Başkanlıktaki ilk yılları, Erdoğan'ın daima bir taşla birkaç kuş vurmaya yönelik gündem belirleyici cümlelerinin üzerine kelimenin tam anlamıyla adeta bir lapin gibi atlamakla geçmişti.

"Dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz" cümlesi bu anlamda akılda en çok kalan bir Erdoğan cümlesi oldu.

Gündem belirleme inisiyatifini daima Erdoğan'ın elinde tutmasına yol açan tuhaf bir lapinlikti söylemeye çalıştığımız şey.

CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu bu dönemde Türk siyasetine yön veremiyor ve yalnızca Erdoğan'ın kedi fare oyununda fare oluyordu.

Sözünü ettiğimiz bu yıllar, Kılıçdaroğlu ve CHP'nin, sürekli Erdoğan'ın sistematik ve planlı cümlelerinin peşine takılarak zaman üstüne zaman kaybettikleri yıllar olarak öne çıktı hep.

Ama bu durum ekonominin iyice raydan çıkmaya başladığı ve yoksulluğun giderek daha fazla hissedildiği 2018'e kadar sürdü. Özellikle TL deki değer kaybı Erdoğan'ı somut bir biçimde tehdit eder olmuştu.

22 Mayıs 2010'da başladığı genel başkanlık serüveni boyunca 2011 milletvekili seçimlerini ve 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetti Kılıçdaroğlu.

Fakat çok ilginç bir biçimde hiçbir zaman vazgeçmedi. 

2013'teki Gezi Direnişi eylemliliklerini yaşayan ve bu direnişle Erdoğan'a 2002'den beri ilk yenilgisini tattıran Türkiye, Haziran 2015 seçimlerinde Erdoğan'ın ikinci defa umduğunu bulamamasına yol açtı. 7 Haziran 2015 seçimi Erdoğan'ın yaşadığı ikinci büyük yenilgi oldu. (1 Kasım 2015'te tekrarlanan seçim ise ülkenin boynuna geçirilmiş bir utanç halkası olarak tarihteki yerini aldı.)

Erdoğan'da ve iktidarda 2015 seçimleriyle başlayan savrulmaya yavaş yavaş yoksulluğun ve ekonomik çürümenin eklenmeye başlamasıyla birlikte Kılıçdaroğlu ve CHP için 2018'e kadar uzanacak başka bir süreç başlıyordu. Gündemi yine ve büyük ölçüde Erdoğan'ın belirlediği ama artık Kılıçdaroğlu ve CHP'nin Erdoğan cümlelerinin peşine takılmaktan giderek vazgeçmeye başladıkları başka bir süreç.

2018 yılını öne çıkarmamızın bir nedeni var elbette.


2018 yılı, meşhur 128 milyar doların parça parça satılmaya başlandığı öne sürülen sürece tekabül eden bir yıl. Öte yandan, 2015 - 2018 arasındaki 3 yıllık zaman dilimi, kurdaki yükselişin önünün artık alınamamaya başladığı, yoksulluğun giderek arttığı ve ekonomik çürümenin hız kazandığı ve de ülkeyi 2018'e bu şekilde taşıyan bir zaman dilimi olarak akıllarda yer etti. 

128 milyar dolar hikayesinin başlangıcı olduğu öne sürülen 2018'den 2019 yerel seçimlerine, oradan da Kasım 2020 Berat Albayrak istifasına kadar uzanan 2 yıllık dönem Kılıçdaroğlu ve CHP'nin 2015'ten itibaren başlayarak kabukları kırdıkları ve yukarıda sözünü ettiğimiz başka, hatta bambaşka bir süreçtir.

