bu şahsın yıllardır söylediği ama hiç kimsenin inanmadığı ve ciddiye almadığı muazzam bir palavradır. Cümlenin gerçeklikle uzaktan yakından bir ilgisi de yoktur. Yoktur, çünkü şahsın 1968 hareketi içerisinde, herkesçe kabul görebilecek anlamda gerçekte hiç olmadığı herkesçe bilinmektedir.

İkinci alıntıda yer alan cümleleri ise tam anlamıyla ibretliktir. 

Her şeyden önce Türkiye'de en çok izlenen insan Doğu Perinçek değildir. Kendisini bir avuç müritten başka hiç kimse izlememekte, ciddiye almamaktadır.

Vatan Partisi adlı -bize göre- Nasyonal Sosyalist Parti'nin çığ gibi büyüdüğü falan da yoktur. Değil çığ gibi büyümek, bir avuç mürit dışında, elde kalanlar da kaçtılar, kaçacaklar gibi durmaktadırlar. 

"Vatan Partisi Mardin, Hakkari, Yüksekova, Aydın, Balıkesir Türkiye'nin her yerinde büyüyor" cümlesi ise sadece ve sadece ipe sapa gelmez bir saçmalamadır. "Büyümek" bir yana, Hikmet Çiçek'in deyimiyle; "bu gidişten bir dönüş de görünmüyor. Aydınlık hareketinin ömrü bitmek üzere"dir.

Aynı alıntı içerisinde yer alan; "PKK'nın çatısı altında olan sol ile tabii ki karşı karşıyayız. Onlar niye beni benimsesin. Sizin bahsettiğiniz şahıslar da Vatan Partisi'nin 'HDP kapatılsın' programına karşı çıkan, Türk milletiyiz kavramını dışarı çıkartan Biden'in, PKK'nın, FETÖ'nün dostu olan şahıslar" söylemi ise baştan sona haince ve alçakça bir iftiradır, üzerinde durmaya değmeyecek klasik bir Perinçek saldırısıdır. Bu iftira da, tıpkı "Vatan Partisi çığ gibi büyüyor"da olduğu gibi ipe sapa gelmez bir saçma bir palavradır. Böyle bir söylem, bize aynı zamanda Perinçek ahlakının aslında ne olduğunu göstermesi noktasında ibretlik ve ufuk açıcı bir söylemdir. İstifa edenlerin önemli bir bölümü Perinçek'in yol ve dava arkadaşlarıdır buna rağmen Perinçek bunlar için gözünü bile kırpmadan "ayak bağları", "bozguncular" "FETÖ'cüler" diyebilmiştir.

İstifa edenler hakkında dile getirdiği; "10 tanesi medyadan açıklama yaptı, partimize bağlıyız diye, 29 tanesi partiden ayrılmış insanlar" söylemi ise, Perinçek'in yalanda sınır tanımıyor oluşunun kanıtından başka hiç bir şey değildir. Partiden 110 istifa gelmiştir ve bu istifaların önemli bir bölümü de üst düzey istifalardır. Bu gerçekliğin üstü Perinçek'in amatörce, komik ve durumu kurtarmaya dönük nafile ve komik yalanlarıyla örtülemez.

Perinçek'in açıklamalarında sürekli olarak vurgu yaptığı "millet" kavramını sosyalizmin yanına nasıl koyduğu meselesi de epey eğlencelidir. Millet kavramıyla sosyalizmi getirse getirse Perinçek bir araya getirebilirdi ve öyle de olmuştur. Bize, Nasyonal Sosyalist Parti eleştirisi getirme ihtiyacı duyanlara, Perinçek'in işte bu "Millet-Sosyalizm" ikilemesine bakmalarını öğütleriz. Başka yerde bulamazlar çünkü.

