Türkiye, cezaevindeki Ergenekoncuların serbest bırakıldıkları ilk andan beri Erdoğan ve çevresi tarafından değil, düpedüz Ergenekon tarafından yönetilmektedir. Hiç kuşkunuz olmasın, önümüzdeki süreç içerisinde gerçekleşecek ilk seçim de bu bakımdan, halkın değil, aslında Ergenekon'un seçimi olacaktır...


Yazılı ve görsel medya üzerinden Türkiye'yi anlamaya ve anlatmaya devam ediyoruz. Hemen aşağıda 6 haber alıntısı var. Alıntılar şöyle:

1) Eğer 2023 yılında gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçiminden alınacak kendileri açısından makul bir sonuçla Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş sağlamayı düşünüyorlarsa o zaman da kamuoyunu tutarlılıkla aydınlatmaları şarttır. (DEVLET BAHÇELİ - 22.01.2021 TARİHLİ BASIN AÇIKLAMASI)

2) Türkiye’de aslında 2018 yılından bu yana çok açık bir gerçek var. Fakat bu gerçek dillendirilmiyor. O da şu; aslında 2018 seçimlerinde Sayın Erdoğan seçimi kaybetmiştir. AK Parti seçimi kaybetmiştir. Ancak bir başka siyasi partinin desteği ile Cumhurbaşkanı seçilebilmiştir. 50 artı 1; bir başka siyasi partinin seçmenlerinin, partinin açıkça desteği ile 50 artı 1 olmuştur. Yine Meclis’teki iktidar çoğunluğu AK Partinin ancak MHP desteği ile sağlanan bir çoğunluktur. 2018 seçimleri aslında AK Parti açısından da Sayın Erdoğan açısından da bir yenilgidir, zafer değildir. (ALİ BABACAN - 22.01.2021, KARAR TV RÖPORTAJI) 

3) AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), eski CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'na ilişkin yeniden verdiği ‘hak ihlali’ kararına ilişkin, “Hukuk devletinde hukuksal güvenlik açısından esas olan, yargısal kesin kararın ‘ama, fakat’ demeden icrasını sağlamaktır” ifadelerini kullandı. (22.01.2021 - CUMHURİYET)

4) Ankara’da saldırıya uğrayan Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu, kendisine veya gazetenin yazarlarına bir kez daha saldırı olması halinde bundan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin birinci derece sorumlu olacağını dile getirdi. 22.01.2021 - CUMHURİYET)

5) Mesut Özil'e başarılar dilerim ama benimle birlikte A Milli Takım forması altında savaşmış, mücadele etmiş arkadaşlarımla ilgili sorularınız varsa onları cevaplamak isterim (BURAK YILMAZ - MEDYA)

6) Metro Holding Onursal Başkanı diye bilinen firari sanık Galip Öztürk Galatasaray'ın kampanyasına 500 bin TL ile katıldı. (22.01.2021 - CUMHURİYET)

TÜRKİYE'Yİ YAKLAŞIK 7 YILDIR ERGENEKON YÖNETİYOR

Biz, ilk 2 alıntıyı birlikte düşüneceğiz. Çünkü söyleyeceklerimiz noktasında birbirlerini çok iyi tamamlayacaklarını düşünüyoruz.

İlk alıntıdaki Devlet Bahçeli açıklaması, bu şahısa hiç bir zaman yüzde yüz güvenilmemesi gerektiğini bizlere işaret etmesi bakımından bir hayli önemlidir. 

Bahçeli açıklamasında, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem açısından, bunu savunanların; "kamuoyunu tutarlılıkla aydınlatmaları şarttır" derken aslında kamuoyunun değil, kendisinin aydınlatılmasını -ikna edilmesini- söylemektedir. 

Hiç kuşkusuz Bahçeli'nin bu cümlelerinin öncesi ve sonrası vardır ama bize göre en önemli cümle budur. 