Mayıs 2010'da başlayan genel başkanlık serüveninin Haziran 2015'e kadarki ilk 5 yıllık döneminin tam tersine, Kılıçdaroğlu'nun artık çok sağlam bir biçimde geldiği ve Berat Albayrak istifasına kadar uzanan ve oradan da günümüze kadar sıçrayan bu ikinci 5 yıllık dönem, CHP genel başkanının ve dolayısıyla da CHP'nin kayıtlara geçmiş atılımlarıyla anıldıkları bir dönemdir.

Bir kere ve her şeyden önce Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın elinden gündem belirleme inisiyatifini almıştır.

Artık eskinin tersine Erdoğan ve ortağı Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nun çıkışlarının peşine takılır olmuşlardır.

Kılıçdaroğlu Erdoğan karşısında psikolojik üstünlüğü ele geçirmiştir.

Kesinlikle yan yana gelmezler denilen parti, kişi, grup ve kesimleri İBB seçimlerinde İmamoğlu etrafında birleştirmeyi başarmış ve İBB seçimlerinin büyük bir farkla kazanılmasındaki en önemli etken ve aktör olarak öne çıkmıştır.

Berat Albayrak istifasına uzanan süreçte herkesi şaşırtan bir performans göstermiştir.

Ankara - İstanbul arasındaki yürüyüşü ise cumhuriyet tarihinin -düzen içi politika noktasında- en sıra dışı eylemi olarak kabul görmüştür ve öyle de anılmaktadır.

Son dönemde devlet memurlarına ve ihalecilere seslenişleri ise evet basbayağı tehdittir ve gözdağıdır ama çok yerinde, çok gerekli ve Erdoğan'ı ve iktidarı köşeye sıkıştıran bir adımdır.

Geçtiğimiz günlerdeki TÜİK hamlesi ise başlı başına bir politik başarıdır.

2010 - 2015 arasındaki ilk 5 yıllık genel başkanlığı Erdoğan'ın peşine takılmakla geçen ve en ufak bir iktidar perspektifi yakalayamamış olan Kılıçdaroğlu, 2015'ten bugüne uzanan ikinci 5 yıllık (6 da denilebilir) dönemindeyse ilkinin tam tersine artık iktidara yürüyen bir Kılıçdaroğlu noktasına kendisini taşımıştır.

Durum o kadar böyledir ki, geldiğimiz noktada Erdoğan'ın elinde sadece "Bay Kemal", ve "SSK'yı batırdın" türünden, artık kendi seçmeninin bile kulak asmadığı 19 yıllık kırık dökük, eski ve saçma sapan birkaç cümle kalmıştır.

Yani bir başka deyişle Kılıçdaroğlu Erdoğan'ın hikayesini bitirmiştir.

Geldiğimiz noktada artık "Dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz" saçmalığının üzerine atlayan Kılıçdaroğlu yoktur. Onun yerine, özellikle ekonomik çürümenin üstüne üstüne giden ve oradan yürüyen bir Kılıçdaroğlu vardır.

Kılıçdaroğlu'nun son beş, altı yıllık bu dönüşümü hiç kuşku yok ki bir sürü dersle de doludur. Düzen içi siyaset yapılırken bir iktidar perspektifinin nasıl sabırla, inatla, azimle, bayağılaşmadan, ve çirkinleşmeden yakalanabileceğini bizlere gösteren derslerdir bunlar.

Kılıçdaroğlu'nun siyaset yaptığı alan bu satırların yazarını zerre kadar ilgilendirmemektedir. 

Ve bu satırların yazarı hayatında bir an bile CHP'li olmamış, altmış yıllık ömrünün yaklaşık kırkbeş yılını sosyalizme ve devrime ayırmıştır ve hayatına bu şekilde devam etmektedir. 

Ama kendisinin böyle olması, Kılıçdaroğlu hikayesini bütün yönleriyle görmesine de engel teşkil etmemektedir. O yüzden bu yazısının bir Kılıçdaroğlu güzellemesi olarak okunmaması en büyük dileğidir.

Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın! (HAYRİ GÜNEL)

Daha yeni Daha eski