Yazımızın sonuna doğru Hikmet Çiçek'in açıklamaları arasında yer alan; "Bir süre öncesine kadar İşçi Partililer sonraki adı ile Vatan Partililer bir televizyon kanalına katılmak, fikir belirtmek için çok çaba harcarlardı. Şimdi Perinçek'in neredeyse her kanalın müdavimi olması bir fikir mücadelesi ile bu kanalların özgürlüğü ile izah edilebilecek bir durum değil. Bu izni Tayyip Erdoğan verdi. Tayyip Erdoğan 'artık çıkarmayın' derse çıkarmazlar." şeklindeki cümlelerine dikkat çekmek istiyoruz. 

Bir "izin"den söz ediyor burada Hikmet Çiçek. Televizyon kanallarına çıkma "izninden". Ve "Bu izni Tayyip Erdoğan verdi" diyerek izni verenin kim olduğunu da açıkça belirtiyor. 

Bu noktada ne izni verene, ne de alana ve ne de böylesi bir duruma aslında şaşırmamak gerekiyor. 

Bunun neden böyle olduğunu "Hiç kuşkunuz olmasın, gerçekleşecek ilk seçim halkın değil, aslında Ergenekon'un seçimi olacaktır..." başlıklı yazımızda anlatmış ve şunları yazmıştık:

"Erdoğan, 17/25 Aralık 2013 sürecinde adeta "teslim olma" pozisyonuna getirildiğinde bir karşı saldırı başlatarak, önemli kadroları o ana kadar cezaevinde olan Ergenekoncularla anlaşmış ve tümünün serbest bırakılmasının önünü açmıştır. Erdoğan'ın Ergenekon ile anlaşması aynı zamanda yıllardır sözünü edip durduğu "vesayet"in kendi üzerine binmesi anlamına gelmektedir. Erdoğan, koltuğunu ve pozisyonunu kaybetmemek adına "vesayet" altına girmeyi kabul etmiştir. Erdoğan'ın, 2018 seçimleri sürecinde MHP ve Bahçeli ile girdiği ortaklık, altına girmeyi kabullendiği "vesayet"in perçinlenmesi anlamı taşımaktadır. Kısacası, Erdoğan yaklaşık 7 yıldan bu yana "vesayet" altında ve "vesayet"e teslim olmuş bir pozisyondadır. Erdoğan'ın hali hazırdaki bütün muktedirliğinin arkasındaki güç işte bu "vesayet"tir." 

Yukarıda vurgu yaptığımız "izin" de işte bu vesayetin pratikteki sonuçlarından sadece bir tanesidir. Öyle olmasaydı, artık her kanalda hem de epey sıklıkla birtakım ipe sapa gelmez, saçma sapan ve gerçeklikle hiç ilgisi olmayan sayıklamalar duymamıza pek imkan bulamayacaktık.

Ama tam da bu noktada çok gerekli bir not düşmemiz gerekiyor.

Sözünü ettiğimiz Erdoğan-Ergenekon ittifakında Perinçek ve benzerlerinin rolünü asla abartmamak ve Perinçek'e önem anlamında çok fazla bir şey atfetmemek gerekmektedir. Bu ittifak içerisinde Perinçek ve benzerlerinin durumu yalnızca ufacık bir yardımcı oyunculuktur, bunu da akılda tutmak gerekiyor. Perinçek'in siyasi geçmişi ve cürmü ancak bu kadarına onay vermektedir.

Bin kılıklı Perinçek ve onun Nasyonal Sosyalist Partisi, tıpkı içerisinde bir kenarda yer aldığı ittifakın asıl sahipleri gibi yolun sonuna gelmiş bulunmaktadır. 

Bu yazı için dipnot: Vatan Partisi adlı, -bize göre- Nasyonal Sosyalist Parti'nin genel başkanı diye bilinen ve -şimdilik- öyle anılan Doğu Perinçek adlı şahıs için bu kadar uzun bir yazı yazmış olmamız nedeniyle okurdan özür diliyoruz.

Bu yazı için 2. dipnot: Merak edenler, "Hiç kuşkunuz olmasın, gerçekleşecek ilk seçim halkın değil, aslında Ergenekon'un seçimi olacaktır..." başlıklı yazımızı BURADAN okuyabilirler.

Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın! (HAYRİ GÜNEL)

Daha yeni Daha eski