İkna olduğunda nelerin gündem alacağını şimdiden kestirmek belki zordur ama bu cümle bir yandan da Erdoğan'a mesajdır diyebiliriz. Bu mesaj; "ipler benim elimde" mesajıdır. 

Çünkü Bahçeli durup dururken "tutarlılıkla aydınlatma"dan söz etmemiştir. Ve ilginçtir, ilk defa böyle bir cümle kurmuştur. Yanı sıra ağır ekonomik koşullarla cebelleşmekte olan kamuoyunun bunlarla pek ilgilendiği de söylenemez. Kamuoyunun -yani halkın ve emekçilerin- temel gündemi bunlar değildir.

Bahçeli'nin "ipler benim elimde" mesajından söz ederken bu savımızı ikinci alıntımızdaki Ali Babacan cümlelerinin desteklediğini düşünüyoruz.

2018 seçimlerini Erdoğan'ın aslında kaybettiğini ve bunu da kimsenin konuş(a)madığını söyleyen Babacan, Erdoğan'ın ancak MHP desteğiyle cumhurbaşkanı seçilebildiğine vurgu yaptığı cümleleriyle Bahçeli'nin Erdoğan'a karşı epeydir sürdürdüğü baskıya işaret etmiştir.

Bu noktada bir vurgu da biz yapalım.

Erdoğan, 17/25 Aralık 2013 sürecinde adeta "teslim olma" pozisyonuna getirildiğinde bir karşı saldırı başlatarak önemli kadroları o ana kadar cezaevinde olan Ergenekoncularla anlaşmış ve tümünün serbest bırakılmasının önünü açmıştır. Erdoğan'ın Ergenekon ile anlaşması aynı zamanda yıllardır sözünü edip durduğu "vesayet"in kendi üzerine binmesi anlamına gelmektedir. Erdoğan, koltuğunu ve pozisyonunu kaybetmemek adına "vesayet" altına girmeyi kabul etmiştir. Erdoğan'ın, 2018 seçimleri sürecinde MHP ve Bahçeli ile girdiği ortaklık, altına girmeyi kabullendiği "vesayet"in perçinlenmesi anlamı taşımaktadır. Kısacası, Erdoğan yaklaşık 7 yıldan bu yana "vesayet" altında ve "vesayet"e teslim olmuş bir pozisyondadır. Erdoğan'ın hali hazırdaki bütün muktedirliğinin arkasındaki güç işte bu "vesayet"tir.

Erdoğan'ın üzerine binmiş olan "vesayet"i perçinleyen Bahçeli ve MHP'nin Erdoğan'a epeydir uyguladığı baskı ve verip durduğu mesajlar bu nedenle olağan karşılanmalıdır. 

Biz işte bu yüzden ilk alıntımızdaki Bahçeli açıklamalarıyla ikinci alıntımızdaki Ali Babacan açıklamalarının birbirlerini tamamladıkları için birlikte düşünülmeleri gerektiğine vurgu yaptık.

Bütün bunlar göz önünde bulundurulduklarında karşımızda şu gerçek şekilleniyor: Türkiye, cezaevindeki Ergenekoncuların serbest bırakıldıkları ilk andan beri Erdoğan ve çevresi tarafından değil, düpedüz Ergenekon tarafından yönetilmektedir.  

Hiç kuşkunuz olmasın, önümüzdeki süreç içerisinde gerçekleşecek ilk seçim de bu bakımdan, halkın değil, aslında Ergenekon'un seçimi olacaktır.

HAYATİ YAZICININ SÖZLERİ ERDOĞAN'A KARŞI SÖYLENMİŞ SÖZLERDİR

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, bu yapının kuruluşundan beri sürecin hep içinde yer almış ve Erdoğan'ın hep en yakınındaki isimlerden biri olmuş bir siyasetçi.

Üçüncü alıntımızda yer alan cümleleri, Enis Berberoğlu hakkında Anayasa Mahkemesi'nin ikinci defa verdiği "hak ihlali" kararının gereğinin, kendi deyimiyle; "ama, fakat demeden" uygulanması gerektiğine işaret ediyor.

