Ve o gün babasından bilet parasını koparan, sevgilisinden 'kusura bakma önce maç' diye izin alan taraftar, turnikenin önündeki uzun kuyruğu beklerken, "Avrupa'da galibiyet sayısı, mağlubiyet sayısından fazla olan tek takımız" diye gurur da duyar...
Galatasaray, Türk sporunun, daha doğrusu Türk futbolunun lokomotif kulüplerinden biri.
Sadece Türkiye'nin değil, Kıta Avrupası'nın da önemli bir ekibi.
Çünkü, Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Arnavutluk gibi ülkeleri baz alırsak, müzesinde 'Avrupa kupası' bulunan tek takım.
Hatta sadece 1 değil; 2 kupaları var.
2000 yılı UEFA ve Süper Kupaları, şu an Galatasaray Lisesi içindeki müzede sergileniyor.
Ve öyle gözüküyor ki, Sarı-Kırmızılı ekibin bu 'double' zaferini yinelemek, çok da kolay değil bizim coğrafyanın takımları için.
Ancak Galatasaray'ın bir ayrıcalığı var, sınıfdaşlarına göre.
Yanlış anlaşılmasın!
Zengin kadrosuna, dev stadına, dünya çapındaki teknik direktörüne, Drogba ve Sneijder gibi yıldızları 'bir çırpıda' getiren başkanına vurgu yapmıyorum.
Galatasaray'ı farklı kılan tarafı, tüzüğü!
Evet.
Kuruluş anayasası, belki de Sarı-Kırmızılı ekibi Edirne'nin ötesinde 'değişik' kılıyor...
Ne diyor o ana yasa; daha doğrusu tüzük?
Türk olmayan takımları yenmek
Yani Ali Sami Yen Bey'in gencecik bir delikanlı iken, 3-4 arkadaşı ile lise sıralarında tüzüğe yazdırdığı o maddenin içeriği ne?
"Amacımız Türk olmayan takımları yenmek"
Bu kadar basit...
Anımsıyorum yıllarca öncesini, ligde tel tel dökülürdü Galatasaray.
Seydiçli,Hosiçli, Mustafalı, Haydarlı, Seferli, Fettahlı kadrosu ile şampiyonluğun yanından geçemezdi ama fırsatını bulup Avrupa'ya çıktığında Avusturya Wien'i de, Kuusi Lahti'sini de yenerdi...
Sonra kadro güçlendi.
14 yıllık aradan sonra gelen şampiyonluğun hemen ardından çıkılan Avrupa seferleri daha uzun soluklu oldu.
Mustafa Denizli'nin o yıllarda Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası diye bilinen platformda takımı son dörde taşıyışı, sonra üçüncü, dördüncü. turlar, kıl payı elenişler, Manchester zaferleri ve derken UEFA Şampiyonluğu.
Fatih Terim'in imzası ile gelen zafer...
Ardından Lucescu ile gelen ikinci zafer...
İşte bu yüzdendir ki, Galatasaray, Schalke 04 önünde Drogbası, Sneijder'i kadar, 'Ruhu'na da güveniyor.
Bunu her Avrupa kupası maçında hissedersiniz.
Sadece futbolcular ve teknik kadro değil, taraftarı da 'farklı' bakar Edirne dışından gelen takımlarla oynanacak maçlara.
En yeni formasını giyer o gün stada gidecek olan.
Hatta, hava yağmurlu falansa da aldırmaz pek.
Varsa o maçtır Galatasaray taraftarı için, yoksa o maç...
Çünkü bilir ki, yüzünü kara çıkartmayacaktır sahaya çıkan takım.
Yenilse de 'adam gibi' yenilir.
Ve o gün babasından bilet parasını koparan, sevgilisinden 'kusura bakma önce maç' diye izin alan taraftar, turnikenin önündeki uzun kuyruğu beklerken, "Avrupa'da galibiyet sayısı, mağlubiyet sayısından fazla olan tek takımız" diye gurur da duyar.
Dedim ya!
Galatasaray forması bir farklıdır Avrupa arenasında... (ARİF KIZILYALIN - BBC TÜRKÇE - 2013)