Hayati Yazıcı'nın cümlelerini alıntılamaktaki amacımız, AYM kararına rağmen Berberoğlu'nun hukuki durumunda herhangi bir gelişme veya değişimin olmamasını göstermektir. 

Olması gerekenin olmamasına ilişkin olarak ortaya çıkan tuhaf duruma artık Hayati Yazıcı gibilerinin bile karşı çıkması ve ses yükseltmesi... Erdoğan'ı bu anlamda iyice köşeye sıkışmış olma pozisyonuna getireceğinin kaçınılmaz olduğunu göstermesi bakımından olduğu kadar bir yanıyla da, iktidar ve AKP içerisinde artık "birlikte hareket etme", "aynı refleksleri gösterme" anlamında eski, alışıldık homojenliğin kalmadığını veya giderek aşındığını göstermesi bakımından da çok önemlidir.

Yani AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı'nın bu çıkışı, AKP içindeki diğer benzer çıkışlar gibi aslında -Berberoğlu noktasında nuh deyip de peygamber demeyen, bulunduğu noktadan bir adım bile geri gitmeme kararlılığında olan- Erdoğan'a karşı bir çıkıştır.

Hayati Yazıcı; "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" demiştir.

ARTIK KENDİLERİNDEN OLMAYAN HERKES ONLAR İÇİN DÜŞMANDIR. ÖYLEYSE HERKES KENDİNİ KORUSUN!

Dördüncü alıntımızda yer alan Orhan Uğuroğlu cümlelerini de Devlet Bahçeli ve Ali Babacan cümleleriyle birlikte düşünmemiz gerekiyor.

Bu noktada sözü fazla uzatmadan kestirmeden gidelim.

Yaklaşık 7 yıldır ülkeyi aslında Ergenekon yönetiyorsa, bu gerçeğe bağlı olarak gazetecilere, yazarlara, aydınlara, muhaliflere yönelik sözlü ve fiili her türlü saldırıya da şaşmamak gerekmektedir kanaatindeyiz.

Bu dediğimizi şu şekilde özetlemek de mümkün. Bahçeli, Soylu vs demeden söylüyoruz: Artık kendilerinden olmayan herkes düşmandır. Öyleyse #HerkesKendiniKorusun

BURAK YILMAZ'IN SÖYLEDİKLERİ MESUT ÖZİL'İN UMURUNDA BİLE OLMAYACAKTIR

5 ve 6. alıntılarımızı da birlikte düşünmeliyiz.

5. alıntımızdaki Burak Yılmaz cümlesi, endüstriyel futbol koşullarının bütün acımasızlığıyla egemen olduğu futbol iklimimizde çok salakça, çok aptalca, çok absürd, çok saçma, böyle olduğu için de baştan sona gereksiz bir cümledir. Ve bir yanıyla da buram buram ırkçılık ve şovenizm kokmaktadır. Mesut Özil'in durumunu da asla açıklamamaktadır. Öte yandan bu sözler Mesut Özil'in umurunda bile olmayacaktır. Bu anlamda düşünüldüğünde Burak Yılmaz'ın asıl amacının kendi popülaritesi olduğu hemen görülebilecektir.

Metro Holding Onursal Başkanı diye bilinen firari sanık Galip Öztürk'ün, Galatasaray'ın kampanyasına 500 bin TL ile katılmış olması Burak Yılmaz'ın cümlesine ilişkin kurduğumuz cümlelerde söylemek istediklerimiz noktasında sizlere bir fikir verir diye umuyoruz.

Ufuk açıcı olduğuna inandığımız ve meseleyi daha iyi kavrayabilmemize yol açacak 2 alıntıyı tıklanıp okunmaları için aşağıya bırakıyoruz. Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın!

https://dehabertr.blogspot.com/2021/01/kendini-alman-hissetmek-endustriyel.html

https://dehabertr.blogspot.com/2021/01/ozil-fenerbahcenin-oyuncusu-mu-yoksa.html

Daha yeni Daha eski